Devrimci Yol

Devrimci Yol
Kısaltma DEV-YOL
Slogan "Tek Yol Tek Seçenek Halkın Kendi İktidarıdır!"[1]
Öncül Türkiye Halk Kurtuluş Partisi-Cephesi
Devrimci Gençlik
Ardıl Özgürlük ve Dayanışma Partisi
Halkevleri
Devrimci Yolda Özgürlük
Devrimci Hareket
Emekçi Hareket Partisi
Kuruluş 1 Mayıs 1977) (1977-05-01)
Kapanış 1985
Merkez Ankara (1977-1980)
İstanbul (1980-1980)
Almanya / Suriye(1980-1985)
Lider

Oğuzhan Müftüoğlu(1980 öncesi)[2]
Nasuh Mitap(1980 öncesi)


Taner Akçam(1980-1985)

Önemli kişiler Ali Başpınar, Melih Pekdemir, Ali Afatlı, Mehmet Ali Yılmaz, Baha Çetintaş[2]

Devrimci Yol hareketi (DEV-YOL), 1974 sonrası THKP-C'nin fikri ve örgütsel olarak devamı niteliğindedir. 1974 affı sonrası eski THKP-C ve DEV-GENÇ kökenli kadrolar geçmişin değerlendirmesini esas alan tartışmalar yürütmüştür. Kökeni THKP-C Genel komitesi içerisinde yaşanan ayrılığa kadar giden farklı değerlendirmeler, sürecin ayrılıkla sonuçlanmasına neden olmuştur. Yürütülen tartışmalarda THKP-C ve Mahir Çayan’ın geliştirdiği ideolojik-politik görüşlerin doğruluğunu savunan grup Devrimci Yol'un ilk çıkış noktasıdır.

Devrimci Gençlik dergisi ve Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu (DEV-GENÇ) etrafında yürütülen çalışmalar, Devrimci Yol bildirgesi ile somutlanmıştır. 1 Mayıs 1977 yılında ilk sayısını çıkaran Devrimci Yol dergisi, yüzbinlere varan tiraja ulaşmıştır. 12 Eylül darbesi karşısında, direnişi esas alan bir çizgi geliştiren Devrimci Yol, özellikle kırsal alanda yürüttüğü faaliyetler sonucu çok sayıda militanını kaybetmiştir.

Devrimci Yol'un kökleri

12 Mart Askeri Muhtırası sonrası 1974-1975 yıllarına kadar süren bir dağınıklık yaşayan sol hareketler öncelikle üniversitelerde anti-faşist gruplar olarak toparlanmaya başlarlar. Daha sonra ülke sorunları ve sosyalist teorik tartışmalar da gençlik içinde tartışılan konular haline gelmiştir. Başlarda çeşitli öğrenci dernekleri etrafında toplanan sol gençlik 1976 yılında Devrimci Gençlik Dernekleri Federasyonu'nun (DGDF) kurulmasıyla daha merkezi bir görünüm almıştır. Bu süreç içinde gençlik hareketi büyük şehirlerin gecekondu semtlerine de yayılmaya başlamıştır. Dünya sosyalist hareketine ilişkin yorum farklılıkları, farklı Türkiye tahlilleri ile birlikte gençlik hareketi içinde de bir takım saflaşmalar kendini göstermeye başlamış ve bu hareketten köklenecek birçok devrimci hareketin izlerini vermeye başlamıştır. Kürt meselesini çözümünde ortak örgütlenme ve ortak mücadelede görüşü doğrultusunda hareket edilmiştir.

Bu dönem sonrası kurulan ve THKP-C’nin devamı olma iddiasındaki birçok siyasi görüşün ayrı ayrı örgütler etrafında birleştiği dönemde sosyalist sol içindeki tartışmalarda, geçmiş teorik yaklaşımlar ve kavramlar önemli bir yer işgal eder. Bu tartışmaların dışında sosyalist dünyadaki Çin-Sovyet kutuplaşması çevresinde ortaya çıkan tartışmalarla Kürt sorunu, faşizm tanımlaması ve faşizme karşı mücadele konusundaki tartışmalar 1974-1980 yıllarının teorik tartışma alanını oluştururlar. Bu tartışmalar 1970 öncesi konuların devamı olarak kendini gösterirken Türkiye devriminin sosyal içeriği, işçi sınıfının öncülük rolü ve niteliği, temel güç ve Kemalizmle ittifak gibi konuların ise önemini yitirdiği söylenebilir. Başlıca tartışma konusu ve ayrışma nedeni olarak devrim anlayışı ve örgütlenme biçimleri gösterilebilir.

