I. Kılıç Arslan

I. Kılıç Arslan
قِلِج اَرسلان
Türkiye Selçuklu Sultanı
Hüküm süresi 1092-1107
Önce gelen Ebu'l-Kasım
Sonra gelen Şahinşah
Tam ismi
Kılıç Arslan bin Süleyman
Hanedan Selçuklu Hanedanı
Babası Kutalmışoğlu Süleyman Şah
Doğum 1079
Ölüm 13 Temmuz 1107
Habur Çayı
Dini İslam

I. Kılıç Arslan ya da Kılıçarslan (Arap alfabesiyle: قلج أرسلان‎) (d. 1079 - ö. 13 Temmuz 1107), Türkiye Selçuklu Devleti'nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah'ın oğlu ve ikinci Türkiye Selçuklu Sultanı'dır.

I. Haçlı Seferi’nde mağlup olup başkent İznik’i Bizans’a teslim etmek zorunda kaldıktan sonra 1101 Haçlı Seferi’nde üç ayrı Haçlı ordusuna karşı kazandığı başarılarla Haçlı hareketini durdurmuş; İstanbul’dan Suriye’ye giden yolun hem Bizans hem de Haçlı ordularına kapanmasını sağlamıştır.

Kılıç Arslan, Haçlılarla yaptığı mücadelelerin yanı sıra Anadolu’da yaptığı seferlerle devletinin rakibi Danişmendli Beyliği’nin nüfuzunu kırmak için çalıştı; Son döneminde Malatya'yı merkez yaparak devleti Doğu Anadolu'nun en güçlü devleti haline getirdi.[1] Dedesi Kutalmış’tan beri süregelen Büyük Selçuklu tahtını ele geçirme çabasını sürdürerek Musul'u ele geçirdi. Burada Büyük Selçuklu hükümdarı adına okunan hutbeyi kendi adına çevirterek Büyük Selçuklu tahtına adaylığını gösterdi.

Genç yaşta ölümü ile Haçlılar’a karşı yürütülen mücadele ve Anadolu Selçuklu Devleti’nin siyasi birliği zaafa uğramış, Anadolu Selçukluları fetret devri içine girmiştir.

Yaşamı

Doğum tarihi ve yeri kesin olarak bilinmez. Babası, Anadolu Selçuklu Devleti’nin kurucusu Kutalmışoğlu Süleyman Şah’tır. Adı Bizans kaynaklarında “Klitziasthlas” olarak geçer; Latin kroniklerinde babasının adıyla (Soliman) zikredilir.[2]

Babası Süleyman Şah'ın 1086 yılında Suriye seferinde sırada Antakya’da bulunan Kılıç Arslan, babasının Melik Tutuş’la mücadelesi sırasında ölümü üzerine Vezir Hasan b. Tâhir’in koruması altında Antakya’da kalmış; 1087 ilkbaharında Antakya’ya gelen Büyük Selçuklu Devleti Sultanı Melikşah'ın emriyle İsfahan’a gönderilerek orada göz hapsinde tutulmuştur.[2]

Tahta çıkışı

Kılıç Arslan, Sultan Melikşah'ın 1092 yılında vefatından sonra kardeşi Kulan Arslan ile birlikte Anadolu’ya döndü. Kimi kaynaklara göre Melikşah'ın ölümünden sonra meydana gelen taht kavgaları sırasında ortaya çıkan karışıklıktan yararlanarak kaçmışlar;[3] kimi kaynaklara göre Büyük Selçuklu tahtına çıkan Sultan Berkyaruk’un izni ile Anadolu'ya geçebilmişlerdir.

Topladığı kuvvetlerle 1093 yılı başlarında İznik'e geldi. Babasının ölümünden sonra şehri elinde tutan İznik valisi Ebu'l-Kasım, iktidarı saltanat ailesinin varislerine teslim etti. Böylece Kılıç Arslan babasının tahtına çıkarak Sultan unvanını aldı.[4]

Bizans ile ilişkiler

I. Aleksions Komnenos
Çaka Bey büstü

İznik' te yönetimi ele alan Kılıç Arslan, bir taraftan babası Süleyman Şah'ın ölümünden beri dağılmış bulunan Devletin birliğini kurmaya çalışırken, bir taraftan da Bizans'a karşı sürdürülen mücadeleyi devam ettirme taraftarıydı. İlk önce İznik’i kuşatmış olan Bizans ordusunu geri çekilmek zorunda bıraktı. Daha önce Bizans tarafından ele geçirilen topraklar yeniden almaya çalışıldıysa da başarılı olamadı. Yıllardan beri Bizans'a karşı savaşan İzmir Beyi Çaka Bey'le Bizans’a karşı ortak harekete geçmek istedi. Çaka Bey’in kızı ile evlenerek onunla akrabalık kurdu.

