Post-anarşizm

Postanarşizm, postmodern[1] ve postyapısalcı düşünce gelenekleri ile anarşist düşünce geleneğinin bir sentezi olarak nitelendirilebilir. Aynı zamanda postyapısalcı anarşizm olarak da bilinen postanarşizm, tek bir çerçeveden ilerleyen bir düşünce geleneği olmaktan ziyade, bir çok postmodern düşünce akımının etkisinde kalınarak geliştirilmiş farklı anarşist yaklaşımların bir bütün olarak ele alınmalıdır.

Postanarşizm ile ilgili alanlar arasında;

- Batı düşüncesinde yaygınca kabul gören ikili karşıtlıkların reddi,

- Baskı ve tahakkümün reddi,

- Güç (güç kavramı metin boyunca erk kavramı, iktidar kavramı ve baskı mekanizmalarının genelini kapsayabilecek bir anlamda kullanılmaktadır, ancak postanarşist yazarların çoğunun güç kavramı ile öncelikli olarak iktidar ilişkilerindeki tahakküm olgusunu ifade ettiklerini belirtmek doğru bir yaklaşım olacaktır) ilişkileri içinde öznenin konumu,

- Cinsiyet rejiminin yapıbozumu,

- Cinsiyet rollerinin yapıbozumu sayılabilir.[2]

Etimoloji

Anarşizm kelimesi; Antik Yunanca'da, yönetimin veya liderin olmadığı kişi veya toplum anlamına gelen anarkhos [(a) yokluk anlamına gelen ektir ve (arkhos) yönetim veya lider anlamına gelmektedir] kelimesinden türemiş olan anarşi kelimesinin, -izm eki alarak yönetimin veya liderin olmadığı kişi veya toplum düzeni taraftarı hareketleri ve düşünce akımlarını ifade etmek için kullanılmasıyla ortaya çıkmıştır.[3] Benzer bir biçimde “arkhe” kelimesi başlangıç olarak alındığında, anarşi; başlangıcı olmayan anlamına gelmektedir.[4]

Postanarşizm ise, anarşizmin sonra anlamına gelen -post öneki almasıyla türetilen bir kelime olup; anarşizmin postyapısalcı yöntem izleyen kolu olarak karşımıza çıkmaktadır.[5] Burada post eki, anarşizmin aşılarak onun ötesine geçildiği anlamına gelmemekte, klasik anarşizmin[6] yönteme ilişkin bir takım varsayımlarını sorgulayan postmodern ve postyapısalcı bir yöntem benimsendiğini ifade etmektedir.[7] “Post” öneki genellikle kendinden sonra gelen ismi betimlemekte ve onun sınırlarını gösterecek şekilde kullanılmaktadır. Ancak postanarşizm açısından bakıldığında, durum biraz daha farklı bir hal almaktadır: Hakim Bey dışında kalan postanarşist yazarlar, anarşizmin kollektif özelliklerini bir kenara bırakarak, onun öznesini bireye doğru kaydırmışlardır.[8] Aynı zamanda postyapısalcı anarşist yazarlar epistemolojik olarak postyapısalcılığın benimsenmesi ile yetinmeyip, anarşizmi yeniden kuracak ve dönüştürecek biçimde teorilerini oluşturmuşlardır. Eşitliğin aynı zamanda mülkiyet temelinde düşünüldüğü dayanışmacı anarşizm biçimlerini reddederek, çok farklı ve dağınık güç ilişkileri içerisinde farklı konumlarda yer alan öznelerin kimliklerine ve öznelliklerine dayalı bireysel bir anarşist yaklaşımı kabul etmeleri buna bir örnek olarak gösterilebilir. Ancak postanarşist yazarların güce atfettikleri anlam genellikle iktidar ilişkileriyle sınırlı kalmaktadır.

Bununla birlikte, söz konusu birey önceki anarşist düşüncede olduğu gibi gücün dışında ve ona karşı konum alan bir durumda olmayıp, güç ve iktidar ilişkileri içerisinde hem belirleyen hem de belirlenen konumunda olabilmektedir. Bu ise, postanarşizmin klasik anarşist teorilere oranla siyasal alana, güç ilişkilerine ve direniş biçimlerine daha farklı yaklaşmasına yol açmıştır.