Devrimci Yol'un parti anlayışı

Devrimci Yol'un en çok tartışılan ve net olarak tanımlanamayan yönü hareketin görünümü ile ilgilidir. Diğer sol örgütlerce örgütten ziyade kendiliğindenci bir hareket olarak tanımlanan Devrimci Yol, sıkıyönetim askeri savcıları tarafından ise örgüt olarak tanımlanmaktadır. Merkez komiteden bazı kadroların da Devrimci Yol'un bir örgüt olduğunu inkâr etmeleri ise cezaevi sürecinde Devrimci Yol değerlerini devam ettirenler, değerlere sahip çıkanlar ve bunları inkar edenlerin ayrımını ortaya çıkardı.

Devrimci Yol'un sahneye çıkışı

1977'deki Kanlı 1 Mayıs, aynı zamanda Devrimci Yol Dergisi'nin kamuoyunun karşısına çıktığı gündür. Devrimci Yol çevresinin ideolojik-politik görüşlerinin ana hatlarıyla ortaya konulduğu Devrimci Yol Bildirgesi Nisan ayı içerisinde yayınlanır. Bildirge, 12 Mart'tan çıkışta, solun ideolojik, teorik ve örgütsel tartışmaların içinde olduğu bir ortamda, dünya, Türkiye ve devrimin yolu konusunda Devrimci Yol'un yaklaşımlarını ortaya koyar. Devrimci Yol Dergisi'nin yayınlanma nedenleri sıralanırken, bildirgede ortaya konulan görüşlerin araştırılmaya, tartışılmaya ihtiyacı olduğu da vurgulanır, Bildirge'nin bir platform olarak algılanması istenir.

Bildirge önüne parti kurma fikrini alır ve işçi sınıfının öz örgütünün inşa edilmesinin zorunluluğundan bahseder ancak bunun nasıl olması gerektiğinden çok nasıl olmaması gerektiğini açıklar ve genel parti tanımlarıyla yetinir. Söylenen en net söylem parti için herhangi bir şablon kullanılmayacağı, partinin, somut koşulların doğru bir şekilde yapılacak analizlerinden çıkacağıdır.

Önemli sayılabilecek bir vurgu da, partileşme sürecinin özel olarak hiyerarşi oluşturma gibi algılanmaması noktasına yapılır. Bildirge'de genel hatlarıyla ortaya konan, THKP-C değerlendirmesiyle devam eden parti tartışmaları, daha sonra Devrimci Yol dergilerinin sayfalarında sık sık yer alır.

Devrimci Yol Bildirgesi'nin parti yapılanması ile ilgili ortaya koyduğu düşünceler, sol içi ideolojik tartışmaların konusu olur.Hareket içinde en çok tartışılan ve önem atfedilen suni dengenin kırılma halkasının Kürt halkı olduğu tezi 12 eylülle birlikte gündeme getirilmiştir. Bildirge, SBKP ve ÇKP hakkındaki yazıları ile de ideolojik kavgayı da kızıştıracak tartışmalar açar.

"Uluslararası sosyalist hareketin merkezi bir bütünlüğü yoktur. Bugün enternasyonalizm adına sapmalardan birinin kuyruğuna takılmak.., bu sapmalara karşı tüm burjuva ideolojilerinin etkilerinden bağımsız proleter devrimci hareketin mücadele bayrağını yükseltmekten geçmektedir."[3]

Devrimci Yol'un temel görüşleri

Devrimci Yol, döneminde Türkiye'ye özgü bir hareket yaratma çabasındadır. Devrimci Yol çevresi, 1975-1980 yıllarındaki, sosyalist hareketlerin, partilerin birçoğunun içinde olduğu SBKP-ÇKP-AEP kamplaşmasının dışında kalır. Türkiye'ye özgü olan bir sosyalizm ve örgütlenme arayışları, Devrimci Yol hareketinin öne çıkmasını, kitleselleşmesini sağlayan başlıca faktör olarak gösterilebilir. O zamanlar Devrimci Yol'un sıkça kullandığı ve tartışıldığı "Söz, yetki, karar, iktidar halka", "Üreten biziz yöneten de biz olacağız", "Direniş Komiteleri", "Halk komiteleri", "sosyalist demokrasi" gibi slogan ve kavramlar, o yıllarda Devrimci Yol çevresi tarafından solun gündemine sokulmuş ve tartışılmıştır.