Bizans İmparatorluğu'nun bölgedeki baskısını kırmak amacıyla “İlhan” unvanını taşıyan başkumandanı Muhammed'i bir Selçuklu birliğinin başında Marmara'nın güney kıyılarında Bizans'ın elindeki şehir ve kaleleri ele geçirmek üzere bu yörelere yolladı. Muhammed'in Kyzikos ile Apolyont doğusunda yer alan Apollonias şehirlerini ele geçirmeyi başardı ancak bir süre sonra bu şehirler Bizans kuvvetleri tarafından geri alınınca Bizans'a karşı düzenlenen ilk sefer sonuçsuz kaldı.

Bu sıralarda kayınpederi Çaka Bey, Bizans’ın elindeki Adramytteion (Edremit) kentini ele geçirip Abydos'u kuşattı. Bizans imparatoru Aleksios, Kılıç Arslan’ı Çaka Bey’e karşı kışkırtarak kendisine karşı ortak hareket etmelerini önlemeye çalışmıştır. Çaka Bey'in gittikçe güçlenmesini kendisi açısından endişe verici bulan Kılıç Arslan, Bizans ile anlaşarak Çaka Bey üzerine yürüdü. Yeteri kadar askeri gücü bulunmayan Çaka Bey Sultan ile anlaşmak amacıyla onun yanına gitti. Kılıç Arslan kayınpederini güler yüzle karşılamış ancak daha sonra onu öldürtmüştür.

Çaka Bey'in ölümünden sonra Kılıç Arslan ve imparator I. Aleksios Komnenos aralarında varmış oldukları anlaşmanın devam etmesine karar verdiler. Ancak bu barış dönemi kısa sürmüş olup, Türkler Bitinya bölgesindeki Bizans topraklarına akınlar düzenlemeye başladı.[4] Balkanlarda Kumanlarla savaşmakta olan İmparator, bu savaşı bitirdikten sonra Türk akınlarına karşı Sapanca gölünün güneyinden İzmit körfezine uzanan bir kanal kazdırıp içini su ile doldurarak Türklerin İzmit çevresine girmesini engellemek istedi.[2] Fakat bu projeyi tamamlamadan Mayıs 1096’da Haçlı Kuvvetlerinin Tuna’yı aşarak İmparatorluk topraklarına girdiğini öğrendi.

Halkın Haçlı Seferi

Haçlı Seferlerine çıkan ilk ordu Keşiş Pierre L'Ermite'in idaresinde toplanmış Fransız, Alman, İtalyan ve diğer milletlerden oluşan disiplinsiz bir kitleydi. 1 Ağustos 1096'da İstanbul'a varan bu ordu hemen Boğaz'dan Anadolu'ya geçirilerek Yalova yakınlarındaki Kibotos karargâhına yerleştirildi. Haçlılar böylece Türkiye Selçuklu Devleti'nin sınırına ulaşarak yağma akınları yapmaya başladı. İmparator Aleksios’la, Bizans’ın kendilerine sağlayacağı yardıma karşılık Anadolu’da ele geçirecekleri yerleri bu devlete bırakacakları hususunda bir anlaşma yapan Haçlılar, Selçuklu başkenti İznik yakınlarına kadar ilerleyerek buradaki köyleri yağmaladılar.

Eylül ayı sonlarına doğru 6.000 kişilik Alman-İtalyan birliği İznik civarındaki Kserigordon adında bir kaleyi ele geçirdiğini öğrenen Sultan Kılıç Arslan bir ordu göndererek kaleyi geri aldı. Selçuklu karşısında alınan bu mağlubiyetin intikamını almak üzere yaklaşık 20.000 kişiden oluşan Haçlı ordusu Kibitos'tan ayrılarak İznik üzerine yürüdü. Düşmanı karşılamak üzere yola çıkan Selçuklu ordusu Drakon (Kırkgeçit) adlı köyde yapılan savaşta galip gelerek Haçlı karargahını da ele geçirdi.[4]

