İran'daki Yahudilerin tarihi

İran'daki Yahudilerin tarihinin başlangıcı Antik çağın son zamanlarına rastlar. Dini kitaplar olan Yeşaya, Daniel, Ezra ve Nehemya kitaplarında Yahudilerin Pars İmparatorluğu'ndaki yaşamı ve deneyimleri aktarılmıştır. Ezra kitabında, Pars Krallarının Yahudilerin Kudüs'e dönmesine ve Tapınağın tekrar inşa edilmesine izin verdiği yazılıdır; "İsrail Tanrısı'nın buyruğu ve Pers kralları Koreş'in, Darius'un, Artahşasta'nın buyrukları uyarınca tapınağın yapımını bitirdiler."[1] Yahudi tarihi için önemli olan bu olay M.Ö. 6.yy'da gerçekleşti ve bu sırada İran'da köklü ve etkili bir Yahudi cemaati bulunmaktaydı.

V. Şalmaneser'in M.Ö. 722'de Kuzey İsrail Krallığını fethedip İsrailoğullarını (bkz. Kayıp On Kabile) Horasan'a esarete göndermesiyle başlayan Yahudi diyasporasından başlayarak, Yahudiler bugünkü İran topraklarında 2700 yıldan uzun süredir yaşamaktadır. Babilliler, M.Ö. 586'da Judea'daki Yahudileri sürgüne gönderdiler.

Antik İran'a göç eden Yahudiler kendi cemaatlerinin içinde yaşadılar. Antik Fars Yahudilerinin cemaatlerinin mekanı İran ile sınırlı olmayıp aynı zamanda Afganistan, Azerbaycan, Kuzeybatı Hindistan, Kırgızistan, Pakistan, Tacikistan, Türkmenistan ve Özbekistan'dadır da.

Bazı cemaatler diğer Yahudi cemaatlerinden soyutlanmışlardır, bu nedenle "Fars Yahudisi" deyimi, dilsel veya coğrafi birliği simgelemekte olup aynı tarihi paylaştıkları anlamına gelmemektedir. Pars İmparatorluğu'nun zirveye ulaştığı anda ülkedeki Yahudi nüfusunun tüm nüfusa oranının %20 olduğu düşünülmektedir.[2]

Encyclopædia Britannica'ya göre: "İran Yahudileri geçmişlerini M.Ö. 6.yy'a, Babil Sürgününe dayandırır; Ermeniler gibi, etnisitelerini, dillerini ve dini kimliklerini korumuşlardır."[3] Fakat, Kongre Kütüphanesi çalışmalarına göre, "Asırların geçmesiyle İran Yahudileri fiziksel, kültürel ve dilsel olarak gayri-Yahudi nüfusa kıyasla ayırt edilemez hale gelmiştir. Yahudilerin çoğu anadil olarak Farsçayı kullanmakta olup çok küçük bir grup Kürtçe konuşmaktadır."[4]

Büyük Kiros hakimiyeti altında Yahudiler

Büyük Kiros, İbranilerin Kudüs'e dönüp şehri tekrar inşa etmelerine izin verirken.

M.Ö. 6.yy'da, Nebukadnezar, Yehuda Krallığı'ndaki Yahudileri (İbranileri) üç kez Babil'e sürdü. Bu üç ayrı sürgün Yeremya kitabında aktarılmıştır.[5] İlk sürgün, Yehoyakin zamanında M.Ö. 597'de, Kudüs Tapınağı'nın kısmen yağmalanmasının ardından gerçekleşti. Bundan on bir yıl sonra, Sıdkiya döneminde, Yahudiye halkı ayaklanınca şehir yerle bir edildi ve sürgünlerin devamı geldi. Beş yıl sonra da, Yeremya üçüncü bir sürgünün gerçekleştiğini yazar. Babilliler Ahameniş İmparatorluğu'na yenilince, M.Ö. 537'de Büyük Kiros, Yahudilerin anavatanlarına dönmelerine izin verdi ve kırk bin Yahudinin bu ayrıcalıktan faydalandığı söylenmektedir. Önceki Asur ve Babil hükümdarlarının aksine, Kiros Silindiri'nde de yazdığı gibi, Kiros Yahudilere dinlerini özgürce uygulama izni verdi.

