Lade Deniz Muharebesi
Lade Deniz Muharebesi | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
Büyük Menderes Nehri alüvyon dolgusu ve Lade Adası | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
İyonya | Akamenid İmparatorluğu | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
Phokaialı Dionysius[1] | Datis | ||||||
Güçler | |||||||
353 trireme | 600 trireme | ||||||
Kayıplar | |||||||
246 trireme | 57 trireme |
Lade Deniz Muharebesi, İyon Ayaklanması sırasında MÖ 494 yılında gerçekleşen bir deniz muharebesidir. Muharebe, Midilli Adası'nın da katıldığı İyon kent devletleri ittifakı ile I. Darius'un Akamenid imparatorluğu arasında yapıldı ve Pers donanmasının açık zaferiyle İyon Ayaklanması'nı kesin biçimde sona erdirdi.
Batı Anadolu'ya kadar genişleyen Pers hakimiyeti, özellikle İyon kent devletlerinin deniz ticaretini sınırlandırmıştı. Her yıl Pers Sarayı'na ödemek zorunda kaldıkları haracın üstüne bir de Pers Sarayı'nın Önasya'nın Grek kent devletleri yönetimine atadığı tiranlar halk arasında yaygın bir hoşnutsuzluğa yol açıyordu. İyon Ayaklanması'nı tetikleyen görünürdeki neden bu tiranlara karşı duyulan hoşnutsuzluktu. Bu tiranlardan biri olan Milet tiranı Arıstagoras, MÖ 499 yılında Pers Satrabı Artaphernes'ı da yanına alarak, daha doğrusu ikna ederek Nakşa Adası'nı ele geçirmek amacıyla bir sefer başlatmıştı. Aristagoras'ın böylesi bir istilaya girişmesindeki temel neden Milet'deki durumunu güçlendirmekti. Bu seferin başarısız olmasıyla Aristagoras, bir tiran olarak durumunun sallantıda olduğunu gördü ve tüm İyon kent devletlerini Pers hakimiyetine karşı ayaklanmaya kışkırttı. Ayaklanmanın ilk yılı olan MÖ 498 yılında İyon kuvvetleri, Atina ve Eretria'dan gelen kuvvetleri de takviye olarak alarak Satraplık başkenti Sard'a taarruz ettiler. Aşağı kenti ele geçirmelerine karşın yayılan bir yangın yüzünden yukarı şehrin kuşatmasını kaldırarak Milet'e geri çekildiler. Toparlanarak Sard'a yardıma gelen Pers kuvvetlerince izlenen bu kuvvetler, Efes dışında Pers kuvvetleriyle muharebeye girdiler. Efes Muharebesi İyon, Atina ve Eretriya kuvvetlerinin bozgunuyla sonuçlandı. Bu yenilgiye karşın daha sonra Karya ve Kıbrıs da ayaklanmaya katıldılar. İzleyen üç yıl boyunca Önasya'daki Pers askeri harekatları kesin bir sonuç getirmemiştir. Pers ordusu ve donanması MÖ 494 yılında yeniden düzenlenip, dosdoğru ayaklanmanın merkez üssü durumundak Milet'e gönderildi.
İyon kuvvetleri Milet'i Miletliler'in savunmasına bırakarak Milet yaklaşımını denizden savunmaya karar verdiler. İyon filosu bu amaçla Milet Körfezi dışındaki Lade Adası'nda toplandı. Ada, günümüzde Büyük Menderes Nehri'nin körfezi doldurması sonucu, ovada bir yükselti halinde kalmıştır.[2] Pers filosu komutanlığı, Lade açıklarında girişilecek bir deniz muharebesinin sonucundan emin olamadığı için dolaylı bir yol seçerek bazı İyon birliklerini çekilmek konusunda ikna etmenin yollarını aramıştır. Girişimler başlarda herhangi bir olumlu sonuç sağlamadı. Fakat daha sonra Pers kuvvetleri İyon birliklerine saldırınca Sisam Adası Pers teklifini kabul etmeye yanaşmıştır. Pers ve İyon filoları muharebeye girdiklerinde Sisam gemileri muharebe hattından ayrıldılar. Bu durum İyon hatlarının çözülmesine neden oldu. Muharebe hattında kalan Sakız Adası ve diğer İyon gemileri cesaretle savaştılarsa da savaş kaybedildi.
Lade Deniz Muharebesi yenilgisi üzerine İyon Ayaklanması son bulmuştur. Bir sonraki yıl Pers kuvvetleri ayaklanmanın son direnek noktalarını da ezdi ve hemen ardından bölgeye barış getirme sürecini başlattılar. İyon Ayaklanması Grek dünyası ile Pers İmparatorluğu arasındaki ilk geniş çaplı çatışmaları temsil etmektedir. Bu nedenle Yunan-Pers Savaşları'nın ilk evresi olarak kabul edilir. Lade Deniz Muharebesi'yle her ne kadar İyon Ayaklanması bastırılmış olsa da I. Darius, ayaklanmaya destek sağladıkları için Atina ve Eretria'yı cezalandırmaya and içmişti. Öte yandan Yunanistan'daki çok sayıda Grek kent devletinin varlığının, İmparatorluğu için bir tehdit olmaya devam ettiğini gördüğünden Yunanistan'ı bütünüyle istila etmeye karar vermiştir. Yunanistan'a yönelen ilk Pers genel saldırısı MÖ 492 yılında başlatıldı. Bu genel saldırı Yunan-Pers Savaşları'nın İyon Ayaklanması'ndan bir sonraki evresidir.
