AIDS

AIDS (Acquired Immunodeficiency Syndrome)
(Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu)

AIDS'le savaşın sembolü olan
kırmızı kurdele.
Sınıflandırma ve dış kaynaklar
Uzmanlık bulaşıcı hastalık[*]
ICD-10 B24-b20
ICD-9 042
Hastalık Veri Tabanı 5938
Patient UK AIDS
"AIDS'i Tanı, Kendini Koru" sloganlı bir İlk Gün Zarfı (FDC).

AIDS, HIV etkeni nedeniyle insanlarda bağışıklık sisteminin çökmesine neden olan bulaşıcı bir hastalık.[1] AIDS sözcüğü, İngilizce Acquired Immune Deficiency Syndrome[2][3] (Edinilmiş Bağışıklık Eksikliği Sendromu) kelimelerinin baş harflerinden oluşan bir kısaltmadır. HIV (İnsan bağışıklık yetmezliği virüsü), bağışıklık sistemine yavaş yavaş nüfuz ederek vücudun enfeksiyonlara karşı direncini yok eder ve bireyi çeşitli rahatsızlıklara karşı korunmasız hale getirerek sonunda ölümüne sebebiyet verir.[1] AIDS, HIV enfeksiyonunun son aşamasıdır ve bu süreçte ölümcül enfeksiyonlara ve kansere sıklıkla rastlanır.[1] Kanında HIV taşıyan kişiye HIV pozitif denir. Kavram bütünlüğü sağlamak açısından yaygın olarak HIV/AIDS birleşik terimi kullanılır.[4][5][6]

HIV virüsü kana bulaştıktan sonra uzun yıllar belirti vermeyebilir ve kişi kendini iyi hissedebilir.[7] Bazı vakalarda, HIV pozitif bir kimsenin 8 ila 10 yıl AIDS'e yakalanmadığı görülmüştür.[7] Bulaşma gerçekleştikten en az 3 ay sonra yapılan ELISA testleri en doğru sonucu verir.[8]

Tarihçe ve coğrafi dağılım

Bilinen ilk AIDS vakaları 1981'de ABD'nin New York ve Kaliforniya eyaletlerinde rapor edildi.[1] AIDS teşhisi konulan ilk şahısların çoğu hastalığı cinsel yolla kapan eşcinsel erkekler[1] ve şırıngaları ortak kullanan damardan alınan uyuşturucu bağımlılarıydı.[1] 1983 yılında Amerikalı ve Fransız araştırmacılar hastalığın nedeninin HIV olduğunu buldular ve 1985'e gelindiğinde bu virüsü tespit eden serolojik kan testleri geliştirildi.[1]

AIDS muhtemelen Afrika'da ortaya çıktı[1] ve 1980'lerde başta Afrika olmak üzere AIDS vakalarında salgın düzeyinde artış görüldü. Bu hızlı artışta, Afrika'da şehirleşmenin çoğalması, uzun yolculukların ve uluslararası seyahatlerin artması, seks alışkanlıklarının değişmesi, damardan uyuşturucu kullanımının artması önemli rol oynadı.[1] Birleşmiş Milletler'in 2004 raporuna göre dünyada 38 milyon kişi HIV taşıyor, her yıl 5 milyon kişi virüsü kapıyor ve 3 milyon kişi AIDS'ten ölüyordu.[1] 1981-2008 yılları arasında, 20 milyon kişi AIDS nedeniyle hayatını kaybetti.[1]

Tüm dünyadaki HIV pozitif vakalarının %70'i Sahra altı Afrika'dadır.[1] Afrika'daki bazı ülkelerde nüfusun %10'undan fazlası HIV taşımaktadır. Bu oranlar dünyanın diğer bölgelerinde bu kadar aşırı olmasa da Doğu Avrupa, Hindistan, Güney Asya, Güneydoğu Asya, Latin Amerika ve Karayipler'de hızlı bir artış görülmektedir.[1] Oranlar Batı Avrupa ve ABD'de de artmaktadır. ABD'de yaklaşık 1 milyon kişi HIV taşımaktadır ve virüsü yeni kapan vakaların yarısı siyahi Amerikalılardır. Asya ülkelerinde en keskin artış Çin, Endonezya ve Vietnam'da görülmektedir.[1] Dünya Sağlık Örgütü'ne (WHO) göre HIV retroviral tedavisine gereksinim duyan insanların 10 da 9'u tedavi görememektedir.[1]