İkinci Tapınak dönemi

Kiros, yıkılan Birinci Tapınağın bulunduğu yerde İkinci Tapınağın inşa edilmesini buyurdu fakat inşaat tamamlanmadan öldü. Kısa süren II. Kambises hakimiyetinden sonra Pars İmparatorluğu'nun başına geçen Darius, Tapınağın tamamlanması emrini verdi. Bu, Hagay ve Zekeriya peygamberlerin azimli tavsiye ve tembihleriyle teşvik edildi. Tapınak, Yahudilerin sürgünden gelmesinden yirmi yıl sonra, M.Ö. 515'in baharında resmen ibadete açıldı.

Haman ve Yahudiler

Ester kitabı'nda, Haman, Agag soylusu ve Pars İmparatoru Ahaşveroş'un veziri olduğu anlatılır, dinbilimcilere göre bu kişinin M.Ö. 6.yy'da yaşamış I. Serhas olma ihtimali vardır. Haman ve karısı Zereş, antik İran'daki Yahudileri öldürmek için bir düzen hazırladılar. Fakat, bu planlar Kraliçe Ester ve Mordehay tarafından ortaya çıkarılınca Haman ve onun on oğlu asıldı. Ester kitabında anlatılan bu olay Yahudilerce Purim bayramı olarak kutlanır.

Partlar dönemi

Yahudi kaynaklar Partların bir etkisinden veya isminden bahsetmemektedir.

Part Krallığı, uydu krallıkların dağınık halde birleşmesinden oluşmaktaydı. İmparatorlukta bir merkezi sistemin olmaması sakıncalar doğuruyordu, örneğin Nehardea'da Yahudilerin korsan bölgeleri vardı. Partların hoşgörülü olması, Ahamenişlerin hoşgörülüğü kadar efsaneviydi. Az sayıda Adiabene kralının bile Yahudiliğe geçtiği görülmüştür. Bu tip olaylar, sadece Partların hoşgörülü olduklarıyla kalmayıp kendilerini Büyük Kiros imparatorluğunun bir devamı olarak görmelerini göstermekteydi. Partlılar Yahudi azınlıkları koruyordu; bir Yahudi deyişi de Partlıların Yahudiler ile ilgili görüşlerini de özetlemektedir: "Ne zaman ki bir Partlı hücumcunun İsrail Diyarında bir mezara zincirlendiğini görürsün, o zaman Mesihin gelmesi yakındır."

Babil Yahudileri, Judea'daki dindaşlarıyla aynı görüşte olduklarından onlarla birlikte Vespasian'a karşı savaşmak istiyordu; fakat savaşa başlamak için Trajan önderliğindeki Romalıların Partlara saldırmasını beklediler. Babil Yahudilerinin ayaklanması, Roma'nın Babil'i henüz ele geçirmediğini gösteriyordu. Philon buradaki yüksek sayıdaki Yahudilerden bahsediyordu; şüphe yok ki Yahudi nüfusu Kudüs'ün düşmesinden sonra artmıştı. Babil, Kudüs'ün düşmesinden sonra Yahudilerin merkezi haline gelmişti. Şüphesiz, Bar Kohba İsyanı'nın hüzünle bitmesi bölgedeki Yahudi nüfusunu arttırdı.

Babil Yahudileri, özellikle David hanedanlığından gelenler, muhtemelen sundukları hizmetlerden dolayı, Part kralları tarafından durumları yükseltildi; bu zamana kadar sırf "vergi toplayıcıları" olanlara prensliğe yakışır bir onursal unvan olan, "Sürgündekilerin lideri" anlamına gelen "Reş Galuta" denmeye başlandı. Dış etkiler olmadan kendi iç işlerini geliştirebilmek için merkezi otorite verildi.