Kaynaklar
Esas itibariyle İyon Ayaklanması konusunda birincil kaynak Karyalı tarihçi Herodot'tur.[3] "Tarihin babası" olarak bilinen[4] Herodot, MÖ 484 yılında Halikarnas'da dünyaya gelmiştir. Grekçe Historia, Tarihler adlı çalışmasını yaklaşık olarak MÖ 440-430 yılları arasında kaleme almıştı. Tarihler, esas olarak Yunan-Pers Savaşları'nın nedenlerini irdelemek üzere çalışılmış bir eserdir ve halen geçerli bir kaynak sayılmaktadır.[5] Herodot'un tarzı tümüyle öyküleştirme tarzıydı ve en azından batı toplumları açısından tanınan bir tarih anlatımı olarak görülmektedir.[5] Herodot'un, olayları tanrıların istek ve kaprislerine, kişilerin iddialarına dayanmadan ve olayların tarihsel değerlerini nispeten objektif vermesi, bir tarihçi için aranan bir nitelikler dizisi olarak kabul edilmektedir.[5]
Herodot'tan sonraki, Tukididis gibi bazı tarihçiler, her ne kadar onun tarzını izlemişlerse de eleştirmekten geri kalmamışlardır.[6][7] Bununla birlikte Tukididis kendi tarih çalışmasını, Herodot'un bıraktığı yerden, Sestos Kuşatması'ndan başlatmayı seçmiştir. Muhtemelen, Herodot'un çalışmasının düzeltilmeye ya da yeniden yazılmaya gerek duyulmayacak kadar doğru olduğunu kabul etmişti.[7] Plutarkhos da Herodot'u bir denemesinde yeterince Yunan yanlısı olmamakla suçlayarak eleştirmiş, "barbarperver" olarak tanımlamıştır.[8] Sonuç itibariyle Rönesans Avrupa'sında çok okunmaya devam ediyor olsa da Herodot hakkında olumsuz bir yargı sürmüştür.[9] Ancak 19. yüzyıla gelindiğinde, bir kısım arkeolojik bulgularla defalarca desteklenince Herodot'un değeri kabul edilir olmuştur.[10] Günümüz yaygın görüşü, Herodot'un çalışmasının son derece değerli bir tarih kaydı olduğu yönündedir. Bununla birlikte, özellikle birliklerdeki mevcutlar ve tarihler konusunda verdiği ayrıntıların yer yer kuşkuyla karşılanması da söz konusu olmaktadır.[10].Öte yandan halen birçok tarihçi, Herodot'un anlatımının Pers karşıtı bir eğilimde olduğuna ve olayların, dramatik bir etki yaratmak amacıyla abartılmış ya da süslenmiş olduğu kanısındadır.[11] Herodot'ta Pers karşıtlığı yanında ilginçtir ki özellikle İyon Ayaklanması konusunda İyonlara karşı olan bir tarafgirliğe işaret eden çağdaş araştırmacılar vardır. Örneğin George Beardoe Grundy, Herodot'un "yaşamın herhangi bir bölümünde İyonya'lılar hakkında söylenecek hemen hiçbir sözü" olmadığını yazmaktadır. Andrew Robert Burn[12] ise "kin doludur ve dürüst değildir" demektedir.[13]
Yakın geçmiş
Bronz Çağı Çöküşü ardından Antik Yunanistan'da saray ekonomilerinin çökmesiyle nüfusun önemli bir bölümü, daha güvenli bulunan Önasya'ya göç ederek oralarda yerleştiler. Bu yerleşimciler Antik Yunanistan'ın dört ana kabilesinden üçü olan Aioller, İyonlar ve Dorlardır.[14] İyon boyları, Lidya ve Karya kıyılarına yerleşerek İyonyayı oluşturacak 12 kent devleti kurdular.[14] Bu kentler Karya'da Milet, Myus, Priene, İyonya'da Efes, Kolofon, Lebedos, Teos, Klozomenai, Phokaia, Erytrae ve Ege Adaları'nda Sisam ile Sakız'dır.[15] Paniyonya Birliği olarak bilinen bu birliğe daha sonra Smyrna da katılmıştır.[16] İyon kent devletleri ünlü Lidya kıralı Krezüs tarafından MÖ 560 yılı civarında boyun eğdirilene kadar bağımsız kalmaya devam etmişlerdi.[17] Bu tarihten Akamenid İmparatorluğu'nu kuran II. Kiros tarafından yıkıldığı tarihe kadar (MÖ 564[18]) Lidya hakimiyetinde kaldılar.[19] Bu dönemde, Karadeniz, Çanakkale ve İstanbul Boğazları'nın batı kıyılarıyla Trakya kıyıları Pers kontrolüne geçmişti. Bu durumda Yunanistan ve Batı Anadolu kentlerinin bu bölgelerle ticareti kesilmişti. Karadeniz kıyılarında özellikle Milet'in yaygın bir kolonileşmesi mevcuttur. Bu kıyılardaki Pers hakimiyetinin yarattığı ve ticareti ilgilendiren diğer bir sorun ise bu kolonilerden gelen buğdayın kesilmesidir.[20] Diğer yandan Pers Sarayı, boyun eğdirdiği Batı Anadolu'daki tüm kent devletlerinden haraç alınyordu.[21]
Ancak Pers İmparatoroluğu için İyon kentlerini hakimiyet altında tutmak, istila edilmiş olan diğer imparatorluk bölgelerine oranla bazı güçlükler göstermektedir. II. Kiros, İmparatorluğun diğer bölgelerinde Musevi din adamları gibi, "seçkin" grupları, hakimiyetini güçlendirmek amacıyla desteklemiş, kollamıştı.[22] Söz konusu dönemde Yunanistan'da ve İyonya'da benzer bir seçkin zümre yoktu. Her ne kadar aristokrat bir toprak sahipliği varsa da bu sınıf kendi içinde birlik halinde değil, kaçınılmaz olarak birbirine rakip durumdaydı.[22] Bu yüzden Persler İyon kent devletlerinde bir tiranın yönetime gelmesini, kendilerini İyonya'nın iç çatışmalarına sürüklese de desteklemek durumunda kalmışlardır. Bir başka risk de bazı tiranların kendi yönetimlerini olabildiğince bağımsız kılma girişimleri olabilecekti ve bunların bir şekilde değiştirilmesi zorunluydu.[22] Tiranlar da ayrıca zorlu bir işin üstesinden gelmeliydiler, vatandaşlarının Pers düşmanlığını yumuşatmalı, mümkünse gidermeli ve bu yolla Pers hakimiyetinin sürmesini garantilemeliydiler.[22]