Malatya kuşatması

Keşiş Pierre L'Ermite'in ordusuna karşı kazanılan başarı, Kılıç Arslan'ın Haçlılar'ı küçümsemesine yol açtı. Haçlıların İznik'e kadar ilerleyemeyeceğini ve ülkesi için bir tehdit olamayacağını düşünerek Kardeşi Kulan Arslan’ı yerine vekil bırakıp Ermeni Gabriel'in kontrolündeki Malatya üzerine yürüdü; Eski bir Bizans valisi olan Ermeni Gabriel, daha sonra Türk beylerinin hakimiyetini tanıyarak hakimiyetini korumuştu. Kılıç Arslan, Orta Anadolu’da güçlü bir devlet haline gelen Selçukluların rakibi Danişmendliler’in genişlemesini engellemek ve babasının ölümüne neden olan Suriye Selçuk Meliki Tutuş’u ortadan kaldırmak için bu sefere çıkmıştı.[3]

Malatya'yı günlerce kuşatmasına rağmen sağlam şehir surlarını geçemeyen Kılıç Arslan, bu sırada çok büyük ve askeri gücü yüksek bir Haçlı ordusunun İstanbul'dan Anadolu'ya geçerek İznik üzerine hareket ettiğini haber alınca kuşatmayı kaldırdı ve İznik'e dönmek için yola çıktı.[4] Bundan sonra I. Kılıç Arslan uzun süre Haçlılar ile mücadele etmek zorunda kalmış ve 1105 yılına kadar yaklaşık on yıl doğuya karşı bir harekette bulunamamıştır.

I. Haçlı Seferi

I. Haçlı seferi sırasında Anadolu (1097).
I. Haçlı Seferi başındaki Dorileon Muharbesi sırasında Haçlıların saldırısını gösteren resim

Kılıç Arslan Mayıs ayı sonunda, 30 günden fazla süren bir yürüyüşten sonra İznik önlerine varabildi. Mayıs sonlarına doğru İznik’e ulaştığında Haçlı orduları şehri kuşatma altına almışlardı ve gönderdiği öncü birliği de başarılı olamamıştı. Daha sonra da bizzat Kılıç Arslan hücuma geçtiyse de Haçlılar’ın sayıca üstünlüğü yüzünden kuşatmayı yaramadı ve geri çekildi. İmparator I. Aleksios Komnenos’un Haçlılar’la birlik olduğunu, onun tarafından İznik gölüne gönderilen gemilerle kendilerine gelecek yardım yolunun kapandığını ve Haçlılar’ın yeni aldıkları takviye birlikleriyle bir hücuma hazırlandığını gören Türkler, Bizans Kumandanı Manuel Butumites’le anlaşarak şehri ona teslim ettiler.[5] Selçuklu Devleti, böylece Başkentini kaybetti. Kılıç Arslan’ın eşi ve çocukları İstanbul’a götürüldü. Bizans İmparatoru Selçuklu esirlerine çok iyi muamele yapmış; onları fidye karşılığı serbest bırakmıştır. Kılıç Arslan’ın eşi ve çocukları ise fidye almaksızın serbest bırakıldı.[1]

Kılıç Arslan ordusuyla İznik önünden çekildikten sonra Anadolu'daki Türk kuvvetlerini toplamaya çalıştı. Danişmendli Gümüştekin ile Kayseri Selçuklu Beyi Hasan'ı (Kılıç Arslan'ın kardeşi Kulan Arslan'ın oğlu olduğu söylenir[1])yardımına çağırdı.[4] Haçlı ordusu tam Eskişehir ovasına çıkmakta iken 1 Temmuz günü onlara hücum edip Haçlıların Dorileon Muharebesi (1097) diye andıkları bir baskın muharebesine girişti. Haçlılar bu muharebedeki Selçuklu gücünü gayet abartmaktadırlar; ama son araştırmalara göre I. Kılıç Arslan gücünün 6.000-7.000 kişilik bir hafif süvari birliği olduğu kabul edilmektedir.[6] Bu muharebede ana harp gücü zırhlı ağır süvari şövalyelerinden oluşan Haçlı ordusu galip geldi. Bütün gün süren savaşın ardından gece olunca sultan ordusunu daha fazla yıpratmadan geri çekmeye karar verdi.

Haçlı ordusunu takip

Bu mağlubiyetten sonra I. Kılıç Arslan Haçlıların en çabuk bir şekilde Anadolu'dan geçmesine izin vermeyi ve onlarla doğrudan doğruya çatışmaya girişmemeyi tercih etti. Anadolu'da ilerleyen Haçlı ordusu önündeki insan ve hayvan iaşelerini önceden tahrip ederek, onları uzaktan takip etme stratejisini uyguladı. Bundan sonra bu Haçlı ordusunun Anadolu'dan geçişinde Haçlı ordusunun doğrudan doğruya karşısına çıkan Selçuklu ordusu bulunmadı.