Sasani dönemi

3.yy'ın başlarında Pars etkisi tekrar yükselmeye başladı. 226'nın kışında, I. Ardeşir, Part kralı IV. Artabanus'u tahtından edip Arsak hakimiyetine son verdi ve meşhur Sasani hanedanlığını kurdu. Dini hoşgörünün olduğu Partlarda Helenistik etki devam ederken[6][7][8] Sasaniler Fars yaşamına yoğunlaştı, Pehlevi dilinden yana durdu ve eski monoteistik din olan Zerdüştlüğü devletin resmi dini yaptı.[9] Bu, diğer dinlere karşı baskıya dönüştü.[10] Kral II. Bahram zamanından gelen ruhbani Zerdüşt yazıtlarda, aralarında Yahudilik, Hristiyanlık ve Budizmin de bulunduğu bir din listesinde bu dinlerin nasıl "ezildiği" anlatılmaktadır.[11]

I. Şapur'un Yahudilere olan yaklaşımı dostaneydi. Şmuel ile olan arkadaşlığı sayesinde Yahudi cemaati avantaj sağladı. II. Şapur'un annesi Yahudiydi, bu da Yahudi cemaatine bir takım avantajlar ve dini özgürlük getirdi. Bu dönemde yaşayan Babilli Talmudist haham Rava ile arkadaştı. Bu arkadaşlık sayesinde Pers İmparatorluğu'ndaki Yahudilere karşı konulan baskıcı kurallar hafifletildi. Rava, çabuk düşünen en başarılı öğrencisi Abaye'yi Şvur Malka (Kral Şapur) olarak çağırmaktaydı.

Hristiyanlar ve Yahudiler arada bir zulümlere maruz kalıyordu fakat Yahudiler İsfahan gibi şehirlerde kompakt şekilde yaşadıkları için genel zulümlerden Hristiyanlar kadar etkilenmediler. Genelde, iki zulüm arasından uzun zaman geçerdi ve bu aralarda Yahudi öğretileri yükselişe geçerdi. 5.yy'da Yahudiler, II. Yezdigirt ve I. Firuz hükümdarlıkları döneminde zulümlerle karşılaştılar.[12]

İslamiyet sonrası

Erken İslamiyet dönemi (634 - 1255)

İslam İran'da yayıldıktan sonra Yahudiler, Hristiyan ve Zerdüştçüler ile birlikte zimmi statüsüne girdiler; bu, İslam imparatorluğunda düşük tabaka halk oldukları anlamına geliyordu. Zimmiler dinlerini özgürce uygulayabilmekteydi fakat cizye denen vergi ödemek zorundaydılar.[13] Zimmiler, sosyal ve yasal olarak bazı unsurlardan yoksun kalmak zorundaydılar; örneğin, silah sahibi olamazlar, ata binemezler, davada Müslümanlar olduğu zaman mahkemede şahit olarak kullanılamazlardı; Müslümanlardan farklı olduklarını gösteren giysiler giymek zorundaydılar. Bazen bu kısıtlamalar hafifletilmişse de genel olarak eşitsizlik Moğol istilasına kadar devam etti.[14]

Moğol hakimiyeti (1256 - 1318)

Nizami'nin İbranice diline tercüme edilmiş "Hüsrev ve Şirin" eseri.

1255'te Moğollar, Hülagû Han önderliğinde Perslere saldırıp 1257'de Bağdat'ı ele geçirdi, böylece Abbasi hanedanlığına son verdiler. Moğollar, İran ve çevre bölgelerde Moğol İmparatorluğu'nun bir parçası olan İlhanlıları kurdular. İlhanlılara göre her din eşitti dolayısıyla liderler zimmi statüsünü ortadan kaldırdılar. İlhanlıların hükümdarlarından Argun Han, idari yönetimde Yahudiler ve Hristiyanları tercih etti, hatta Sa'd al-Daula isimli bir Yahudiyi kendine vezir olarak atadı. Bu atama, ulema sınıfı tarafından hoş karşılanmadı ve Argun'un 1291'de ölümünden sonra al-Daula öldürüldü ve bir süre Müslüman nüfus tarafından Yahudilere din güdümlü saldırılar düzenlendi. Dönemin Hristiyan tarihçisi Bar Hebraeus, Yahudilere karşı yapılan vahşet için "ne dil söyleyebilir, ne kalem yazabilir" demiştir.[15]