Bu durumun ortaya çıkardığı temel problemlerden biri ise, iktidar ilişkileri tarafından önemli ölçüde belirlenen ve onların dışında tutulması düşünülemeyen özne için direnişin ne ölçüde mümkün olduğuna ilişkin belirsizliktir.

Kavram

Postmodenizm ve Postyapısalcılığın Anarşizmle İlişkisi

Saul Newman, anaşizmin sahip olduğu ahlaki ilkeler ile özcülüğe getirilen postyapısalcı eleştirinin bir arada değerlendirilerek, demokratik ilkelere dayalı bir tahakküme direniş analayışına ulaşmanın mümkün olduğunu belirtmektedir. Postyapısalcı düşünce yazarlarının geliştirdiği kavramsal çerçeve, bu açıdan değerlendirildiğinde, getirilen eleştirilerin nitelikleri bakımından anarşist düşünceye ne kadar yakın olduğu görülebilir. Newman'ın ifadesiyle “Foucault'nun delilikle akıl arasındaki “özsel” farkı reddi, Deleuze ve Guattari'nin Ödipal temsil ve devlet-merkezli düşünceye saldırısı, Derrida'nın sözün yazıdan üstün olduğu felsefi varsayımını sorgulaması; bütün bunlar otoritenin bu temel eleştirisinin örnekleridir.”[9]

Söz konusu yaklaşım, Stirner'ın egoizmi gibi bir anarşist yaklaşımla uyum içerisinde olup; yeni uzlaşmazlık alanlarından doğan baskı alanlarına karşı ani, örgütsüz ve duygusal karşı çıkış biçimlerini de içine alabilecek biçimde düşünülebilir.

Anarşizm ve postyapısalcılık ilişkisi, anarşizm tarafından değerlendirildiğinde; anarşizmin her türünün uzlaşabileceği noktanın Nathan Jun'un deyimiyle kapalı güç biçimlerinin reddi olmasında ortaya çıkmaktadır. Jun'a göre anarşizm sorgulanmaya ve meydan okunmaya kapalı olan her tür güç ilişkisine karşı çıkmaktadır.[10] Bu ise, çok yönlü bir direniş biçiminin gerekliliğini ve önemini ortaya koyar.

Todd May, postyapısalcı düşüncenin erkin tek bir merkezde konumlanarak işlemediği ve dağınık, merkezsiz ve ağsal özellikler gösterdiği düşüncesini anarşist düşüncenin güç karşıtlığı ile sentezlemiş ve temsiliyet biçimlerini reddederek direniş biçimlerinin de aynı şekilde merkezsiz olması gerektiğini öne sürmüştür.[5] Söz konusu merkezsiz ve örgütsüz direniş biçimi, aslında önceki anarşistlerin bir bölümünün örgütlenme biçimlerinin baskıya yol açacağı düşüncesiyle benzerlik arz etmektedir.[11]

Direnişin, sadece devlete karşı bir direniş olmanın sınırlarını aşarak var olan diğer hiyerarşileri ve bu hiyerarşilerin devamlılığını mümkün kılan kurumsallaşmalara karşı da yöneltilmesi postanarşist düşünce açısından önem taşımaktadır. Bu bakımdan değerlendirildiğinde, Marksist düşüncenin ekonomiyi temel alan baskı biçiminin yine onu temel alan bir direniş biçimi ile sona erdirilmesi yaklaşımı, postanarşist düşünce açısından indirgemeci olarak değerlendirilebilir.[12]

Postmodern düşüncenin çoğulcu yaklaşımı ve postyapısalcı düşüncenin güç kavramsallaştırması aslında anarşizm düşüncesi ile uyum içerisinde ve hatta onu destekleyici kabul edilebilecek niteliktedir. Dolayısıyla, bu düşüncelerin sentezi, aslında anarşizmin uygulama alanını geliştirebilecek ve ona, baskıya karşı yeni stratejiler izleme konusunda yol gösterebilecek özelliktedir.[13]