I. Haçlı Seferi ordularının Anadolu'dan geçişi Anadolu Selçuklu Devleti'ne büyük bir darbe vurdu. Bizans kuvvetlerinin karşı saldırısıyla Ege ve Marmara kıyılarına kadar ulaşan topraklar kaybedildi ve Selçuklular Orta Anadolu'ya çekilmek zorunda kaldı. Eskişehir ve Akşehir’de savunma hattı kurdu.

Kılıç Arslan bir taraftan Haçlıların topraklarına verdiği zararları gidermeye çalışırken, bir taraftan da Bizans kuvvetlerine karşı da mücadele verdi. Bundan başka, I. Haçlı Seferi arkasından durmadan Avrupa'dan gelen küçüklü büyüklü Haçlı gruplarına da karşı mücadele etmek zorunda kaldı. Bunlar arasında 1099 yılında Danimarka Kralının oğlu Sweyn the Crusader(Svend Korsfarer) idaresindeki orduyu Akşehir ile Ilgın arasında tamamen yok etti.[4]

1101 Haçlı Seferi

1101 yılındaki Haçlı seferi.

Sonunda Suriye üzerinden geçip Filistin ve Kudüs'te yerleşen Frank Haçlılarına destek sağlamak için 1101'de Avrupa'dan ek Haçlı seferi yapıldı. Bu 1101 yılı ek Haçlı seferi İstanbul'dan birbiri arkasından yürüyüşe geçen üç değişik sefer ordusu halindeydi. Birincisi Mayıs 1001'de İtalya'dan Lombardlardan oluşan 20.000 kişilik bir Haçlı ordusu Ankara üzerinden Niksar ve Merzifon'a yürüdü. İkinci ek Haçlı ordusu Haziran sonunda Nevers Kontu Giyom'un komutasında Fransızlardan oluşmaktaydı ve Ankara, Konya üzerinden Ereğli'ye ilerledi. Üçüncü ek Haçlı ordusu Akitanya'lı Giyom idaresinde Fransızlar ve Baverya Dükü Wolf komutasında Almanlardan oluşmakta idi ve ikinci orduyu bir hafta arayla takip edip Ankara, Konya üzerinden Ereğli'ye ilerledi.

Birinci Haçlı Seferi’nden sonra uzaktan takip stratejisi uygulayan I. Kılıç Arslan, 1001'deki ek Haçlı seferi için stratejisini değiştirdi. Haçlı ordusunun yolu üzerinde ve yakınlarında bulunan bütün yerleşkeleri ve yetiştirilen hububat ve yiyecekleri yakıp yıkmaya; Haçlı ordusuna iaşe ve hayvan yemi sağlanmasını önlemeye çalıştı. Önemli su, kuyu ve kaynaklarını battal etmeye veya zehirlemeye karar vererek Haçlıların susuzluktan zayıf düşmelerini sağladı. Bu yeni strateji daha başarılı sonuçlar verdi ve 1101 yılı ek Haçlı seferine iştirak eden üç Haçlı değişik ordusu da, Anadolu içinde (birincisi Merzifon'da; ikincisi ve üçüncüsü de Ereğli'de) imha edildi.

Güney Doğu Anadolu'daki Faaliyetleri

I. Boemeondo'nun serbest bırakılması Gümüştekin Gazi ile Kılıçarslan'ın arasını açtı

Kılıç Arslan, babası Süleyman Şah'ın fethettiği ancak 1097 yılında Haçlılar tarafından ele geçirilen Antakya'yı geri almak için 1103 yılında sefer düzenledi. Haçlılarla mücadelesi sırasında başta Danişmend Beyi Gümüştegin olmak üzere diğer Anadolu Türk beyleri ile işbirliği yapmış olmasına rağmen Antakya seferine çıktığı sırada Danişmend Beyi ile arası 18 Eylül 1102’de Malatya’nın Gümüştegin tarafından zapt edilmiş olması nedeniyle açıktı. Gümüştegin tarafından Niksar'da esir tutulan Haçlıların fidyesi konusunda da aralarında anlaşmazlık vardı. Antakya Kontu I. Boemondo, serbest bırakılmak için fidye ödemeyi teklif ediyor; Kontu kendisi için tehlikeli bulan Bizans İmparatoru ise onun hapiste tutulması karşılığında iki katını öneriyordu. Kılıç Arslan, hem Anadolu Sultanı olması ve hem de Amasya’daki haçlı yenilgisinde Danişmend beyi ile birlikte savaşması nedeniyle teklif edilen tutarın yarısını kendisine istiyordu.[7] Kılıç Arslan, Maraş’a geldiği sırada Gümüştegin’in Boemond’un teklifini kabul edip onu serbest bırakıldığını öğrenince Antakya seferini yarıda bıraktı ve Danişmendli topraklarına akınlara başladı. Gümüştegin’in ölümünü ve ardından yaşanan taht kavgalarını değerlendirerek 1105 ya da 1106 yılında Malatya'yı Danişmendliler'den aldı.

