1958 Irak Darbesi
1958 Irak Darbesi ya da 14 Temmuz Devrimi, 14 Temmuz 1958'de Irak'ta gerçekleşen askerî darbe. Faysal bin Hüseyin'in 1921'de kurduğu, Britanya himayesindeki Hâşimî monarşisini sona erdiren darbe sırasında, Kral II. Faysal, kralın amcası Prens Abdülillah, Nuri Said Paşa ve kraliyet ailesinin neredeyse tamamı öldürüldü.
Arka Plan
II. Dünya Savaşı boyunca, Irak'taki Arap milliyetçiliği taraftarlarının sayısı artmıştı. Arap milliyetçilerinin amaçlarından biri de ülkedeki Britanya etkisini sona erdirmekti. Bu düşünce özellikle eğitimli orta sınıf içinde giderek destek bulmaktaydı. Mart 1940'ta başbakanlığa gelen Reşid Ali Geylani, giderek güçlenen Pan-Arap akımının baskısı altında Britanya karşıtı bir tutuma yöneldi ve Mihver Devletleri'yle gizli görüşmelere başladı. Bunun üzerine Mayıs 1941'de Irak'ı işgal eden Britanya güçlerinin Raşid Ali'yi iktidardan uzaklaştırması ve Prens Abdülilláh ve Nuri Said Paşa'nın ülkeye dönmesiyle işbirliğine yatkın yeni bir hükümet kuruldu.
Savaş sonrasında siyasi partilerin kurulmasına izin verilmesiyle Kral Naibi Abdülilláh ve Nuri Said'in konumu sarsılmaya başladı. Mart 1947'de ülkenin ilk Şii başbakanı Salih Cebr'in başkanlığında yeni hükümet oluşturuldu. Siyasi tartışmaların odak noktası olan Britanya üslerinin durumunu gözden geçirmek için kendi başına görüşmelere oturan Salih Cebr, Ocak 1948'de 20 yıllık yeni anlaşma imzaladı (Portsmouth Antlaşması). Irak'ın üsler üzerinde belirli bir denetim kurmasını sağlamakla birlikte savunma alanında yakın işbirliğini sürdürmeyi öngören bu antlaşma Irak halkını memnun etmedi ve Bağdat’ta Britanya ve hükümet karşıtı gösteriler yapıldı ve bunun üzerine hükümet 27 Ocak 1948’de istifa etmek zorunda kaldı. Bununla birlikte Nuri Said'in başını çektiği muhafazakar çevrelerin yönetimdeki ağırlığı sürdü.
Irak ekonomisi II. Dünya Savaşı sonrası dönemde önce durgunluğa sonra da bunalıma sürüklendi. Enflasyon kontrol altına alınamadı, halkın yaşam standardı düştü. Halkın sefaletinin yanı sıra 1948 Arap-İsrail Savaşı'nda Arap ülkelerinin İsrail'e yenilmesiyle hissedilen küçük düşme duygusu ve Arap birliği önderlerinin bölünmesi sürekli bir gerilim yarattı. 1952'de yaygınlaşan kitle gösterilerinin önü alınamayınca sıkıyönetim ilan edildi ve Irak Komünist Partisi'ne karşı sert bir mücadeleye girişildi. Ertesi yıl sivil yönetime geçilmesine karşın siyasi gerginlikler giderilemedi. Kral Faysal'ın resmen yönetimi üstlenmesinden sonra Emir Abdülillah veliaht olarak güçlü konumunu sürdürdü.
1952'de, 1925'ten beri petrol yataklarını işleten Iraq Petroleum Company'den (IPC) alınan imtiyaz payı yüzde 50'ye çıkarıldı. Petrol gelirlerinin artmasına bağlı olarak 1950'de oluşturulan Kalkınma Kurulu'nun yatırım olanakları büyük ölçüde genişledi. Kurul sulama, taşkın denetimi, akaçlama ve ulaşım amaçlı projelerin yanı sıra geniş çaplı resmi bina, okul ve hastane yapımına girişti. Bununla birlikte kaynakların dengesiz dağılımı, ihalelerdeki kayırma ve yolsuzluklar muhalefetin yönetimi hedef alan eleştirilerini daha da artırdı.
1950’lerin başında Irak’taki siyasi yapı iki ana gruba ayrıldı. Biri Nuri Said’in başını çektiği Britanya yanlılarının oluşturduğu muhafazakâr grup, diğeri ise milliyetçilerin ve sosyalistlerin oluşturduğu ikinci grup. 1945 ile 1958 yılları arasında çoğunluğu Britanya yanlısı Nuri Said’in başkanlığında genellikle aynı kişilerden oluşan yirmi dört hükümet kuruldu. Uzun süre muhalefet partilerinin yasaklandığı bu dönemde etkisini artırmaya başlayan Sovyet nüfuzuna ek olarak Nasırcı milliyetçilerin, SSCB’nin desteklediği komünist partilerin ve Kürt isyancıların tehdidi altındaki petrol zengini Irak rejimi, hem monarşiyi hem de toprak bütünlüğünü koruyabileceğini düşünerek ABD ile yakın işbirliği fikrine son derece sıcak baktı.