İyonya'nın istilasından 40 yıl sonra, (ki Büyük Kiros'un ardından tahta çıkan üçüncü kraldı) Pers kralı I. Darius'un döneminde, Milet tiranı Aristagoras da kendini, bu içinden çıkılması güç durumda bulmuştur.[23] Bu sıralarda Nakşa'dan sürgün edilmiş olan aristokratlardan bazıları MÖ 500 yılında Aristagoras'a baş vurarak Ada'yı ele geçirmesi için teşvik ettiler.[24] Nakşa'yı istila etmekle Milet'teki durumunu sağlamlaştırmayı planlayan Aristagoras, Lidya Satrabı Artaphernes'e başvurmuş, bir ordu istemiştir. Artaphernes bu teklifi kabul etmiştir.[25]
Birleşik orduyu taşıyan gemiler MÖ 499 yılının baharında denize açıldılar. Fakat Nakşa'yı kuşatmalarına karşın sefer başarısızlıkla sonuçlandı. Dört ay süren Nakşa Kuşatması, bu sürenin sonunda maddi kaynakların tükenmesi nedeniyle kaldırılmak zorunda kalındı. Donanma ve ordu çaresiz olarak Önasya kıyılarına geri döndüler.[26] Bu durumda, Pers Sarayı'nın Aristagoras'ı görevden alması kaçınılmaz gibi görünmektedir. Sarsıntıda gördüğü durumunu düzeltmek için yaptığı güçlü hamlenin başarısızlıkla sonuçlanması Aristagoras'ı, sarsıntıda gördüğü durumunu bıçak sırtına getirmesiyle sonuçlanmıştı. Pers Sarayı'ndaki itibar ve güven kaybını gidermek için yapabileceği hiçbir şey yoktu. Kendi halkına yöneldi ve Pers boyunduruğuna karşı duyulan hoşnutsuzluğu körükleyerek yeniden bir güç oluşturmayı denedi.[27] Herodot her ne kadar ayaklanmayı Aristagoras ve Histiaeus'un kişisel ihtiraslarına bağlıyorsa da, İyonya'nın iç dinamiklerinin ayaklanmak için olgunlaşmış olduğu açıktır. Herodot, bu koşulları olgunlaştıran ilk etmenin Pers Sarayı tarafından atanan yöneticilere karşı duyulan hoşnutsuz olarak gösterir.[28] Bu yüzden Aristagoras'ın girişimleri, bir kuru ot yığınına düşen kıvılcım gibi hızla yayılan etkilerle ayaklanmayı ateşlemiştir. Hemen her kent devletinde tiranlık yerine demokrasi hükümet şekline geçilerek ayaklanma başlatılmış oldu. Diğer ifadeyle İyonlar, Pers Sarayı tarafından atanmış tiranları yönetimden uzaklaştırarak siyasi erki ele geçirmişlerdir.[29]
Aristagoras Önasya'daki tüm Grek dünyasını ayaklanma içine çekmeyi başardı. Fakat, Pers kuvvetleriyle savaşabilmek için başka müttefiklere de ihtiyaçları olduğunu fark etmiştir.[30] Bu düşünceyle MÖ 499 kışında deniz yoluyla, savaş konularında en atak Grek kent devleti olan Sparta'ya gitmiştir. Ancak Aristagoras'ın tüm israrına karşın Sparta Kralı I. Cleomenes, Perslere karşı Grek liderliği yönündeki teklifi geri çevirmiştir. Aristagoras bunun üzerine Atina'ya ve Eretria'ya gitti. Atina da Eretria da, Aristagoras'ın ayaklanmasını destekleme kararı vermiştir.[30] Bu işbirliğinin bir sonucu olarak beşi Eretria'dan, yirmisi Atina'dan olmak üzere toplam 25 triremeden oluşan bir kuvvet, MÖ 498 baharında İyonya'ya gitmek üzere yola çıkmıştır.[31][32] Bu filo esas İyon kuvvetleriyle Efes yakınlarında birleşti.[33] Daha sonra Artaphernes'in Satraplık başkentine ilerleyen bu kuvvete Sard dağlarını aşarken Efesliler rehberlik etti.[32] Pers savunması hazırlıksız yakalandı ve Grek kuvvetleri aşağı kente girdiler. Ancak Artaphernes halen önemli bir kuvvetle yukarı şehirdeki kaleyi tutmaktaydı. Bu arada aşağı şehirde bir yangın başladı ve hızla yayıldı. Herodot bu yangının kazaen çıktığını yazmıştır. Savaşa devam etme olanağı kalmayan Grek kuvvetleri muharebeyi bırakarak Efes'e geri dönmek üzere harekete geçtiler.[34] Önasya'daki Pers kuvvetleri Sard'a doğru yürüyüşe geçmiş ancak kente ulaştıklarında Grek birliklerinin çekildiğini öğrenmişlerdir. İzlemeye geçen bu kuvvetler Grek ordusuna Efes yakınlarında yetiştiler. Moralsiz ve yorgun Grek kuvvetleri Pers ordusu için kaçınılmaz olarak zayıf bir rakipti. Yine de muharebeden kaçınma olanakları yoktu ve savaşa girdiler.[32] Ancak sonuç ağır bir yenilgi oldu. Muharebe alanında tutunamayan İyonlar kendi kentlerini savunmak üzere çekilirken Atinalılar ve Eratrialılar gemilere kaçmayı başardı ve Yunanistan'a döndüler.[35]