Haçlılar karşısında kazandığı savaşlar ve Malatya'nın ele geçirilmesi Kılıç Arslan'ın bölgedeki itibarını yükseltti. Meyyâfârikîn beyi tarafından şehir kendisine teslim edildi. Bölgede etkin beylerin büyük kısmı kendisine itaatlerini bildirdiler. Daha sonra Urfa Haçlı Kontluğu üzerine yürüyerek 1106 yılında Urfa'yı kuşattı; ancak şehrin sağlam surlarını aşamadı. Bu sırada Musul Valisi Çökürmüş'ün Harran'daki adamları şehri teslim etmek üzere kendisini çağırmasıyla kuşatmayı kaldırdı ve Harran'a giderek şehri teslim aldı.

Kılıç Arslan'ın Güneydoğu Anadolu'daki faaliyetleri Büyük Selçuklu Sultanı Muhammed Tapar'ın dikkatini çekti ve Musul valisi olan Çökürmüş'ün yerine Emir Çavlı'yı görevlendirdi. Çökürmüş Bey, Emir Çavlı tarafından yenilgiye uğratılmasına rağmen şehir halkı Musul'u vermediği gibi Kılıç Arslan'a haber gönderip şehri teslim almasını istediler. Şehir ileri gelenleri yapılan anlaşma uyarınca Kılıç Arslan 22 Mart 1107'de Musul'a girdi. Burada ilk iş olarak Muhammed Tapar adına okutulan hutbeyi kendi adına çevirerek Büyük Selçuklu Sultanlığı'na adaylığını gösterdi.[4]

Ölümü

Kılıç Arslan'ın bu başarıları Mardin Artuklu Beyi İlgazi ile Halep Selçuk Emiri Rıdvan'ı rahatsız etti ve bu Beyler Emir Çavlı'ya katıldı. Daha sonra bu destekle kuvvetleri artan Emir Çavlı, Kılıç Arslan'a itaat eden Rahle şehrini kuşatma sonrasında 1107 yılında ele geçirdi. Gelişen bu olayları haber alan Kılıç Arslan, Emir Çavlı'nın üzerine yürümeye karar verdi. Düşman kuvvetlerinin sayıca çok olmasına rağmen Anadolu'da dağınık halde bulunan kuvvetlerinin gelmesini beklemeden ilerlemeyi sürdürdü. İki taraf, Temmuz ayında Habur Çayı kenarında karşı karşıya geldiler. Kılıç Arslan'ın hakimiyetini tanımış Beylerin, Emir Çavlı'nın askerlerinin sayıca çok olmasına korkarak savaş meydanını terk etmeye başlaması üzerine Kılıç Arslan derhal saldırmaya karar verdi. 13 Temmuz 1107 tarihinde yapılan savaşta askerlerinin bozulduğunu gören Kılıç Arslan, karşı kıyıya geçip kurtulmak amacıyla atını Habur Çayı'na sürdü. Ancak atının ve kendisinin zırhlı olmasından dolayı Habur çayını geçemeyip sulara gömüldü.[4]

Cesedi, birkaç gün sonra Habur'un Şemsaniyye köyü yakınlarındaki kıyıda bulundu ve buradan Meyyâfârikîn'e götürüldü. Burada valisi olarak bulunan Humurtaş, Kılıç Arslan için "Kubbetü's Sultan" adıyla bilinen bir türbe yaptırdı. 14. yüzyıl tarihçileri Sultan Kılıç Arslan'nın Meyyâfârikîn'deki türbede yattığını yazmışlardır. Ancak günümüzde bu türbe ayakta değildir.[4]

Ayrıca bakınız

Notlar

Dış kaynaklar

I. Kılıç Arslan
Alt kolu Türkiye
Doğumu: 1079 Ölümü: 1107
Resmî unvanlar
Önce gelen:
I. Süleyman Şah (Sultan olarak)
(1078-1086)

Ebu'l-Kasım (İznik Valisi olarak)
(1086-1092)
Türkiye Selçuklu Sultanı
1092 – 1107
Sonra gelen:
Şahinşah
This article is issued from Vikipedi - version of the 12/8/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.