İspanyol İmparatorluğu
İspanyol İmparatorluğu Imperio Español | |||||
| |||||
| |||||
İspanyol İmparatorluğu'nun en geniş sınırları | |||||
Başkent | Toledo (1492-1561) Madrid (1561-1601) Valladolid (1601-1606) Madrid (1606-1898) | ||||
Dil(ler) | İspanyolca | ||||
Din | Katoliklik | ||||
Yönetim | Monarşi | ||||
İmparator | |||||
- 1474–1516 | Katolik krallar | ||||
- 1886–1931 | XIII. Alfonso | ||||
Tarihi | |||||
- Amerika kıtasının keşfi | 1492 | ||||
- Aztek İmparatorluğunun fethi | 1519-1521 | ||||
- İnka İmparatorluğunun fethi | 1532-1537 | ||||
- Portekiz Hanedanıyla birleşme | 1580-1640 | ||||
Yüzölçümü | |||||
- 1790 | 14000000 km2 | ||||
Nüfus | |||||
- 1790 | 60000000 | ||||
Yoğunluk | 4.3 /km2 | ||||
Para birimi | İspanyol reali, peseta | ||||
İspanyol İmparatorluğu (İspanyolca: Imperio Español), beş kıtada toprağı olan, dünyanın ilk küresel imparatorluğudur. İspanyol İmparatorluğu, İspanya veya İspanya hükümdarları tarafından fethedilen, miras kalan veya el konan arazileri kapsar. Bu arazilere Kuzey ve Güney Amerika’nın geniş kesimleri de dahildir. Hak iddia edilen ancak hiç ele geçirilemeyen topraklar da mevcuttur. Toplam arazilerin yüzölçümü 18. yüzyılın sonunda 18 milyon kilometre kare civarındadır. 16. ve 17. yüzyıllardaki kıtalararası yapısına rağmen koloni imparatorluğu deyimi 1768 yılı itibarıyla kullanılmaya başlanmıştır.[1] 19. yüzyılda ise devlet yapısı tamamen kolonisel bir yapıya dönüşmüştür.
Tarihçiler arasında İspanya’nın topraklarının belirlenmesi konusunda bir anlaşmazlık bulunmaktadır çünkü farklı tarihsel dönemlerde kralın, hanedanın veya İspanya’nın toprakları farklılık göstermekte, miras yoluyla alınan veya kralın oturduğu bölgenin yapısı değişik olmaktaydı. Örneğin Hollanda’nın durumu ele alınırsa bu topraklar İspanya’nın sayılmakla beraber, bu toprakları İspanyol İmparatorluğunun parçası olarak değil, Asturias Hanedanı' nın parçası sayan tarihçiler de bulunmaktadır.[2] İspanyol İmparatorluğu dünya çapında ilk imparatorluktur çünkü ilk kez bir imparatorluğun her kıtada arazileri bulunmaktaydı. Bu yüzden Roma veya Karolenj imparatorlukları bu kapsamda dünyanın diğer bölgeleriyle kopuk durumda değerlendirilmektedir.
Genel bakış
Kastilya, Portekiz ile birlikte Avrupa kıtasındaki coğrafi keşiflerin ve okyanus ötesi ticaret yollarının öncüsüydü. Ticaret yolları, Atlantik Okyanusunda İspanya ile Amerika kıtasını, Pasifik Okyanusunda ise Filipinler üzerinden Asya ile Meksika’yı birleştirilmekteydi. İspanyol fatihler Amerika’da, Asya’da, Afrika’da ve Okyanusya’da çok değişik kültürel özelliklere sahip toprakları keşfetmiş ve ele geçirmiştir. İspanya ve daha öncesinde Kastilya Krallığı büyüyerek, bu bölgeleri kolonileştirmiş ve dünyada o zamana kadar görülmemiş büyüklükte bir ekonomiye sahip olmuştur. 1580 yılında Portekiz İmparatorluğunun da kapsanması[3] ve Amerika’daki kolonilerin 19.yüzyılda kaybedilmesi arasında geçen süre zarfında toprak büyüklüğü olarak en büyük imparatorluklardan birisidir. 18.yüzyılda yaşanan iflaslar ve askeri yenilgiler ise sonun başlangıcı olmuştur. Hanedanlar arası evlilikler sayesinde Avrupa’da geniş araziler elde edilmiştir. Önce Aragon ve Burgondiya, daha sonra da Avusturya Hanedanlarıyla birleşme sağlanmıştır. İspanya denizde de, Yenilmez Armada sayesinde askeri üstünlüğe sahipti, bunun yanı sıra askerleri dönemin en iyi eğitimli askerleriydi. Genel olarak bakıldığında İspanyol İmparatorluk Ordusu altın çağını 16.yüzyılda yaşamıştır. Bu kadar geniş topraklara sahip imparatorluk sürekli olarak düşmanlarıyla savaş halindeydi. Bu savaşların sebepleri toprak anlaşmazlıkları, ticari ve dini konulardaki çıkar çatışmalarıydı. Akdeniz’de Osmanlı İmparartorluğuyla, Avrupa kıtasında Fransa’yla, Amerika’da Portekiz ve daha sonraları İngiltere ile savaş içinde oldu. Daha sonra ise bağımsızlık mücadelesi veren Hollanda ile yoğun savaşlar yaşanmıştır. Sürekli yaşanan savaşlar, Avrupa’da yeni yükselen güçlerle rekabet, siyasi ve dini çelişkiler ve savunulması çok zor olan muazzam genişlikte topraklar yüzünde imparatorluk gerilemeye ve çöküşe başlayacaktır. 1648 ile 1659 yıllarında imzalanan Vestfalya ve Pireneler antlaşmaları İspanya’nın ilk imzaladığı barış antlaşmalarıdır. Bu çöküş 1713 yılında imzalanan Utrecht Antlaşmasıyla pekişmiş, İtalya ve Hollanda’daki haklarından vazgeçmek zorunda kalan İspanya artık Avrupa siyasetindeki hegemonyasını kaybedecektir. Buna rağmen İspanya denizaşırı imparatorluğunu koruyacak ve genişletecektir. Özellikle Amerika kıtasında İngiliz, Fransız ve Hollanda yayılmacılığıyla mücadele edecek ancak 19.yüzyıldaki özellikle Latin Amerikadaki bağımsızlık hareketlerinden darbe yiyecektir. Gelişmeler sonunda İspanya Amerika kıtasındaki imparatorluğunun çok küçük bir ksımını elinde tutabilecek, sadece Küba ve Porto Riko’da hakimiyeti sürecektir. Buna Asya’daki Filipinler ve Pasifik Okyanusundaki irili ufaklı adalar (Guam, Palaos vb) dahildir. 1898 yılında İspanyol - Amerikan Savaşında ise bütün bu topraklarını kaybedecektir. Son kalan adalar ise 1899 yılında Almanya tarafından alınacaktır. Bu kayıpların oluşturduğu etki çarpıcı olmuş, kaybedilen sömürgelerin yerine Afrika kıtasında sömürge arayışına girişilmiştir. Bu şekilde Fas, Sahara, Ekvator Ginesi gibi ülkelerde hakimiyet kurulmaya çalışılsa da 1960-70’li yıllarda buralar da elden çıkacaktır.
İmparatorluğun kuruluşu
Katolik krallar:İspanya’da birliğin sağlanması ve Reconquista
Kastilya’daki iç savaşı kazanarak tahta çıkan Kastilya kraliçesi Katolik I. İsabel ile Aragon kralı Katolik II. Fernando’nun evlenmesiyle iki hanedan birleşmiştir. Bu birleşmeye rağmen kral ve kraliçe hakimiyetleri altındaki bölgelerin yönetimlerini bırakmamıştır. Tek monarşinin altında merkezi tek bir iktidar ancak yüzyıllar süren bir süreçten sonra gerçekleşecektir. Tarihçi Henry Kamen’in de belirttiği gibi İspanya imparatorluk için kurulmuştu, imparatorluk İspanya için değil! Yeni kral ve kraliçe yeni kurdukları modern monarşilerini hızla geliştireceklerdir. Kastilya krallığı Portekizle rekabet içinde olarak ilk denizaşırı toprakları olan Kanarya Adalarını işgal edecektir. Atlantik Okyanusundaki bu adaların alınması süreci III. Enrique zamanına kadar uzanmaktadır. Azor Adaları, Cabo Verde ve Madeira gibi topraklarda Portekiz egemenliği kurulmuştur. 1479 yılındaki Alcaçovas Antlaşmasına göre Kastilya İç Savaşı sona ermiş, Afrika ve ötesindeki tüm topraklar krallıklar arasında pay edilmiştir. Kastilya’ya Kanarya Adaları verilmiş, Portekiz ise elindeki yerleri korumuştur. Fas da Portekiz’e verilecek, antlaşma 1481 yılında Papa tarafından onaylanacaktır.
Granada’nın alınışı 1492
İspanya Yarımadasından Müslüman Emevilerin kovuluşu olan Reconquista süreci Granada’nın Katolik krallar tarafından alınmasıyla sonlanacaktır. Endülüs Emevilerinin son kalesi olan Granada uzun yıllar boyunca Aragon krallığıyla anlaşmalar, Kastilya krallığına ödenen fidyeler ve Kuzey Afrikadaki müslümanlardan gelen yardımlarla ayakta kalmaya çalışmıştır. Muzaffer Katolik krallar egemenliklerini Kuzey Afrika’ya da götürmek isterler. Kuzey Afrikaya düzenlenen seferlerle bölgede deniz ticaretinin aksamasına yol açan korsanlığın önünü almaktır. Bu şekilde 1497’de Melilla, 1502’de Villa Cisneros, 1505’de Mazalquivir, 1508’de el Peñón de Vélez de la Gomera, 1509’da Oran, 1510’de Cezayir ve 1511’de Trablus alınacaktır. I. İsabel anılarında Romalıların Nova Hispania olarak adlandırdığı Kuzey Afrika topraklarının ele geçirilmesinin amaçlandığından bahseder.
