Irak ambargosu

Irak ambargosu, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi tarafından Irak ulusuna yönelik uygulanan ekonomik ve ticarî yaptırımların toplamıdır. Irak’ın Kuveyt’i işgal etmesinden dört gün sonra 6 Ağustos 1990 tarihinde yürürlüğe konan yaptırımlar Körfez Savaşından sonra da sürmüş, 22 Mayıs 2003 günü Irak Savaşının ardından ülkenin işgal edilip Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesiyle yürürlükten kaldırılmıştır. Ambargonun açıklanan temel amacı Kuveyt’i işgal eden Irak Silahlı Kuvvetlerinin bu ülkeden çekilmesi olsa da, sonradan Kuveyt hükümetinin talebi gereğince savaş tazminatının ödenmesi ve varolduğu iddia edilen kitlesel imha silahlarının tasfiye edilmesini sağlamak için tehdit unsuru olarak kullanılmıştır.

İlk başta Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi’nin 661 numaralı kararı[1] uyarınca ekonomik yaptırımlar uygulamaya konmuştur. Savaşın sona ermesinin ardından yaptırımlar yürürlükte kalmış ve bu kez de 687 numaralı karar[2] ile Irak’da varolduğu iddia edilen kitlesel imha silahlarının tasfiye edilmesiyle ilişkilendirilmiştir. Ambargoya göre ülkeye sadece ilaç ve acil durumlarda gıda sokulmasına izin veriliyordu. İnsanlık tarihindeki belki de en sıkı ve acımasız yaptırım olarak tanımlanan ambargo Irak halkını derinden etkileyecek, çocuk ve bebek ölümleri ciddi şekilde artarken korkunç bir yoksulluk başlayacaktır. Özellikle çocuk ve bebek ölümleri Irak’daki iki Birleşmiş Milletler temsilcisinin istifa etmesine neden olacak boyutlarda olmuştur.[3][4] Bu koşullar, dolaylı ABD denetiminde olan Kuzey Irak’da gözlenmemiştir.[5]

Amacı

Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararlarının amacı Irak’ın elinde bulunduğu iddia edilen kitle imha silahlarının ve uzun menzilli balistik füzelerinin tasfiye edilmesi, teröre verilen desteğin kesilmesi ve savaş tazminatlarının ödenmesidir.

Kararda belirtilmeyen ama özellikle ABD hükümeti tarafından dile getirilen amaçlardan birisi de Saddam Hüseyin rejiminin devrilmesidir. Bunun için ABD Başkanı Bill Clinton döneminde 1998 yılında Kongre tarafından çıkartılan “Iraq Liberation Act” adı verilen kanun kapsamında Irak’daki rejimin değiştirilmesi gereği vurgulanmıştır.[6]

Irak halkına etkisi

Modern Irak ekonomisi büyük oranda petrol ihracatına dayalıydı.[7] Tarım sektörünün 1970’li yıllardan itibaren gerilemesiyle beraber ambargonun etkileri daha da yakıcı olmuştur. Ambargonun uygulanmasından sonra Irak hükümeti kişi başına günlük 1000 kalori sağlayacak şekilde ücretsiz gıda yardımı uygulaması başlattı. Irak halkının günlük gıda ihtiyacının %60’ını karşılaması öngörülen bu uygulama insnaların hayatta kalabilmesi için vazgeçilmez bir hal aldı. 1997 yılında Petrol-Gıda programının başlatılmasıyla beraber durum biraz daha düzelmiştir. 2000 yılı Mayıs ayında Birleşmiş Milletler Çocuklara Yardım Fonu (UNICEF) tarafından yapılan araştımaya göre 5 yaşın altındaki çocukların yarısının ishal hastası olduğu tespit edilmiştir. Irak nüfusunun %45’inin 14 yaşının altında olduğu saptandığında ortaya çıkan tablo endişe vericidir. Elektrik kesintileri, yedek parça bulunamaması ve teknolojik yeniliklerden mahrum bırakılma sonucunda çok sayıda modern kamu hizmeti çökme noktasına gelmiştir.[8]

1977 yılında Irak genelinde %78 ve kadınlar arasında %87 düzeylerinde olan okur yazarlık oranı ambargo nedeniyle hızla düşmüştür. 1990-98 yıllar arasında okulu bırakmak zorunda kalan Iraklı çocuk sayısının artmasıyla hem eğitim seviyesi düşmüş, hem de aileye kazanç getiren gelirde düşme hissedilmiştir. 1980’li yıllarda neredeyse görülmeyen çocuk işçiliğin başladığı görülmüştür. Irak para birimi olan dinar bu dönemde hızla değer kaybetmiştir.[8]