Hayvanlardan insanlara geçişi

AIDS zoonoz bir enfeksiyondur. İnsanlar ve aşağı omurgalı (İng: lower vertebrate) hayvanlarda görülür. Genetik olarak HIV'e çok benzer bir virüs, Batı Afrika'da ekvatora yakın bölgelerde yaşayan şempanzelerde bulunmuştur. Maymun bağışıklık yetmezliği virüsü (SIV) olarak adlandırılan bu virüs, henüz şempanzelerde hastalığa neden olmamaktadır. HIV'nin muhtemelen 20. yy'ın ilk yarısında, maymunların etleri için avlanması ve doğranması sırasında insanlara bulaştığı düşünülmektedir.[1] Afrika yeşil maymunlarında görülen ve SIV'in farklı bir çeşidi olan virüsün ise HIV-2'ye neden olduğu düşünülmektedir. HIV-2 de AIDS'e neden olabilir ancak bu süreç HIV-1'e göre çok daha yavaş gerçekleşir. Şu an dünyada en yaygın insan bağışıklık yetmezliği virüsü HIV-1'dir. HIV-2, başlıca batı Afrika'da görülür.[1]

Belirtileri

HIV bulaştıktan sonra, AIDS hastalığı belirtileri kişinin yaşam koşullarına ve vücut direncine göre birkaç yıl içinde, hatta bazen daha uzun süre sonra ortaya çıkar. HIV bulaştığı vücutta çeşitli hücrelere, özellikle CD4T kan hücrelerine yerleşerek çoğalır. Zarar gören CD4T hücreleri giderek azalır ve bunun sonucu olarak vücudun bağışıklık sistemi yıkıma uğrar. Vücut direnci zayıflayan hastada, normalde zararsız olan, hafif geçen ya da ender rastlanan bazı hastalıklar belirir. Ayrıca lenf bezlerinde büyümeler, ağız ve deride tekrarlayan uçuk, yara ve lekeler, nedeni bilinmeyen uzun süreli ateş, gece terlemeleri, kilo kaybı, ishal, öksürük görülür. Tüberküloz, pamukçuk, diğer bakteri, mantar ve protozoan hastalıkları fırsatçı enfeksiyonlar ortaya çıkar. Kişide bu belirtilerin ancak birkaç tanesinin bir arada bulunması durumunda AIDS düşünülebilir. Kaposi sarkomu ve bazı lenfomalar da HIV enfeksiyonunu düşündüren önemli belirtilerdendir. Kesin tanı için anti-HIV (ELISA) testi yapılır.

Bulaşma yolları

HIV; kan ve kan ürünleri, sperm veya diğer cinsel sıvılar üzerinden insandan insana bulaşır.[1] Ayrıca plasenta ya da süt yoluyla anneden bebeğine bulaşabilir.[1] Öksürükle, hapşırıkla ya da el sıkışmak gibi olağan temaslarla bulaşmaz.[1] Bu virüs oldukça hassastır ve vücut dışında havada ve suda uzun süre yaşayamaz. Bu nedenle bulaşması için vücut sıvılarının doğrudan teması gerekir. Frengi, genital herpes (uçuk), bel soğukluğu (gonore) ve klamidya gibi cinsel hastalıkların cinsel bölgelerde yol açtığı yaralar ve doku bozulmaları, HIV bulaşma riskini artırır.[1]

Cinsel ilişki

Virüsün bulaşması vajinal, anal veya oral seks sırasında gerçekleşebilir. Bununla birlikte hiv öpüşme ile bulaşmaz çünkü tükürükteki HIV miktarı çok düşüktür. Dünyada kayıtlı milyonlarca AIDS vakasından sadece 'bir' tanesinde bulaşma metodu öpüşmedir.[9] Ancak bu vakada da her iki tarafın da şiddetli diş eti kanamasından muzdarip olduğu ve bulaşmanın nedeninin tükürük değil kan olduğu görülmüştür.[9] Ayrıca korunmasız anal ilişki esnasında HIV bulaşma riski, korunmasız vajinal ilişkiden daha yüksektir.[10]