Bir Kavram Olarak Postanarşizm

İlk olarak Hakim Bey tarafından 1987'de "Post-Anarchism Anarchy" adlı makalesinde kullanılan postanarşizm kavramı, özellikle klasik anarşist düşüncenin gerçek anarşi deneyimlerinden uzaklaşarak onları dışlayan bir nitelik aldığı eleştirisinden sonra ortaya konulan bir alternatif olarak belirtilmiştir.[14]

Anarşizmin ideolojiye hapsolması, Bey'e göre; onu, çok sayıdaki dışlanmış topluluklardan uzak tutmakta ve bir takım antiotoriter bireylerin ondan uzak durmasına yol açmaktadır.[5] Dolayısıyla, postanarşist bir siyaset, ancak anarşizmin kendisini içine hapsettiği alandan çıkarılarak her türlü ideolojik bağlılığın, yeni anarşist imkanların gözden kaçırılmasına neden olan geleneğin ve dogmanın reddi ile mümkün olmaktadır. Bey'in önceki anarşist yazarlara karşı en önemli eleştirilerinden biri anarşizmin “izm” kısmı vurgulanarak, onun sistematik bir felsefe şekline dönüştürülmesi ve gerçek hayattan koparılmasına ilişkindir. Aynı zamanda anarşizm, klasik anarşizm olarak kabul edilen düşünceler kadar homojen, tek yönlü ve sistematik değildir. Klasik anarşizm olarak kabul edilen düşüncelerde Batı düşüncesinin temel alınarak kimlik ve ırk gibi farklılıklara yer verilmemesi de Bey'in ön plana çıkardığı sorunlardan biri olarak karşımıza çııkmaktadır.

Özcülük karşıtlığı, bu bağlamda postanarşist düşünce açısından önem taşımaktadır. İlk izlerini William Godwin'in eserlerinde gördüğümüz özcülük karşıtı yaklaşım[15], diğer postanarşist düşünürlerce daha farklı biçimde işlenmiştir. Dolayısıyla, postanarşizmi; anarşist düşüncenin otorite karşıtı yaklaşımını kabul etmekle birlikte, onda var olan özcü ve indirgemeci varsayımlara eleştiri getiren bir düşünce biçimi olarak kabul etmek mümkündür.[16]

Lewis Call “Postmodern Anarchism” adlı eserinde, Friedrich Nietzsche üzerinden postanarşist bir yaklaşım geliştirerek, Kartezyen özne anlayışını reddetmiştir. Böylelikle, var olmanın anarşisi olarak nitelendirilebilecek anarşizmin bir radikal biçimi ortaya çıkmıştır. Anarşizm, ulaşmak istediği nihai bir amacı olan bir akım, bir takım gelişmeler sonucu elde edilebilecek bir durum veya bir statik bir toplum tahayyülü değildir. Anarşizm nihai bir sonucu olmayan bir araçtır.[17]

Todd May ise; Michel Foucault, Gilles Deleuze ve Jean-François Lyotard'ın postyapısalcı argümanlarını kullanarak anarşizmin hümanist varsayımlarından arındırılmış biçimi olarak postyapısalcı anarşizmi betimlemektedir. Gücün farklı kaynaklarının ve farklı tahakküm mekanizmalarının varlığını kabul eden bu yaklaşım, bir takım anarşist yaklaşımlarca kabul edilen insan doğasının özünde iyi olduğu ve gücün sadece baskı amacıyla kullanılmaya müsait olup, üretken olamayacağı varsayımlarını reddetmektedir.[5]

Saul Newman ise, postanarşizmi anarşizmin içerisinde bir yapıbozumcu hareket olarak nitelendirmektedir.[18]

