Köprülü Fazıl Ahmed Paşa

Köprülü Fazıl Ahmed Paşa
Osmanlı Sadrazamı
Görev süresi
30 Ekim 1661 - 3 Kasım 1676
Hükümdar IV. Mehmed
Yerine geldiği Köprülü Mehmed Paşa
Yerine gelen Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
Kişisel bilgiler
Doğum 1635
Vezirköprü
Ölüm 3 Kasım 1676
Edirne

Köprülü Fazıl Ahmed Paşa veya Köprülüzade Fazıl Ahmed Paşa (d. 1635, Vezirköprü - ö. 3 Kasım 1676, Edirne) Osmanlı Devleti'nde IV. Mehmed döneminde, 30 Ekim 1661 ile 3 Kasım 1676 tarihleri arasında on beş yıl dört gün sadrazamlık yapmış bir Osmanlı devlet adamıdır. Köprülü Mehmed Paşa'nın oğludur. Girit, Uyvar, Podolya, Kamaniçe fatihidir.

Hayatı

Fazıl Ahmet Paşa'yı at üstünde gösteren bir gravür

Köprülü Fazıl Ahmed Paşa 1635 yılında Amasya Vezirköprü'de[1] doğdu. Annesi Voyvoda Yusuf Ağa'nın kızı Ayşe Hanım'dır. Babası Köprülü Mehmet Paşa'nın okuma yazmasının olmadığı bilinmektedir. Fakat oğlunun iyi bir eğitim almasını ve bir alim olmasını çok istediğinden 7 yaşında babası ile İstanbul'a gelen Fazıl Ahmet Paşa çok iyi bir eğitim almıştır. Devrin en seçkin ulemalarından, kitaplarıyla ünlü Osman Efendi'den, Ahmed Bey ve Tarihçi Şeyhülislam Çelebizade Aziz Efendi'den dersler almış, Çelebizade Aziz Efendi'den mülazım almıştır. Üstün zekasını genç yaşında göstermiştir. 16 yaşında bir rekora imza atarak müderris (profesör) olarak akademik kariyerine başlamış, İstanbul medresesinde "paşazade" ünvanıyla müderrislik yapmıştır. Muhtemelen babasının nüfusundan faydalandığı yönündeki eleştiriler ve bazı ilim adamları arasındaki itilaf ve dedikodulardan dolayı rahatsızlık duymuş ve kendi isteği ile akademik kariyerini yarım bırakmış, medreseden ayrılarak mülkiyeye geçmiştir.

24 yaşındayken 1658'de Erzurum'a 1660'da da Şam'a vali tayin edilmiş, bu iki şehirde halka karşı tutumu ve özellikle halkın yükünü hafifleten vergi indirimleriyle takdir kazanmıştır. Şam'da Dürziler'in otoriteye karşı tutumları ve isyanlarından dolayı, ordusuyla bir takım seferler düzenlemiştir. Sayda, Beyrut, Safed bölgesindeki eşkıyaları temizleyerek bölgeyi bir beylerbeyliği statüsüne getirip merkeze bağlamıştır. Kazandığı başarılarla padişah IV. Mehmed ve Sadrazam Köprülü Mehmet Paşa'nın takdirlerini kazanmıştır. 1660'da babasının rahatsızlığından dolayı merkeze çağrılmış, Edirne'ye giderek 25 yaşında Sadaret Kaymakamlığı (Başbakan Vekili) görevine getirilmiştir. Bu göreve getirilen en genç diplomat olarak tarihe geçmiştir.