Cunta öncesi dönemde Devrimci Yol'un temel teorik sistematiğinde, Kürdistan'ın sömürge olduğu yolundaki tezler mahkum edilmiştir. "Kendi demokratik devrim sürecini tamamlamamış bir ülkenin, hele hele kendisi sömürge konumundayken emperyalist olduğu iddiası tamamen marksist-leninist toplum ve tarih modelini doğru analiz edememek ve emperyalizm tanımını kavrayamamak" olarak yorumlanmış, bu nedenle Kürt Solu'nun tepkisini almış, yer yer Kürt fraksiyonları ile silahlı çatışmalar da yaşamıştır.

Devrimci Yol'un THKP-C'ye bakışı

Devrimci Yol, THKP-C'yi kendisinden önceki tutucu soldan ilk kopuş olarak tanımlar. 12 Mart Darbesi öncesindeki devrimci mücadele ve devrimci hareketlerin teorik kavramları, özellikle Mahir Çayan tarafından ortaya atılan THKP-C hareketine ait tezler (Birleşik Devrimci Savaş, Politikleşmiş Askeri Savaş, Öncü Savaşı, Evrim-Devrim Aşamaları, Suni Denge, Silahlı Propaganda gibi konular) en çok tartışılan konuları oluşturur. 12 Mart sonrası tartışılan bu teoriler üzerinden iki eğilim ortaya çıkmıştır. Bir eğilime göre darbenin başarısı, geçmiş devrimci anlayışın yanlışlığını ortaya koymuştur. Bu düşünce etrafındakiler bir geçmiş eleştirisi ve reddiyesi etrafında yoğunlaşırken (KSD, Halkın Yolu bv.) bunun karşısında ise bu eğilimlere tepki olarak, THKP/C hareketinin dogmatik bir yorumuna dayanan eğilimler (Acilciler, MLSPB vb.) ortaya çıkarak THKP-C'nin basit-karikatürist bir taklidi olarak dar pratikçi bir tutuma yönelirler. Devrimci Yol bu iki eğilimden de farklı bir anlayışla hareket etmeye başlar.

Devrimci Yol'un Türkiye Tahlili

Devrimci Yol, 1970'lerdeki Türkiye siyasal yaşamının çalkantılı durumunun, Türkiye'nin 1950'lerde içine girdiği ekonomik ve siyasi sistemin 1970'lere gelindiğinde tümüyle tıkanmış durumda olmasından kaynaklanan bir sonuç olduğunu söylemektedir. Türkiye'nin içinde bulunduğu durumu iç ve dış çeşitli etkenlerin baskısıyla çok yönlü ve derin bir bunalıma sürüklenmesi olarak yorumlamaktadır. Bu bunalımda mevcut iktidar odaklarının kendi iktidarlarının devamı için aşırı baskı politikalarına yöneldiği ve devlet desteğiyle örgütlendirilen bir faşist terör dalgasının bütün ülkeyi kapladığı görüşündedir.

Devrimci Yol Türkiye'yi ekonomik, politik kültürel ve askeri açılardan emperyalizmle bağımlı olarak tarif eder. Türkiye kapitalist ekonomisinin kendi dinamikleri ile değil yukarıdan aşağıya ve dışa bağımlı bir biçimde kurulduğunu ve başından itibaren tekelci bir karaktere sahip olduğunu söyler. Türkiye'nin 1900'lü yıllardan itibaren burjuvazinin önderliğinde bir demokratik devrim sürecinde olduğun ancak gerçek bir demokratik devrimin burjuvazi önderliğinde tamamlanmasının olanaklı olmadığı, bunu proletaryanın önderliğindeki bütün halkın demokratik iktidarının gerçekleştireceği fikrindedir. Toprak reformunun özellikle doğuda çözülmediğini, feodalizmin ülkede tasfiyesinin gereçekleştirilemediğini belirtir. Çözülememiş bir başka burjuva demokratik devrim sorunu olarak gördüğü mesele ise ulusal sorundur. Devrimci Yol bu sorunun feodalizmin tasviyesi ile bağlantılı olduğu tespitini yapar. Ülkenin durumunu uluslararası tekellerle bütünleşmiş yerli burjuvazi ve toprak ağalarının ortaklığında oligarşik bir diktatörlük olarak tanımlarken, bu ittifağın içindeki çelişkiler ve ekonomik platformda bir takım anti-feodal tedbirler nedeniyle bu iki öğe arasındaki dengenin tekelci burjuvazi lehine bozulduğunu tespit eder. Kapitalizmin temellerinin sağlam olmaması ve halen kapitalizm öncesi sorunlarla uğraşılması, ülkede klasik bir burjuva demokrasisini dahi kurulamadığını bunun yanında işçi hareketinin de güçlü olmamasından kaynaklı olarak çalışan kesimin ağır bir sömürü altında bulunduğunu iddia eder. Hâkim kesimin kendi içindeki bu çelişkilerinin, ülkeyi yönetmelerine olanak tanımadığını ve dışa bağımlı ekonominin sürekli sallantıda olmasının da kendiliğinden ve gittikçe keskinleşen bir sosyal muhalefete neden olduğunu, bunun da halka karşı daha fazla baskı ve faşizmle yanıt bulduğunu iddia eder.