Gazan Han'ın 1295'te İslam'a geçmesiyle İran Yahudileri için durum daha da kötüye gitti ve tekrar zimmi statüsüne düşürüldüler. Gazan Han'ın ardılı Olcaytu bazı Yahudilere İslam'a geçmesi için baskı yaptı. Din değiştiren Yahudilerin en bilinenlerinden biri, Olcaytu'nun meclisinde kariyerini geliştirmek için İslam'a geçen doktor, tarihçi ve devlet adamı Raşid el Din Hamadani'dir. Hamadani, yalan suçlamalarla, Olcaytu'yu zehirleme suçundan infaz edildi ve kellesi, memleketi olan Tebriz'da günlerce dolaştırılıp "Tanrı'nın adını istismar eden Yahudinin kafası; Tanrı'nın laneti üzerinde olsun!" diye tezahurat yapıldı. Bundan 100 yıl sonra Miranşah Raşid al-Din'in mezarını parçaladı, cesetten arda kalanlar Yahudi mezarlığına gömüldü. Raşid el-Din'in olayında da görüldüğü gibi İran'da İslam'a geçen Yahudilere, çoğu İslam ülkesinde İslam'a geçen Yahudilerin aksine farklı davranılıyordu. Diğer ülkelerde, din değiştirenler benimsenip toplum içinde asimile olurken İran'da Yahudilikten İslam'a geçenler hala atalarının dinleriyle etiketleniyordu.[15][16]

Safevi ve Kaçar Hanedanlıkları (1502 - 1925)

Hamedan Yahudileri, 1918.

Safevilerin Şiiliği devlet dini yapmasıyla Yahudilere yapılan muamele daha da kötüye gitti. Şiilik'te saflık ve temizlik (Tahir) önemli bir unsurdur. Yahudilerin de içinde bulunduğu gayrimüslümler dini açıdan temiz sayılmamaktaydı (Naci), dolayısıyla garyimüslümle temasa geçen bir Müslüman ibadetten önce temizlenmeliydi. Bu nedenle, hükümdarlar ve hatta Müslüman halk Yahudilere dokunmamaya özen gösterdiler. Yahudilerin kiri Müslümanlara bulaşmasın diye Yahudilerin Müslümanlarla aynı anda hamama gitmesi ve hatta yağmurda veya karda dışarı çıkmaları yasaktı.[17][18]

Şah I. Abbas (1588-1629) balangıçta merhametliydi. Yahudiler kalkınmaya başlayıp yeni başkent İsfahan'a taşınmaları teşfik edildi. Fakat hükümdarlığının son dönemlerinde Yahudilere karşı tavrı yön değiştirmeye başladı; Yahudilikten Şiiliğe geçen bir dinadamının tavsiyesiyle Yahudilerin farklı olduğunu gösteren bir arma ve şapka giyilmesi zorunluluğu getirdi. 1656'da İsfahan'daki bütün Yahudiler temiz olmadıkları için şehirden kovulup zorla dinleri değiştirildi. Fakat Müslümanlığa geçirilen Yahudiler dinlerini gizlice devam ettirdiler; 1661'de hazine cizye eksikliği nedeniyle zarar etmeye başlayınca bu halkın Yahudiliğe geri dönmesine izin verildi. Buna rağman Yahudi olduklarını belirten giysiler giyme zorunluluğu devam etti.[15]

