Umutbükü, Yağlıdere
Ümütbükü | |
— Köy — | |
Giresun | |
Ülke | Türkiye |
---|---|
İl | Giresun |
İlçe | Yağlıdere |
Coğrafi bölge | Karadeniz Bölgesi |
Nüfus (2000) | |
- Toplam | 367 |
Zaman dilimi | UDAZD (+3) |
İl alan kodu | 0454 |
İl plaka kodu | |
Posta kodu | 28610 |
İnternet sitesi: |
Ümütbükü, Giresun ilinin Yağlıdere ilçesine bağlı bir köydür.
Tarihçe
Köyün adının nereden geldiği tam olarak bilinmemekle birlikte, tarihi en az 1500'lü yıllara dayanmakta, 1515 tarihli Osmanlı tahrir defterlerinde adı ve köyde kaç kişinin vergi ödediğine ilişkin bilgiler yer almaktadır.
Bük kelimesi derelerin büküntü yerleri, dere kenarında verimli tarlalar, düz ve büyük toprak parçası gibi anlamlar ifade etmektedir (Kaynak: TDK sözlükleri).
Köyün Çepni yerleşmesi olduğu Prof. Faruk Sümer'in Tirebolu Tarihi adlı eserinde ifade edilmektedir. Ayrıca Trabzon Vilayeti Salnamelerinde [1869-1905] köye ilişkin bilgiler bulunmaktadır.
Köy, İpek Yolunu Tirebolu ve Giresun'a bağlayan bağlantı yolu üzerindedir. Tirebolu Limanı Asya'nın Avrupa'ya açılan ilk kapılarındandı. Karadeniz'in en önemli limanlarından biriydi. Ticaret kervanları buradan deniz yolu ile Avrupa'ya giderdi. Kervan yolu sırtları takip ederek Devecük'ten Çamlıkaya, Kağışkıran, Küçüktepe, Gavurluk, Olucak'a ulaşmaktadır. Gayrimüslim mezarlığı [eskimaşat] ve kilise [devecükte] kalıntısından köyde Rum ve/veya Ermenilerin yaşadığı anlaşılmaktadır. Çepni yerlesmesinden sonra gayrimüslim nüfusa dair sağlıklı bilgi bulunmamakla birlikte seferberlik yıllarına kadar Kızılçukur'da Rum ailelerinin yaşadığı bilinmektedir.
Tarihi kaynaklarda Kızılçukur [Kızılcaluçukur] ayrı bir köy olarak da zikredilmektedir. Nüfus mübadalesi öncesinde burada gayrimüslim birkaç ailenin yaşadığı bilinmektedir. Burada yaşayan Mori'nin Kırım'a çalışmaya gittiği ve dönüşte köylüye hediye basma getirdiği hikâyesi halen hafızalarda yer almaktadır. Ayrıca Kuşkıran Camii'nin inşaası sırasında Rum kemençecilerinin kemençe çalarak işçileri eğlendirdiği anlatılmaktadır.
Trabzon Vilayeti 1876 tarihli salnamesindeki kayıtlara göre Sinanlı [Sinanlı, Dereköy, Umutbükü toplamı] Köyü'nde 60 hanede 158 kişi yaşamaktaydı. Aynı sene hayvan sayısı da kayda geçirilmiş, buna göre 10 at, 6 kısrak, 10 öküz, 30 inek, 264 keçi, 285 koyun beslenmekteydi. Tirebolu genel nufusu 1870 yılında merkez ve bağlı 124 köy nüfusu toplamı 4.435 hanede 13.553 İslam, 881 hanede 2.731 Rum, 62 hanede 217 Ermeni olmak üzere 16.481 kişi idi. 1892 yılına gelindiğinde nüfus ise 7.235 hanede toplam 40.198 kişiye ulaşmıştı.