İç Savaş Tezi

Devrimci Yol Türkiye'de II. Dünya Savaşı öncesi Avrupa'da aşağıdan yukarı gelişen faşizmin aksine yukarıdan aşağı yapılanan bir faşizmin bulunduğunu ve bunun emperyalizme bağımlı yeni sömürge devlet yapısından kaynaklandığını söyler. Faşizme karşı mücadelenin, devletin yapısının değiştirilmesini hedefleyen bir program çerçevesi içinde bir devrim sorunu olarak görülmesi gerektiğini ve bir açık faşizm tehlikesinin somut olarak gündeme geldiği durumlarda temel alınması gerekenin faşizmle mücadele olduğunu ileri sürmüştür. 1977-1980 yılları arasında yaşanan siyasal çatışma ortamı, Devrimci Yol çevresi tarafından iç savaş olarak tanımlanmakta idi. O günlerde içsavaş tanımı yapan başka bir siyasi hareket yoktur. Devrimci Yol Türkiye'de ilan edilmemiş, üstü örtülü, cephelere ayrılmamış bir savaş yaşanmakta olduğunu ve buna göre örgütlenmek gerektiğini savunuyordu. Devrimci Yol'un bu tespiti sağ militan gruplarla mücadelede onu öne çıkaran, bu mücadelenin odağı haline getiren faktör oldu.

Direniş Komiteleri

Devrimci Yol toplumda var olan militan sağ hareketlere karşı her türlü direnme eğiliminin, Direniş Komiteleri adı altında bir araya getirilmesi gerektiğini düşünmekte idi. Hareketin önderleri Direniş Komiteleri tartışmasını solun gündemine getirdi. Bu öneri özellikle THKP-C kökenli gruplar arasında yoğun tartışmalara neden oluyor ve Devrimci Yol, THKP-C ve Mahir Çayan'ı reddetmekle suçlanıyordu.

Devrimci Yol'a göre Direniş Komiteleri ihtiyaçtan doğmuştu ve halkta var olan ve aslında kendiliğinden gelişen direnme eğilimlerinin bir çatı altında toplanması, aynı politik hatta duruşlarının sağlanması bir zorunluluktu. O dönemde Türkiye'de günlük yaşamda can güvenliği en elzem sorunlardan biri haline gelmişti. Siyasal nedenlerle günde 5-10 insan hayatını yitiriyor, şehirler, mahalleler, sokaklar, okullar, işyerleri saflaşmanın içine giriyordu. İdeolojik saflaşma sürecini yaşayan toplum, hızla fiziki bir saflaşmaya gidiyordu. Ev ev, sokak sokak yaşanan ayrışmada bireyler bir tercih yapmak zorunda kalıyordu.

Devrimci Yol çevresinin ortaya attığı Direniş Komiteleri, bir bakıma kendileri adına bu kaosun önüne geçebilmenin çabasıydı. Kimin ne yapacağı, ne zaman yapacağı bilinmediği bir siyasal çatışma yerine, anti-faşist mücadele olarak adlandırdıkları mücadelede derli toplu bir hat oluşturmayı zorunluluk olarak görüyorlardı.