Felsefi Yaklaşımlar

Todd May, Foucault'nun güç kavramsallaştırmasını kullanarak, iktidar ilişkilerini sömürü kavramından daha geniş bir kavram olan tahakküm kavramı üzerine inşa eder. Güç ilişkilerinin dikotomik karşıtlık üzerine inşa edilmesi yaklaşımını reddeden bu çaba[19], gücün aynı zamanda direniş biçimleri ve özne üzerindeki etkisinin değerledirilmesi açısından önem taşır. Siyasi düzen ise, gücün dolaşım mekanizmalarının bir çerçevesi olarak düşünülebilir.[20] Burada bir başka önemli husus da postyapısalcılıktaki siyasi eyleme karşı soğuk duran yaklaşımın eleştirisinin anarşist düşünce ile sentezlenerek, postyapısalcı anarşizmin stratejik söylemin reddedilmesi ve taktik bir yaklaşımın benimsenmesidir.[5]

May, aynı zamanda Gilles Deleuze'ün güç yaklaşımını benimseyerek, gücün doğasının baskıcı olmasından dolayı onun tamamen ortadan kaldırılması gerektiği hipotezini reddetmektedir. Güç, arzuları bastıran bir unsur değil, her arzu kümesinde yer alan bir unsurdur. Farklı tahakküm biçimlerinin varlığı ise, farklı direniş biçimlerini ortaya çıkarır.[5]

Ayrıca, postyapısalcı anarşizmi taktiğe yönelik bir siyaset biçimi olarak nitelendiren May, Marksizm'i bir amaca yönelik stratejik bir siyasi düşünce olması dolayısıyla eleştirir. Gücün tek merkezde toplandığı indirgemeci yaklaşım, toplumdaki güç odaklarının işleyiş biçimini yansıtmamaktadır. May'in felsefesi beş ana unsuru içermektedir:

- Yapı ve gücün, sürekli insan davranışları tarafından üretilen; merkezsiz, ilişkisel ve determinist olmayan unsurlar olduğunun kabulü,

- İnsan kimliğinin performatif boyutunun öngörülerek özcülüğün reddedilmesi,

- Temsilin ahlaki eleştirisi,

- Farklılıklara karşı ahlaki bir bağlılık,

- Ahlak ve tarihe karşı çoğul değerli bir yaklaşım.[16]

Daha sonra, Foucault'nun güç kavramsallaştırması ile Jacques Ranciere'in siyaset tanımlaması arasında bir ilişki kuran May, politikanın bir eşitlik isteğinden ortaya çıktığını ve bir özneleşme süreci olarak değerlendirilebileceğini öngörmüştür.[19] Dolayısıyla, direniş anı, hem bir özneleşme hem de bir eşitlik anı olarak yorumlanabilir.

Hakim Bey'e göre ise, postanarşizmi Stirner ve Nietzche'nin bireyselci anarşist eğilimleri üzerinden yorumlamakta ve anarşist teorinin kendisini sınırlamakta olduğu özcülük biçimleri ve varsayımlarını reddetmektedir. Dolayısıyla; çoğulcu, farklı kimlik ve bakış açılarına açık ve farklı konulara da ilgi gösteren bir anarşizm fikrini ortaya koymaktadır.[14]

Saul Newman, Jacques Lacan ve Max Stirner'ın düşüncelerinden yola çıkarak insan doğasına özgü olan bir “iyi”nin varlığını reddetmektedir. Ancak hiyerarşi ve yönetimin istenmeyen bir sosyal örgütlenme biçimi olduğu konusunda klasik anarşistlerle aynı çizgide olan Newman, posthümanizm ve özcülük karşıtı düşünceleri anarşist bir çerçeve içerisinde, onun ahlaki değerlerini kullanarak işlemektedir.[21]

Lewis Call, Jean Baudrillard'ın düşüncesini postanarşist düşünce açısından incelerken; devletmerkezciliğe karşı çıkışın yanı sıra modern göstergebilime bir alternatif olarak sembolik olanı getirme arayışını da ön plana çıkarmıştır. Call'a göre gerçek olanla hiç bir ilişkisi olmayan sembollerin var olduğu bir dünya fikri, Foucault'cu güç anlayışının boşluklarını doldurarak postanarşizmin bir jenealoji olmanın ötesinde bir düşünce alanı olmasını sağlamıştır. Öznenin anarşisi, var olmanın anarşisi, rasyonelötesi anarşi ve mikropolitik anarşi; Baudrillard'ın düşüncesinin postanarşist projede yansımalarını bulduğu alanlar arasında sayılabilir.[17]

