Medine Müdafaası
Medine Müdafaası | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
I. Dünya Savaşı Osmanlı Cephesi | |||||||
Thomas Edward Lawrence Akabe'de gezinirken | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Osmanlı Devleti |
Birleşik Krallık Haşimi Hanedanlığı | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
Fahrettin Paşa |
Edmund Allenby T. E. Lawrence Şerif Hüseyin Faysal bin Hüseyin I. Abdullah | ||||||
Güçler | |||||||
- 3.000(1916)[1] - 11.000(1918)[2] |
- 30.000(1916)[3] - 50.000(1918)[4] - İngiliz Kraliyet Hava Kuvvetleri'nin desteği | ||||||
Kayıplar | |||||||
- Garnizonun 8.000'i Mısır’a nakledildi, bir kısmı hastalıklardan vefat etti ve bir kısmı da çeşitli bölgelere dağıldı.[2] - Bütün mühimmat ve cephane isyancılara bırakıldı.[2] | - Bilinmiyor (Ağır) |
|
Medine Müdafaası, Şerif Hüseyin'in 1916'da İngiliz desteğiyle isyan ederek Medine'yi hedef alması üzerine başlayıp, 2 yıl 7 ay sürdü ve Mondros Mütarekesi'nin imzalanması üzerine Padişah VI. Mehmet'in, müdafaada ısrar eden garnizon komutanı Fahrettin Paşa'yı iknasıyla sona erdi. Medine'deki Osmanlı garnizonu, mütarekeye göre silah bırakan son Osmanlı birliği oldu ve Medine'de kısa süreli Haşimi iktidarı başladı. Çatışmalardan ötürü Medine halkının ciddi bir kısmı göç etmek zorunda kaldı. Kuşatma sonunda, garnizon komutanı Fahrettin Paşa İngilizler tarafından tutuklanarak Malta'ya sürgün edildi.
Kuşatma Öncesi Durum ve Şerif Hüseyin İsyanı
Yönetim merkezinden oldukça uzak konumda bulunan Medine'deki Osmanlı garnizonu, bağlantı ve lojistik ihtiyaçlarını Hicaz Demiryolu üzerinden görüyordu. Haziran 1916'daki Şerif Hüseyin isyanı'na kadar bu ikmal hattı güvenli durumdaydı.
Sultan II. Abdülhamid döneminde İstanbul'da tutulan Şerif Hüseyin, II. Meşrutiyet'in ilanıyla İttihat ve Terakki Yönetimi tarafından Mekke Şerifi olarak Hicaz'a gönderildi. Haziran 1916'da, İttihat ve Terakki Yönetimin'nin Türkçülük politikalarını öne süren Şerif Hüseyin isyan etti.[5]
İsyanda, İngiltere'nin irtibat subayı olarak uzun yıllar Arap Yarımadası'nda casusluk faaliyetleri yürüten Thomas Edward Lawrence'ın gayretleri büyük yer tutmaktadır. Petrol potansiyeli sebebiyle Arap Yarımadası'nın büyük önem taşıması ve olası bir isyanın Osmanlı Ordusu'nun gücünün bölünmesi anlamına gelmesi, isyan tertibi için İngiltere'nin en önemli sebepleriydi.
Kuşatmadan kısa süre önce, isyancıların Medine'ye de saldıracağını öngören Fahrettin Paşa, şehirdeki bütün kutsal emanetleri gizlice İstanbul'a gönderdi.
Kuşatma
İngilizler'in her konuda destek verip takviye ettiği ve çoğu düzensiz Bedevi milislerden oluşan Haşimi Ordusu, sırasıyla Cidde, Mekke, Taif, Yanbu ve Akabe şehirlerini ele geçirerek Medine'nin merkezle olan bağlantısını kesti ve şehri kuşatma altına aldı. Ardından Medine'ye saldıran isyancı birlikleri Osmanlı Ordusu'nca geri püskürtüldü.
Bu yenilgiden sonra isyancılar, bir daha cephe savaşına girişmediler. Ayrıca Medine'de askeri bir kuşatma da kuramadılar. Ancak Medine'nin merkezle olan bağlantısının tamamen kopması ve isyancıların sabotaj faaliyetleri ve vurkaç tipi gerilla saldırıları sebebiyle Medine'deki Osmanlı garnizonu yerinden kıpırdayamadı, fiili bir kuşatma ile yüzyüze kaldı.