"Faşist güçlerin, halk yığınlarını yıldırmaya yönelik saldırıları, geniş halk yığınları arasında bir savunma ihtiyacının doğmasına neden olmakta; çatışmanın genişleyip yaygınlaşması, anti-faşist bir dayanışma eğiliminin doğmasına ve gelişmesine neden olmaktadır. Direniş komiteleri bu eğilimin devrimci bir doğrultuya kanalize edilmesi, bağımsız bir devrimci hareketin, halk iktidarını hedefleyecek şekilde ve tüm anti-faşist halk güçlerinin birleşik devrimci savaşının örgütlendirilmesi doğrultusunda kavranılmasının bir gereği olarak ortaya çıkmıştır." [4]

Faşizme karşı mücadeleyi devrim sorunu olarak gören Devrimci Yol önderleri, Devrimci Yol dergilerinde sık sık çıkan yazılarla sayıları hızla artan Direniş Komiteleri'ni kontrol etmeye ve politik bir zemine çekmeye çalışıyorlar ve sivil faşist gruplarla çatışmanın yaşanmadığı ya da yaşanarak başarı elde edildiği alanlarda da, komitelerin kurulması, kurulmuş komitelerin devam ettirilmesini öneriyorlardı. Devrimci Yol'a göre bu mücadelede yakalanan güç, devrimci bir yola kanalize edilmezse elden kaçabilirdi. Bu yüzden Direniş Komiteleri'ni yalnızca sivil faşist güçlere karşı kavga zemini olarak düşünmek yanlıştı. Devrimci Yol bu komiteleri, ayrıca halka sosyalizmi yaşatabilecekleri ve onları alıştırabilecekleri bir alan olarak görüyordu. Direniş Komiteleri, kurulması amaçlanan sosyalizmin iktidar organlarının nüveleri olarak görülüyordu.

"Direniş Komiteleri en geniş anlamda, devrimci halk iktidarının birer nüveleri olarak kavranmalı ve bu doğrultuda derinleştirilip geliştirilmelidir."(Aynı kaynak)

"Direniş Komiteleri mücadelesinin başarıya ulaştırılabilmesi, böyle bir devrimci önderliğin (proleteryanın öncü savaşçı partisinin) varlığına kopmaz bir şekilde bağlıdır."(Aynı kaynak)

Fatsa Yerel yönetimi

Devrimci Yol'un Ordu'nun Fatsa ilçesinde giriştiği Yerel Yönetim deneyi örgütün yönetim anlayışına örnek gösterilir. Fatsa'da terzi Fikri Sönmez bağımsız aday olarak belediye başkanı seçilir. Bu ilçedeki faaliyetler tüm Türkiye'de ilgi ile izlenir. İlçe Nokta Operasyonu adı verilen askeri bir harekata maruz kalır. Fikri Sönmez ve birçok insan tutuklanır; belediye yönetimi dağıtılır.

12 Eylül öncesi

Devrimci Yol 1980'in ilk aylarında bir askeri darbenin gündemde olduğunu ve diğer gruplarla ortak bir siyaset geliştirmeyi, ortak eylemlerinin genişletilmesini ve buna benzer bazı önlemleri içeren bir politika benimsedi. Bu politika diğer gruplara da götürülerek tartışıldı ancak diğer gruplarla sürdürülen bu girişimler ilke tartışmaları ve polemikleri içinde yaşanan diğer olumsuzluklarla birlikte sonuçsuz kaldı. 12 Eylül'den önceki olaylara bakıldığında Fatsa, Çorum, Tariş olaylarının yanında Türkiye solunun çok yoğun bir şekilde iç mücadelelerle, çatışmalarla meşgul olduğu görülecektir.

Devrimci Yol bu dönem içinde bir askeri darbenin gündeme geldiğini ekonomik temellere dayandırarak açıklamıştı. Demokratik ülkelerde uygulanamayacak kadar sert IMF politikalarını uygulamak isteyen egemenlerin böyle bir darbeye ihtiyaç duymaya başladığını yazıyordu.