20. YÜZYILDA UMUTBÜKÜ
Seferberlik sırasındaki göç dalgasından sonra bugünkü nüfus yapısı şekillenmistir. Köy bir müddet 1800'lü yılların son yarısında Sinanlı köyü ile birleştirilmiş, 1963 yılında tekrar köy tüzel kişiliğini kazanmaştır.
Köyde bir tane tarihi kemer köprü, kilise harabesi ile Kahyaoğullarının yaptırdığı asma köprü mevcuttur.
Köy 1954 yılına kadar idari olarak Tirebolu'ya bağlı idi. 1954 te Espiyenin ilçe olmasıyla Espiye'ye, 1987 yılında Yağlıderenin ilçe olmasıyla Yağlıdere'ye bağlanmıştır.
Köyde İstanbul'a göç başlamadan önce her aile yazları yaylalara çıkmakta idi. Yaylaya en az iki gün süren yaya olarak gidilen yolculuktan sonra ulaşılmaktaydı. Konaklama ya bir handa ya da açık havada yıldızlarla gözgöze olurdu. Çakrak'ın güneyinde yer alan obalarda kalırlardı. Her evde onlarca koyun keci ve sığır beslenirdi. Cenikte kalanlar "otçu göçü" olarak yaylaya giderdi. Temel geçim kaynağı hayvancılıktı. Çayır ve meraların yetersizliğinden kışları hayvanları beslemek icin ağaç yaprağı kurutulur, taflan ve böğürtlen bağları kesilerek hayvanlara verilirdi. Kışlalarda davar otlatılırdı. Fındık bahçeleri zamanla son yüzyılda gelişmiş ve fındık temel geçim kaynağı haline gelmistir. Son yıllarda tarlalar da fındık bahçesine dönüstürülmüş, sebze ihtiyacı çarşıdan görülür hale gelmiştir.
Pazar alışverişi için 1960'lı yıllara kadar Tirebolu'ya gidilirdi. Pazara bir günde gidip gelmek mümkün olmadığından yol üzerındekı köylerde misafir kalınırdı. Ağırlıklı olarak mısır ekmeği yenirdi. Pazardan daha çok gazyağı ve tuz temin edilirdi.
Çamaşırları dere, obuz kenarında birkaç kişi bir arada yıkardı. Sabun yerine kül kullanılırdı. Evlerde aydınlatma aracı olarak daha çok camlı lamba, gazyağını idareli kullanmak gerektiğinde fiske lambası kullanılmaktaydı. Fener işlevini çıra ışığı ya da farfar görürdü. Darı ekmeği yendiğinden sık sık değirmene gidilir, değirmende kuyruk oluştuğu zamanlar olurdu. Sabahları çay kahvaltısı değil, süt, yoğurt, çorba gibi diğer ögünlerde yenilen yemekler yenirdi. İşler imeci usulü ile yapılırdı. Güzün odun taşımak, baharda çiti herglemek, bahçe altını biçmek, kemre taşımak ve daha birçok iş imeci ile görülürdü. Su, gügüm veya küfe ile taşınırdı. Evler ahşap ve taşla yapıldığından malzeme taşımak epey meşakkatliydi.
Tarlalar karasabanla tekli veya çift koşum öküzle sürülürdü. Suni gübre kullanılmaz, her yıl hayvan gübresi toprağa serilirdi. Lahananın ve diğer sebzelerin lezzetine doyum olmazdı. Darı çöğürleri ahırda güllük yerine de kullanılmaktaydı. Evlerde ahıra açılan hepek bulunurdu. Hayvanlara yal küfelerle taşınır, inek yalına çoğu zaman talaş ve darı unu katılırdı.
Çocuklar sıbyan mektebinde dini bilgiler öğrenirdi. Küçük yaşlarına karşın davar veya sığır çobanlığı yapar 13-14 yaşından itibaren aile işlerinde yetişkin bireyler gibi çalışırlardı. Askere veya gurbete gidenler köy halkının toplu uğurlaması ile gider, tek tek herkesle vedalaşırlardı. Döndüklerinde ise köylü gelen kişiyi görmeye gider, giderken de ya birkaç yumurta, ya da bir tas süt , yoğurt gibi hediyeler götürürlerdi. Düğünlerde takı olarak kap-kaçak, yorgan, minder gibi takılar atılırdı.