Irak, Ortadoğuda kadınların eğitimine önem veren nadir ülkelerden birisidir. Buna rağmen 1980’li yıllarda savaş durumunun ve ekonomik gerilemenin etkisiyle kadınların iş hayatına girişi ve ailenin ekonomik sorumluluğunu tamamen üstlendiği görülmüştür.[8]

Ambargo döneminde yaşanan yetersiz beslenme, ilaç sıkıntısı, temiz su yokluğu ve salgın hastalıklara karşı önlem alınmaması yüzünden görülen çocuk ve bebek ölümlerinin sayısı hakkında bir belirsizlik olmasına rağmen araştımacı Richard Garfield bu rakamı 100 ila 227 bin arasında vermektedir.[9] Özellikle kimyasal silahlarda kullanıldığı iddiasıyla klorun ambargoya tabi tutulması su kaynaklarının dezenfekte edilmesini engellemiştir. Buna rağmen bu dönemde ABD’nin Birleşmiş Milletler Elçisi olan Madeleine Albright ambargoyu savunarak, Saddam yönetiminin Irak kaynaklarını halkla paylaşmadığını öne sürmüştür.[10] Kendisine Irak’da ölen çocukların sayısının Hiroşima’ya atılan atom bombası sonucu ölen çocuk sayısından fazla olduğu hatırlatılıp, ambargonun buna değip değmediği sorulduğunda buna değdiği cevabını vermiştir.

Bağdat’daki Birleşmiş Milletler İnsani Yardım Koordinatörü Deniz Halliday, 1998 yılı Ekim ayında 34 yıl emek verdiği Birleşmiş Milletlerdeki görevinden istifa etmiş ve “Soykırıma eş anlamda uygulanan bir programı yönetmek istemiyorum” demiştir.[3] Halliday’ın yerine gelen Hans von Sponeck de görevini protesto ederek istifa etmiş ve yaşanaları “insanlık trajedisi” olarak nitelemiştir.[11] Irak’daki Dünya Gıda Programı sorumlusu Jutta Burghardt’da benzer şekilde görevinden istifa etmiştir.

Bebek ve çocuk ölümleri

25 Mayıs 2000 tarihli BBC makalesinde Lancet tıp dergisinde yayınlanan ve London School of Hygiene & Tropical Medicine tarafından yapılan araştırmanın sonuçları yayınlanır.[12] Buna göre canlı bebek ölümleri 1000 bebekte 47 oranına düşmüştür. Bu oranın İngiltere’de binde 7 olmasına dikkat çeken yazıda 1994-99 yılları arasında bu rakamın binde 108’e çıktığı belirtilmiştir. Ambargo uygulanmayan ve Irak merkezi yönetiminden bağımsız olarak ABD desteğinde varlığını sürdüren Kuzey Irak’da ise kaynakların bolluğu nedeniyle bebek ölüm oranı binde 64’den 59’a gerilemiştir.

Tahmini kayıplar

Ambargo sebebiyle yaşanan can kayıplarına dair veriler çok değişkendir. Sayılar yaklaşımlara, kapsanan döneme göre değişmekte ve kesin bir sonuca götürmemektedir. Bazı kaynaklara göre kayıplar aşağıdaki şekilde olmuştur:

Sorumluluk

Irak’ın fiilen ikiye bölünmüş olması ve iki bölgedeki çocuk ölümlerinin arasındaki büyük farklılıklar çeşitli yorumlara eden olmuştur. Bir yoruma göre Kuzey Irak’daki yönetim petrolden elde edilen geliri halkla paylaştığı, Saddam Hüseyin ise petrol gelirlerini halka aktarmadığı için bu durum yaşanmaktadır. Buna karşı yapılan yorumda ise Kuzey Irak’ın toplam Irak nüfusunun küçük bir miktarını oluşturmasına rağmen Birleşmiş Milletler ve ABD tarafından desteklenirken, geri kalan Irak’da nüfusun çoğunluğuna yardımların yetmediği savunulmaktadır. Irak’ın petrol-gıda programıyla satış yapmasına izin verilen gelirler ise kesintiler yapılarak ve para yerine mal olarak ödendiği için gerekli önlemlerin alınamadığı belirtilmektedir.

Petrol-Gıda programı

Ambargonun sonucunda ortaya çıkan insanlık dramınyla ilgili eleştiriler artınca Birleşmiş Milletler örgütü Irak hükümetine ilaç ve gıda alabilmesi için petrol satma hakkı tanınabileceğine dair bir girişim başlatır. Bu yönde 15 Ağustos 1991 tarih ve 706 numaralı karar alınır ve Irak’ın 1.6 milyar dolarlık petrol satmasına izin verilir.[19] 19 Eylül 1991 tarihli ve 712 numaralı kararla ise bir önceki kararın desteklenmesini dünya kamuoyundan talep eder.[20]