Avrupa’daki siyasi durum
Yeni krallık Aragon hanedanı üzerinde Akdeniz siyasetine de dahil olacak ve Fransız VIII. Charles’a karşı Napoli’ye yardım edecektir. Napoli kralının ölümünden sonra ise burası Aragon topraklarına dahil edilecektir. Aragon hükümdarı olarak II. Fernando, Fransa ile Venedik arasındaki çatışmaya müdahil olacak ve İtalya yarımadası siyaseti Fernando’nun dış politikasında önemli yer işgal edecektir. Bu saldırgan dış siyaset sırasındaki savaşlarda Gonzalo Fernández de Córdoba isimli komutan öne çıkacak ve İspanyol ordularına getirdiği devrim niteliğindeki taktiklerle önemli zaferler kazanacaktır. Kraliçe İsabel’in ölümünden sonra tek hükümdar olarak kalan Fernando, özellikle dış siyasette daha da saldırganlaşacak ve Aragon’un Fransa’ya karşı İtalya’da etki alanını genişletecek, düşmanı olan Navarra krallığını da 1512’de fethedecektir. Kastilya tahtına İsabel’in kızı Juana’nın geçmesi planlanırken, akli dengesinin yetersiz olduğu bahanesiyle Kastilya hanedanına Fernando vekil olarak hükmeder (Tarih kitaplarında Juana’dan kraliçe diye bahsedilse de gerçekte tüm iktidar Fernando’dadır). Fernando’nun ordusu 1509 yılındaki Agnadello Savaşında Fransa ile beraber Venedik Cumhuriyetine karşı başarılı olacak ve dikkatleri üzerine çekecektir. Yalnız bir yıl sonra bu sefer Fransa’ya karşı Katolik Ligine dahil olacak ve iç sorunlar yaşamakta olan Milano şehrini ele geçirecektir. Fransa’yı izole etmek için İspanya monarşisini İngiliz, Burgondiya ve Avusturya krallıklarıyla evlilik bağıyla birleştirmeye çalışır. Fernando’nun ölümünden sonra Juana’nın da saf dışı bırakılmasıyla Avusturya kralı Carlos (Charles) Avusturya ve Burgondiya tahtına olduğu gibi İspanya tahtının da varisi olacaktır. Carlos’un siyaseti impartorluğun geniş kaynaklarının kıta Avrupa siyaset için harcanarak ilerlemeye dayanmaktaydı. Kuzey Afrikanın fethini önemsemeyen Carlos’un bu politikası 19.yüzyıla kadar sürüdürülecektir. Ağırlık yeni keşfedilen Amerika topraklarındaki fetihlere verilecek, ayrıca İtalyan Yarımadasındaki duruma müdahil olunacaktır.
Yeni Dünyanın fethi
İmparatorluğun dış siyaset açılımlarından en hızlı gelişen Atlantik’de bulunan yeni dünya olacaktır. Osmanlı İmparatorluğu tarafından önü kesilen Uzak Doğunun zenginliklerine ulaşabilmek için yeni ticaret yolları aramak amacıyla girişilen seferlerde İspanyollar ve Portekizliler coğrafi keşiflerde bulunacaklardır. Kendi reconquistalarını İspanya’dan önce tamamlayan Portekizliler Afrika kıtasının etrafını dolaşacak ve Osmanlılar, Cenevizliler ve Venedikliler tarafından kapatılan ticari yollardan bağımsız şekilde Uzak Doğuya ulaşan ticaret yollarını açacaklardır. Bu sayede Portekiz İmparatorluğunun temeli atılacaktır. Kastilya ise Emevileri ülkeden tamamen attıktan sonra ise Kristof Kolomb’u destekleyecek ve Uzak Doğuya çıkacak alternatif bir yol bulup Japonya, Çin gibi ülkelerle Portekizlere muhtaç kalmaksızın ticareti geliştirmeyi deneyeceklerdir. Seferinin sonunda Kolomb, nereye geldiğini bilmeksizin Amerika kıtasını keşfedecek ve kıtanın İspanyollar için fethini başlatacaktır. Keşfedilen yeni topraklar Katolik krallar için ele geçirilecektir. Buna Portekiz itiraz edecektir. Sonunda Papa VI. Alexander, Tordesillas Antlaşmasıyla yeni dünyayı Cabo Verde’den 370 lig uzaklıkta olacak şekilde hayali bir çizgiyle ikiye ayıracak ve iki imparatorluk arasında pay edecektir. Bu şekilde İspanya, Portekiz hakimiyetindeki bugünkü Brezilya’nın olduğu yer hariç yeni kıtanın büyük kısmının hakimi olacaktır. Papalık kurumunun bu ilahi kararı[4] İspanyol yayılmacılığının resmi dayanağı olmuştur. Hispanyola adasının ele geçirilmesini takiben koloniciler kıtanın içlerine doğru ilerlemeye başlarlar. Daha fethedilecek çok geniş araziler olduğu yolunda alınan bilgiler doğrultusunda yayılma hız kazanacak ve yeni fetihler yapılacaktır. Juan Ponce de León, Porto Riko’yu; Diego Velázquez Kübayı; Alonso de Ojeda Venezuela’yı; Diego de Nicuesa Nikaragua ve Kosta Rika’yı; Vasco Núñez de Balboa Panama’yı ve Pasifik Okyanusu kıyılarını keşfedecektir. Yıllar sonra II. Felipe iktidarında imparatorluk yeni zenginlik kaynaklarıyla beraber güçlenecek ve Avrupa’daki egemenliğini sağlamlaştıracak ancak amerika’dan akan değerli madenler yüzünden enflasyon yaşanacak ve İspanyol sanayi durma noktasına gelecektir. Güçlü ekonomilerde olduğu gibi İspanyol ekonomisi de hammadde olarak dışa bağımlı durumda kalır, daha yoksul ülkelerin başta elle yaptıkları basit üretim sonraları atelyeler sayesinde gelişecek ve sanayi devrimi ile Fransa, İngiltere gibi ülkeler öne geçecektir. Değerli madenlerin aşırı bol bulunması durumu Salamanca Üniversitesi'nde tartışmalara yol açacak ve diğer Avrupa ülkelerinin daha gündeminde olmayan ekonomik sorunlar tartışılacaktır. Diğer taraftan yapılan savaşların aşırı giderleri artmakta ve başarısızlık durumunda heba olmaktaydı. II. Felipe’den sonra başa gelen I. Carlos kendisini Avrupa siyasetinin orta yerinde düşmanlar arasında bulacak ve sürekli savaşlarla ekonomisi zayıflayacaktır. Artık Ceneviz, Almanya gibi ülkelerin bankerlerinden borçlar alınmakta, bunlara karşı monarşinin eli zayıflamaktadır. Aynı duruma Hollanda ve İngiltere koloni imparatorlukları da daha sonra düşeceklerdir.
Altın yüzyıl 1521-1643
Bu dönem özellikle sanat ve bilimdeki ilerlemelerle beraber “Altın Yüzyıl” olarak adlandırılmaktadır. 16.yüzyıl boyunca İspanya, Amerika kıtasından gelen akılalmaz altın ve gümüş kaynaklarına sahip olacaktır. II. Felipe zamanında imparatorluk için “üzerinde güneş batmayan” benzetmesi yapılmaktadır. Yönetimini sağlamak mümkün olmayan imparatorluğun merkezi Madrid’deki II. Felipe’nin sarayıdır. Katolik kralların evliliği ve sarayda yapılan yabancı ülke hanedanlarıyla evlilikler sonucunda yeğen I. Carlos Kastilya tahtını, İspanya yarımadasını, Amerika’daki fetihlerini, Aragon tahtını, İtalya’yı, Avusturya’daki Habsburg topraklarını, Bohemya ve Silezya’yı miras olarak devralacaktır. Bu şekilde imparatorluk; miras kalan, ilhak edilen ve fethedilen topraklardan oluşacaktır.Kastilya krallığının zenginlikleri Habsburg hanedanınca harcanacak, Amerika’da kurulan yeni yerleşim yerleri, Avrupa’daki savaşlar ve fethedilen toprakların korunması, Katolik Kilisesinin ve hanedanların müsrif harcamaları bütün zenginlikleri tüketecektir. Önce Ceneviz daha sonra da Alman bankerleri borçlanan krallık sonunda iflas edecektir. Krallığın bu dönemdeki amacı birden fazladır:
- Amerika kıtasındaki altın ve gümüş ile Asya kıtasındaki porselen, baharat ve ipek gibi değerli maddelere ulaşmak.
- Fransa’nın gücünü azaltarak sınırlarını sağlama almak.
- Almanya’da katolik Habsburgların egemenliklerini devam ettirmek, Protestanlığa karşı Katolikliği savunmak.
- Avrupa’yı İslamiyete karşı savunmak, bunun için öncelikli olarak Osmanlı İmparatorluğunu durdurmak. Ayrıca Akdeniz’deki İspanyol deniz ticaretini tehdit eden Berberi korsanlığına [5] son vermek.
