Konya Muharebesi (1190)
Konya Muharebesi | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
Üçüncü Haçlı Seferi'nin bir parçası | |||||||
Iconium Muharebesi, Wislicensus (1890) | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Kutsal Roma Cermen İmparatorluğu | Anadolu Selçuklu Devleti | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
Frederick Barbarossa VI. Frederick, Swabya Dükü | Kutbeddin | ||||||
Güçler | |||||||
Bilinmiyor | Bilinmiyor | ||||||
Kayıplar | |||||||
Hafif | Ağır |
|
Konya Muharebesi (bazen Iconium Muharebesi olarak ifade edilir) Üçüncü Haçlı Seferi sırasında Kutsal Topraklara doğru giden Frederick Barbarossa'nın kuvvetleriyle Türk ordusu arasında 18 Mayıs 1190'da gerçekleşti. Sonuç olarak Anadolu Selçuklu Devleti'nin başkenti İmparatorluk güçleri tarafından ele geçirildi.
Arka plan
Hıttin Muharebesi'nden ve Kudüs Kuşatması'ndan sonra Selahaddin Eyyubi'nin kuvvetleri tarafından çok fazla haçlı devleti ele geçirildi. Papa VIII. Gregorius, kalan haçlı kalelerine yardım etmek ve hristiyanların şehirlerini geri alabilmek için yeni bir haçlı seferi çağrısı yaptı. Barbarossa hemen çağrısına yanıt verdi. 27 Mayıs 1188'de Mainz Katedrali'nde haçları topladı ve ilk kez Mayıs 1189'de Kutsal Topraklar için yaklaşık 100 bin kişilik bir orduyla yola çıktı. Ordunun 20 binini şövalyeler oluşturuyordu.[1] (bazı tarihçiler bu rakamları abartılı buluyor ve 15 bin adamın 3 bininin şövalye içerdiğini düşünüyor.) Ayrıca Macaristan kralı III. Béla'nın küçük kardeşi Macaristan prensi Geza yaklaşık 2 bin kişilik kuvvetiyle onlara katıldı.
Macaristan, Sırbistan, Bulgaristan ve Bizans İmparatorluğu'nun içinden geçtikten sonra, ordu Anadolu Selçuklu Devleti'nin hüküm sürdüğü Anadolu'ya ulaştılar. Türkler sürekli olarak Alman kuvvetleri taciz ettiler, pusuya yatarak vur-kaç taktikleri kullandılar. Buna ek olarak iaşe de tükeniyordu. Buna rağmen haçlılar Konya'ya ulaşana kadar yürüyüşlerine devam ettiler. Frederick şehri almakta ısrar etti, böylece 17 Mayıs'ta ordu şehrin dışında "sultanın bahçesinde ve bağlarında" kamp kurdu.[2]
Muharebe
18 Mayıs'ta İmparatorluk ordusu Kutbeddin'in ordusuyla bir meydan savaşına girdi. Barbarossa ordusunu ikiye böldü, birisi oğlu Frederick tarafından komuta ediliyordu, şehre önemli saldırı yapacaktı; diğeri de kendisi tarafından yönetiliyordu ve Türk ordusuna karşı meydanda çarpışacaktı. Şehir kolayca düştü ama savaş meydanı çok karışıktı ve imparatorun ordusundan daha büyük Türk kuvvetlerini mağlup etmesi gerekiyordu.[3] Askerlerine şöyle söyledi: "Ama neden oyalanıyoruz, neyden korkuyoruz? Mesih hükümdardır. Mesih fetheder. Mesih komutandır".[4]
Sonrasında
Zafer sonrasında, haçlılar şehirde beş gün dinlendi ve 23 Mayıs'ta yürüyüşlerine devam ettiler. Kendilerini korumak için Türk rehineleri aldılar. İmparatorluk ordusunun büyük başarısı Selahaddin'i alarma geçirdi. Hatta Suriye limanlarının duvarlarını, haçlılar ona karşı kullanmasınlar diye yıktırdı. Fakat bunun gereksiz olduğu 10 Haziran'da görüldü. Barbarossa Göksu ırmağından geçerken boğuldu. Ordusunun çoğu dağıldı. Barbarossa'nın oğlu, Swabya Dükü VI. Frederick, İmparator'u Kudüs'e gömme amacıyla Alman ordusunun kalıntılarıyla ve Prens Géza'nın komutası altındaki Macar ordusu'yla taşıdı ama sirke imparatorun vücudunu korumada başarısız oldu. Bundan dolayı, cesedi Antakya'daki Saint Pierre Kilisesine, kemikleri Sur Katedrali'ne ve kalbi ve iç organları Tarsus'a gönderildi.
Notlar
Kaynaklar
- Tyerman, C.(2006):God's war: a new history of the Crusades
- Kenneth M. Setton, Robert Lee Wolff, Harry W. Hazard (1962):A History of the Crusades, Volume II: The Later Crusades, 1189–1311