Ağır hastalar sal[tabut]da en yakın araba yoluna taşınır, ölmeden önce ölümü yaşarlardı. Nazar ya da çalınmış olma, sığır ve koyun için de geçerliydi. Hastalıkların birinci tedavisi okunma idi. Köyde bulunan sıhyaya başvurulur, iyileşme sağlanmazsa doktora gidilirdi. Köyde okuması iyi geldiği düşünülen birkaç kişiye okunulur, ağır ya da kronik hasatalıklar dışında doktora gidilmezdi. Zaten doktora öyle bir-iki saatte ulaşma imkânı yoktu. Keşab'a, Espiye'ye fındık zamanı ailecek ırgatlığa gidilirdi. Erkekler geçici bir süre için Rize'ye çay toplamaya veya kök sökmeye giderdi. Okuma yazma bilmeyenler bilenlerden fazlaydı. Bilenler aynı zamanda eski yazıyı da bilirlerdi. Asker mektubu , gurbetçi mektubu heyacanla beklenirdi.
1970'li yıllarda göç başladı. İlk zamanlar geçici bir süre için çalışmaya gidenler ailesini de alarak artık yerleşme amacıyla gitmeye başladı.
Köyün ekonomik ve sosyal hayatında esas değişim 1980'li yıllarda su, elektrik ve yol yapılmasıyla başladı. Cerayanla birlikte televizyon, cerayanlı fırın, cerayanlı yayık ilk etapta evlere girdi. Televizyon sahibi olmayanlar olanlara oturmaya gider, bazen onbes-yirmi kişinin bir evde tv seyremek için toplandığı olurdu. Acesler, filmler, diziler merakla beklenirdi. Darı ekmeği sacda pişirilirdi. Buğday unu varsa fetir pisirilir, pide yerine geçerdi. Yer ateşinde isli bakır kaplarda yemek yapılırken artık güzinede yemek ve ekmek pisirilmeye başlandı. Bakır kaplarda yemek yapıldığından ve yendiğinden belirli aralıklarla bunları kalaycıya götürüp kalaylatmak gerekirdi. Bakır kazanlar yerini alüminyum ve çelik tencerelere bıraktı. Sofrada sağan veya tabak herkesin önüne konmaz, ortaya konurdu.
Fındık motorlarıyla beş-on saatte çekilen fındık patozla bir saatte çekilmeye başlandı. Açık tuvalet kuyuları kapatıldı. Bağ-kur'a kayıt olanlar oldu. Günlerce süren odun, ot taşıma işi birkaç saatte halledilir hale geldi. Katırlara ihtiyaç kalmadı. At sırtında el ocağına giden gelinler ile yaya gelinçi topluluğu arabalarla gitmeye başladı. Kütük peteklerin yerini kovanlar aldı. Betonarme evler birer ikişer yükselmeye başladı. Yol yapıldıktan sonra eski usul ahşap ev hiç yapılmadı. Betonarme evler yol kenarlarına yapıldığından dağınık yerleşme bir ölçüde azalmış oldu.
Kültür
UMUTBÜKÜ YEMEKLERİ
Pancar çorbası, Pancar diblesi, Sarma, Fasulye çorbası-diblesi, Döşeme, Baldıran, Hoşgıran, Kabak kabuğu kavurma, Fetir ekmeği, Darı ekmeği, Cırıtta, Oğma çorbası, Kiraz tuzlusu, Taflan tuzlusu, Sırgan, Ömec, Gelecoş, Helle, Yağlaş, Fırın fasulyesi, Siron, Dolanger, Kabalak turşusu, Fasulye turşusu, Garduk-böce yağlaması, Yoğurt, Süt ekşisi, Süzme, Ayran, Bezelye, Pezük, Kabak kurusu, Elma-armut kurutu, Tavuk-bahçe-orman mantarı, Lor, Çökelek, Armut-elme pekmezi, Delibal [Kestane balı], Ekmek paparası, Kesme makarna, Un kavurma helva...