I.Carlos büyüyen imparatorluğunun yatırıma ihtiyaç olan her yerine yardım yaptığını gören ancak ilk olarak kendilerinin desteklenmesini isteyen Kastilya halkı, Avrupa’daki anlamsız savaşlara katılmak istemediği için kendisini dışlanmış hissedecek ve baş kaldıracaktır. Ayaklanma bastırılacak ve İspanya ve Almanya kralı I.Carlos (V.Charles) Avrupa’daki en güçlü adam olacaktır. Onun dönemindeki imparatorluk sadece Napolyon zamanıyla karşılaştırılabilecek büyüklüktedir. İmparator, Protestanlığı denetim almaya çalışsa da Luther önderliğindeki dini isyan hareketi büyüyecektir. Bu dönemde Roma’nın yağmalanması gerçekleşecek ve Papa, Carlos’a karşı Cognac Ligine katılacaktır. Carlos’un Flaman olması ve ana dilinin Fransızca olmasına rağmen gönüllü şekilde İspanyol dilini öğrenip kültürünü benimser. Hatta Fransız elçisine karşı elçinin şaşkın bakışları altında İspanyolca hitap edecek ve Hristiyanlık için en uygun dilin ana dili olan İspanyolca olduğunu söyleyecektir.
Paviz Savaşı ile Augsburg Barışı arasındaki dönem (1521-1555)
Amerika’da Kolomb’dan sonraki dönemde fetihler kaşif-asker komutanlar ve onların askerleri olan conquistador’larca yapılır. Yeni keşfedilen Amerika kıtasına İspanyollar ayak bastığında yerel kabileler birbirleriyle savaş halindedir ve yine birbirlerine karşı İspanyollarla ittifak yapmaya hazır durumdadırlar. Bu kabillerin ortak düşmanları ise güçlü Aztek ve İnka imparatorluklarıdır. Ayrıca yerel kabilelerin ve imparatorluk ordularının daha önce Amerika kıtasında bulunmayan ve bu yüzden bağışıklıkları olmayan yeni Avrupa hastalıklarıyla yüzleşmeleri salgın hastalıkları ve kitlesel ölümleri beraberinde getirir. [6][7] Conquistador’ların en başarılısı şüphesiz Hernán Cortés’dir. 1519-21 yılları arasında müttefiki olan 200.000 yerli savaşçıyla Aztek İmparatorluğunu yıkmış ve İspanyol sömürgelerinin merkezi olacak olan Meksika’ya girmiştir. Bir diğer başarılı conquistador Francisco Pizarro ise 1531 yılında iç savaş içinde sarsılan İnka İmparatorluğunu yıkmıştır.[8] Bu fetihle beraber bugünkü Peru’nun tamamı ele geçirilmiştir. Meksika’nın fethinden sonra hep bir altınlar diyarı peşinde koşulmuş (El Dorado) ancak düzenlenen sayısız seferde ya hiçbir şey elde edilememiş ya da önemsiz keşifler yapılabilmiştir. Amerika kıtasındaki altın ve gümüş üretimi İspanya için yaşamsal bir hal almıştır. Yıllık altın üretimi 850 ton, gümüş üretimi ise bunun yüz katından fazladır.[9] Bunun yanı sıra bölgeden Avrupa kıtasına vanilya, kakao, şeker ticareti de başlamıştır. Yeni dünyanın keşfiyle beraber coğrafi keşifler de hızlanmış, dünyanın etrafında ilk kez 1522 yılında dönülmüştür. Macellan’ın başladığı yolculuk, kendisi Filipinli yerlilerce öldürülünce yardımcısı Elcano tarafından sonlandırılmıştır. Avrupa’da ise Fransız kralı I. François İtalya’daki İspanya topraklarına saldıracak ve Fransa ile İspanya arasında yeni çatışmalar tetiklenecektir. Durumu fırsat bilen Navarra halkı İspanya tahtına karşı isyan edecektir. Noáin Savaşı'nda yenilen isyancılar, İspanyol İmparatorluk ordusu tarafından kırılacaktır. Diğer yandan İtalya’daki savaş Fransa için tam bir yıkım olmuş, hatta Fransa kralı esir düşmüştür. Ele geçirdiği Milano şehrini tekrar İspanya’ya vermek zorunda kalır.
Pavia Savaşı (1525)
Pavia Savaşında I. Carlos’un zafer kazanması İtalyanları olduğu kadar Almanları da şaşırtacaktır, kendinden beklenmedik oranda güç kullanarak savaştan muzaffer ayrılacaktır. İzleyen yıllarda Papalık ile I. Carlos arasında imzalanan Barcelona antlaşmasında (1529), Carlos Katolikliğin koruyucusu ilan ediliyor ve isyancı Floransa’nın ayaklanmasının bastırılması karşılığında Lombardiya ona veriliyordu. 1528 yılında büyük amiral Andrea Doria, Fransızları yenip Cenevizlilerin bağımsızlığını sağlamak için Carlos ile ittifak yapar. İttifakın ilk meyveleri ise Ceneviz bankalarından Carlos’a açılan ilk kredilerde kendisini gösterecektir ve uzun süreli bir ekonomik ilişkinin başlangıcı olacaktır.
Amerika’da durum
Amerika kıtasının kolonileştirlmesi dur durak bilmeden hızla ilerlemektedir. 1530’lu yıllarda Santa Fe de Bogotá kenti kurulacak, onu 1536 yılında Buenos Aires izleyecektir. 1540’lı yıllar Amazon ormanlarının Francisco de Orellana tarafından araştırılmasına sahne olacaktır. 1541 ‘de Peru’nun derinliklerine ilerlenecek ve Kolombiya’nın derinlikleri fethedilecektir. Salamanca Üniversitesi ve diğer üniversiteler yerel halkla ilgili İspanya’nın lehine yasalar çıkartılmasını önerirler. Bunun üzerine 1512 yılına ait Burgos yasaları 1542’de yenilenir. Bu yasaların pratikte uygulanması çok zor olacak olmasına rağmen diğer Avrupa ülkeleri de benzer yasalar çıkartacaktır. 1543 yılında Fransız kralı I. François Osmanlı Sultanı Kanuni Sultan Süleyman ile müttefik olarak, İspanyol kontrolündeki Niza şehrini almak için saldırır. İngiliz kralı VIII. Henry ise savaştaki iki tarafı da beğenmemesine rağmen bu işgale karşı İspanyolların yanında yer alır. İspanyollar savaşta yenilseler de imparator Fransa’ya kendi şartlarını kabul ettirecektir. Avusturyalılar ise Doğu Avrupa’da Osmanlılara karşı savaşmaya devam etmektedir. Carlos, Protestanlara karşı İspanyol-Hollanda ordusuyla Almanya’ya girecek ve Protestan prenslerine karşı imparatorluk otoritesini tekrar tesis etmeye çalışacaktır. 1547 yılındaki Mühlberg Savaşında Protestanları yenecektir. Protestanlarla 1555 yılında imzalanan Augsburg Antlaşmasında Almanya tekrar imparatorluğun hakimiyetine girecektir. Kutsal Roma İmparatorluğu gücünün doruğundadır. Akdeniz ise Türklerle İspanyollar arasında savaş alanına dönmüştür. Türkler Barbaros gibi korsanları da saflarına çekmiştir. Carlos Osmanlılara kimi taktiklerle saldırmakta; askeri üslerine baskınlar düzenlemekte ve liman şehirlerine bizzat kendisi seferler düzenlemekteydi.
San Quintin’den İnebahtı’ya (1556-1571)
İmparator Carlos tüm topraklarını yasal varisi olan oğlu II. Felipe ile kardeşi Fernando arasında pay eder. Fernando’nun payına Habsburg İmparatorluğu düşer. Felipe’ye ise imparatorluğun çıkış yeri Kastilya düşer. Ancak Kastilya kendi başına tüm imparatorluğa yetecek güçte değildir. Kral Felipe’nin Maria Tudor ile evlenmesinden sonra İngiltere ile İspanya müttefik olacaktır. 1547 yılında Fransa tahtına çıkan II. Henry saldırgan bir dış siyaset güdecektir. Felipe ise Fransız birliklerini 1558 yılında San Quintin’de yenecek. 1559 yılında yapılan anlaşmada Fransa, İspanya’nın İtalya’daki fetihlerini tanımaktadır. Fransa kralının ani ölümü üzerine ülke iç savaşa doğru kayacak, ülkedeki Katolikler ile Protestanlar arasında çıkan savaşa İspanya Katolikler lehine müdahale edecektir. Fransa tehlikesini atlatan İspanya 1643 yılına kadar imparatorluğunu genişletecektir. 1557 yılındaki borçlanma ve bütçenin Cenevizli bankerlerin denetimine açılmasıyla beraber ekonomik kriz iyice su yüzüne çıkmış olur. Bu sırada deniz aşırı sömürgelerde fetihler devam etmektedir. 1565 yılında Florida yerleşime açıklacak kurulan San Agustin kenti önemli bir üs olacaktır. Asya kıtasında ise 27 Nisan 1565 günü Filipinlere girilecek ve 1572 yılında bugünkü Manila şehri kurulacaktır. Fransa’ya karşı kazanılan zaferden ve Fransa’nın dini iç savaşların ortasına düşmesinden sonra Felipe güçlüdür. Artık Akdeniz’de kendisine düşmanlıklar yapan Osmanlılardadır sıra.[10]
İnebahtı (1571)
Kanuni Sultan Süleyman’ın ölmesi ve yerine kapasitesi sınırlı II. Selim’in geçmesi Felipe’yi yüreklendirecek ve savaş ilanına itecektir. 1571 yılında İspanya, Venedik ve Papalık tarafından oluşturulan oluşturulan Kutsal İttifak, Osmanlılara savaş açar. Bir araya getirilen donanma Türk donanmasına İnebahtı’nda ağır bir yenilgi tattırır. Bu yenilgiyle Türklerin Akdenizdeki etkileri azalacak ve Avrupa’daki ilerleyişleri duraklayacaktır. Zafer sayesinde Avrupa ülkeleri nezdinde İspanya’nın saygınlığı artacaktır.