"Bu alınan tedbirler ise (...) ordunun devreye sokulması yoluyla, daha ileriki bir aşamada ordunun aracılık edeceği açık faşist bir rejime geçiş sağlamaktan başka bir anlama gelmez." [5]

"...Bu gelişmelerin en son geldiği yer sivil sıkıyönetim uygulamalarıdır. Bugün (bir yanda) polis tarafından her türlü işkence uygulamaları faşist katliamları takviye edecek şekilde sürdürülürken, sözde anarşiyi önleme uğruna giderek artan biçimde ordu devreye sokulmaktadır. Bu gelişmelerin Latin Amerika ülkelerinde sıkça rastlanan türden sol görünümlü bir hükümet aracılığıyla yürütülen baskıcı bir yönetim doğrultusundaki bir gelişme sayılması gerektiği söylenebilir ki, bu tür yönetimleri çoğunlukla açık faşist bir yönetimin izlemesi kaçınılmaz bir şeydir." [6]

Devrimci Yol davaları

12 Eylül darbesi sonrası Sıkıyönetim Askeri Mahkemeleri'nce açılan siyasi davalarda onbinlerce insan yargılandı. Hukukdışı olduğu iddia edilen bu mahkemelerde birçok idam ve müebbed hapis cezası verildi. Türkiye'nin birçok ilinde ve bazı ilçesinde Devrimci Yol davaları açıldı. Karadeniz, Akdeniz, Ege, İç Anadolu ve Marmara'da yoğun yargılanmalar yaşandı. Askeri mahkemelerce kimi dosyalar birleştirildiği için net bir sayı ortaya koymak zordur. Türkiye'nin tamamında 40 civarında Devrimci Yol davasının açıldığı söylenebilir. Ankara Merkez Devrimci Yol davasının sanık sayısı 1.000 civarındaydı. Sanık sayısı Artvin'de 898 ve Fatsa'da 900'dü. Bu rakamlar Devrimci Yol'un darbe öncesindeki kitleselliği hakkında fikir verebilir.

36 davada 251'i kadın olmak üzere toplam 4.403 sanık yargılandı.

Sanıkların yaş dökümü

20 ve altı 21-25 26-30 31-40 41 ve üzeri Yaşı belirsiz

198

1.320

740

477

307

542

Bu rakamlar, Devrimci Yol davalarında yargılanan insanların genellikle genç yaşta -25 yaş ve altı- olduğunu gösterse de, 30 yaş ve üstü yaşlar da kayda değer bir rakamdadır.

Sanıkların mesleki durumları

Öğrenciler Memurlar İşçiler Ev kadınları İşsiz İmam Belediye Başkanı Belirsiz Çiftçiler Esnaf Üst meslek Alt meslek

747

511

1062

103

400

7

5

348

593

290

30

110

Memurlar grubu mühendis, teknisyen, subay, polis, hemşire, muhtarlardan; üst meslek grubu müteahhit, tüccar, serbest muhasebeci vb. mesleklerden; alt meslek grubu pazarcı, seyyar satıcı, garson, komi, boyacı, şoför, muavin vb mesleklerden; belirlenemeyenlerin bir bölümünü 15 yaşın altındaki çocuklardan oluşmaktadır.

Bu sayılar, Devrimci Yol hareketinin gençlik hareketi olmaktan öteye gitmeye çalıştığının bir göstergesi sayılabilir.

Dava sanıklarının öğrenim durumları

Üniversite Lise Ortaokul İlkokul Okuma yazması olmayan Belirlenemeyen

486

858

279

8599

65

1857

Sanıkların yakalanma tarihleri

1981 1982 1983 1984 1985

1,153

922

317

288

---

Devrimci Yol sanıklarının yarıya yakın kısmı ilk yılda yakalanıyor. 12 Eylül ile başlayan operasyonlarda 1980 yılının son dört ayında toplam 1.111 kişi yakalanıyor. Devrimci Yol Merkez Komitesi üyeliği ile yargılanan kişilerin de bu ilk aylarda yakalanması çöküşü hızlandırıyor.

Sıkıyönetim Askeri Mahkemelerinin Devrimci Yol sanıklarına verdikleri cezalar

İdam Müebbet 21 yıl üstü 11-20 yıl 0-10 yıl

80

123

12

214

1771

[7]

1985 sonrası

1985'ten itibaren, Devrimci Yol'u canlandırmak ve büyütmek için yürütülen çalışmalar 1988 sonrasında üniversite gençliği, işçiler ve kamu çalışanları içinde gelişen muhalefet hareketleri içinde gelişme alanı buldu. Bu dönemde, söz konusu toplumsal muhalefet hareketleri içerisinde etkili olan Devrimci Yol kökenli kadrolar, devrimciler ismiyle merkezi bir yapısı olmaksızın çalışmalar yürüttü.

Devrimci Yol ile ilgili küçük bilgiler

Kaynakça

This article is issued from Vikipedi - version of the 9/20/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.