Irak, Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyinin 1995 yılındaki 986 numaralı kararı ile ilan edilen Petrol karşılığında gıda programı ile her altı ayda bir 5.2 milyar dolarlık petrol satarak sivil halkın temel ihtiyaçlarını karşılamasına izin verildi.[21] Irak hükümeti ilk başta karşı çıksa da 1996 Mayıs ayında programı kabul edecek ve ilk petrol satışları 1997 yılı Ekim ayında, ilk gıda yardımları da 1998 yılı Mart ayında başlar. Program sayesinde halkın durumunda iyileşme görülse de gelen gıda ve ilaç büyük bir insanlık dramını sona erdirmeye yeterli değildir. ABD Dışişleri Bakanlığı program sayesinde ülkeye giren malzemelerin dağıtımında Saddam Hüseyin rejiminin halkı düşünmeyerek gerekli yerlere iletmediği öne sürülür.[22]

Petrol-Gıda Programıyla ilgili Irak’ın işgal edilmesinden sonra ortaya çıkan belgelerde piyasadaki değerinin çok altında satın alınan petrol sayesinde sayısız kişi ve firmaların yolsuzluk yaptığı ve Birleşmiş Milletler kararı üzerinden haksız kazanç sağladığı ortaya çıkmıştır.[23][24]

Ambargonun kaldırılması

Ambargo ancak Irak Savaşı’nın sona ermesinden sonra kaldırıldı. Dönemin İngiltere Başbakanı Tony Blair savaşın bir yararının da ambargonun sona ermesi olacağını söylemişti.[25] Benzer bir açıklamada bulunan ABD Başkan Yardımcısı Dick Cheney savaşın amacının ambargonun kaldırılması olduğunu ileri sürecektir.[26]

Ambargonun kalkması için ön koşul olarak ileri sürülen Irak’ın kitlesel imha silahları programını araştıran Birleşmiş Milletler’e bağlı Özel Komisyon UNSCOM’un İngiliz ve ABD’li ajanlar tarafından Irak’dan istihbarat sağlamak için paravan olarak kullanıldığı bilinmektedir.[27][28] Bu davranışları takip eden Irak hükümeti Birleşmiş Milletler denetimlerine sorgulayarak yaklaşmıştır. Saddam Hüseyin, denetlemeleri egemenliklerine bir müdahale olarak görmüş ve 1998 yılından sonra işbirliği yapmamaya başlamıştır.

Ambargo resmî olarak 22 Mayıs 2003 tarih ve 1483 numaralı Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararıyla kaldırıldı.[29]

Kaynakça

  1. Birleşmiş Milletler internet sitesinde kararın asıl metni (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  2. Birleşmiş Milletler internet sitesinde kararın asıl metni (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  3. 1 2 4 Ekim 2004 tarihli haber (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  4. 17 Aralık 1998 tarihli The Washington Post haberi (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  5. 18 Haziran 2001 tarihli makale (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  6. Irak’da rejim değişikliği öngören ABD kanunun tam metni (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  7. 1989 verilerine göre petrol sektörü toplam ekonominin %61’ini oluşturuyordu
  8. 1 2 3 Temmuz 2003 tarihli UNICEF raporundan (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  9. Yapılan kapsamlı araştırmanın tam metni (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  10. Özgeçmişini yazdığı Madam Secretary adlı eser içinde s.274-275
  11. 14 Şubat 2000 tarihli BBC haberi (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  12. 25 Mayıs 2000 tarihli BBC haberi (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  13. Belirtilen araştırmanın tam metni (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  14. İlgili makale (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  15. National Post haberi (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  16. Reason dergisi makalesi içinde (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  17. Savaş sırasında kullanılan zayıflatılmış uranyum dahil olmak üzere dolaylı etkenlerden ölümlerin toplamı The Wisdom Fund sitesinden (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  18. UNICEF anketiyle ilgili soru cevap bülteni (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  19. İlgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  20. İlgili Birleşmiş Milletler Güvenlik Konseyi kararı (İngilizce), 26 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  21. İlgili karar (İngilizce), 27 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  22. İlgili makale (İngilizce), 27 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  23. Güney Koreli işadamı Tongsun Park ile ilgili 13 Temmuz 2006 tarihli Associated Press haberi (İngilizce), 27 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  24. İngiliz politikacı George Galloway ile ilgili 17 Mayıs 2005 tarihli The Guardian haberi (İngilizce), 27 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  25. Michael Spaghat makalesi (İngilizce), 27 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  26. 25 Ekim 2004 tarihli Beyaz Saray haberinden (İngilizce), 27 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  27. 23 Mart 1999 tarihli BBC haberi (İngilizce), 27 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  28. 9 Aralık 2002 tarihli The Guardian haberi (İngilizce), 27 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir
  29. İlgili karar (İngilizce), 27 Temmuz 2010 tarihinde erişilmiştir

Dış bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 12/26/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.