Krallık zor durumda (1571-1598)
Madrid’deki sevinç uzun ömürlü olmaz. 1566’da Kalvinistler Hollanda’da ayaklanma çıkartacaklar, kral ise Alba Dükünü olaylara müdahale etmesi için gönderecektir. 1568 yılında William Orange, Alba dükünü ülkeden atmaya çalışır ancak başarısız olur. Bu şekilde başlayan bir dizi savaşa Seksen Yıl Savaşları denir. Savaş sonunda Hollanda bağımsızlığına kavuşacaktır. Savaş İspanya için sonu gelmeyen bir hal alacaktır. 1576 yılında Hollanda’da düzeni sağlayabilmek için bulundurulan 80.000 kişilik ordunun masrafları özellikle mali krizdeki imparatorluk için sorun olur. Amerika kıtası açıklarındaki korsanlığın artması da bunu etkendir. Felipe askerlerine belirli bir süre ödeme yapılamayacağını duyurunca, askerler başkaldıracak, şehirler yağmalanacak hatta bazı askerler Hollanda isyanına katılacaktır. Ordunun pasifize edilerek yatıştırılması 3 yıl sürer. Felipe 1580 yılında ölünce ardında varis bırakmadığı için tahtın talibi çoktur. Yeni kral ise İsabel’in oğlu olacaktır. Portekiz’de durumu denetim altına almak isteyen yeni kral Alba Dükünü Portekiz’e gönderir ve durumu kontrol altına alır.Yeni kral elinde büyüyen bir imparatorluk vardır. Ancak İspanya hala borçlarını ödemektedir. 1584 yılında isyancı lider William Orange Katolikler tarafından öldürülür. Bu olay Katoliklere yarayacakken beklenenin tam tersi olacaktır. 1586 yılında İngiltere kraliçesi I. Elizabeth, Protestanlara yardım yollayacak, ünlü korsan Sir Francis Drake Amerika kıtasında İspanyollara göz açtırmayacaktır. Ayrıca Cadiz limanına da saldıracaktır. 1588 yılında II. Felipe, İngiltere kraliçesi I. Elizabeth İngilteresine saldırmak için Yenilmez Armadasını adaya yollar. İngiliz donanmasının inatçı direnişi, kuvvetli fırtınalar ve donanma arasındaki koordinasyonsuzluk ve lojistik hataları yüzünden İspanyol donanması hezimete uğrayacaktır. Buna rağmen 1589 yılında Drake komutasındaki İngiliz karşı saldırısı da başarısız olacaktır. Yenilmez Armada hezimetinden sonra bile denizlerde İspanyol donanmasının hakimiyeti sürmektedir. 1639 yılında Hollanda’ya yenilen İspanyol donanması bu tarihten sonra çöküşe geçmiştir. İspanya, Fransız kralı II. Henry’nin ölümünden sonra Fransa’da çıkan iç savaşa dahil olacaktır. Fransa tahtına geçen III. Henry Paris önlerinde savaşta ölecek, ondan sonra tahta geçen IV. Henry Katoliklere karşı savaşlarda başarı kazanacaktır. İspanyol ordusu hem Fransa’da hem Hollanda’da savaşmak zorunda kalacak ve bölünecektir. İki cephede birden svaşa ülke ekonomisi dayanamayacak ve Vervins Barış Antlaşması imzalanacaktır.
En güçlü İspanyoldur! (1598-1626)
Ekonomisi kötü durumda olmasına rağmen İspanya aynı anda İngiltere, Hollanda ve Fransa ile savaş halindedir ve ekonomik yetersizliğini görmezden gelmektedir. Bu durumu zamanın Fransız tarihçilerinden Duplessis-Mornay, İspanyolların olağanüstü geniş toprakları ve denizleri fethedip büyük zenginliklere kavuştuklarını, bu yüzden de artık her şeyi elde edebileceklerini zannettiklerini söyleyecektir.[11] Özellikle modern edebiyat ve tarihi filmlerde Karayiplerde artan korsanlığın İspanya’nın Amerika kıtasından getirdiği değerli madenlerin akışını kestiği ileri sürülmektedir. Tarihsel araştırmalara bakıldığında [12] özellikle tekil korsan gemilerinin İspanyol kalyonları için kolay birer av olduğu ve ileri sürüldüğü gibi korsanların ticaret taşımacılığına sekte vurduğu doğru değildir. Bazı tekil örneklerde olduğu gibi başarılı korsanlar (Sir Francis Drake bunlardandır) kıyıları yağmaladığı için güvenlik tedbirleri artırılmış ve ticaret gemilerinin korunması için konvoy sistemleri geliştirilmiştir. Ayrıca 16.yüzyılda hiçbir İspanyol kalyonu korsanların eline geçmemiş, 600 savaş gemisinden sadece 2 tanesi batmıştır.[13] Ticaret için asıl sorun teşkil eden Atlantik Okyanusundaki meteorolojik durum ve sık görülen fırtınalardı. Ayrıca Atlantik ticaretinden hacimsel olarak on kez daha yoğun olan Akdeniz ticareti daha büyük bir korsan tehdidi altındaydı, o kadar ki bazen Kanarya adalarının İspanya ile iletişimi bile kolaylıkla kopabiliyordu. Olumsuz gelişmelerin üst üste gelmesiyle ekonomik olarak iflas ettiğini 1596 yılında kabul etmek durumunda kalacak olan kral III. Felipe olacaktır. Siyasetle ilgisiz bu kral, isteği olmadan dahil olduğu tüm savaşlardan kurtulmak istemektedir. 1598 yılında Fransa ile imzalanan Vervins Antlaşmasında IV. Henry Fransa kralı olarak tanınacak, İrlandalı gerillalara verilen destek çekilecek ve İngiltere ile 1604 yılında Stuart Hanedanından I. James ile anlaşmaya varılacaktır. Fransa ve İngiltere ile imzalanan barış sayesinde İspanya dikkatini Hollanda’da bulunan topraklarına çevirebilecektir. Hollandalılar ise 1590 yılında Breda dahil olmak üzere bazı korunaklı şehirlerde varlıklarını sürdürmekteydiler. Ayrıca deniz aşırı zaferler kazanacaklardır ve Batavia’da askeri bir üs elde edilecektir. İspanyol Ordusunun başına geçecek olan yeni komutan Ambrosio Spinola Hollanda’yı fethetmeye çalışsa da başarılı olamayacak ve İspanya ile Hollanda arasında 1609 yılında tarihi bir barış antlaşması imzalanacaktır. İspanya ekonomisini yola koymak, kaybettiği prestijini kazanmak için çaba gösterecek, bu yönde uygulana siyaset ise çarpıcıdır; ülkeden Araplar kovulacak ve zenginliklerine el konacaktır. Bu sayede özellikle Aragon krallığı büyük gelir elde edecektir. İspanya, Avusturya ile müttefik olarak Otuz Yıl Savaşına katılacaktır. 1621 yılında III. Felipe ölecek ve yerine IV. Felipe geçecektir. 1625 yılında İspanya, Hollanda’daki Breda’yı alacaktır. Savaşa Danimarka da müdahil olacaktır. Madrid’de hala Hollanda’nın imparatorluğa bağlanacağı hayalleri kurulmaktadır. Almanya’da Protestanların ayaklanmaları bastırılmış gibi görünmekte, Fransa ise genel iç savaş halinden çıkamamış konumdadır. İspanya’nın kâğıt üzerindeki durumu gayet iyi gözükmektedir. Olivares Dükü durumu ileriye götürüp şöyle diyecektir: “Bugünlerde Tanrı İspanyol, sanki halkımızın bir parçası.”[14]
Rocroi yolu (1626-1643)
Olivares zamanının ilerisinde ve öngörüşlü bir kişiydi. İspanya’nın kendisi için barışa ve reforma ihtiyacının olduğunu söylemekteydi. İspanyol ordusunun Hollanda’daki savaşı yolunda gider gibi gözükse de durum yanıltıcıdır. Hollanda donanması yenilenmiş ve İspanyollara zarar verdirmektedir. Ayrıca Filipinler gibi İspanyol kolonilerine Hollanda saldırıları başlamış, ilerleme de kaydedilmiştir. 1627 yılı Kastilya ekonomisinin çöküş yılıdır.[15] İspanyollar paralarının değerini devalüasyonla indirmiş, bu sayede savaşın masraflarının karşılanabileceği sanılsa da önceden Avusturya’da olduğu gibi enflasyon artmıştır. 1631 yılına kadar ekonomik kriz yüzünden ticaret trampa usulüne göre sürecek, hükümet ise kolonilerden vergi toplamakta yetersiz kalacaktır. Almanya’da bulunan İspanyol orduları ödenmeyen maaşlarını kendileri tahsil yoluna gidecektir. Hollanda ise geliştirdiği donanmasıyla İspanyol İmparatorluğunu ayakta tutan biricik yaşam kaynağı olan değerli maden ticaretine engel olmaya başlamaktaydı. 1628 yılında Hollandalı Amiral Piet Hein komutasındaki donanma İspanya’ya Amerika kıtasından gümüş getiren tüm konvoyu ele geçirecek ve İspanya’yı büyük bir servetten mahrum bırakacaktır. 1630 yılında ise Otuz Yıl Savaşı şiddetlenecek, İsveç kralı II. Gustav Almanya’yı işgal edecektir. İlerlediği bölgelerdeki Protestanlardan destek alan İsveç kralı beklenmedik şekilde ölecek ve ordusu ise 1634 yılında Nördlingen Savaşında yenilince ülkedeki Katoliklerin durumu rahatlayacaktır. İspanyol imparatoru durumu güçlüyken bir barış antlaşması imzalamak ister, en güçlü hasımları olan Branderburg ve Saksonya kabul eder ancak Fransa ve özellikle Kardinal Richelieu sorun çıkartmaktadır. Kardinal Hollanda’nın ve Protestanların en büyük destekleyicilerindendir ve Habsburgların gücünü Avrupa kıtasında azaltmak istemektedir. Kardinal, yeni imzalanan Praga Barışının Fransa’nın çıkarlarına uymadığını ilan edecek ve Kutsal Roma Cermen İmparatorluğuna ve İspanya’ya savaş açacaktır. Deneyimli İspanyol ordusu ilk başlarda başarı kazanacaktır, ordunun amacı kardinali yerinden etmektir. 1636 yılında İspanyol ordusu Paris yakınlarına kadar ilerlese de ekonominin zarar görmesinden çekinen komutanlar daha fazla ilerlemeyeceklerdir. Fırsat kaçıran İspanyollara karşı yeniden toparlanan Fransız Ordusu düşmanları sınıra püskürtecektir. Dover Deniz Savaşında ise İspanyol donanması Hollanda donanmasınca yenilecektir. Böylece İspanya’nın Hollanda’yı ortadan kaldırma amacının başarıya ulaşmayacağı belli olacaktır. 1643 yılında Fransız ordusuna karşı küçük çaplı bir muharebede yenilen İspanyol ordusunun aldığı yenilgi büyütülecek ve yeniden iki cephede savaş durumuyla karşı karşıya kalınacaktır. Savaşın askeri değeri olmasa da propaganda değeri olmuş[16], Kardinal Mazarin’in zafer kazanması efsaneleştirilmiştir. Sembolik olarak Rocroi Savaşı İspanya’nın kıta Avrupasındaki siyasi ve askeri etkisinin sonunu işaret eder, Otuz Yıl Savaşları ise Fransa’nın lehine sonuçlanacaktır.