İsyan boyunca özellikle şehirli Arap halkı isyana pek rağbet etmedi. Bu yüzden isyancı güçler kuşatma süresince Osmanlı garnizonuna yeniden topluca saldırmaya cesaret edecek askeri güce ulaşamadı. İngilizler de sembolik sebeplerden ötürü Hicaz bölgesine asker sokmak istemiyordu. Diğer taraftan, I. Dünya Savaşı Osmanlı aleyhine gelişmekte olduğundan, Osmanlı'nın Hicaz'a askeri bir harekat düzenlemesi de mümkün olmadı. Bu şartlar altında kuşatma her iki taraf için de tam bir çıkmaza dönmüş oldu.
Ancak şehri savunan Osmanlı garnizonu için tablo daha da karamsardı. Zira Filistin Cephesi'nden kötü haberler gelmeye başladı. 7 Kasım 1917'de Gazze, 26 Aralık 1917'de Kudüs düştü. Ardından 21 Eylül 1918'deki Nablus Muharebesi'nde Sina ve Filistin Cephesi'ni oluşturan 4., 7. ve 8. Ordular dağıldı. Böylece Filistin Cephesi tamamen çöktü ve Medine garnizonunun Osmanlı Ordularıyla tekrar temas kurma umudu tamamen bitti.
Sivil kayıpların önüne geçmek ve direnişi kolaylaştırmak üzere kuşatmadan önce Medine halkının önemli bir kısmı şehirden ayrılmıştı. Kuşatmadan önce garnizonun ihtiyaçlarını karşılamak üzere yardım istenmişse de, imkansızlıklar bahane gösterilerek bu talepler reddedildi. Kuşatmanın ilk aylarından itibaren Osmanlı askerleri her açıdan ciddi sıkıntılar yaşadı. Özellikle gıda ve sağlık imkanları kısa sürede tükenme noktasına geldi. Öyle ki garnizon teslim olduğunda Haşimi Ordusu'na geçen gıda malzemeleri yalnızca hurma ve kurutulmuş çekirgeden ibaretti. Ancak garnizon komutanı Fahrettin Paşa bütün olumsuzluklara rağmen Müslümanların kutsal kabul ettiği Medine şehriyle de örtüşen moral-manevi değerlerden ötürü teslim olmaya yanaşmadı.
Eylül 1918'de Mısır'daki İngiliz Kraliyet Komiseri Edmund Allenby, Fahrettin Paşa'yı teslime ikna etmek için yazdığı bir mektupta şu ifadelere yer verdi:
“ | Medine'yi uzun süre müdafaa etmekle siz, bir asker ve Türk vatanperveri olarak hükümdarınız, memleketiniz ve şahsi şerefiniz için elinizden geleni yapmış bulunuyorsunuz. Yukarıdaki hususları ve ümitsiz askeri durumunuzu göz önünde bulundurarak, birçok canların kurban edilmesine sebep olacak faydasız mukavemetin uzatılmasının doğru olup olmayacağını ciddi bir surette düşünmenizi rica ederim[6] | ” |
Fahrettin Paşa, İngilizlerin çeşitli zamanlarda yinelediği bu gibi teslim olma taleplerini reddetti. Ancak şartların zorluğu ve durumun umutsuz bir hal alması garnizondan toplu firarları arttırdı. Ayrıca subaylar arasında da giderek ciddi bir hoşnutsuzluk başgösterdi.
İlerleyen aylarda diğer cephelerde art arda mağlubiyetler alan Osmanlı Devleti I. Dünya Savaşı'nı kaybetti; Mondros Ateşkes Antlaşması imzalandı ve antlaşma hükümlerine göre Osmanlı Orduları terhis edilmeye başlandı. Antlaşma haberi Medine'ye de gönderildi ve Fahrettin Paşa'ya ordusuyla birlikte en yakın İngiliz birliğine teslim olması emredildi. Ancak Fahrettin Paşa emri yerine getirmedi ve direnmeye devam etme kararı aldı. Yinelenen emirlere rağmen garnizon antlaşmadan sonraki 3 ay boyunca direndi.