Köprülü Mehmet Paşa'nın son yılları yaşlılığa bağlı rahatsızlıklarla dolu geçecektir. Hastalığı artınca padişah IV. Mehmed ona sadrazamlığından duyduğu memnuniyeti dile getirmiş, ölümünden sonra kendisi gibi ikinci bir sadrazam bulamayacağından dolayı endişeli olduğunu söylemiştir. Mehmet Paşa ise yaptığı icraatların ve sağladığı huzur ortamının zor şartlarda sağlandığını, kalıcı olabilmesi için kendisi gibi çalışkan ve güvenilir birisinin göreve getirilmesini bu işi de ancak oğlu Fazıl Ahmet Paşa'nın yapabileceğini söylemiştir. Padişah yaşlı sadrazamın bu önerisini kabul ederek ölümüyle birlikte Fazıl Ahmet Paşa'yı sadrazam yapmıştır. Babasının baskıcı ve infazlarla dolu sadrazamlığı ölümüyle son bulunca büyük bir üzüntü ve memnuniyet aynı anda yaşanmıştı. Fazıl Ahmet Paşa, muhtemel bir rehavetin doğmaması için otoriter bir sadrazam profili çizmiştir.

Babası Köprülü Mehmet Paşa'nın vasiyeti üzerine, Sultan tarafından sadrazamlığa getirilen 15 yıl bu görevde kalan Fazıl Ahmet Paşa Osmanlı tarihinin en önemli sadrazamlarından ve devlet adamlarından biridir.[2] 26 yaşında sadrazam olmasıyla da yine Türk tarihinin bu göreve getirilen en genç sadrazamı (Başbakan) olmuştur.

Sadrazam olduktan sonra ilk iş olarak Avusturya üzerine sefere çıktı. Avusturya'nın Osmanlıların elindeki Erdel'e akınlar düzenlemesi ve Macaristan'ın Osmanlılar'a bağlı bu bölgesinde çıkarılan iç karışıklıklar nedeniyle Zitvatorok Anlaşması ihlal edilmiş oluyordu. Kısa sürede hazırlanan ve Kırım kuvvetlerinin de desteklediği 120 bin kişilik bir kuvvet, 200 kadar top ve "Serdar-ı Ekrem" unvanıyla yola çıkan Fazıl Ahmet Paşa, Belgrad'a vardığında Avusturya'nın barış isteği ile karşılaştı.Elçiye, Avusturya'nın işgal ettiği kaleleri boşaltması, sınırdaki bazı kalelerin yıkılması, Müslüman esirlerin tamamının serbest bırakılması ve Kanuni dönemindeki gibi Avusturya'nın Osmanlı üstünlüğünü kabul ederek yılda 30 bin altın vergi ödemesi şartını getirdi. Şartları ağır bulan elçi geri dönecek, ordu Budin'e vardığında ikinci bir görüşme gerçekleşecektir. Burada da Fazıl Ahmet Paşa isteklerini yenilediği gibi yapılmakta olan seferin masrafları karşılığında bir defaya mahsus Avusturya'nın 200 bin kuruş ödeme yapması şartını ekleyecektir. Elçiler, Avusturya imparatorunun bu şartları kabul edemeyeceğini bildirmesi üzerine ordu Ağustos ortalarında Avusturya - Macaristan sınırında bulunan, İtalyan mühendislerce Türk ilerleyişine karşı özel olarak geliştirip tahkim ettikleri, Kanuni Sultan Süleyman'ın kuşatıp alamadığı Uyvar kalesini kuşattı. Kırım Kuvvetleri'nin Viyana önlerine kadar düzenledikleri akınlar ve kalenin aldığı yardımlara rağmen direnemeyecek duruma gelmesi üzerine kale komutanı Forgacs kaleyi bazı şartlarla boşaltmayı kabul etmiştir. Uyvar kuşatması esnasında yağan yağmurlar sonucu bölgenin bataklığa dönüşmüş olması Osmanlı ordularını zorlamıştı, buna rağmen Fazıl Ahmet Paşa'nın askerlerine karşı tutumu ve ihsanları, şehri ele geçirdikten sonra Hristiyan halka tanıdığı can, mal ve yaşama güvencesi, centilmenliği ile ona Avrupa'da büyük bir ün kazandırdı. Avrupa'da adından çokça söz ettiren Fazıl Ahmet Paşa, Fransızca "Fort Comme Un Turc" yani "Türk gibi güçlü" deyiminin doğmasına neden oldu. Bugün hala Fransızcada kullanılan bu deyim, güçlü ve dayanıklı anlamlarıyla eş anlamlı olarak kullanılmaktadır. Uyvar'ın fethinden sonra Viyana'ya yürüyen Fazıl Ahmet Paşa, Avrupa'da büyük bir paniğe sebep oldu. Avusturya bunun üzerine Avrupa'dan yardım istemiş Papalık, İspanya, Saksonya ve Brandenburg askeri ve nakdi yardımlarda bulunmuştur. Fransa kralı 14. Louis'in bile 5000 kişilik bir kuvvetle Avusturya'ya yardım göndermesi Fazıl Ahmet Paşa'yı rahatsız etmiş ve Osmanlı - Fransız dostluğuna zarar verdiği gerekçesiyle Fransız elçisine huzurunda ciddi bir tepki göstermiştir. Avusturya'nın ünlü İtalyan kumandanı Raimondo Montecuccoli'nin komutasında toplanan ordu 1664'te hazır hale gelir. Osmanlı orduları kışı hazırlık yaparak geçirdikten sonra ilkbaharla beraber Alman Seferi'ne çıkar. İrili ufaklı birçok kale fethedilerek Tuna'nın bir kolu olan Raab nehri kıyısına ulaşılır. Temmuz sonlarında St. Gotthard'da karşı karşıya gelen birlikler birbirlerine üstünlük sağlayamazlar, Raab nehri üzerindeki köprülerin yıkılmasıyla Osmanlı ordusu geri çekilmiş ve taraflar masaya oturmak zorunda kalmıştır. Vasvar Anlaşması adıyla bilinen 10 Ağustos 1664 tarihli anlaşmada Osmanlılar, Avusturya'ya üstünlüğünü kabul ettirmiştir. Fazıl Ahmet Paşa, Erdel'deki Osmanlı hakimiyetini pekiştirdikten sonra kendi payına düşen ganimeti burda bir vakıf kurarak buraya hayır amaçlı bağışlar. Viyana üzerine yürümek isteyen Fazıl Ahmet Paşa, dağılmayan Avusturya ordusuna ikinci kez saldırmış ve taraflar karşılıklı olarak bir takım kayıplar vermiştir. Ulaşımdaki eksikliklerden ve kışın yaklaşmasından dolayı vazgeçen ama Vasvar Anlaşmasının geçerliliğini koruyan Fazıl Ahmet Paşa İstanbul'a dönmüştür.