Hakimiyetteki son yıllar
İç isyanlar, Otuz Yıl Savaşlarının kaybedilmesi ve Fransa ile uzun yıllar süren (1640-1665) savaş yüzünden imparatorluk sürekli kan kaybetmekte, kolonilerde toprak kayıpları ve isyanlar yaşanmaktadır. 1640’da Portekiz’in ayrılık savaşı ve Katalunya isyanı, 1641 yılındaki Endülüs ayaklanması, Navarra, Napoli ve Sicilya’da huzursuzluklar ardı ardına gelişir. Portekiz ise Juan de Braganza önderliğindeki ayaklanmada kendi bağımsızlığını istemektedir. Birden çok cephede saldırıya uğrayan İspanya bu saldırılara cevap veremez. Portekiz ile barış imzalanır. IV. Juan olarak Portekiz tahtına geçen yeni kral öldüğünde İspanya tekrar Portekiz’e saldıracak ancak 1663 yılındaki Ameixial ve 1665 yılındaki Montes Claros Savaşlarında yenilince Portekiz’in bağımsızlığını 1668 yılında tanımak zorunda kalacaktır. 1648 yılında ise İspanya o tarihe kadar Birleşik Eyaletler olarak anılan Hollanda’nın bağımsızlığını Westfalya Barış Antlaşmasıyla tanıyacaktır. Bu geriye çekilişleri Karayiplerde kaybedilen topraklar izleyecek; Tobago, Çuraçao gibi adalar da elden çıkacaktır. Napoli’nin ayaklanması 1648, Katalunya’nın isyanı 1652 yılında bastırılacak, Fransa Ordusu ise 1656 yılında son İspanyol zaferinde Valenciennes’de mağlup olacaktır. Ancak kalıcı sonuç alan savaş 1658 yılında Dunkirk’de olacak ve İngiliz Ordusunun desteğini Fransızlar İspanyolları yeneceklerdir. İmzalanan Pireneler Antlaşmasına göre Fransa ve Hollanda’ya toprak verilmiştir. İspanya’nın içinde bulunduğu kriz, sosyal hayatı da olumsuz etkileyecektir. Denizaşırı topraklar sürekli İngiliz ve Fransız saldırıları altındaydı, ayrıca Portekiz’in ayrılması İspanya’yı zayıflatmış, komşusu Fransa ise büyük bir tehlike olarak beklemektedir.
Tahtta Habsburgların sonu (1665-1700)
IV. Felipe’nin ölümünden sonra oğlu II. Carlos sadece 2 yaşındadır, onun yerine annesi Avusturyalı Mariana hüküm sürecektir. Carlos’un saltanatı iki ksıımda değerlendirilebilir.1665-1679 arası ekonomik kriz ve sarayı yönetme kavgalarıyla geçer. İkinci kısım 1680 yılında başlar ve Medinacelli Dükünün iktidarıyla devam eder. Sevilla’da çıkan veba salgını 1647-1652 yılları arasında şehir nüfusunun %25’ini öldürecektir. Sevilla ve dahası Endülüs ekonomisi bu kadar büyük bir yıkımdan sonra tekrar ayağa kalkamayacaktır. Salgın hastalıkta 500 binden fazla insanını kaybeden İspanya o zamanki nüfusu olan 10 milyon vatandaşının %5’ini kaybetmiştir. 17.yüzyıl boyunca İspanya’da vebadan 1.25 milyon insanın öldüğü [17] tahmin edilmektedir.Tahttaki genç kral II. Carlos, İspanyol Hollandasına saldıran Fransa XIV. Louis’yi durduracak durumda değildir. 1667-68 yıllarında İspanya hem prestij hem de Lille ve Charleroi kentlerini kaybedecektir. 1672-78 Fransa-Hollanda Savaşı sırasında ise İspanya eski düşmanı Hollandalıların tarfında savaşmannın bedeli olarak toprak kaybedecektir. 1688-1697 yılları arasındaki Dokuz Yıl Savaşında ise Louis yeniden Hollanda’yı işgal edecek, Lüksemburg Dükünün komutasındaki Fransız ordusu 1690’da Fleurus’da İspanyolları yenecektir. İspanyol saflarında savaşan III. William Orange da yenilecektir. Savaşın sonunda İspanya’nın Hollanda’daki toprakları Fransızlar tarafından işgal edilecektir, bu şehirler arasında Ghent ve Lüksemburg da vardır. Savaş aslında İspanyol ordusunun ve yönetiminin ne kadar çağdışı ve zayıf olduğunu göstermiştir, buna rağmen tahttaki basiretsiz Habsburg hanedanı durumu düzeltmek için bir girişimde bulunmayacaktır. 17.yüzyılın sonları İspanya’nın tamamen çürümesine şahit olacaktır. Yeni ekonomi politikası paranın değerini düşürmüş ve ekonomiyi rayında tutmuştur. 1685 yılında iktidara gelen Oropesa Kontu ise saray harcamalarını denetlemiş ve yeni iflaslara önlem almıştır. Bu yıllar Fransa ile sürekli savaş içerisinde geçecek ve Avrupa’da baş döndürücü değişiklikler yaşanırlen İspanya duraklama dönemine girecektir. İngiltere’de 1688 Devrimi ve Fransa’da Güneş İmparatoru dönemi sırasında İspanya çökmeye devam eder. Monarşi ve etrafındaki bürokrasi gelişmeleri değerlendirmekten uzak içe kapanır. Başa geçen kralların başarısız ve yetersiz olması da durumu ağırlaştıracaktır.
Burbon İspanyol İmparatorluğu: Reform ve Yeniden Doğuş (1713-1806)
1713 yılında imzalanan Utrecht Antlaşmasına göre Avrupa’nın önde gelen devletleri kıta Avrupasındaki güç dengeleri bağlamında İspanya’nın geleceğini belirlemişlerdir. Yeni Burbon kral V. Felipe İspanya’nın denzaşırı imparatorluğuna sahip olmaya devam ederken, Hollanda’daki topraklarını, Napoli’yi, Milano’yu, Sardinya’yı Avusturya’ya vererek kaybetmiş, bunun yanı sıra Savoya Dükalığına Sicilya ve Milano’nun bir kısmını, Cebelitarık ve Minorca Adasını da İngiltere’ye vermek zorunda kalmıştır. Ayrıca bu anlaşmayla Felipe, Fransa tahtındaki hak iddailarından da vazgeçmekteydi. 1718-1720 yılları arasında savaşta İspanyol ordusunun içine düşmüş olduğu çöküş aşikar bir şekilde görülür. Bunun yanı sıra Felipe İspanyol Amerikasına köle taşıma işini 30 yıllığına sadece İngilizlere veren bir karar da almak zorunda kalacaktır. Bu ticari tekele tarihçi Fernand Braudel’in yorumladığı gibi, tüm İspanyol limanlarına giriş izni ve yasal olmayan kaçak malların da kıtaya sokulması da dahildir. Habsburg hanedanının son yıllarında başlayan ekonomik toparlanma, ticaret filosunun artması ve kaçakçılığın gelişmesiyle hız kazanır. Ekonomik alandaki bu gelişme idari yapıya yansımayacak başarısız ve basiretsiz yönetim anlayışı sürecektir. Bilimsel gelişmelere kapalı yönetim askeri alandaki başarısızlıkları da beraberinde getirecektir. Özellikle donanmanın içinde bulunduğu içler acısı durum Cape Passaro Deniz Savaşında ortaya çıkacaktır. Muzaffer İngiliz donanması ele geçirdiği İspanyol gemilerinin neredeyse tamamen çürümüş ve kullanılmaz haldeki durumunu görünce bu gemileri ele geçirmektense batırmayı tercih edecektir. Savaştan sonra yeni Burbon İspanyol hanedanı dış ilişkilerde daha dikkatli davranacak, Fransa ile ailevi yakınlıktan ötürü bu ülke ile yakınlaşacak ve yönetimde yasal değişikler yapacaktır. Burbon egemenliğiyle beraber Burbonlara has merkantalist bir anlayış ve bununla beraber merkezi devlet yapısı Amerika kıtasında yürürlüğe konacaktır. İspanyol Burbonlarının temel amacıysa Amerika kıtasındaki Criollos denilen ve uzun süredir yerel iktidarlarda bulunan ve Avrupa’dan göç eden asillerin Amerika kıtasında doğan çocuklarının oluşturduğu zümrenin elinden iktidarı almaktır. Bunun gerçekleştirilmesiyle beraber ise kıtadaki cizvit hakimiyetinin sona ermesi amaçlanmaktadır. Burbonlar bu emellerine 1767 yılında kıtadaki tüm cizvitleri kovarak ulaşacaklardır. Yerel iktidarlara karşı oluşturulan Meksika ve Lima’daki elçiliklere bir de Vera Cruz eklenecektir. İspanyollar bölgedeki hakimiyetlerini kurdukları şirketler eliyle artıracaklardır, kurulan şirketlerden en başarılısı 1740 yılında kurulan Havana Şirketi olacaktır. İspanyolların Amerika kıtasındaki faaliyetlerini kontrol eden Konseyin merkezi Sevilla’dan Cadiz’e alınır. Avrupa ile Amerika arasında belirli sürelerde yola çıkan büyük, hantal ve savaş gemilerince korunulan konvoy sisteminin yerine daha esnek gruplar konmak istendiyse de bu geçiş sancılı olmuştur. Yasadışı ve kayıtsız ticaret, gemilerin kayıt altına alınması sisteminin 1735’de yürürlüğe girmesiyle azalacak ve bunun İspanyol ekonomisine etkisi olumsuz olacaktır. Amerika kıtasında ise iki yerel isyan İspanyol egemenliğini sarsacaktır. Bunlardan bir tanesi 1780 yılında Peru’da çıkan Tupac Amaru isyanı, diğeri de Yeni Granada’daki köle isyanıdır.
18.yüzyıl zenginliği
Tüm olumsuzluklara rağmen Amerika ve Asya’daki muazzam kolonileri sayesinde İspanya dünya siyasetinde önemli bir güç olmaya devam ediyordu. Özellikle 18.yüzyıl bu anlamda imparatorluğun zenginleştiği bir dönem olur. Cartagena’daki işgalci İngiliz donanmasına karşı alınan zafer 19.yüzyıla kadar İspanya’nın Amerika’da varlığını sürdürmesini sağlayacaktır. Bu zafer 1741 yılında yaşanmış ve Burbonların gelişen denizciliğe verdiği önemin bir sonucu olarak karşımıza çıkmaktadır.Yedi Yıl Savaşıyla zayıflayan deniz ticareti tekrar canlanacak ve Amerika ile ticaretin tek elden yürütülmesi İspanyol üretim sanayisinin de kalkınmasını ve gelişmesini sağlayacaktır. En belirgin gelişen sanayi Barcelona’daki tekstil sanayisidir. Zamanının önde gelen merkezlerinden Lancashire, İngiltere ile karşılaştırılmaz seviyede de olsa İspanya için önemi tartışılmaz düzeydedir. Yerel bu gibi kıpırdanmalar haricinde esas gelişmeler Amerika kıtasındaki liman şehirlerinde ve özellikle şeker üretimi yapan Küba’da yaşanır. Ayrıca değerli madenlerin çıkartılması da yeniden hız kazanmıştır. Bütün bu gelişmelere rağmen İspanya kırsalında durum iç açıcı değildir. Halkın çoğunluğunu oluşturan köylüler oldukça geri ve ilkel koşullarda, eski geleneklerin baskısı altında yaşamaktadırlar. Toprağın verimini artırma çabaları ise topraksız ve sefil koşullarda çalışan köylülerce benimsenmemektedir. Bu açıdan bakıldığında ekonomik olarak İspanya hala geri bir ülke konumundadır. Merkantil ticaretin gerektirdiği ve Amerika kıtasındaki pazarların beklediği işlenmiş ürünlerin sağlanamasından dolayı kolonilerle hep bir çekişme hali bulunmakta, ticaret hep tek taraflı kalmaktadır. Askeri açıdan bakıldığında Napoli ve Sicilya’nın 1734 yılında geri alınması, 1742’de İngilizlerin yenilmesi önemli gelişmelerdir. Ayrıca Amerikan Bağımsızlık Savaşı (1775-83) sırasında İspanyollar İngilizlerin elindeki Bahama Adalarını ele geçirecektir. Özellikle Amazon vadisindeki durum ise karmaşıktır. Portekiz denetimindeki alan için Guarani Savaşı 1756 yılında çıkacaktır. İspanyol İmparatorluğu hala eski görkemli günlerinde olmasa da karanlık bir dönemden çıkmış, artık diğer Avrupa ülkelerinin merhametinde değildir. Ekonomisi de kontrol altındadır ancak zaman aleyhine akmaktadır. Malaspina’nın önerisi daha verimli bir yönetim şekli önermektedir: Önerilen yönetim imparatorluk yerine dağa dağınık bir yapıya sahip konfederasyondur. Bu şekilde hem yönetim daha kolay olacak hem de siyasi gerilimler törpülenecektir. Öneri kolonileri kaybetmekten korkan monarşi tarafından reddedilecektir. Ancak tüm İspanyol kolonileri yaklaşan Fransız Devrimi ve Napolyon Savaşlarıyla bir anda elden çıkacaktır.
Dünya imparatorluğunun batışı (1800-1899)
19.yüzılda İspanya’nın kaybedeceği ilk toprak uçsuz bucaksız Louisiana topraklarıydı. Bu topraklar Kanada’ya kadar uzanmaktaydı ve 1763 yılında Fransa’dan devralınmıştı. Fransızlar Napolyon Bonaparte liderliğinde bu toprakları 1800 yılındaki San Ildefonso Antlaşmasıyla geri alacak ve 1803 yılında Birleşik Devletlere satacaklardı. Trafalgar Deniz Savaşında ise Fransız donanmasının safında İngilizlere yenilecek olan İspanyol donanması artık denizaşırı kolonileri koruyamayacak düzeye düşecektir. Napolyon ordularının İspanya’yı 1808 yılında işgal etmesiyle çıkan savaş sırasında İspanya’nın kolonilerle bağı tamamen kesilecektir. Louisiana’nın el değiştirmesiyle berabe artık ABD ile İspanya sınır komşusu olacak ve sürekli sınır anlaşmazlıkları yaşanacaktır. Florida’da yaşanan ayaklanma sayesinde burası da ABD egemenliğine geçecektir. 1808 yılında Fransa tarafından işgale uğrayan İspanya, gerilla savaşı vererek uzun ve kanlı bir ayaklanmayla Fransızları ülkeden atacak, izleyen yıllarda yaşanan iktidar boşluğunda iç savaş yaşanacaktır. Cumhuriyet yanlıları monarşi yanlılarıyla savaşacaktır. Bu yıllarda İspanya tüm kolonilerini kaybedecek sadece Küba, Portoriko ve Asya’da izole olan Filipinler, Guam Adaları ile Afrika’da İspanyol Sahrası, İspanyol Ginesi ve Fas’ın bazı kısımları İspanyol denetiminde kalacaktır. Latin Amerika’daki bağımsızlık savaşları ise bölgenin İngilizler tarafından işgaline karşı yerel halkın verdiği kavganın bağımsızlık savaşına evrilmesiyle başlayacak ve başarıya ulaşacaktır. Amerikan Bağımsızlık Savaşından dersler çıkartan Latin Amerika halkları uzun savaşlardan sonra birer birer bağımsız olacaktır: Paraguay (1811), Uruguay (1815), Arjantin (1816), Şili (1818) ve Peru (1821) San Martin ve Bolivar gibi komutanlar sayesinde bağımsız olacaktır. Bu ülkeleri Venezuela, Kolombiya, Ekvador ve Bolivya izleyecektir. Meksika ise 1821 yılında bağımsızlığın ilan edecektir. Santo Domingo da bağımsızlığını ilan edecek ve Bolivar’ın Büyük Kolombiya Cumhuriyetine katılmak istese de kölelerin kurduğu cumhuriyet olan Haiti tarafından ele geçirilecektir. Amerika kıtasında İspanya’nın elinde sadece Küba ve Portoriko kalacaktır.İspanya’da ise Napolyon savaşlarından sonra ülke egemliğin kimde olduğunun bilinmediği bir geçiş döneminden geçmektedir. 1870’lerdeki XII. Alfonso yönetimi sayesinde merkezi iktidarda bir toparlanma yaşansa da kralın erken ölümü durumu yine içinden çıkılmaz hale getirecektir. Kolonilerdeki milliyetçi ayaklanmalar 1898 yılındaki İspanya-ABD Savaşının çıkasında etken olacak ve yayılmaya başlayan ABD egemenliğinin hedefi Küba olacaktır. Küba’nın ABD’ye bağımlı şekilde bağımsızlığını ilan etmesinden sonra İspanya 20 milyon dolar karşılığında Portoriko, Filipinler ve Guam’ı ABD’ye devredecektir. Filipinlerdeki askeri üs 1899 yılında boşaltıldığında bölgedeki 400 yıllık İspanyol egemenliği de sona erecektir. Pasifik Okyanusunda kalan son ufak adalrını da Almanya’ya satan İspanya’nın sadece Kuzey Afrika’da kolonileri kalacaktır.