UMUTBÜKÜ YEMEKLERİNDE KULLANILAN MALZEMELER
Giresun yemeklerinin malzemeleri insanı etkileyen bir doğallığa, tazeliğe ve güzelliğe sahiptir. Bu malzemelerin başında yemeklik olarak kullanılan Karalahana, Sırgan, Pezik, Madımak, Galdirik, Mantar, Sakarca, Çileklik, Mendek, Merulcan, Marul, Maydanoz.... gelir. Hayvansal besinlerden süt, yoğurt, yumurta, tereyağı, süzme, bal, peynir, çökelek en yaygın olarak kullanılan malzemelerdir. Bunların yanında mutfaklarda, kilerlerde ve serentilerde saklanarak yerine göre kullanılan malzemeler de mevcuttur. Bu malzemeler şunlardır;
KURULUKLAR
Fırın fasulyesi, fırın darısı ve unları, soğan, sarımsak ve tahıllar, yufka, kadayıf, patates
PEKMEZLER
Taflan pekmezi, üzüm Pekmezi, Armut, Elma Pekmezi, Töngel Pekmezi.
REÇELLER
İncir, Üzüm, Kiraz, Ayva, Vişne, Kızılcık, Şeftali, Elma reçeli.
TURŞULAR
Fasulye, Salatalık, Yeşil Domates, Biber, Beyaz Lahana Turşusu.
TUZLULAR
Fasulye, Mantar, Yeşil Domates, Hamsi Tuzlusu
BAHARATLAR
Karabiber, Kırmızı biber, Nane, (Anuk) Kekik, Reyhan.
ÇEREZLER
Fındık, Ceviz, Kestane, Pıtlak Mısırı, Kabak Çekirdeği.
SICAK İÇECEKLER
Çay, Ihlamur, Nane, Kekik, Kuşburnu.
DELİ BAL
Umutbükü'nde elde edilen bal deli bal olarak adlandırılan bal türüdür. Aşağıda bu balla ilgili biraz detaylı bilgi yer almaktadır. Arıların, özellikle Karadeniz Bölgesi’nde doğal olarak yetişen dağ gülü (yöredeki adı: sarı avu (Rhododendron) ile kara avu (Rhododendron ponticum)) adlı bitkinin nektarından ürettikleri baldır.
Türkiye’de Karadeniz bölgesinde bin 800 metre yükseklikteki ormanlık alanlarda yetişen, literatürdeki adı Rhododendron pontica olan ve halk arasında dağ gülü olarak bilinen bitkinin pembe renkli çiçeklerinin arılar tarafından bal yapılmak için kullanıldığı bitkiden elde edilen balın deli bal olarak adlandırılır.
Acımsı buruk tadı olan bu bal çok az yenildiğinde sinir bozukluklarına iyi gelmekte, çok yenildiğinde ise, merkezi sinir sisteminde felçlere neden olmaktadır.
Buna arının sarı renkte çiçek açan Azalea pontica L.(Rhododendron luteum) ve kırmızı çiçekli Rhododendron ponticum L. bitkilerinden topladığı öz neden olmaktadır.
Deli balın alternatif tıpta mide ağrılarında, bağırsak hastalıklarında, şeker hastalığında ve hipertansiyon tedavisinde kullanılır, dağ gülünün yapısında bulunan, iskelet ve kalp kası hücrelerinde, merkezi sinir sistemini etkileyen grayanotoksin(en•ja•no•ru•sv) adlı madde, bu çiçekten yapılan balın içinde de vardır.