Postanarşizm, anarşist geleneğin düşünürleri başta olmak üzere diğer düşünürlerden ilham almış bir düşünce olarak kabul edilebilir. Emma Goldman; bireycilik, ateizm, devlet karşıtlığı ve ahlak karşıtlığı fikirlerini Nietzche ve Stirner'ın bireyciliği üzerinde kurduğu düşünüldüğünde[22] Hakim Bey'in yaklaşımı ile Goldman'ın yaklaşımı arasındaki benzerlik dikkat çekici düzeyde olduğu görülmektedir.

Bir başka düşünür Mikhail Bakunin'in etkisinden söz etmek gerekir. Her ne kadar Newman Bakunin'i insan doğasının özünde iyi olduğu varsayımı ve güce olan yaklaşımının dikotomik özellik göstermesi nedeniyle eleştirse[21] de, bir röportajında Antonio Negri'nin küresel kitle eylemleri için kullandığı çokluk kavramının aslında postanarşist yaklaşım bakımından Bakunin'in heterojen devrimci kitleler kavramına karşılık geldiğini ifade etmektedir.[23] Postanarşist düşüncenin Marksizm'den ayrılarak Bakunin ve Kropotkin'e yaklaştığı bir başka nokta ise, devrimin, sadece proleteryayı değil; her türden kimliği ve farklılığı barındıran, toplumun bütün katmanlarını içine alan bir özellik göstermesidir.

Ele Alınan Bazı Konular

Alan

Hegemonya karşıtı bir yaklaşımı benimseyen postanarşizm, homojen bir birlik olarak nitelendirilebilecek bir toplum fikrine karşı çıkmaktadır. Newman'a göre siyasi alan bir “var oluş” alanıdır.[24] Söz konusu alanın temelinde bağımsızlık bulunmaktadır. Dolayısıyla, siyasi alanı; direnişin ve isyanın hegemonyaya karşı olmaktan ziyade hegemonik olmayan biçimde ortaya çıkarak hegemonyayı sarstığı ve hakim düzenin zayıflıklarını ortaya çıkardığı alan olarak değerlendirmek mümkündür. Direnişin çoğullaşması ve çoğulculaşması, bağımsızlık firkri ile birlikte postanarşist siyaset açısından önem taşıyan unsurlar arasında yer almaktadır.[25]

Siyasal alan, Newman'a göre kararsız, aniden ortaya çıkan ve heterojen bir alandır. Postanarşizm, söz konusu siyasal alanı kurar ve dönüştürür. Siyasal alanın bu tip bir kararsızlık içermesi, onu belirsiz kılarak; onun sınırlarına karşı çıkılabileceğini ve söz konusu sınırların yeniden belirlemeye uygun olduğu fikrini de beraberinde getirmektedir. Siyasal alanı ekonomik ve siyasi gücün işlediği çerçeve olarak kabul etmek yerine, postanarşizm, hegemonik alanın kendisine ve sınırlarına meydan okunulan, itiraz edilen bir siyasal alan düşüncesi kurgulayarak; güç ilişkilerinde hegemonyanın sınırlarının yeniden belirlendiği ve ona karşı bağımsız alternatiflerin ortaya çıkarıldığı alanları işaret etmektedir.[25]

Cinsiyet Rejimi

Sınıflandırılma ve yargılanmaya karşı çıkış, hem anarşistlere hem de queer kuramcılarına ilham kaynağı olmuştur. Gilles Deleuze ve Felix Guattari'nin[26] kuramı, postanarşizmin cinsiyet rejimine bakışını değerlendirmek açısından önemlidir.

Cinsel yönelimler aslında bedenleri, kimlikleri, davranışları ve arzuları yargılamanın bir başka biçimi olarak karşımıza çıkmaktadır. Cinsel yönelimler bir kimlik gerçeği olarak değil, insanların birbirlerine ve kendilerine karşı yönelttikleri ifadeler şeklinde ortaya çıkmaktadır. Postanarşist düşünce, böylesi bir özcülüğü reddetmektedir.