Bu yenilgiye karşın ayaklanma yine de yayılma göstermiştir. Bir İyon filosu Çanakkale Boğazı üzerinden Marmara Denizi civarına ilerledi. Bu kuvveler Byzantium'u ve civar kentleri istila ettiler. Aynı filo daha sonra Güney Ege'ye yelken açmış ve Karya ayaklanmaya katılmasını sağlamıştır.[36] Diğer yandan ayaklanmanın genişlediğini gören Kıbrıs Kralı, herhangi bir dış teşvik olmadan Pers hakimiyetine başkaldırdı.[37] Sonraki üç yıl boyunca Pers ordusu ve donanmasının büyük kısmı Karya ve Kıbrıs'da, bu bölgelerdeki ayaklanmayı ezmekte kullanılmıştır. Bu yıllarda İyonya'nın geri kalanında görece durgun yıllar yaşanmıştır.[38] Karya'yı ve Kıbrıs'ı hedef alan Pers karşı saldırılarının en güçlü olduğu bu evrede durumunun savunulmasının güçlüğünü gören Aristagoras, Milet'in ve ayaklanmanın liderliğinden çekilmiştir. Herodot bu tutum karşısında olumsuz bir yaklaşım sergiler. O'na göre Aristagoras bütünüyle soğukkanlılığını kaybetmiş ve mücadeleden kaçmıştır.[39]
İyon Ayaklanması'nın altıncı yılı olan MÖ 494'de Pers kuvvetleri yeniden harekete geçmiştir İyon Ayaklanması'nı bastırmak için tahsis edilen tüm kara güçleri bir ordu olarak teşkillendi. Orduya destek olacak filo ise Mısır, Kilikya, Fenike ile yeniden boyun eğdirilen Kıbrıs 'dan sağlanmıştır. Bu şekilde düzenlenen Pers kuvvetleri, diğer kentler üzerinde durmayarak İyon Ayaklanması'nı merkez üssünde boğmak üzere doğrudan doğruya Milet'e yönelmişlerdir.[40] I. Darius bu kez, Grekler konusunda deneyimli bir Pers Generali olan Datis'i orduya komuta etmek üzere atamıştır. Bu bağlamda Datis'in Pers taarruzunun genel komutasını üstlenmiş olması mümkündür.[3] Pers kuvvetlerinin yaklaştığı haberi ulaşınca Miletliler, açık alanda bir muharebeye girmemek, savunmayı Milet surları gerisinde yapmak yönünde karar almışlardır. Diğer yandan toplayabildikleri tüm savaş gemilerini Milet açıklarındaki Lade Adası'nda topladılar. Milet'in deniz yaklaşımı olan ada, Milet'i denizden savunmak için seçilmişti.[41] Ada, Büyük Menderes Nehri'nin getirdiği alüvyonlar nedeniyle günümüzde ova içinde bir yükselti haline gelmiştir.
MÖ V. yüzyılda deniz savaşları
MÖ 5. yüzyılda Akdeniz'de deniz savaşlarında kullanılan en gelişkin savaş gemileri triremelerdir. Uzunlukları 36 metre, genişlikleri ise 6 metre olan bu gemiler üç sıra kürekçi takımına sahiptir. Uygun rüzgar olduğunda toplam alanı 175 metrekareyi bulan yelken takımıyla hareket edebilirlerdi. Ancak yeterli rüzgar olmadığında ve muharebelerde kürekçi takımına dayanmak zorundadırlar. Bu gemilerde 170'i kürekçi olmak üzere 200 mürettebat istihdam edilmektedir.[42]
O dönemde Akdeniz'de temel deniz muharebesi taktikleri gemilerin pruvasında bulunan mahmuzu kullanarak düşman gemisini mahmuzlayarak batırmaktı. Eğer bu mümkün olmazsa trireme düşman gemisine olabildiğince yakın geçiş yapmaya ve bir taraftaki kürekleri kırarak gemiyi manevra yapmaz hale getirmeye çalışırdı.[43] Bir başka manevra da düşman gemisine bordalayarak asker çıkarmaktı. Bu kez düşman gemisi güvertesinde kıyasıya bir çatışma yaşanırdı ki, bu herhangi bir kara çatışmasıyla hemen hemen aynı şartlarda olurdu.[43] Her iki tarafın savaş gemilerinde bu tür olası bir çatışma için asker bulunmaktadır. Grek İttifakı Donanması'nda tam silahlı hoplitler[44], Pers Donanması'nda ise hafif piyadeler.[45]
MÖ VI. yüzyıl (500'lü yıllar) öncesinde mahmuzlu savaş gemileri olduğuna ilişkin herhangi bir kanıt günümüze ulaşmış değildir. Mahmuzlu savaş gemilerine dair ilk kanıt MÖ VI. yüzyıl ortalarına denk gelen Herodot'un kaydıdır.[46] Mahmuz, düşman gemisinin bordasını parçalayabilmesi için tunç kaplamayla sağlamlaştırılırdı. Bu yüzden geminin en pahalıya mal olan bölümüdür. Mahmuzlu gemiler, her şeyden önce çarpışmanın darbe etkisine dayanacak kadar güçlü inşa edilmeliydiler. Dahası mahmuz için gereken tunç hem oldukça pahalıdır, hem de tek parça halinde dökülen bu kısımn için uzman dökümcülere gerek duyulacaktır.[47] Mahmuzlama, oldukça ustalık gerektiren bir manevradır. Mahmuzlama doğru yönde yapılmalı ve uygun vuruş durumuna kadar olabilecek en yüksek hızda ilerlemelidir. Bu anda kürekçilere emir verilir ve mahmuzlama hızına düşülür. Bu mahmuzlama hızı iyi belirlenmeli, etkili bir vuruş yapmaya yeterli olduğu gibi darbeden sonra düşman gemisinden kurtulmayı sağlayacak bir hız olmalıdır. Aksi takdirde düşman gemisine takılınıp kalınırdı. Bu durum ise, her iki geminin de aynı kaderi paylaşmasına yol açacaktır. Bu nedenle mahmuzlamanın hemen ardından kürekçilere verilen emirle geriye kürek çekilirdi.[48]