Babıali Medine'yi teslime ikna edemediğinden İngiltere, kabine değişikliği istedi ve hükümeti düşürerek Ahmet Tevfik Paşa kabinesini kurdurdu. Ancak yeni kabinenin de Medine'nin teslimi konusundaki baskıları sonuçsuz kalınca İngiltere Osmanlı Devleti'ne nota verdi ve savaşa yeniden başlayacağını bildirdi.
Bunun üzerine Padişah VI. Mehmet'in bizzat ricası ve kendi subaylarının iknası sonucu Fahrettin Paşa 10 Ocak 1919'da Medine'yi teslim etti. Böylece Medine'deki Osmanlı garnizonu, silah bırakan son ittifak devletleri muharip birliği oldu ve I. Dünya Savaşı fiilen sona erdi.
Sonrası
Kuşatma sonrasında Fahrettin Paşa İngilizlerce tutuklanarak Malta'ya sürüldü. Medine'deki direnişinden ötürü yerel halk nezdinde de büyük itibar gördü. Bu yüzden Lawrence onun için "Çöl Kaplanı" tabirini kullanmıştır. Yıllar sonra Malta'dan kaçan Fahrettin Paşa Anadolu'ya gelerek Milli Mücadele'ye katıldı.
Esir alınan Osmanlı askerleri Mısır'daki esir kamplarına gönderildi. Yalnızca Hilal-i Ahmer görevlilerinin, yolculuğa çıkamayacak durumdaki yaralı Osmanlı askerlerinin tedavisi için bir süre daha Medine'de kalmasına izin verildi. Direniş boyunca Medine'de bulunan Hilal-i Ahmer gönüllüsü Feridun Kandemir, Osmanlı askerlerinin Medine'den ayrılışını hatıralarında şöyle anlatır:
“ | Kimi kolsuz, kimi bacaksız kalmış askerlerin, birbirlerine sokulup yardım ederek halsiz, mecalsiz bir durumda, son defa Haremüşşerif'i ziyaretle Ravza'ya yüzlerini sürerek dualar ede ede yaptıkları veda, görülecek şeydi. İngiliz altınları ile beslenerek Türk'e diş biler hale getirilmiş bazı sözde Araplar bile bu manzara karşısında göz yaşlarını tutamamışlardı. Bizimle beraber Medine'de kalıp aylarca süren muhasaranın her türlü sıkıntısını çekerek açlığına bile katlanan yerli Araplarsa tam bir matem havası içinde hüngür hüngür ağlıyorlardı[7] | ” |
Osmanlı birliklerinin elindeki tüm silah, cephane ve yaşam malzemeleri Haşimiler'e geçti. Direnişin bitmesinden sonra Medine Şerif Hüseyin'in eline geçmişse de kısa bir süre sonra Suudilerin Haşimi Hanedanlığı'na karşı giriştiği isyan neticesinde Medine Suudiler'e geçmiş ve Şerif Hüseyin yenilerek Hicaz'ı terk etmek zorunda kalmıştır.
Dipnotlar
- ↑ Polly a. Mohs, Military Intelligence and the Arab Revolt: The first modern intelligence war, Routledge, ISBN 1134192541, sayfa 40
- 1 2 3 Süleyman Beyoğlu , Türk Arap İlişkilerinin Son Kırılma Noktası: Medine’nin Tahliyesi, Atatürk Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi (Sayı 78, Cilt: XXVI, Kasım 2010) (Türkçe)
- ↑ Spencer C. Tucker, Arab Revolt (1916-1918), The Encyclopedia of World War I, ABC-CLIO, 2005, ISBN 1851094202, sayfa 117.
- ↑ Mehmet Bahadir Dördüncü, Mecca-Medina: the Yıldız albums of Sultan Abdülhamid II, Tughra Books, 2006, ISBN 1597840548, sayfa 29
- ↑ Osmanlı'ya ihanet eden aileyi saran lanet çemberi, Mustafa Armağan, 17 Nisan 2011 tarihli Zaman gazetesi
- ↑ Medine Müdafaası, Feridun Kandemir, Nehir Yayınları, s. 530, İstanbul, 1991
- ↑ a.g.e., Feridun Kandemir, s. 235