Şii lider Nadir Şah döneminde (1736-1747) Yahudilere nispeten daha hoşgörüyle yaklaşılıp Şiilerin kutsal şehri olan Meşhed'e yerleşmelerine izin verildi. Fakat Kaçar hanedanlığının başa gelmesiyle 1794'te eski zulümlere devam edildi. 19.yy'ın ortasında Yahudi seyyah J. J. Benjamin şunları aktarmıştır: "... Pis sayıldıkları için şehrin ayrı bölgelerinde yaşamak zorundadırlar... Kirli oldukları mazeretiyle şiddete maruz kalıyorlar; Müslümanların sokağına girmeye görsünler, oğlanlar tarafından taş ve toprak yağmuruna tutuluyorlar... Aynı sebepten dolayı yağmurda dışarı çıkmaları yasak; yağmur kirlerini alıp Müslümanların ayaklarına dolayabilir diye... Böyle bir durumda bir Yahudi sokakta görülürse en büyük aşağılamalara maruz kalıyor. Yoldan geçenler suratlarına tükürüyor, bazen... acımasızca... dövüyorlar... Bir Yahudi bir dükkana girdiğinde malları incelemesi yasaktır... Yanlışlıkla bir mala dokunursa satıcının istediği fiyata o malı almak zorundalar... Bazen Persler Yahudilerin evlerine giriyor canlarının istediğini alıyorlar. Eğer mal sahibi karşı çıkıp malını korumak isterse bunu canıyla ödeyebilir... Eğer... Bir Yahudi Katel (Muharrem)'in üç günü sokakta görülürse..., kesinlikle öldürülüyorlar."[19]

George Curzon, 19.yy'da İran Yahudilerinin durumunun bölgeden bölgeye farklılıklar gösterdiğini belirtmektedir: "3700 kişi oldukları söylenen İsfahan'daki Yahudilerin durumu İran'daki diğer yerlerdeki Yahudilere kıyasla daha iyidir, külah giymelerine, pazarlarda tezgâh açmalarına, evlerini Müslüman komşularınkinden yüksek yapmasına ve yolda araç kullanmasına izin verilmiyor. Tehran ve Keşan'daki çok sayıdaki Yahudinin durumu iyidir. Şiraz'da ise tam tersidir. Buşire'dekiler varlıklı olup zulümlerle karşılaşmamaktadır.[20]

Başka bir Avrupalı seyyah ise Yahudlerin, eğlence için, aşağılayıcı seremonilerde kullandıklarını söylemektedir:

Her halk festivalinde - kralın bulunduğu durumlarda dahi - Yahudiler bir araya getirilip bunların bazılarını çamur havuzuna fırlatıyorlar, kral ve halk, çamura bulanmış yarı boğgunların sürüklenmesinden zevk alıyorlar. Bu tarz törenler, bölgesel valilerin düzenledikleri festivallerde aynı şekilde gerçekleşiyor: havai fişekler ve Yahudiler.[21]

Genelde Şii ruhban sınıfının etkisiyle, 19.yy'da birçok zorla din değiştirme ve katliam olayları gerçekleşti. İnsani ve eğitimsel bir örgüt olan Alliance Israélite Universelle'den bir temsilci Tehran'da 1894 yılında şunu yazmıştır: "... Her zaman, meçhullükten çıkmak isteyen ve Allah'a karşı olan dindarlık itibarını kazanmak için ruhban sınıfı Yahudilere savaş açıyor".[22] 1830'da Tebriz'deki Yahudiler katliama uğradı, aynı yıl Şiraz'daki Yahudilerin dinleri zorla değiştirildi. Fakat, Avrupalı seyyahların dediğine göre Tebriz ve Şiraz'daki Yahudiler, zulümlerden korktuğu için dinlerini gizlice devam ettiriyordu. Babol'daki Yahudilerin dinleri 1866'da zorla değiştirildi; Fransız ve İngiliz elçilerin yardımlarıyla dinlerine dönmelerine izin verildi fakat Babol'da 2'si canlı canlı yakılmak üzere 18 Yahudi öldürüldü.[23][24] 1910'da Şiraz Yahudilerinin bir Müslüman kızı dini ayinlerinde kullanmak için öldürdükleri iddia edildi. Şehrin Müslüman sakinleri Yahudi mahallesini yağmaladı, yağmalamayı ilk başlatanlar, Yahudilerin can ve mal varlığını korumak için hükümetin gönderdiği askerlerdi. Mallarını korumaya çalışan 12 Yahudi öldürüldü ve birçoğu yaralandı.[25] Alliance Israélite Universelle temsilcileri, Yahudilerin itibarını zedeleyen birçok zulmü kayıtlarına geçti.[26]

Bu tip zulümlerden kaçan Yahudiler, 19.yy'ın sonları ve 20.yy'ın başlarında Filistin'e göç etti.[27]

Modern İran

Pehlevi Hanedanı (1925 - 1979)

Pehlevi Hanedanı başa geldiğinde modern refomlar yürürlüğe sokuldu, böylece Yahudilerin yaşamı büyük ölçüde iyileşti. Şii ruhban sınıfının gücü azaldı ve Yahudilere ve diğer dini azınlıklara uygulanan kısıtlamalar kaldırıldı.[28] Rıza Şah, Yahudilerin topluca din değiştirmesini ve Yahudilerin saf olmadığı inancını yasakladı. Modern İbranice Yahudi okulların müfredatına girdi ve Yahudi gazeteri basılmaya başlandı. Yahudilere, devlet memuru olma hakkı verildi.[29] Fakat, Yahudi okulları 1920'lerde kapandı. Toplumsal görüşün anti-Yahudi olduğu bir ortamda Rıza Şah'ın Nazi Almanyası sempatizanı olması, olası bir zulüm sebebiyle Yahudi cemaatini korkuttu.[28][29].

İsrail'in kurulması, merkezi hükümetin zayıflaması, ruhban sınıfının yükselişe geçmesi ve Rıza Şah ile Başbakan Muhammed Musaddık arasındaki politik gerginlik nedenleriyle 1948'den 1953'e kadar anti-Yahudi hisler arttı. Eliz Sanasarian'a göre, 1948-1953 yılları arasında, çoğu fakir olan İran Yahudilerinin üçte biri İsrail'e göç etti.[30] Tarihçi David Littman, bu zamanda İsrail'e göç edenlerin sayısının 70,000 olduğunu belirtmektedir.[27]

1953'de Musaddık'ın makamından indirilmesi sonrasındaki Şah Muhammed Rıza Pehlevi dönemi İran Yahudilerinin en varlıklı dönemi oldu. 1970'lerde, İran Yahudilerinin %10'u fakir, %80'i orta ve %10'u zengin sınıfı oluşturuyordu. Yahudiler, İran nüfusuna göre küçük bir yüzdeyi oluşturmasına rağmen, İran Bilim Akademesi'nin 18 üyesinden ikisi, 4000 üniversite hocasından 80'i ve 10,000 doktordan 600'ünü İranlı Yahudiler oluşturuyordu.[30]

1979'daki İslam Devrimi'nden önce İran'da 80,000 Yahudi vardı. Yahudiler genellikle Tahran (60,000), Şiraz (8000), Kermanşah (4000), İsfahan (3000), Huzistan Eyaleti şehirlerinde, Keşhan, Tebriz ve Hamedan'da yaşamaktaydı.

İslam Devrim'i sırasında, Tahran'daki varlıklı Yahudiler ve Esfahan ve Kerman köyleri civarındaki Yahudiler başta olmak üzere İran Yahudilerinin çoğu ülkeyi terketti. 1979'ların sonunda ülkeden ayrılan Yahudilerin sayısının 50,000 ila 90,000 arasında olduğu tahmin edilmektedir.

1948'de İsrail kurulmadan önce Urmiye'de 700 Aramca konuşan Yahudi bulunmaktaydı, bu sayı 2006 itibariyle 2'ye düşmüştür.

İslam Cumhuriyeti (1979'dan bugüne)

İsrail 1948'de kurulduğu zaman İran Yahudilerinin tarihi merkezi olan Tahran'da yaklaşık 140,000 ila 150,000 Yahudi yaşıyordu. İsrail'in kurulmasından bu yana nüfusun %85'i başta İsrail ve ABD olmak üzere yurtdışına göç etti; özellikle İran İslam Devrimi sonrasından nüfus 100,000'den 40,000'e düştü.[31] 16 Mart 1979'da, Yahudi cemaatinin onursal lideri Habib Elghanian "yolsuzluk", "İsrail ve Siyonizm ile temasta olma", "Allah'ın düşmanlarıyla arkadaşlık yapma", "Allah ve temsilcileriyle savaşta olma" ve "ekonomik emperyalizm" sebeplerinden tutuklandı. İslam devrim mahkemesince yargılanıp 8 Mayıs'ta idam edildi.[27][32] Habib, casusluk sebebiyle idam edilen 17 İran Yahudisinden biridir.[33]

İran'daki Yahudilerin sayısıyla ilgili farklı görüşler vardır. 1980'lerin ortaları ve sonlarından 20,000-30,000 Yahudinin yaşadığı düşünülüp bu sayı 1990'ların ortalarında 35,000'e yükselmiştir.[34] Bugün ise, yaklaşık 25,000'i Tahran'da olmak üzere 40,000'de az Yahudi olduğu sanılmaktadır. Yinede, İran, Ortadoğu'da İsrail'den sonra en çok Yahudi barındıran ülkedir.[31]

İran'daki Yahudilerin durumuyla ilgili fikir ayrılıkları bulunmaktadır. Kimileri İran İslam hükümetinin Yahudiler ile İsrail ve Siyonizmi karıştırmadığını ve zorluklarla karşılaşmadıklarını belirtirken[31] kimileri de İslam'i hükümetin Yahudi okullarına Müslüman yetkililer atadıklarını ve Şabat günü okulları açtıklarından şikayet etmektedir. Bu şikayette bulunan İran Yahudi gazetesi hükümeti yerdiği için 1991'de hükümet tarafından kapatıldı.[35]

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. Ezra 6:14
  2. http://www.dangoor.com/74034.html
  3. http://www.britannica.com/eb/article-230041/Iran
  4. http://www.country-data.com/cgi-bin/query/r-6443.html
  5. Yeremya 52:28-30
  6. (see esp para's 3 and 5
  7. (see esp para. 2)
  8. (see esp para. 20)
  9. Art & Culture
  10. (see esp para. 5)
  11. (see esp para. 23)
  12. Ghirshman (1954), p. 300
  13. John Louis Esposito, Islam the Straight Path, Oxford University Press, Jan 15, 1998, p. 34.
  14. Littman (1979), pp. 2–3
  15. 1 2 3 Littman (1979), p. 3
  16. Lewis (1984), pp. 100–101
  17. Lewis (1984), pp. 33–34
  18. Nataf, M. Letter of 31.10.1910. AIU Bulletin, No 35, 1910, pp. 182–188. English translation in David Littman (1979). "Jews Under Muslim Rule: The Case Of Persia". The Wiener Library Bulletin XXXII (New series 49/50).
  19. Lewis (1984), pp. 181–183
  20. Lewis (1984), p. 167
  21. Willis (2002), p. 230
  22. Littman (1979), p. 10
  23. Littman (1979), p. 4.
  24. Lewis (1984), p. 168.
  25. Littman (1979), pp. 12–14
  26. Lewis (1984), p. 183.
  27. 1 2 3 Littman (1979), p. 5.
  28. 1 2 Sanasarian (2000), p. 46
  29. 1 2 Pars Times
  30. 1 2 Sanasarian (2000), p. 47
  31. 1 2 3 Jews in Iran Describe a Life of Freedom Despite Anti-Israel Actions by Tehran
  32. Sanasarian (2000), p. 112
  33. Sciolino, Elaine, Persian Mirrors, Touchstone, (2000), p.223
  34. Sanasarian (2000), p. 48
  35. Sciolino, Elaine, Persian Mirrors, Touchstone, (2000), p.218

Notlar

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 10/1/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.