Afrika’daki topraklar (1875-1975)
1481 yılında Papalığın dünyayı Portekiz ile İspanya arasında pay etmesiyle beraber Kanarya Adaları Portekiz egemenliğinde kalır. İspanyol hakimiyetinde ise Melilla, Villa Cisneros, Mazalqivir, Gomera, Oran, Cezayir, Bugia, Trablus, Tunus ve Ceuta şehirlei vardır. 1778 yılında Portekiz ile yapılan El Pardo antlaşmasına göre Nijer deltasını alan İspanya bunun karşılığında Latin Amerika’da bazı topraklarını Portekiz’e devreder. 19.yüzyılda ise Tetuan Savaşından sonra Fas, Sıdi İfni’yi İspanya’ya bırakacaktır. 1884 Berlin Konferansında da bu durum değişmez. Gine’nin durumu belirsizdir. 1911 yılında Fas Fransızlarla İspanyollar arasında pay edilir. Abdülkerim önderliğindeki Berberiler ayaklanacak ve İspanyolları 1921 yılındaki Annual Savaşında hezimete uğratacaklardır. İsyan sırasında ordunun yaşadığı dağınıklık ve hezimet üleknin de içinde bulunduğu durumu resmetmiştir adeta. 1923 yılında Tanca, uluslararası açık şehir ilan edilecek ve Fransa, İspanya, İngiltere ve daha sonradan katılan İtalya tarafından denetlenecektir. Afrikadaki İspanyol ordu komutanlarından Francisco Franco’nun seçilmiş hükümete karşı başlattığı ayaklanma İspanya İç Savaşına yola açacak, Franco önderliğindeki Falanjistler özellikle Hitler Almanyası ve Mussolini İtalyasının desteğiyle zafer kazanacak ancak 1936-39 yılları arasında ülke mahvolacaktır. 2.Dünya Savaşı sırasında Vichy Fransasına bağlı birlikler Tanca'da yenilgiye uğratılacaktır. İspanya, Afrika’daki sömürgelerinde ekonomik altyapı oluşturacak yatırımları bölgeye yapmayacak, ancak sınırlı şekilde bölgeyle ilgilenecektir. Bioko adasında Nijeryalı işçilerin çalıştığı kakao çiftlikleri kurulacaktır. 1956 yılında Fas bağımsızlığını ilan edince İspanya, Fas’daki topraklarından çekilecek ancak Sidi İfni’yi vermeyecektir. Fas sultanı V.Muhammed ise İspanyol Sahrasına saldıracak ve ele geçirecektir. Bugünkü Ekvator Ginesi olan ülke toprakları ise İspanyol Ginesi topraklarıdır. Buradaki bağımsızlık yanlılarının ve Birleşmiş milletlerin baskıları sonucu 1968 yılında ülkenin bağımsızlığını vermeye razı olacaktır. yine aynı yıl İspanya Sidi İfni’yi Fas’a verecektir. İspanyol Sahrasının durumu ise hala belirsizdir. Kanarya Adalarındaki ve Kuzey Afrika’daki İspanyol şehirleri ise ülkenin ve Avrupa Birliğinin birer parçası sayılmakta ancak farklı vergi yapılarına sahip olarak yönetilmektedir. Fas hala Ceuta, Melilla üzerinde hak iddia etmektedir. Ayrıca Fas birliklerinin 11 Temmuz 2002 gecesi işgal ederek ilhak etmeye çalıştıkları Perejil Adası ise İspanyol donanması tarafından silah kullanılmadan geri alınmıştır.
İmparatorluğun mirası
İmparatorluğun varlığının kimi alanlarda etkisi kalıcı olmuştur. Amerika kıtasına İspanyolca dili ve Katoliklik yerleşmiştir. Amerika kıtasındaki insan topluluklarının birbirleriyle karışmasının da etkileri günümüze kadar gelmektedir. Latin Amerika halklarının kökleri hem yerel halklara, hem Avrupalılara hem de Afrikalılara dayanmakta, kültürel bir bileşim oluşturmaktadır. Bu duruma belki istisna olarak çok sayıda Avrupalı göçmenin bulunduğu Arjantin ve Uruguay dahil edilmeyebilir. İspanyol İmparatorluğu, Portekiz ile beraber dünyadaki ilk küresel ekonomik ticaretin önünü açmıştır. Okyanus ötesi deniz ticareti başlatılmış, İspanyol dükası dünyanın ilk küresel para birimi olmuştur. Küresel ticaretin ilk etkisi ise kıtarlar arasındaki gıda alışverişinde olmuş, okyanusun her iki tarafındaki halklar yeni gıdalarla tanışmışlardır: Amerika için yeni olan ürünler; buğday, arpa, soğan, elma, karpuz, inek, koyun, domuz, at ve eşek olurken Avrupa ise; mısır, çikolata, patates, kırmızı biber, pul biber, domates, yerfıstığı, tütün ve hindiyle tanışmıştır. Ayrıca halklar arası bu kaynaşmanın etkileri müzikten sanata spordan hukuka kadar birçok alanda ve birçok ülkede görülebilir.
İspanyol İmparatorluğu toprakları
Amerika kıtası
- Yeni İspanya: Meksika, Kaliforniya , New Mexico, Arizona, Texas, Nevada, Florida, Utah ve Colorado, Wyoming, Kansas ve Oklahoma’nın bir kısmı. İspanya bu bölgelerdeki hakimiyetini 1519-1821 yılları arasında korumuştur. Bazı bölgelerin sadece kâğıt üzerinde İspanyol hakimiyetinde olduğu unutulmamalıdır. Amerika’daki bağımsızlık savaşları 1810 yılında başlayacak ve Meksika’nın 1821 yılındaki bağımsızlığı dönüm noktası olacaktır.
- Peru: Toprakların en geniş olduğu dönemde Peru, Kolombiya, Arjantin, Ekvator, Şili, Bolivay, Paraguay, Uruguay ve Brezilya’nın bir kısmı, Venezuela’nın güneyi ve Panama’nın tamamı.
- Guatemala: Guatemala, El Salvador, Nikaragua, Honduras, Kostarika ve Meksika’nın Chiapas eyaleti.
- Lousiana: Fransa’dan alaınan bölgeyi İspanya kısa bir süre elinde tutumuştur. (1762-1801) bu topraklara bugünkü ABD eyaletleri olan Louisiana, Arkansas, Oklahoma, Kansas, Nebraska, Güney Dakota, Kuzey Dakota, Wyoming, Montana, Idaho, Minnesota ve Iowa dahildir.
- Nootka toprakları: 1789-1794 yılları arasında İspanya kontrolinde olan bölge İngiltere’ye bırakılacaktır. Bugünkü ABD’deki Oregón, Idaho, Montana, Washington ve Alaska’nın güneyi ile; Kanada’daki İngiliz Kolombiyasını kapsar.
- Yeni Granada: 1739 yılından itibaren bugünkü Panama, Kolombiya ile Ekvador’un bir kısmı.
- Venezuela: Günümüzdeki Venezuela topraklarının büyük kısmı.
- Rio de la Plata: 1776 yılında itibaren bugünkü Arjantin, Paraguay, Uruguay ve Brezilya’nın bir kısmı. Falklands (Malvinas) Adaları da 1810 yılına kadar İspanyol denetimindedir. Patagonya bölgesinin fiili denetiminin İspanyollarda olmadığı belirtilmelidir.
- Şili:Şili ve Patagonya bölgesinin bir kısmı. Az önce belirtilen açıklamada belirtildiği gibi Şili’nin bağımsızlığından sonra bölgedeki İspanya denetimi sona erecektir.
- Küba: 1898 yılına kadar Küba adası ve Portoriko.
- Karayip Adaları: Bugünkü devlet sınırları olarak; Dominik Cumhuriyeti ve Bahama Adaları, Bahamas (1670’e kadar), Antigua ve Barbuda (1493-1632), Trinidad ve Tobago, Granada (1498-1674), Jamaika (1655’e kadar), San Cristóbal ve Nevis (Saint Kitts ve Nevis), Dominica (1493 - 1783), Barbados (1518 - 1624), Santa Lucía (1504 - 1654).
Asya kıtası
- Sabah bölgesi dahil Filipinler (1521-1898)
- Kamboçya (1597-1599)
- Kuzey Tayvan (1626-1642)
- Yeni Gine ve Borneo’da bazı yerleşkeler
- Ternate (Endonezya) (1606-1663)
- Tidore (Endonezya) (1526-1663)
- Macao (Çin) (1581-1640)
- Nagazaki (Japonya) (1581-1587)
- Malaca (Malezya) (1581-1640)
Afrika kıtası
- Mazagán (1580-1640)
- Larache (1610-1689), (1912-1956)
- Tetuán (1860-1862), (1912-1956)
- Casablanca (1580-1640)
- Cazaza (1505-1532)
- Mazalquivir (1505-1708), (1732-1792)
- Orán (1509- 1708), (1732 -1791)
- Cezayir (1510-1530)
- Bugía (1510-1558)
- Trablus (1510-1523)
- Tunus (1535 - 1574)
- La Mamora (1610-1619)
- Tánger (1580-1640)
- Mazagán (1580-1640)
- İspanyol Ginesi (1843-1968)
- Gran Ifni (1860-1912)
- İspanyol Sahrası (1885-1975)
- İspanyol Fası (1912-1956)
- Cabo Juby (1916-1958)
- Bağımsız şehirler:
- Ceuta (1580- )
- Melilla (1497- )
- Chafarinas Adaları (1848- )
- Peñón de Alhucemas (1673- )
- Peñón de Vélez de la Gomera (1508-1522) (1564- )
- Perejil Adası(1580- )
- Alborán Adası
Avrupa kıtası
- Portekiz: (1580-1640) bu süre zarfında tüm Portekiz İmparatorluk toprakları da İspanya İmparatorluğuna katılmıştır.
- Napoli Krallığı :İtalya’nın güney bölgesi, Sicilya, Sardinya ve Malta adaları dahil.
- Fransa Kontluğu: Fransa’nın merkezi bölgesi.
- Milan Düklüğü: İtalya’nın kuzeyi ve Milano şehri.
- İspanyol Hollandası: Bugünkü Belçika, Lüksemburg ve Hollanda toprakları.
İspanya’nın Avrupa kıtasındaki İspanya harici topraklarının büyük kısmı 1710 yılındaki Utrecht Barışıyla elinden alınacaktır.
Okyanusya'daki kayıplar
- Guam 1899 yılında İspanya-ABD Savaşında kaybedilmiştir.
- Karolin Adaları, Mariana ve Palaos: 1899 yılında Almanya egemenliğine geçmiştir.
İmparatorluk bünyesinde nüfus ve sosyal düzen
Amerika ve Filipinler
Özellikle Amerika kıtasındaki İspanyol İmparatorluğu topraklarında Kastilya’da geçerli olan yasalardan yola çıkan ancak kıtada bulunan farklı ırklara ve sosyal sınıflara göre değişen kanunlar uygulanmıştır.
İspanyollar
Bu grup Avrupa’dan gelenleri kapsamaktaydı. Amerika’da doğanlar ve doğmayanlar ayrılmaktaydı.İspanyollar hiçbir kolonide çoğunluğu oluşturmamakta sadece yönetim merkezlerinde yoğunlaşmaktaydılar. Amerika’ya göçün artmasıyla buradaki yöneticilerin sıkıntıları da artmaya başladı.
Yerliler
İspanyol keşiflerinin demografik etkisi çarpıcıdır. 16.yüzyıl başlarında 80 milyon olan Amerika kıtasındaki yerli halklarının nüfusu sadece bir yıl içinde 12 milyona düşecektir. Bunun temel sebebi kaşiflerin kıtaya getirdiği hastalıklar, fetih savaşları, zorla göç ettirmeler ve zorunlu çalışma politikasıdır.Yerel halkların hakları konusu dönemin ünlü üniversitesi Slamanca’da tartışılacaktır. I. İsabel’in hükümranlığı döneminde tüm yerlilerin Kastilya hanedanına bağlı olduğunu ilan eden açıklaması onları kölelikten azad etmiş, köleler özellikle Afrikalılardan olacaktır. ancak bu ayrım sadece yasalarda ve kâğıt üzerindeydi, pratikte bir anlamı olmadı. Ayrıca conquistadorların bir açmazı da sürekli madenlerde çalıştırılacak işçiler bulmaya çalışırken yerlileri Hristiyanlaştırmaya çalışan rahiplerle yaşanıyordu. Hristiyanlığın yayılması, köle ve yerel işçilerin çalışmasını engelleyen bir şeydi. Bu durumu zorlaştıran bir etken de özellikle Katoliklik karşıtı cizvit papazlarının Portekiz idaresindeki bölgelerdeki yoğun faaliyetiydi. İspanyollar daha sonra kıtadan cizvitleri atıncaya kadar sorun olarak sürmüştür.
Melezler
Kıtanın keşfinden ve işgalinden sonra İspanyol kolonilerinde daha önce Fransız ve İngiliz kolonilerinde bulunmayan bir melez yönetici sınıf belirir. Melezler farklı ırkların birleşmesinden olabilmekteydi. İlk başlarda sayıları az olsa da sonradan her kolonide çoğunluğu ele geçireceklerdir.
Afrikalılar ve diğerleri
Yerel halkların temel haklarının korunmasından sonra Afrika’dan köle getirilmesi ve köle ticareti uygulamalarına başlanacak ve köleler Karayipler dahil olmak üzere tüm kıtada sayıca en kalabalık grup olacaklardır.
Kaynakça
- ↑ 1768 yılında yazılan resmi bir belgede "bu büyük kolonilerin metropol ile bağlantılarını sağlayacak bir yönetim birliği"nden söz edilmektedir. Amerika kıtasındaki topraklardan ilk kez koloni olarak bu belgede bahsedilmektedir.
- ↑ Henry Kamen, La aventura de la Historia (Tarihin Macerası), nº 76, Şubat 2005, Arlanza Ediciones, S.A., Madrid
- ↑ Kamen, Henry (2003), Empire: How Spain Became a World Power, 1492-1763, New York: HarperCollins, ISBN 0-06-093264-3 s.403
- ↑ Burada bir açmaz bulunmaktadır. Hristiyanlığın yayılmasını isteyen din adamları yerlilerin Hristiyanlığa devşirilmesini isteyerek bununla ilgili kararlar aldırırken (Burgos kararları) yöneticiler ve komutanlar madenlerin işletilmesi için yerlileri kullanmak istemekteydi
- ↑ Ohio Üniversitesinin yaptığı Mart 2004 tarihli araştırmaya göre özellikle Berberi korsanlar tarafından esir edilen Avrupalı beyaz kölelerin sayısı hiç de azımsanmayacak derecede yüksektir
- ↑ ABD'li tarihçi Charles Mann İspanyolların Aztek İmparatorluğunu yenemediğini, başkent Tenochtitlan'ın İspanyollardan geri alındığını hatırlatarak, şehrin ve imparatorluğun salgın hastalık sonucu nüfusun en az üçte birinin kaybedilmesi sonucu düştüğünü belirtir. Charles Mann, 1491:The Americas Before Colombus, Granta, 2006 s.179-180 ISBN 978-1-86207-876-5
- ↑ David A. Koplow, The Rise and Fall of Smallpox
- ↑ İnka İmparatorluğunda ilk salgın hastalık 1529 yılında yaşanır ve Atahualpa'nın babası İmparator Huayna Cápac dahil olmak üzere çok sayıda insanı öldürür. Diğer salgınlar 1533, 1535, 1558 ve 1565 yıllarında olur; ayrıca 1546 yılında tifüs, 1558 yılında grip, 1614 yılında difteri, 1618 yılında ise kızamık salgınları yaşanır. Tahminlere göre İnka nüfusunun %90'ı bu salgınlarda hayatını kaybetmiştir. Charles Mann, 1491:The Americas Before Colombus, Granta, 2006 s.133 ISBN 978-1-86207-876-5
- ↑ Ekonomist Earl S.Hamilton'un çalışmalarına göre bu zenginlik döneminde (1503-1660) Sevilla şehrine 185 ton altın ve 16.886 ton gümüş gelmiştir.Bu araştırma üzerine Luis Vitale kolonierden İspanya'ya getirilen altının 700 ton olduğu sonucuna varacaktır. Earl Hamilton (1934): American Treasure and the Price Revolution Spain, Harvard Press, U.S.A (Amerikanın zenginlikleri ve İspanya'da fiyat devrimi); Luis Vitale: "Modos de producción y formaciones sociales en América Latina"(Latin Amerika'da üretim şekilleri ve sosyal bağlar) Latin Amerika tarihine yeni bir teoriyle bakış adlı makalenin önsözünden. Planeta. 1992. Başlık IV
- ↑ Osmanlıların Avrupa'daki varlığını inceleyen bir araştırma
- ↑ Carlos Carnicer ve Javier Marcos, «Felipe II instó el asesinato de Guillermo de Orange», (II. Felipe William Orange'ın öldürülmesini planlamıştı)nº 89 Tarihin Macerası, Arlanza Ediciones, Madrid, Mart 2006
- ↑ J. Díez Zubieta, Ramiro Feijoo'nun Berberi korsanlar üzerine yazılarının değerlendirilmesi, nº 61 Tarihin Macerası, Arlanza Ediciones, Madrid, Kasım 2003
- ↑ Mariano González Arnao, «A prueba de piratas» (Korsanların deneyimi), nº 61 Tarihin Macerası, Arlanza Ediciones, Kasım 2003
- ↑ Brown, Jonathan; Elliott, John Huxtable (1980), A Palace for a King. The Buen Retiro and the Court of Philip IV, New Haven: Yale University Press, ISBN 978-0-300-02507-1 s.190]
- ↑ Elliott, 'Decline of Spain', s. 56-57. Paul Kennedy Rise and Fall, s.68. Burada yazarlar Kastilya gibi çok dar bir vergi toplama alanının aşırı zorlanmasının uzun vadede İspanyol ekonomisinin zorlanarak iflasına yol açtığı görüşündedirler.1
- ↑ Quesada Fernando, Rocroi Efsaneleri, nº 97 de Tarihin Maceralrı, Arlanza Ediciones, Madrid, Kasım 2006
- ↑ Stanley Payne araştırması
Referanslar
- Anderson, James Maxwell (2000), The History of Portugal, Westport, CT: Greenwood, ISBN 978-0-313-31106-2
- Archer, Christon et al. (2002), World History of Warfare, Lincoln: University of Nebraska Press, ISBN 978-0-8032-4423-8
- Brown, Jonathan; Elliott, John Huxtable (1980), A Palace for a King. The Buen Retiro and the Court of Philip IV, New Haven: Yale University Press, ISBN 978-0-300-02507-1
- Kamen, Henry (2003), Empire: How Spain Became a World Power, 1492-1763, New York: HarperCollins, ISBN 0-06-093264-3 .
- Lach, Donald F.; Van Kley, Edwin J. (1994), Asia in the Making of Europe, Chicago: University of Chicago Press, ISBN 978-0-226-46734-4
- Lockhart, James; Schwartz, Stuart B. (1983), Early Latin America: A History of Colonial Spanish America and Brazil, Cambridge: Cambridge University Press, ISBN 978-0-521-29929-9
- Maddenin İspanyolca sayfası
- Maddenin İngilizce sayfası
Ayrıca bakınız
Dış bağlantılar
|