Anarşizm, hiyerarşi olarak tanımlanan tahakküm biçimlerinin sistematik hallerine karşı çıkmaktadır.[27] Queer kuramının kimlik sınıflandırmalarına eleştirel yaklaşımı[28], postanarşizm açısından, hem baskının reddi hem de çoğulculuğun ve farklılığın bir değer olarak kabul edilmesi düşünceleriyle örtüşmektedir.

Toplumsal Hareketler

Richard Day, toplumsal hareketleri hegemonyanın kıskacından kurtarmak için bir “yapısal yenilenme” öngörmektedir. Bu ise, gönüllüğe bağlı bir üyelik sistemi ile birlikte hegemonya tuzağına düşmeyecek bir örgütlenme biçiminin varlığınnı gerekli kılmaktadır. Bu örgütlenme hegemonik özellik göstermemektedir; ne bağları gevşek bir örgütlenmedir, ne de sıkıca oluşturulmuş zor kullanımına dayanan bir örgütlenmedir.[29]

Yeni toplumsal hareketler in, heterojen kitleler tarafından gerçekleştirilmesi (örneğin, küreselleşme karşıtı hareket) postanarşist proje açısından önem taşımaktadır. Ancak Robert Michels'in Oligarşinin Tunç Kanunu olarak belirttiği hegemonya tuzağına düşülebileceği, postanarşist proje için endişe verici bir durum olarak kabul edilebilir.[16]

İlgi ya da çıkar temelli ve doğrudan hareketi öngören “Reclaim The Streets” tipi hareketler, reform ve devrim fikirlerinin ötesine geçerek; doğrudan davranışı bir son çare yerine bir hayat tarzı olarak ikame etme biçiminin örnekleri olarak karşımıza çıkmaktadır.[30] Postanarşist düşünceyi en iyi temsil eden örneklerden biri olarak “Reclaim The Streets” hareketi gösterilebilecek olsa da, Occupy Wall Street Eylemleri ve Gezi Parkı Eylemleri de farklılığın temel olarak alındığı, merkezsiz ve hegemonyaya yol açmayan hareketlerin içerisinde kabul edilebilir. Ayrıca direniş biçimi ve ademi merkeziyetçi yapısıyla Anonymous'u da bir örnek olarak göstermek mümkündür.

Eleştirisi

Duane Rousselle, After Post-anarchism adlı kitabında, postanarşizmin giderek Hakim Bey'in ilk olarak belirttiği gibi ontolojik bir nitelik kazandığını ifade etmektedir. Ontolojik özcülüğün reddi konusunda postyapısalcı eleştiriye gereğinden fazla güvenen postanarşist söylemin epistemolojik temelciliğin eleştirisine karşı da bir eleştiri getirmesi gerektiğini belirtmiştir.[31] Özneyi ve öznelliği ön plana çıkaran söylem, evrensel demokratik değerlerden ve insanların diğer hayvanlarla benzer yönlerinin görmezlikten gelinmesine yol açmaktadır.

Bir başka problem ise, güç kavramının postanarşist yazarlarca kullanılma ve anlaşılma biçiminden kaynaklanmaktadır. Her ne kadar postanarşist yazarlar, gücün olumlu ve yapıcı bir yönünün olduğunu kabul ederek işe başlasa da; güç, son kertede olumlu yönü bir kenara bırakılarak, tahakküm ilişki ve biçimlerini ifade edecek bir şekilde kullanılmaktadır. Ayrıca, klasik anarşist yazarların güç kavramsallaştırmaları ile postyapısalcı yazarların güç kavramsallaştırmaları aynı özellikleri taşıyormuşçasına bir klasik anarşizm eleştirisinin yapılması; klasik anarşist yazarların yanlış anlaşılmasına neden olmaktadır. Bu durum, eski dönem anarşist yazarların iktidar eleştirilerinin yanlış anlaşılmasına yol açabilmektedir.