Arıların bu çiçekle yaptıkları balın zehirli bir baldır. “Deli bal” hastalığına rododrendon, dağ defnesi ve açelya gibi bitkilerin nektarında bulunan grayanotoksinin neden olduğu sanılıyor. Arılara herhangi bir zarar vermeyen grayanotoksinin insanlar için zehirli olduğuna işaret ediliyor.
Deli bal herkeste toksik etki meydana getirmeyebilir. Fakat büyük çoğunluk baldan etkilenir.
Grayanotoksinin ’deli bal hastalığı’ denilen rahatsızlıklara neden olduğu bilinmektedir. Günümüzde deli bal, Karadeniz Bölgesi’nde alternatif tıp ilacı olarak kullanılmaktadır. Bu balın 1 çay kaşığından fazla yenilmesinin zehirlenmelere neden olduğu da bir gerçektir.
Türkiye'de görülen besin zehirlenmeleri içinde, deli bal zehirlenmesi önemli bir yer tutmaktadır. Zehirlenme belirtileri balı yedikten 30 dakika ile 2 saat sonra mide bulantısı, kusma, şiddetli hipotansiyon ve kalp ritminin 60’dan aşağıya düşmesi ve beyne yeterli kan gitmemesine bağlı olarak hastanın bayılması şeklinde görülür. Deli bala bağlı zehirlenme, terleme, sersemlik, çift ve bulanık görme, tükürük bezlerinin fazla çalışması durumudur. Hastalarda kalpte hiçbir elektriksel aktivitenin görülmemesi gibi durum da görülebilir. Uygun destek ve tedavi genellikle başarılı sonuç verir. Bal zehirlenmesinde alınan balın miktarı ile ilişkili olarak hafif semptomlardan hayatı tehdit eden ciddi semptomlara kadar geniş bir semptomlar zinciri görülebilir. Tedavi semptomlara göre yönlendirilir. Bu nedenle aslında bu zehirlenmenin tedavisi de iyi bir hasta hikâyesinin alınmasına bağlıdır.
Zehirlenmelerde alınan bal oranı ortalama 5-30 gr olarak rapor edilmiştir. Belirtiler 1,5 saat ila 3 saat arasında başlar. Alınmış birçok bal örneğinde keskin, yakıcı bir tat vardır. Zehirlenen hastalar, yeterli serum fizyolojik ile destek tedavisinin ardından düzelme gösterir. Tedavi edilmemiş ciddi zehirlenmelerde önemli belirtiler en geç 24 saat içinde kaybolur ve hastanın durumu normale döner. Ağır olmayan olgularda belirtiler bir tedaviye gerek olmadan 12-24 saat içinde kaybolmaktadır.
Türkiye'de görülen besin zehirlenmeleri içinde, deli bal zehirlenmesi önemli bir yer tutmaktadır. Zehirlenme belirtileri balı yedikten 30 dakika ile 2 saat sonra mide bulantısı, kusma, şiddetli hipotansiyon ve kalp ritminin 60’dan aşağıya düşmesi ve beyne yeterli kan gitmemesine bağlı olarak hastanın bayılması şeklinde görülür. Deli bala bağlı zehirlenme, terleme, sersemlik, çift ve bulanık görme, tükürük bezlerinin fazla çalışması durumudur. Hastalarda kalpte hiçbir elektriksel aktivitenin görülmemesi gibi durum da görülebilir. Uygun destek ve tedavi genellikle başarılı sonuç verir. Bal zehirlenmesinde alınan balın miktarı ile ilişkili olarak hafif semptomlardan hayatı tehdit eden ciddi semptomlara kadar geniş bir semptomlar zinciri görülebilir. Tedavi semptomlara göre yönlendirilir.
Bu zehirlenme, bal yendikten birkaç dakika veya saat sonra ortaya çıkmaktadır. Tükürük artışı, kan basıncında ve nabızda belirgin düşüşe neden olmaktadır. Grayanotoksin, direkt kalbe etki eden bir zehirdir. Şuur kayıplarına, kaslarda gevşemelere neden olmaktadır. Kişide, çok şiddetli bir tansiyon düşmesi olursa, ölüme kadar varabilen sonuçlar doğurabilir. Yaşlılarda, çocuklarda normal insanlara göre daha tehlikeli olabilir.
Deli baldan kaynaklanan zehirlenmenin boyutunun, yenilen miktarla ilgilidir. ’’Grayanatoksin’’in yoğunluğunun baldan bala değişebileceği gibi, zehirlenme belirtilerinin de kişiden kişiye değişebilir.
Coğrafya
Giresun iline 62 km, Yağlıdere ilçesine 17 km uzaklıktadır. Dereköy, Sinanlı [Portlu köyü], Kanlıca, Olucak, Ortaköy [Ağcıkese/Akça Kilise] ve Koçlu [Kızıllar] köyleri ile sınırı bulunmaktadır.
Bitki örtüsü 750 m yüksekliğe kadar fındık bahçeleri, meyve ağaçları, kestane, kızılağaç, meşe, gibi ağaçlardan oluşmuştur. Taflan (karayemiş), ormangülü ve şimşir gibi makiler orman altı bitkiler vardır.
Kurtbeli yaylasından doğup Espiye'den Karadeniz'e dökülen 60 km uzunluğa sahip Yağlıdere nehri(yöredeki adıyla Uludere) köyden kıvrımlar oluşturarak akar. Derenin sesi 200-300 metre uzaklıktan da dinlenilebilmektedir.
UMUTBÜKÜ SEBZE VE MEYVELERİ
Elma (Sınap elması, Ahmet elması, ...), armut (Kiraz armudu, Orak armudu, ...), erik (Bey eriği, Çakal eriği, Gügüm eriği), Kiraz, Taflan, Ceviz, Töngel, Kara üzüm, Fındık, Fırma, Ayva, Pancar, Darı, Böce, Garduk, Pezük, Bezelye, Soğan, Sarımsak, Baldıran, Hoşgıran, Kabak, Ezeltere, Çiriş,
UMUTBÜKÜ MAHALLELERİ
Kağışkıran, Osmanağagil [Direkdibi], Minnatlıyan, Çöğürcü Köyü, Cındızlıyan, Helimleryanı, Kütüklüyan, Gocukluyan, Talipleryanı, Bük, Kahyalıyan. "Google maps " sitesinden köye ait görüntüler görülebilir.
UMUTBÜKÜ YER ADLARI
- Devecük,
- Arpalık,
- Kurunbaşı,
- Güni,
- Ocaktepesi,
- Olukyanı,
- Çardakyanı,
- Kuz,
- Karahasantarlası,
- Bakacak,
- Çit,
- Çamburnu,
- Muratdüzü,
- Höngüllük,
- Anak,
- Sulukaya,
- Yamatarla,
- Kızılçukur,
- İnceburun,
- Gavurluk,
- Küçüktepe,
- Kağışkıran,
- Çatak,
- Yenitarla,
- Burun,
- Çardakaltı,
- Demircitarlası,
- Aloyanı,
- Düdüklükkuzu,
- Armutluk,
- Elmalık,
- Düdüklüyalak,
- Boyaderesı,
- Çağlan,
- Gürgenlik,
- Gazelliburun,
- Gözyatağı,
- Domuzçorağı,
- Bük,
- Yanuk,
- Körsu,
- Tuzluk,
- Tavukçayırı,
- Olucak,
- Arkuru,
- Kestanelikgünisi,
- Ceğelliyatak,
- Bekiryatağı,
- Tohumluyatak,
- Kışlabaşı,
- Gümbelikaya,
- Çamlıkaya,
- Musatarlası,
- Karanlukluyalak,
- Eskimaşat,
- Olukayağı,
- İncirlikıran,
- Gancıkpuarı,
- Körükyanı,
- Bahçebaşı,
- Cevizliyalak,
- Töngelyanı,
- Çimenlialağı,
- Koçyatağı,
- Alonkaya,
- Çakıllıyalak,
- Çakırtarlası,
- Pırhasan,
- Çatmalısuyu,
- Kayabaşı,
- İnaltı,
- Soğuksu,
- Koltuk,
- Cındızçiftliği,
- Batmankıranı,
- Kuzbayır,
- Semerci,
- Mollabükü,
- Uzunoluk,
- Gavurtarlası,
- Fırıntepesi,
- Harmankıranı,
- Cennettaşı,
- Petekkaya,
- Hambarcuk,
- Karaavuboğazı,
- Elmaderesi,
- Cillik,
- Uludüz,
- Büyükdüz,
- Boğaçukur,
- Kökburnu,
- Dikçubuk,
- Sandukkaya
- Ezeltere
YAYLA YOLU
Yaya olarak Buları yaylasına gidiş güzergahı : Gavurluk, Ulucak, Kumlubel, Karaçam Tepesi, Pancarlı Hanı, Pancarlı Bel, Aşağı Çayır, Orta Çayır, Külekçi Obası, Günlük, Göl Beleği, Hatun Pınarı, Kertboğaz, Sırganlı Bel, Sırataş, Geyikçi, Buları.
İklim
İklimi yazları serin, kışları ılık ve yağışlı olan tipik Karadeniz iklimidir.Yıllık ortalama sıcaklık 13-15 °C’dir.
Ocak ayı ortalama sıcaklığı 6-7 °C’dir.
Temmuz ayı ortalama sıcaklığı 21-23 °C’dir.
Yıllık sıcaklık farkı 13-15 °C’dir.
Yağışlar, dört mevsime dağılmıştır. Yıllık yağış ortalaması 1300 m³’tür. En soğuk ay Şubat olup en düşük hava ısısı –3 derece çıvarındadır. En sıcak ay Ağustos olup sıcaklık ortalama 24 derecedir. Yıllık ortalama sıcaklık 14 derecedir. Ortalama nem %70’dir.
Doğal bitki örtüsü ormandır.Yüksek alanlarda Alpin çayırlar görülür.
Yağışlı günlerin yıllık ortalama sayısı 184'tür. Bir Yıldaki Donlu Gün Sayısı 10 gün Kısmen Bulutlu Gün Sayısı 331.
Turizm
Umutbükü Köyü 360 derece panoromik manzarası, doğal yaşamı, yemekleri, girişimci insanları ile Karadenizde eko turizmin merkezlerinden biri olmaya aday potansiyellere sahip olup, iyi bir planlama ile bu potansiyel değerlendirildiğinde İzmir Şirince Köyü gibi temel gelirini turizmden elde eden bir köy olabilecektir.
Deniz, güneş, kum dışında alternatif hizmet arayışında olan yerli ve yabancı turistleri çekebilecek vegeteryan Giresun yemekleri, tam organik sebze ve meyveleri, Karadeniz'de ender rastlanabilecek anıt ağaç olarak tescillenebilecek ağaçları barındıran gürgen ormanı, temiz havası, kuşbakışı manzarası, doğal ortamı turistlerin zaman geçirebilecekleri geniş kapsamlı spor alanları ve doğal yapıyı güçlendirerek oluşturulacak sosyal tesisler ile birleştirildiğinde eko turizmde marka köy olmaya namzet olacaktır.