Bu nedenle Britanya ve ABD’nin teşvikiyle, SSCB’yi çevrelemek ve SSCB’nin Orta Doğu’ya inmesini engellemek için bölge ülkeleri arasında arasında kurulan ve Türkiye, İran, Pakistan ve Britanya’nın da dahil olduğu Bağdat Paktı'na katıldı (1955). Ayrıca Suudi Arabistan gibi bölgedeki diğer Amerikan yanlısı rejimlerle iyi ilişkiler kurarken ABD karşıtı Arap rejimleriyle (Mısır ve Suriye) mücadeleye girişmiş; bu nedenlerle de, ABD için Orta Doğu’nun en önemli devletlerinden birisi haline gelmişti.[1]
Darbe
Irak monarşisinin 1955'te Bağdat Paktı'na dahil olması, 1958'de de Mısır ve Suriye'nin katılımıyla oluşturulan Birleşik Arap Cumhuriyeti'ne tepki olarak Ürdün'le Arap Federasyonu'nu oluşturması Arap birliği ve Mısır tarafından hiç iyi karşılanmadı ve konumunun iyice sarsılması sonucunu doğurdu. Bu arada siyasal çevrelerden umudun kesilmesiyle muhalefet odağı orduya kaydı. General Abdülkerim Kasım'ın öncülük ettiği, Mısır'da monarşiyi yıkan 1952 Darbesini gerçekleştiren Cemal Abdül Nasır'ın liderliğindeki Hür Subaylar Hareketi'nden esinlenen Hür Subaylar hareketi ordu içinde geniş bir destek gördü.
Darbecilerin hazırladığı plan doğrultusunda, İsrail tehdidi altındaki Ürdün'ü destekleme gerekçesiyle harekete geçirilen birlikler 14 Temmuz 1958'de Bağdat'a girerek yönetime el koydu. Aralarında Kral II. Faysal, kralın amcası Veliaht Prens Abdülilláh ve Nuri Said'in de bulunduğu önde gelen saray mensupları öldürüldü. Monarşi yerine cumhuriyetin kurulduğunu ilan eden darbecilerin önderi Kasım, bakanlar kurulu başkanlığı ve savunma bakanlığının yanı sıra Ulusal Kuvvetler komutanlığını üstlendi. Darbenin ikinci adamı General Abdüsselam Arif'i de yardımcılığına ve içişleri bakanlığına getirdi. Yasama ve yürütme yetkileri üç kişilik Egemenlik Konseyi'yle bakanlar kurulunun elinde toplandı.
Etkileri
Irak’ta yaşanan bu ani değişiklik Ortadoğu’daki tüm dengeleri alt üst etti. Irak’taki bu darbeden etkilenen Suriye’de de benzer bir askeri darbe yaşandı. 1958 darbesiyle ülkenin Britanya ile olan 37 yıllık bağı da koptu. Bu tarihten itibaren Irak da Suriye ve Mısır gibi bağlantısızlık adı altında her geçen gün biraz daha Sovyet denetimine girdi. Darbenin Ortadoğu'da zincirleme bir tepkimeye neden olup yayılmaması ve Sovyetler Birliği’nin bölgedeki etkisinin artmaması için ABD ve Britanya harekete geçti; Lübnan ve Ürdün’e asker gönderdi. Dahası bazı iddialara göre, dönemin ABD Dışişleri Bakanı olan John Foster Dulles, Irak’ı işgal edip yeni bir rejimi işbaşına getirmeyi bile düşündü.
Irak’ta bu dönem özellikle komünizm ve etnik milliyetçiliğin hızla yayıldığı yıllar oldu. General Kasım, iktidarda Irak Komünist Partisi'ne yer vermesinin yanında Sovyetlerle 28 Şubat 1962’de imzaladığı antlaşma ile bu ülkeden ekonomik ve askeri yardım almaya başladı. Ayrıca ülkede Baas ve Cemal Abdül Nasır’ın etkisi de artmaya başladı. Irak, Ağustos 1958'de Arap Federasyonu'ndan, 24 Mart 1959’da da Bağdat Paktı’ndan ayrıldı.
General Kasım Kürtlerin desteğini sağlamak için Sovyetler Birliği’nde sürgünde bulunan Molla Mustafa Barzani’nin 1958’de Irak’a geri dönmesine izin verdi. Ancak 16 Eylül 1961’de Kürtler isyan etti ve bu isyan 1963’te Kasım’ın iktidardan düşmesine kadar devam etti.
Kaynakça
- ↑ Serhat Erkmen, 1945-1989 Yılları Arasında ABD'nin Kuzey Irak Politikası