Nathan Jun, postyapısalcı anarşistlere karşı önemli bir takım eleştiriler[32] getirmektedir:

- Klasik anarşistlerin, postyapısalcılığa atfedilen bir takım düşünceleri yüz yıl öncesinde bulmuş oldukları,

- Anarşizmin bir postmodern felsefe olduğu(postmodernizmin bir anarşist felsefe olmadığı),

- Deleuze ve Foucault'un fikirlerinin klasik anarşizmin alanını genişlettiği; ancak bu genişlemenin May ve diğerlerinin belirttiği biçimde gerçekleşmediği,

- Postyapısalcı düşünceyi, yeni bir anarşizm türü olarak kabul etmek yerine postyapısalcı fikirleri yeni anarşist düşüncelerin gelişim sürecinde potansiyel içerikler olarak kabul etmek gerektiği.

Jesse Cohn ve Shawn Wilbur postanarşizmi; - Klasik anarşizmin, postanarşist yazarlar tarafından değerlendirildiği ölçüde homojen olmadığı ve postanarşist yazarların, klasik anarşizmi Godwin, Proudhon, Bakunin ve Kropotkin gibi “büyük yazarlar”la sınırlayarak indirgemeci bir yaklaşım sergiledikleri,

- Postanaşist yazarların anarşist tarih anlatısında uyuşmazlık ve heterojenliklerin görmezlikten gelindiği,

- Postanaşist yazarların alıntıladığı klasik anarşist yazarlara ait cümlelerin, Orijinal argümanları temsil edecek biçimde seçilmemiş olmasının yanlış anlaşılmalara yol açması,

- Postanaşist yazarların, klasik anarşist yazarları aydınlanma, akılcılık ve hümanizm bağlamına yerleştirirken indirgemeci davranarak, klasik anarşizmin yazarlarını kendi bağlamlarından kopardıkları,

- “Güç” ve “doğa” gibi kavramları (sanki evrensel ve tek bir anlam içeriyormuşçasına) klasik anarşizmin eleştirisinde kullanan postanarşist yazarların, söz konusu kavramların anlamlarını kendi kasdettikleri çerçevede değerlendirerek; klasik anarşist yazarların daha farklı şeyler kasdedebileceklerini göz önüne almamaları,

- Post önekinin eleştiri olmaksızın ilerlemeci bir özellik taşıdığını, fakat anarşizmin geçmişte kaldığı düşüncesinin ifade edildiği kadar basit olmadığı,

- Klasik anarşizme yöneltilen özcülük eleştirisinin çoğu zaman yerinde olmadığı,

- Postanarşist yazarların; anarşist geleneğin dayanışmacı, komüniteryen, popülist ve işçi sınıfına dayanan kökenlerini bırakarak, Stirner'ın radikal bireyselci yaklaşımını benimsedikleri,

- Postanarşist retoriğin öznellik ve göreliliğe yaptığı vurgunun; iletişim, işbirliği ve konsensusu imkansız kabul edecek düzeyde olması şeklinde eleştirmektedir.[33]

Dış bağlantılar

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. Postmodern kavramı hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Bertens, J. W. (1995). “The idea of the postmodern: A history”. London: Routledge.
  2. Ayrıntılı bilgi için bkz. Judith Butler, Gender Trouble: Feminism and the Subversion of Identity, Routledge 1990.
  3. http://www.oxforddictionaries.com/definition/english/anarchism Erişim tarihi: 30.05.2016.
  4. Anarşinin genellikle sıfat olarak kullanılan bu ikinci tanımı için bkz. Lowndes, J. (1837). A modern Greek and English Lexikon, to which is prefixed an Epitome of Modern Greek grammar. Corfu: Printed for the author.
  5. 1 2 3 4 5 6 May, Todd (1994). The Political Philosophy of Poststructuralist Anarchism. University Park: Pennsylvania State University Press. ISBN 0-271-01046-0.
  6. Klasik anarşizm, postyapısalcı anarşistler tarafından kabul edildiği kadarıyla Bakunin, