Memun
Memun Ebu'l-Abbas Abdullah | |||||
---|---|---|---|---|---|
Halife Memun döneminde darpedilen altın sikke | |||||
Abbâsî Halifesi | |||||
Hüküm süresi | 813 - 833 | ||||
Önce gelen | Emîn | ||||
Sonra gelen | Mutasım | ||||
| |||||
Hanedan | Abbâsî Hanedanı | ||||
Babası | Harun Reşid | ||||
Doğum | 14 Eylül 786 | ||||
Ölüm | 9 Ağustos 833 | ||||
Dini | İslam |
Memun veya Abdullâh Memûn, Tam Adı: Ebû `Abbâs el-Memûn Abdullâh bin Hârûn Reşîd (d. 14 Eylül 786, Bağdat - ö. 9 Ağustos 833, Tarsus yakınları), 813-833 arasında Abbasi halifesi.
Mezhep çatışmalarını sona erdirmek için çaba göstermiş, sanat ve bilim çalışmalarını destekleyerek İslamı boş inançlardan arındırmaya çalışmıştır.
İlk dönemi
Halife Harun Reşid'le İranlı (Sogd) bir cariyenin oğluydu. Harun Reşid'in Arap eşinden olma Emin'den altı ay önce doğmuştu. Harun Reşid, tahtın birinci varisi olarak Emin'i seçti ve 802'de iki kardeşin haklarını resmen açıkladı. Buna göre, Memun, Emin'in veliahtlığını ve Bağdat merkez olmak üzere Irak ile batı eyaletlerinin başına getirilmesini kabul edecek, Emin de Memun'un Merv merkez olmak üzere doğu eyaletlerinin yönetimine gelmesini onaylayacaktı. Emin'den sonra ikinci veliaht olarak Horasan valiliğine atandı.[1]
Ama Harun Reşid'in ölümünden (Mart 809) sonra iki kardeş arasında baş gösteren anlaşmazlık kısa sürede silahlı çatışmaya dönüştü. Memun, kardeşiyle arasında baş gösteren halifelik kavgasını Arap kökenli olmayan (İranlılar) Şiilere dayanarak kazandı; Emin, saltanatı oğlu Abdullah’a bırakmak istediği için hükümdar olunca veraset haklarından yoksun bıraktığı Memun'u, sonradan veziri yapacağı İranlı Fazl bin Sehl ile İranlı bir komutan olan Tahir destekliyordu. Emin, kardeşi Memun’u ortadan kaldırmak için, ordusunu üzerine gönderdi.[2] Ancak Tahir, Tahran yakınlarında Emin'in ordusunu bozguna uğrattı; böylece Memun'un birlikleri İran'ın batı kesimini ele geçirdi. Emin, bir bölümü Suriyeli Araplardan oluşan yeni bir ordu toplamaya çalıştıysa da başarılı olamadı. Sonunda, Nisan 812'de Bağdat kuşatıldı. Kent, umutsuz da olsa uzun bir direnişten sonra ancak Eylül 813'te ele geçirildi. Bu arada Irak ve Arabistan'ı da kaybetmiş olan Emin teslim olmak istemesine karşın öldürüldü.[1]
Abbasi Devleti'ndeki iç çatışmaları da açığa çıkaran savaş, yalnızca Memun'la kardeşi arasındaki kişisel rekabetten değil, farklı siyasal-dinsel eğilimler arasında eskiden beri var olan uyuşmazlıktan da kaynaklanıyordu. Gelenekçi bir kişi olan Emin Arap kültürüne önem verirken, yeni düşünce hareketlerine ve dış etkilere açık Memun, İran ve doğu eyaletlerinin değer yargılarını benimsiyordu.
Halifeliği
Memun, bütün Abbasi Devleti'nin halifesi olduktan sonra etkisi altında bulunduğu veziri Fazl bin Sehl tarafından Merv'de kalmaya, imparatorluğun Fars, Irak, Yemen bölgelerinde yönetimi, kardeşi Hasan bin Sehl'e bırakmaya razı edildi. Bu durum, Araplar'ın yer yer ayaklanmalarına yol açtı. Kısa süre sonra bunları yenileri izlediyse de hepsi bastırıldı.[1]
İslam dünyasındaki Sünni-Şii ayrımına son verme kararı herkesi şaşırttığı gibi kendi konumunun da sarsılmasına yol açtı. Varis olarak kendi ailesinden biri değil, Ali'nin soyundan gelen ve kızıyla evlendirdiği Ali bin Musa er-Rıza'yı seçti. Abbasilerin geleneksel siyah bayrağı yerine Şiilerin yeşil bayrağını benimsedi.
Ama iki tarafı uzlaştırmaya yönelik bu gösterişli çabalar umulan sonucu vermedi. Fanatik Şiileri yatıştıramadığı gibi, özellike Irak'taki Abbasi hanedanı taraftarları ve Sünniler arasında huzursuzluklara yol açtı. Bağdat'ta Sünniler Memun'un halifeliğini tanımadıklarını ve yerine üçüncü Abbasi halifesi Mehdi'nin oğlu İbrahim'i getirdiklerini ilan ettiler. Bunun üzerine Memun Bağdat'a gitmek üzere yola çıktı. Bu uzun yolculuk sırasında, Şubat 818'de, ülkedeki karışıklıkları kendisinden saklayan veziri Fazl bin Sehl'i öldürttü, ağustos ayında da, tarihçilerin zehirlenmeye bağladığı kısa bir hastalığın ardından Ali er-Rıza öldü.[1]
819'da Bağdat'a girdikten sonra siyah hırka giymeyi sürdürdü. Bağdat'ta bir süre dirlik düzenlik sağlandıysa da başta Mısır olmak üzere Azerbaycan, Horasan ve Yemen gibi imparatorluğun çeşitli bölgelerinde ayaklanmalar ve kargaşa sürdü ve bunlar güçlükle bastırıldı. Azerbaycan'da, başlarında Babek Hürremi'nin bulunduğu ve Abbasi Hilafeti'ne karşı mücadele eden Hürremi Hareketine bağlılar yeniden harekete geçip tehlikeli olunca, Babek'e yapılan yardımın önlenmesi amacıyla Bizans'a bir sefer düzenleyerek Kappadokia'ya kadar ilerledi (830). Bu seferler ölümüne kadar sürdü ve bunların çoğunda birçok Bizans kentini ele geçirdi.[1]
Mutezile öğretisini benimsetme çabası
Memun, daha Merv'deyken, İslam felsefesinde usçuluğu benimseyen Mutezile öğretisinin savunucularına ilgi göstermeye başlamıştı. Mutezile düşünürleri, Manicilik gibi inanışların etkisine karşı en uygun mücadele yolu olarak gördükleri usavurma yöntemlerini Eski Yunan ve Helenistik dönem filozoflarından almışlardır. Yunan felsefe ve bilim yapıtlarının çevrilmesini destekleyen Memun, Beytü'l-Hikme (Bilgelik Evi) adlı bir akademi kurdu; buradaki görevli çevirmenlerin çoğu Hıristiyandı. Bizans'tan, o zaman değin İslam ülkelerinde bulunmayan önemli yapıtların yazmaları getirtildi. Doğa bilimlerine de ilgi duyan Memun, Müslüman bilginlerin Antik Çağdan beri aktarılan astronomi bilgilerinin doğruluğunu araştırabilmeleri için gözlemevleri kurdu. Bilimler tarihindeki ilk gözlem evleri IX. yüzyılın başında Halife Memun tarafından Bağdat’ta ve Şam’da kuruldu. Halife, astronom ve matematikçilerden ekvatorun uzunluğunu ölçmelerini istedi.[1]
Çevirmenleri ile bilimsel araştırmaları desteklemekle yetinmeyen Memun, Tanrı'nın zatından ayrı sıfatları olamayacağını öne süren, özgür iradeyi ve kişinin kendi eylemlerinden bütünüyle sorumlu olduğunu vurgulayan Mutezile öğretisini de halkına benimsetmeye çalıştı. Ayrıca bu öğretiyi savunanlar, Allah'ı kelamı olan Kuran'ın kadim (ezeli) değil, mahluk (yaratılmış) olduğunu öne sürüyordu. Böyle bir öğreti, Kuran tefsirlerinde uzmanlaşmış ve Abbasi hanedanını savunan ulemanın etkisini azaltabilirdi. Günahkar hükümdarlara karşı isyan hakkını savunan özelliğiyle de Mutezile halifelere ek ahlaki ve dinsel yükümlülükler getiriyordu. Bu ilke, o zamana değin Abbasi halifelerinin iktidarlarının güvencesi olan geleneksel yaklaşımdan çok farklıydı ve öğretinin birçok yandaşı Şiiliğe ilgi duyduğunu gizlemeye gerek görmüyordu. Mutezilenin düşünsel gücünden etkilenen Memun, bu öğretiyi halka yeni ve daha esnek bir halifelik kavramını benimsetmenin yolu olarak gördü. 827'de Kuran'ın "yaratılmış" olduğu tezini kabul etti; böylece Ali'nin, öteki sahabiler karşısında üstünlüğünü de onaylanmış oluyordu.