Persler ve Asya'da yerleşik Grekler bu dönemde diekplous olarak bilinen bir manevrayı da kullanmaya başlamışlardır. Çok kesin olmamakla birlikte bu manevra, düşman hatlarının belirlenen bir kesiminde güç konsantrasyonu sağlayarak bir gedik açmaya dayanmaktadır. Savaş gemileri bu gedikten geçerek düşman hatlarının gerisine sarkar ve düşman gemilerini geriden mahmuzlar.[43] Kuşkusuz böyle bir manevra daha büyük seyir ustalığı gerektirmektedir. Böyle olunca da Pers gemilerince daha başarıyla uygulanması olasıdır. Grek Donanması buna karşı muhtemeldir ki özel bazı taktikler geliştirmişti.[43]
Herodot Grek gemilerinin daha ağır olduğunu ileri sürerken, manevra yeteneklerinin daha düşük olduğunu ima etmektedir.[49] Gemilerin ağır oluşu diekplous manevrasını uygulayabilme konusunda güçlük yaratıyordu.[43] Gemilerin neden daha ağır olduğu Herodot tarafından açıklanmamaktadır. Muhtemelen yapım olarak daha hantal, dolayısıyla daha ağırdılar.[43] Gemilerin ağır olmasına diğer bir açıklama ise hoplitlerin silahlarını ağırlığı olarak düşünülmektedir.[43] Grek gemileri eğer ağır ise, uygulayabilecekleri tek taktik olarak geriye bordalama kaldığından, daha fazla sayıda asker yüklemek zorundaydılar. Bu fazla asker almak, gemileri daha da ağır yapacaktır.[43] Nitekim Herodot, Greklerin batırdıklarından çok daha sayıda gemiyi ele geçirdiklerini belirtmektedir.[50] Bu durumda, Greklerin mahmuzlama taktiğinden çok bordalama taktiğini tercih ettikleri söylenebilir.
Kuvvetler
Grek
İyon kent devletleri bu savaş için bir Aiol yerleşimi olan Midilli Adası ile ittifak içinde kuvvet oluşturdular. Herodot her kent devletinin gemi olarak katkısını vermektedir.[51] Herodot'a göre savaş düzeni içinde yer alan kent devletleri Milet, Priene, Myus, Teos, Sakız, Erythrai (günümüzde Ildırı), Phokaia (günümüze Foça), Sisam ve Midilli'dir.[51] Donanma toplam 353 triremeden oluşan bir kuvveti toplamıştır.[51]
Kent | Gemi sayısı |
---|---|
Sakız Adası | 100 |
Milet | 80 |
Midilli | 70 |
Sisam | 60 |
Teos | 17 |
Priene | 12 |
Erythrae | 8 |
Myus | 3 |
Phokaia | 3 |
Toplam | 353 |
Her ne kadar İyonya Birliği içinde bulunsalar da Efes ve Kolofon'un gemi göndermediği görülmektedir.[52] Öte yandan Smyrna da önceleri bir Aoil yerleşimi iken Kolofon tarafından istila edilmişti. Zaten bağımsız bir kent devleti değildi.
Pers
Herodot'a göre Pers donanmasında 600 savaş gemisi bulunmaktaydı.[53] Bu donanma Fenike, Mısır ve yakın zamanda yeniden boyun eğdirilen Kıbrıs'tan sağlanmıştır.[40] Pers donanmasına General Datis komuta etmiş olmalıdır. Pers kayıtları, General Datis'in Lade Deniz Muharebesi öncesinde I. Darius tarafından İyonya'ya gönderildiğini belirtmektedir.[38] Ancak Herodot Pers harekatına komuta eden generalin adından söz etmemektedir.
Muharebe öncesi
Pers donanması Lade açıklarına geldiğinde İyon donanmasındaki gemi sayısı konusunda istihbarat yaptılar ve bu donanmayı alt edemeyecekleri endişesi içine girdiler. Dahası, bir yenilgi durumunda I. Darius'un gazabını göze almak istemediler.[53] Bunun üzerine dolaylı bir tutum izlendi ve Pers Donanma Komutanlığı, Herodot'un anlatımına göre, İyon Ayaklanlanması'nın başlarında tahttan indirilerek sürgüne gönderilmiş olan İyon tiranlarına talimatlar verdi. Söz konusu talimatta Pers Sarayına hizmet etmeleri için, kendi kentlerinin vatandaşlarının, ayaklanma güçlerinden çekilmelerini sağlamaları istenmektedir. Ayaklanma güçlerinden ayrıldıkları takdirde ayaklanmaya katıldıkları için cezalandırılmayacaklarına, evlerinin ve tapınaklarının yakılmayacağına garanti verilmektedir. Kentler bir felakete uğramayacaklardı ve her şey eskisi gibi olacaktı. Ancak çekilmezler ve Pers kuvvetleriyle savaşırlarsa, köle edilecekleri, oğullarının hadım edileceği, kızları alınarak Pers topraklarına götürüleceği, ayrıca topraklarına el konulacağı tehdidi ortaya konulmaktadır.[54]
Tiranlar bu mesajı vatandaşlarına ilettilerse de İyonlar bu teklifleri geri çevirdiler. Esasen bu tehditlerin ciddiyeti ve kararlığı pek fark edilmemiş gibi görünmemektedir. Herodot, bu tekliflerin başka kentlere de götürüldüğünün bilinmediğini, her kentin sadece kendilerine yapıldığını sandıklarının yazmaktadır.[55] Hatta bu teklifleri görüşmek, tartışmak için bir toplantı yapılmış bile değildir.