Doğru prezervatif kullanımı HIV virüsünün bulaşmasını %80 oranında engeller.[11] HIV hem bir erkekten hem de bir kadından bulaşabilir. Herhangi bir cinsel hastalık, HIV bulaşma ihtimalini daha yükseltir. HIV' in iki tipi mevcuttur. Tip II de kadından erkeğe bulaşma ihtimali Tip I de ise erkekten kadına bulaşma ihtimali daha yüksektir. Afrika' da 2. tip, Avrupa ve Amerika da ise 1 nci tip daha sık görülür.

Kan nakli ve ortak şırınga kullanımı

HIV'in, şırıngalarını ortak kullanan damardan uyuşturucu bağımlıları arasında yayılma oranı oldukça yüksektir. Kanda HIV'i tespit ve ısı ile yoketme yöntemlerinin geliştirilmesinden önce virüs, kan nakli ile de bulaşmaktaydı ve geçmişte birçok hemofili hastası bu nedenle virüse yakalandı. Günümüzde kan nakli ile HIV bulaşma riski çok çok düşüktür. Çok nadiren sağlık personelinin de enfekte olmuş iğnelerin kazara batması sonucu bu virüse yakalandığı görülmektedir.[1]

Anne sütü ve plasenta

HIV, plasenta ya da süt yoluyla virüsü taşıyan anneden bebeğine bulaşır. Günümüzde doğuma yakın dönemlerde anneye ve bebeğe uygulanan antiretroviral ilaç tedavileriyle bebeğin virüse yakalanma riskini %0.5′lere kadar indirebilmektedirler.[1][12]

HIV/AIDS şu yollarla bulaşmaz

HIV/AIDS gündelik temaslarla, aynı odada bulunma, aynı okulda okuma, aynı havayı soluma gibi yollarla bulaşmaz.[8] HIV sağlıklı deriden geçmez.[8] Bunun dışında HIV/AIDS şu yollarla da 'bulaşmaz':

Çocuklar ve HIV/AIDS

HIV taşıyan ve tedavi görmeyen annelerin yaklaşık %30'u virüsü bebeklerine de verirler. Eğer anne yeni enfekte olmuş ise ya da AIDS'in ileri safhalarındaysa virüsün bebeğe geçme ihtimali daha yüksektir.[7] Virüsün anneden bebeğe geçmesi üç şekilde gerçekleşir:

Dünya genelinde yaklaşık 2.5 milyon çocuk HIV taşımaktadır. 2010 yılı itibariyle yaklaşık 25 milyon çocuğun AIDS nedeniyle öksüz kalacağı öngörülmektedir.[7]

Korunma yöntemleri

Tedavi

Şu an için kesin olarak geliştirilen bir ilaç söz konusu olmayıp, bilimsel açıdan Hiv virüsüne yapışabilen tek protein kompleksi Gp41[13] hiv virüsü içeren hücrelerin savunma mekanizması tarafınca tespit edilip yok edilmesine olanak sağlamaktadır.[14]

Türkiye'de AIDS

Türkiye'de HIV/AIDS ve diğer cinsel yolla bulaşan hastalıkların (CYBH) oranı oldukça düşüktür. Birleşmiş Milletler HIV/AIDS Tema Grubu’nun 2002 yılında yayınladığı Türkiye’de HIV/AIDS Durum Analizi raporunda yer alan tahminlere göre, hastalığın ortaya çıkışından itibaren Türkiye'de en az 7,000 ile 14,000 arasında insan AIDS hastalığına yakalanmıştır.[15] Ancak T.C. Sağlık Bakanlığı tarafından yayınlanan resmi rakamlara göre 1985-2003 yılları arasında HIV/AIDS toplam vaka sayısı 1712’dir. AIDS’li çocuk sayısı kesin olarak bilinmemekle birlikte, 1985-2003 yılları arasında 18 yaş altı resmen bildirilmiş 78 vaka bulunmaktadır. Kayıt ve bildirim sistemindeki problemler nedeniyle AIDS vakaları hakkında güvenilir sayısal bilgi edinmek Türkiye'de oldukça zordur.[16]