Çevreye zarar vermeden, ondan yararlanma yöntemlerinin geliştirilirse ve yerli halkın kültürlerini yoketmeden, onların turizm faaliyetlerinden yararlanmaları pekala sağlanabilir. Yazları serin ve yağışlı havası ile yabani yaşamı canlı tanık olarak izleyebilme imkânı, bir kısmı endemik Türkiyenin en zengin bitki çeşitliliğini yerinde görme fırsatı ile köy bu anlamda keşfedilmeyi beklemektedir. Doğayla uyumlu yaşamı destekleyen, yeni nesillerin doğa sevgisini aşılayacak, hareketsizlikten bir takım hastalıklarla uğraşma durumunda kalan büyükşehirlerde yaşayan insanlar için burası koruyucu sağlık hizmeti de vermiş olacaktır. Umutbükü Köyü ve yöresinde; Zirve tırmanışı, Belgesel yapımı, Dağcılık eğitim kampları, Doğa fotoğrafçılığı, yaban hayatı gözlemleri, Kuş gözlemciliği, kampçılık, dağ yürüyüşü, Yamaç paraşütü, Jip safari, Olta balıkçılığı, Rafting ve kano, Yayla gezileri gibi eko turizm faaliyetleri yapılabilecektir.
Ekoturizm için doğal ve kültürel kaynakları ile ilgi çeken bir yöre olan Umutbükü Köyünde oluşturulacak ve sonu mutlaka katma değer ve sürdürülebilirlikle bitecek sistemli ve mümkün olduğu kadar lokal bir çalışma ile burası aranan bir güzergah olacak, bu tesislerin yörede yaşayanlar için doğrudan ekonomik faydaları görülecektir.
Yörede koşuşturmadan ve gürültüden uzak, tamamen doğal ortamlar içerisinde geçireceğiniz bir-iki haftalık tatil, stresten arınmayı ve enerji depolayarak şehre dönmeyi vaat etmektedir.
Dünyada kültür ve refah seviyesinin artması, iletişim ve ulaşım imkânlarının gelişmesi ile turizmde bügünkü rakamların kat be kat üzerinde kendine iyi bir zaman geçirebileceği adres arayan turistler için gerekli altyapı oluşturulduğunda bu pastadan daha iyi pay alınabilecektir.
Nüfus
Yıllara göre köy nüfus verileri | |
---|---|
2007 | 287* |
2000 | 367 |
1997 | 364 |
- TÜİK 2007 Ulusal Adres Kayıt sisteminde girilen
Yükseklik
400–1000 m.
Ekonomi
Köyün ekonomisi tarım ve hayvancılığa dayalıdır. Son otuz yılda yoğun göç yaşanmıştır. Köyde sürekli oturanların birkaç kişi dışında tek gelir kaynağı fındıktır. Gurbette yaşayanlar içinse fındık yan gelir olmaktadır. Hayvancılık tek baş sığıra indirgenmiş durumdadır. O da mısır yetiştiriciliği gibi köylünün kendi ihtiyaçlarını gidermeye yöneliktir.
Altyapı bilgileri
Köyde Bük'te [1950 li yıllarda öğretime başlamış] Kağışkıran Mahallesi'nde [1983 te öğretime başlamış] olmak üzere iki ilköğretim okulu vardır. Köyün içme suyu şebekesi vardır ancak kanalizasyon şebekesi yoktur. PTT şubesi ve PTT acentesi yoktur. Sağlık ocağı ve sağlık evi var ancak sağlık personeli yoktur. Köyde iki tane cami ile üç adet değirmen mevcuttur. Köye ulaşımı sağlayan anayol [Yaglıdere-Kozbükü-Çakrak-Kurtbeli-Alucra -yolu] asfalt olup, köy içindeki yol toprak yoldur. Köyde elektrik ve sabit telefon vardır. Cep telefonu ile her noktada iletişim sağlanabilmektedir. TRT vericisi [10 KANTV1] vardır.
Atasözleri ve deyimler
Erikenin başına kar yağar.
El atına binen tez iner.
Doğacak oğlak bokundan belli olur.
Ebe çok olunca bebek ters doğar.
Atın nalını mıhını hesap eden at alamaz.
Horana giren terler.
Yavaş atın çiftesi bek olur.
Sıçan işenüğünün demene faydası vardır.
Erken kalkan yol alır.
Veren el alan elden iyidir.
Oğul ocaktan ayran bucaktan.
Dış bağlantılar
|