Köprülü Fazıl Ahmet Paşa daha sonra 21 yıldır alınamayan Girit'in fethine yöneldi. 15 Mayıs 1666'da Edirne'den ayrılan Sadrazamın padişah'a Girit'i almadan dönmeyeceğine ve Girit'in fethini haber veren mektubuna kadar da kendisine bir mektup yazmayacağına dair yemin ettiği söylenir.Fazıl Ahmet Paşa 3 yıl sadaretten ayrı Girit'te bulunmuş, makam ve mansıp düşkünü olmadığını göstermiştir. Sadaretten ayrı geçen bu 3 yıl Osmanlı tarihinde bir sadrazamın aralıksız en uzun süre seferde geçirdiği zamandır. Ege adalarından ve Yunanistan kıyılarından toplanan birliklerle ve Mısır'daki Osmanlı donanmasıyla desteklenen kuşatma 25 Mayıs 1666'da Fazıl Ahmet Paşa komutasında tekrar başlar. Girit'teki 70 bin kişilik Osmanlı kuşatmasına karşılık adadaki Venediklilere Papalık, Floransa ve Malta'dan destek gelir. kale komutanlığını Venedik başkomutanı Morosoni üstlenir. Yapılan görüşmelerde Kandiye kalesinin Osmanlılara teslimi gerçekleşmedikçe barış yapmayacağını bildiren Fazıl Ahmet Paşa, lağım ve tünel faaliyetlerine ağırlık verdi. Lağım savaşları şehrin iki katı büyüklüğünde yer altında sayısız tünelde cereyan etmiş, Fazıl Ahmet Paşa da gazilerine destek vermek için yer altında açtırdığı 2 küçük hücrede aylarca kalmıştır. 1668'de zor duruma düşen kale komutanı Morosini Venedik'e haber vermeden Fazıl Ahmet Paşa'ya barış teklifinde bulunmuş, paşa da bu görüşme talebini "Kendisi gibi kale alıp vermeye yetkili biri tarafından görüşebileceğini" bildirerek ret etmiştir. Kandiye önlerinde yeni toplar döktürerek kuşatmaya devam eden Fazıl Ahmet Paşa'ya Venedik'ten yılda 20 bin altın vergi verme şartıyla kuşatmayı kaldırması teklif edilmiş ama Fazıl Ahmet Paşa sadece Kandiye'nin teslimi şartıyla barış yapacaklarını yenilemiştir. Kuşatmasının uzaması üzerine Padişah 4. Mehmet, sadrazamına bir mektup göndererek "Kuşatmanın uzaması halinde gelecek seneye kendilerini askeri ve ekonomik olarak desteklemek de zorlanacağını" bildirmiş bu mektup üzerine Fazıl Ahmet Paşa çok büyük bir üzüntü yaşamış ve padişaha "Fetih gerçekleşmeden kendisinin Girit'ten geri dönmeyeceğini" bildirmiştir. Fazıl Ahmet Paşa ayrıca İstanbul'dan kendisine destek vermek için gelen annesi Ayşe Hanım'dan, mektuplar göndererek İstanbul'daki Şeyhülislam Yahya Efendi ve Vani Mehmet Efendi'den başarısı için dua istemiştir. 1668'de padişahla görüşen Venedik elçileri yıllık 24 bin altın vergi ve Adriyatik kıyılarındaki bazı kaleleri vermeyi vaat etmiş isteği sadrazamına ileten Padişah'a Fazıl Ahmet Paşa'dan yine ret cevabı gelmiştir. Kışı siperlerde geçirerek kararlılığını gösteren Fazıl Ahmet Paşa, 5 Eylül 1669'da Kandiye başta olmak üzere Girit'i teslim almayı başarmıştır. İmzalanan 18 maddelik anlaşmaya göre Venedikliler haraç ödemeye şartı getirilmiş, kale içerisindeki gayrimüslimlere adayı mallarıyla birlikte terk etme ve yaşama hakkı verilmiştir. Bu fetihle birlikte Girit fatihi unvanını alan Fazıl Ahmet Paşa, Türk tarihinin Akdeniz'deki en büyük fetihlerinden birini gerçekleştirerek İstanbul'a dönmüştür.

Fazıl Ahmet Paşa, kendisi Girit'teyken başlayan Lehistan (Polonya) sorununu çözmek için ayağının tozuyla yeni bir sefere çıkma kararı aldı. Ukrayna kazaklarını himayesine alan Osmanlı devleti Lehistan'ın bölgedeki müdahalelerinden rahatsızlık duyuyordu. Fazıl Ahmet Paşa, seferin önemli bir kısmında yanında bulunmak ve kendisine destek vermek isteyen Padişah IV. Mehmed'le birlikte Lehistan seferine çıktı. (4 Haziran 1672) Fazıl Ahmet Paşa, Lehistan'ın Podolya eyaletinin merkezi olan Kamaniçe başta olmak üzere İzvança ve Bucaş'la beraber birçok kaleyi fetheder. Lehistan'la Bucaş Anlaşması'nı yapar, 220 bin duka altın vergi şartı ki Lehistan'a göre ağır bir vergidir, getirilerek Lehistan'ın Osmanlı üstünlüğünü kesin bir şekilde kabul etmesi sağlanır. Fazıl Ahmet Paşa, Hotin şehrinin Lehler tarafından ele geçirilmesi üzerine 1674'te Lehistan seferini tekrarlar. Ukrayna'nın başkenti Çehrin üzerine yürür. Ruslara karşı birçok kaleyi zapt ve tahrip ederek, küçük ölçekli birçok kaleyi de ele geçirerek Rusların Ukrayna'dan çıkarılması üzerine seferini tamamlayarak geri döner. Bu seferler Osmanlı tarihinin en uzun menzilli kara seferlerinden biridir. Başta Bucaş anlaşması olmak üzere kazanılan başarılar Osmanlıların kuzeyde ulaştıkları en uç noktalar olmuştur.

Lehistan seferinden dönen Fazıl Ahmet Paşa'nın sağlığı bozulmuştur. Divana başkanlık edemeyecek duruma gelir. Sefer hazırlığı yaptığı sırada İstanbul'dan Edirne'ye hareket ederken Çorlu - Karıştıran arasında Karabiber Çiftliği'nde 1 Kasımı 2 Kasım'a bağlayan gece 1676'da en verimli çağında ve çok genç bir yaşta 41 yaşındayken vefat etmiştir. Cenaze namazı burada kılındıktan sonra İstanbul'a getirilmiş ve İstanbul Divanyolu'nda bulunan Çemberlitaş'ta babasının türbesine defnedilmiştir. Ölümü Osmanlı tarihi için büyük bir kayıp olmuştur. Kaynaklardan anlaşıldığına göre ölüm nedeni olarak aşırı çalışmaya bağlı yorgunluk ve yıpranma gösterilmiştir.

Aralıksız 15 yıl sadrazamlık yaparak Türk tarihini bu görevde en uzun süre bulunmuş başbakanlarından ve en önemlilerinden biridir. Görev yaptığı 15 yılın 9 yılını bir fiil seferde geçirmiştir. Yerli ve yabancı tarihçilerce iyi huylu, merhametli, sabırlı, azimli ve ileri görüşlü olarak tasvir edilmiştir. Yumuşak huylu, anlayışlı ve fazilet sahibi olduğu için kendisine "Fazıl" lakabı takılmıştır. İcazetli bir hattat, nesir alanında iyi bir kalem, fıkıh ve felsefe alanında da akademisyendi. Babasının Rumeli ve Anadolu'da yarım kalmış vakıflarını kendisi tamamlamış ve birçok hayır kurumunu ve adını taşıyan vakıfları Osmanlı sosyal hayatına kazandırmıştır. Kurduğu ve kendi adını taşıyan İstanbul, Çemberlitaş'taki kütüphanesi Osmanlı tarihi açısından çok önemli bir kaynak kütüphane olmuştur. Askeri ve mali alanlarda büyük reformlar yapmıştır. Saray erkanına ve devlet görevlilerine özel günlerde verilen hediyeleri yasaklamıştır. Osmanlı maliyesi babasının döneminden başlayarak yapılan büyük seferlere rağmen kendisinin döneminde fazla vermeye devam etmiştir. Ölümü üzerine kendisinden duyulan memnuniyetin ve güvenin bir göstergesi olarak üvey kardeşi Merzifonlu Kara Mustafa Paşa sadrazamlığa getirilmiştir.

Yenilik hareketleri

Resimler

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. http://pasakoyu.com/koepruelueler-doenemi/koeprueluefazl-ahmet-paa.html
  2. "The New Cambridge Modern History / V. Ascendancy of France 1648-88", Cambridge University Press, Londra, 1961 ISBN 0-521-04544-4

Dış bağlantılar

Siyasi görevi
Önce gelen:
Köprülü Mehmed Paşa
Osmanlı Sadrazamı
31 Ekim 1661 - 19 Ekim 1676
Sonra gelen:
Merzifonlu Kara Mustafa Paşa
This article is issued from Vikipedi - version of the 11/2/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.