İyonlar sadece savaşın sevk ve idaresini görüşmek için toplantılar yaptılar. Phokaialı General Dionysius, Grek kuvvetlerine savaş eğitimi vermeyi ve komuta etmeyi önermiştir. Dionysius, durumun "ustura sırtında" (Türkçe'de bıçak sırtı) olduğunu söylemiştir, ya köle olacaklar, ya da özgür kalacaklardır. Şimdi bir takım sıkıntılara katlanırlarsa düşmanlarını yenecek güce sahip olacaklar ve özgür kalacaklardır. Bu sıkıntıdan kastı, kendisinin yöneteceği sıkı bir askeri eğitimdi.[56] Bu teklifin kabul edilmesi üzerine Dionysius her gün yoğun bir askeri eğitim programı uygulamaya koydu. Her sabah gemiler sıra sıra açık denize çıkıyordu. Kürekçileri düzenli olarak çalıştırırken bordalama manevraları ve denizde piyade çatışmaları talimleri yapıldı. Bu çalışmalar yedi gün boyunca sürdürüldü. Ancak bu yorucu talimler bu sürenin sonunda askerlere ağır geldi ve bitkin düştüler. Üç gemiyle gelip talimlere katılmayıp kamplarında kaldılar. Üç gemiyle çıkıp gelen Phokaialının kendilerine eziyet etmesine katlanmak istemediler. Kamplara çekilip bir kara ordusu gibi gölgede yattılar, gemilere çıkmadılar.[57] Uzun süre hızlı ve güçlü kürek çekmenin her insanın el ve kaba etlerinin su toplamasına yol açması kaçınılmazdır.[58] Herodot'a göre İyon ordusundaki bu disiplinsizliği ve umursamazlığı gören Sisamlılar, Pers teklifine olumlu bakmaya başlamışlardı. Bu durumda Pers kuvvetlerine üstün gelmenin olanaksız olduğunu düşünmeye başlamışlardı. Dahası Pers Donanması'nı yenseler bile arkasından bu kez beş katı güçte bir başkasının geleceğinden emindiler.[59]
Ancak günümüzde bazı tarihçiler Grek kamplarındaki bu ayrışmayı kabul etmemektedirler. Herodot'un bu konuda yanlı düşündüğü ve yazdığı ileri sürülebilir. Sisamlılar'ın ihanetini mazur gösterecek bir bahane arama çabası da olabilir.[38] Hatta bunda başlıca nedenin Sisamlılar'ı temize çıkarmak olduğu ileri sürülmektedir.[60][not 1] Yine de Sisamlılar savaş başlayana kadar Grek kampında kalmaya devam etmişlerdir.
Muharebe
Askeri talimlere katılmamak yönünde General Dionysius'a bu başkaldırıdan kısa bir süre sonra Pers donanması muharebe için düzen alarak harekete geçti. Herodot, İyonlar'ın deniz muharebesinde cesurca mı yoksa korkakça mı savaştıkları konusunda, birbirlerini suçladıkları için bir şey söyleyemeyeceği açıkça itiraf etmektedir.[61] Bununla birlikte Sisam gemileri muharebe hattından çark ederek uzaklaşmıştır. Yine de 11 Sisam savaş gemisi İyonlar'ı terk etmeyip muharebe hattında kaldılar.[62] Herodot'un verdiği rakamlara göre, 49 Sisam triremesi muharebe hattından çekilmiş, İyon ittifakı 304 gemiyle muharebeye katılmış olmalıdır. Daha sonraki tarihlerde Sisamlılar bu muharebedeki vatandaşlarının yürekli ve özverili mücadelesi anısına pazar yerlerine bir anıtsal sütun dikeceklerdir.[63] İyon muharebe hattının batı kanadındaki Midilli gemileri de Sisam filosunun çekildiğini görerek muharebe hattını terk ettiler.[64] Böylece 70 geminin daha ayrılmasıyla filo mevcudu 234 gemiye düşmüştür. Sonuç olarak İyon muharebe hattının bir kanadı bütün bütün çökmüş oldu. Bu durum üzerine bazı İyon gemileri de durumun bir anda umutsuz hale geldiğini görünce çekildiler.[64]
Muharebe alanında sadece güçlü Sakız donanmasının, belki başka bir grup İyon gemisiyle birlikte muharebeye devam etmişlerdir. Muharebede kalan İyon kuvvetleri her ne kadar inatla dövüştülerse de ağır kayıplara uğradılar ve kalan gemiler muharebe alanından çekildiler.[65] Herodot, denizde izlenmekte olan bu gemilerin Mykale Dağı eteklerine geldiğini ve karaya çıktıklarını yazmaktadır. Karadan ilerleyerek Efes topraklarında ilerlediler. O sırada Efesli kadınlar Demeter ve Persephone onuruna düzenlenen Thesmophoria Festivali'ni kutlamaktaydı. Gece vakti topraklarına giren silahlı bir grubu haber alan Efes'in bunları kadınları kaçırmaya gelen bir grup haydut sandılar ve üzerlerine asker saldılar. Tümümünü kılıçtan geçirdiler.[66] Sonuç olarak muharebede sadece Sakız'ın adam kaybı, gemi başına 200 mürettebat[42] ve 40 askerden[65] olmak üzere 24 bin kişi olmalıdır.