833'ün başlarında ise, tüm halka Mutezileyi benimsetme kararı aldı. O sırada Bizans'a karşı düzenlediği bir sefer nedeniyle Tarsus'ta olduğundan, bu görevi Bağdat'ta bulunan Komutanı İshak bin İbrahim'e devretti. İbrahim önce kadıları, ardından da geleneksel hadis bilginlerini toplayarak onları Muntezileyi kabule zorladı. Ama, halifenin tehditlerle susturabileceğini umduğu hadis bilginleri çok geçmeden başkaldırdılar. Bazıları Kuran'ın “yaratılmış” olduğunu söylemekten inatla kaçındı. Bu direnişin başını Hanbelilik mezhebi Hanbelilik mezhebinin kurucusu Ahmed İbn Hanbel çekiyordu. Zincire vurularak yargılanmak üzere halifeye götürülen Ahmed İbn Hanbel, Memun'un Tarsus'taki ani ölümünden (833) sonra geçici olarak serbest bırakıldı. İbn Hanbel'in mihne olarak bilinen sorgusu halkın bir bölümünün, Memnun'un benimsetmek istediği inançlara direndiğini de ortaya koydu. 837'de halifeliğe gelen Mütevekkil'in yeniden geleneksel Sünni öğretiyi benimsemek zorunda kalması bu direnişin kararlılığıyla açıklanabilir.[1]
Şahsi nitelikleri
Tarihçi El-Tabarı [3] Memun'u orta boylu, beyaz tenli ve yaşandıkça aklaşan koyu siyah, uzun, sakallı olarak tanımlar. Memun'un hiç hazırlık yapmadan özlü ve belagatli konuşmalar yapma yeteneği hakkında fıkralara yer verir. Memun'un eliaçıklığından, Muhammed ve İslam dini hakkında büyük hürmetinden, ılımlı fikir ve hareketlerinden, adaletinden ve şiire olan sevgisinden de bahseder.
Memun'un ölümü
Memun 5 yıl doğuda Merv'de bağımsız olarak ve 20 yıl tek Abbası halifesi olarak hüküm sürdükten sonra 833de Tarsus'da 48 yaşındayken 9 Ağustos 833'te öldü. İlk Abbası halifelerinin mezar yerleri saklanmakla beraber Memun'un Tarsus'da gömüldüğü çok muhtemeldir.[4] Ölümü sıcak bir yaz gününde bir dere kenarında kardeşi Ebu İshak'la birlikte otururken oraya gelen bir hayvan yükünden aldığı hurmayı yemesinden sonra çok ateşlenip hastalandıktan sonra olduğu bildirilir. Ölüm yatağında yatarken Memun bir buyruk hazırlatarak yerine kardeşi olan Ebu İshak'ın Mutasım adıyla halife olmasını istemiş ve ölünce yerine halifeliğe Mutasım geçmiştir.[1]
Kaynakça
- 1 2 3 4 5 6 7 8 Muir, William (1924), The Caliphate, Its Rise, Decline and Fall, Edinburgh: John Grant
- ↑ Vehbi Tülek, "Abbasi halifesi Me'mûn" (Erişim:9.9.2010)
- ↑ El Tabari, Cilt.32 say.231
- ↑ Tabari tarihinin İngilizce'ye çeviricilerinden olan J.L.Kraemer'nin bu çeviri esere yazdığına göre Memun'un mezarı Tarsus'dadır.
Ayrıca bakınız
Dış bağlantılar
- Avcı, Casim, (2008) "Abbâsî Halifesi Me’mûn Döneminde (813-833) Bizans'la İlişkiler, Turkeleronline websitesi (Erişim:3.7.2010)
- Üçok, Bahriye (1979) İslam Tarihi Emeviler - Abbasiler, Devlet Kitapları, Ankara: Milli Eğitim Basımevi (1.Basım:1968)
- Muir, William (1924), The Caliphate, Its Rise, Decline and Fall, Edinburgh: John Grant (2004 Baski: Kessinger Publishing, LLC ISBN 10: 1432625926 I) Chapter LXVI Al-Ma'mum 198-218 A.H. (İngilizce)
- Muhammad ibn Jarir al-Tabari (İng. çev. M. Fishbein) (1989) The History of al-Tabari Cilt XXXI The War Between Brothers Albany:SUNY. (İngilizce)
- al-Masudi (İng. çev. Paul Lunde ve Caroline Stone) (1989), The Meadows of Gold, The Abbasids, Londra:Kegan Paul (İngilizce) "Muruc el-Dahab ve Ma’adin el-Cavhar" çevirisi
- Büyükkara, M. Ali, (2002), "Al-Ma’mun choice of ‘Ali al-Rida as his heir", Islamic Studies, Cilt. 41, No.3, say.445-466. (İngilizce)
Memun Doğumu: 786 Ölümü: 833 | ||
Sünni İslam unvanları | ||
---|---|---|
Önce gelen Emin |
Abbâsî Halifesi 813 - 833 |
Sonra gelen Mutasım |
|