Türkiye'de nüfusun neredeyse yarısı 25 yaşın altındadır ve gençler cinsel yolla bulaşan hastalıklar hakkında oldukça bilinçsizdir. Korunmasız ve erken cinsel ilişkiye girme açısından kadınlar ve özellikle ergenlik dönemindeki kızlar enfeksiyon riskine daha açıktır. Kayıtsız seks işçilerinin sayısı oldukça yüksektir ve bu durum HIV bulaşma riskini artırmaktadır.[16]

Türkiye’ye her yıl yaklaşık 14 milyon yabancı turist gelmektedir ve bunların dörtte biri Orta ve Doğu Avrupa, Bağımsız Devletler Topluluğu (BDT) ve Baltık Devletleri’ndendir. Komşu Doğu Avrupa ve BDT ülkelerinde CYBH ve HIV/AIDS vakalarının sık görülmesi sebebiyle, Türk halkı da bu sorunların tehdidi altındadır.[16]

Destek merkezleri

Tüm dünyada HIV/AIDS programları önleme, tedavi, bakım ve destek başlıklarında ele alınmaktadır. HIV/AIDS son yıllarda tedavide meydana gelen gelişmeler sayesinde, düzenli tedavi gerektiren bir hastalık olarak değişim göstermiş, HIV ile yaşayanların sağlıklı bir yaşam sürmeleri mümkün hale gelmiştir. Ancak HIV/AIDS ile ilgili toplumsal önyargılar HIV tanısını ve tedaviyi zorlaştırmaktadır. Bu bağlamda HIV ile yaşayan kişilerin tanıyı kabullenmesi, psikolojik sorunları atlatması ve tedaviyi kabullenip uyumlu bir şekilde sürdürmesi ve kısaca “HIV ile yaşama”ya geçmesi için destek çalışmaları son derece önemlidir.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

Kaynakça

  1. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 10 11 12 13 14 15 16 17 18 19 20 21 22 23 "AIDS." Encyclopædia Britannica. Encyclopædia Britannica Online. Encyclopædia Britannica Inc.
  2. "AIDS." Oxford Dictionary of English 2e, Oxford University Press, 2003.
  3. UNICEF Türkiye. Erişim: 2 Şubat 2009
  4. Sepkowitz KA (June 2001). "AIDS—the first 20 years". N. Engl. J. Med. 344 (23): 1764–72. DOI:10.1056/NEJM200106073442306. PMID 11396444.
  5. Weiss RA (May 1993). "How does HIV cause AIDS?". Science 260 (5112): 1273–9. Bibcode 1993Sci...260.1273W. DOI:10.1126/science.8493571. PMID 8493571.
  6. Cecil, Russell (1988). Textbook of Medicine. Philadelphia: Saunders. s. 1523, 1799. ISBN 0721618480.
  7. 1 2 3 4 AIDS: Some Questions and Answers Dünya Sağlık Örgütü (İngilizce)
  8. 1 2 3 4 5 6 7 8 9 HIV testi Burclab.com. Erişim: 25 Mayıs 2009
  9. 1 2 Öpüşmek riskli mi? Avert.org. Erişim: 21 Nisan 2009
  10. Kadınlarda HIV Centers for Disease Control and Prevention. U.S. Department of Health & Human Services. Erişim: 10 Ekim 2011.
  11. Crosby, R; Bounse, S (Mart 2012). "Condom effectiveness: where are we now?". Sexual health 9 (1): 10–7. DOI:10.1071/SH11036. PMID 22348628.
  12. "Bulaşı ve Korunma Yolları". Pozitif Yaşam Derneği. http://pozitifyasam.org/tr/bulasi-ve-korunma-yollari.html. Erişim tarihi: 28 Ekim 2016.
  13. http://en.wikipedia.org/wiki/Gp41
  14. http://www.youtube.com/watch?v=JtIEOE9fHrk
  15. Evet Deyin, Kış 2003: AIDS’i Anlamak UNICEF Türkiye. Erişim: 2 Şubat 2009
  16. 1 2 3 Çocuklarımız için bir Fark Yaratalım: HIV/AIDS Bilinci UNICEF Türkiye. Erişim: 2 Şubat 2009

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 12/23/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.