Sonuçları ve devamı
İyon filosunun uğradığı bu yenilgiyle İyon Ayaklanması kesin olarak çözülmüş oldu. Lade Deniz Muharebesi, o tarihe kadar bir savaşta nihai sonucu belirleyen ilk deniz muharebesi olmuştur.[67] Yenilgi ise Sisamlı generallerin savaş alanından çekilmesine bağlanabilir. Bununla birlikte Leda Muharebesi'nden hemen önce durumu umutsuz gördükleri ileri sürülmektedir. Herodot'un da İyon Ayaklanması'nı talihsiz bir macera olarak gördüğü konusu halen tartışılmaktadır. Öte yandan Sisam'da, generallerinin Lade'deki tutumunu ihanet olarak değerlendiren "vatansever" bir grup ta vardı.[68]
Lade açıklarındaki muharebenin kazanılmasından sonra Pers kuvvetleri karaya çıktılar ve Milet, duvarlar ele geçirilene kadar her türlü araçtan yayarlanılarak ve taşlar sökülerek yakın kuşatma altına alındı. Herodot'un anlatığına göre erkeklerin çoğu öldürüldü, kadınlar ve çocuklar köle edildi.[69] Milet'te günümüzde yapılan arkeolojik kazılar, Lade Muharebesi sonrasında yaygın imha izleri ve kentin büyük ölçüde terk edildiğini gösteren somut kanıtlar vermektedir. Ancak bazı Miletliler'in kentte kalmasına ya da kısa süre sonra geri dönmelerine karşın Milet hiçbir zaman eski ihtişamına ve zenginliğine kavuşamamıştır.[3] Milet'in bu şekilde kısmen tahliye edilmesiyle,[70] kent ve sahil bölgesi Persler tarafından alındı. Pedasa'dan Karya'ya kadar olan topraklar da Pedasalılara bırakıldı.[71] Tutsak Miletliler önce Susa'ya I. Darius'un sarayına götürüldüler. Oradan Basra Körfezi'nde Dicle'nin denize döküldüğü bir bölgede zorla iskan edildiler.[71]
Lade'de generallerinin Pers Sarayı ile işbirliği içine girdiğini düşünen birçok Sisamlı, bu generallerin eski tiranı yeniden işbaşına getireceğinden kuşku duyuyorlardı. Eski tiranın da, işbaşına geçince intikam almaya yönelmesi bekleniyordu. Bu durumda eski tiranın yeniden başa geçmesinden önce göç etmeye karar vermişlerdir. Bu insanlar Sicilya kıyılarına yerleşmeleri için yer gösteren Messina'nın teklifini kabul ettiler. Bu öneri, Pers hakimiyetinden kaçamayı sağlayacak bir çözüm olarak görülmüştü.[72] Aslında Sisam Persler tarafından, Lade Muharebesi'nde muharebe alanını bırakıp çekilmelerinin bir karşılığı olarak yakılıp yıkılmamışdır.[73] Bu arada General Dionysius Sicilya'ya yerleşerek Kartaca ticaret gemilerine avlayan bir korsan grubu kurmuştur.[74] Dionysius'un Lade'de donanmayı yönetmemiş olduğu, çünkü daha önce üst komuta görevinin iptal edildiği ileri sürülmektedir.[52]
Bazı direnek noktaları ancak zor kullanılarak ele geçirilse de Karyalılar'ın çoğu Pers kuvvetlerine boyun eğmiştir.[75] Pers filosu ve ordusu kışı Milet'de geçirdi. MÖ 493 yılında, İyon Ayaklanması'nın son direnek noktalarını da kırmak için harekete geçti. İlk saldırıları Sakız Adası, Midilli ve Bozcaada'ya yönelmiştir. Daha sonra Önasya kıyılarına yönelerek geri kalan İyon kentlerini de aldılar.[76] Tüm İyon kentleri benzer akıbete uğradılar. Hemen hepsi Milet'in kaderini kısmen paylaşmamışdır. Lade önlerinde sürülmüş tiranlarla İyonlara bildirdikleri tehditlerin hepsini gerçekleştirdiler. Bir kent üzerinde hakimiyet kurduklarında Milet'teki gibi, en yakışıklı erkek çocukları ve çocuk yapabilecek durumdaki erkekleri toplayarak hadım ettiler, en güzel genç kızları da Pers Kraliyet Haremi'ne gönderdiler. Bu arada kentler ve tapınakları ateşe verildi.[69] Pers Ordusu Marmara Denizi'nin Asya tarafındaki kentleri yeniden istila etti. Donanma ise Çanakkale Boğazı'nın Avrupa kıyılarına akın yapıp buradaki kentleri sırayla ele geçirdi. Önasya tümüyle Pers hakimiyetine girdi ve dolayısıyla İyon Ayaklanması kesin olarak bastırılmış oldu.[77]
Pers Sarayı yönünden, İyon Ayaklanması'nı destekledikleri için Atina ve Eretria'yı cezalandırma politikası, MÖ 493 yılı sonuna kadar sonuçlandırılmamış bir meseleydi.[78] İyon Ayaklanması I. Darius'un imparatorluğunu istikrar içinde yönetmesi yönünde ciddi bir tehdit yaratmıştı. Ayaklanma bastırılmıştı ama Yunanistan'daki kent devletleri halen bu yönde bir tehdit oluşturmaya devam ediyorlardı. Bu tehdit I. Darius'u, Atina ve Eretria'nın ele geçirmeyi ve devamında tüm Yunanistan'ı istila etmeyi düşünmeye başlamasına neden olmuştur.[78] Bir sonraki yıl, MÖ 492'de Yunanistan'ın ilk istila girişimi başlatıldı. Pers General Maronius, Yunanistan'ın kara yaklaşım bölgelerini ele geçirerek istilayı kolaylaştırmak için görevlendirildi. General, olanak bulursa Atina ve Eretria üzerine yürüyecekti.[79] Bu harekatla İyon Ayaklanması sırasında Pers hakimiyetinin gevşemiş olduğu Trakya yeniden boyun eğdirilirken Makedonya Krallığı da Pers Sarayı'na bağlı bir krallık haline getirildi. Ancak denizde uğranılan bir yıkım General Maronius'un tüm hareketini kesintiye uğratmıştır.[79] Yunanistan'ın istilasını amaçlayan ikinci girişimi, MÖ 490 yılında Datis ve İyon Ayaklanması sırasında önemli rol oynayan Pers Satrabı Artaphernes'in oğlu Artaphernes yönetiminde yeniden başlatıldı. Bu harekette Pers kuvvetlerinin kara unsurlarını da yüklenmiş olan Pers Donanması, boyun eğdirmek için Eğriboz'dan önce Kiklad Adaları'na yönelmiştir. Eğriboz kuşatıldı, ele geçirildi ve yakılıp yıkıldı. Donanma daha sonra Attika yönünde yelken açtı. Maraton Koyu'nda karaya çıkan Pers Ordusu, burada Atina Ordusu karşısında giriştiği Maraton Muharebesi'nde ağır bir yenilgiye uğramıştır. Bu yenilgi, ikinci Pers girişiminin de sonunu belirlemiştir.[80]
Notlar
- ↑ Herodot, amcası Panyasis, tiran Lygdamis tarafından öldürülünce sürgün olarak bir süre Sisam'da yaşamıştı. (forum-arkeo.tr)
Dış bağlantılar
Kaynakça
- ↑ Dokuz Eylül Üniversitesi
- ↑ Ankara Mağara Araştırma ve Koruma Derneği
- 1 2 3 Fine, Sh.: 269–277.
- ↑ Cicero, On the Laws I, 5
- 1 2 3 Holland, Sh.: xvi–xvii.
- ↑ Thucydides, History of the Peloponnesian War, e.g. I, 22
- 1 2 Finley, Sh.: 15.
- ↑ Holland, Sh.: xxiv.
- ↑ David Pipes, Herodot: Father of History, Father of Liesh
- 1 2 Holland, Sh.: 377.
- ↑ Fehling, Sh.: 1–277.
- ↑ Britannica
- ↑ J. A. S. Evans, Herodotos ve İonia İsyanı (Çeviri: Ömer Çapar) – Anadolu (Anatolia) Dergisi (Ankara Üniversitesi) Sayı 24, Sh.: 79
- 1 2 Herodot I, 142–151
- ↑ Herodot I, 142
- ↑ Hülya Boyana, Panionia Birliği A.Ü. DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi – Sayı 49 Sh.: 13
- ↑ Herodot I, 26
- ↑ Herodot
- ↑ Herodot I, 141
- ↑ Belkan Ağar, Antik Çağda Deniz Gücü ve Önemli Deniz Savaşları Selçuk Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi, Sh.: 40-41
- ↑ Cavit Çakmakcı, Karia ve Ionia Bölgesi Arkaik Devir Pers Çağı Heykeltıraşlık Eserleri Selçuk Üniversitesi Yüksek Lisans Tezi
- 1 2 3 4 Holland, Sh.: 147–151.
- ↑ Holland, Sh.: 153–154.
- ↑ Herodot, 5.30.1-3
- ↑ Herodot, 5.31.4
- ↑ Herodot, 5.34.1-4
- ↑ Herodot, 5.36.1
- ↑ Herodot, 5.35
- ↑ Holland, Sh.: 155–157.
- 1 2 Holland, Sh.: 157–159.
- ↑ Herodot, 5.99.1 Herodot, 5.99.1
- 1 2 3 Holland, Sh.: 160–162.
- ↑ Herodot, 5.100
- ↑ Herodoti-, 5.101.3
- ↑ Herodot, 5.102.3
- ↑ Herodot, 5.103.2
- ↑ Herodot, 5.104.1 - 3
- 1 2 3 Boardman et al, Sh.: 481–490.
- ↑ Herodot, 5.124.1
- 1 2 Herodot, 6.6.1
- ↑ Herodot, 6.7.1
- 1 2 Belkan Ağar, Sh.: 2
- 1 2 3 4 5 6 7 8 Lazenby, Sh.: 34–37
- ↑ Holland, Sh.: 320–326
- ↑ Herodot VII, 184
- ↑ Belkan Ağar, Sh.: 28
- ↑ Belkan Ağar, Sh.: 27-28
- ↑ Belkan Ağar, Sh.: 29
- ↑ Herodot VIII, 60
- ↑ Herodot VIII, 11
- 1 2 3 Herodot, 6.8.1
- 1 2 Hülya Boyana, Paniyonya Birliği A.Ü. DTCF Tarih Araştırmaları Dergisi – sayı 49, Sh.: 22
- 1 2 Herodot, 6.9.1
- ↑ Herodot, 6.9.3 - 4
- ↑ Herodot, 6.10
- ↑ Herodot, 6.11.1 - 3
- ↑ Herodot, 6.12.1 - 4
- ↑ J. A. S. Evans, Herodotos ve İonia İsyanı (Çeviri: Ömer Çapar) – Anadolu (Anatolia) Dergisi (Ankara Üniversitesi) Sayı 24, Sh.: 85
- ↑ Herodot, 6.13.1
- ↑ J.A.S. Evans, Sh.: 80
- ↑ Herodot, 6.14.1
- ↑ Herodot, 6.14.2
- ↑ Herodot, 6.14.3
- 1 2 Hrodot, 6.14.3
- 1 2 Herodot, 6.15
- ↑ Herodot, 6.16
- ↑ Belkan Ağar, Sh.: 43
- ↑ J.A.S Evans, Sh.: 80-81
- 1 2 Herodot, 6.32
- ↑ Herodot, 6.22.1
- 1 2 Herodot, 6.20
- ↑ Herodot, 6.11.1 - 2
- ↑ Herodot, 6.25.1
- ↑ Herodot, 6.17
- ↑ Herodot, 5.25.2
- ↑ Herodot, 6.31.1 - 2
- ↑ Herodot, 6.33.1 -3
- 1 2 Holland, Sh.: 175–177.
- 1 2 Herodot VI, 43
- ↑ Herodot VI, 94–116
Kaynaklar
Antik kaynaklar
- * Histories İngilizce
- * Herodotos, Tarih - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- Thucydides, History of The Peloponnesian Wars
- Diodorus Siculus, Library
- Cicero, On the Laws
Çağdaş kaynaklar
- The Cambridge Ancient History, vol. 5. Cambridge University Press (1988)
- D. Fehling, Herodotus and His "Sources": Citation, Invention, and Narrative Art (1989)
- JVA Fine, The Ancient Greeks: A Critical History. Harvard University Press (1983)
- Moses Finley, Thucydides – History of the Peloponnesian War Penguin (1972)
- Tom Holland, Persian Fire: The First World Empire and the Battle for the West Doubleday (2006)
|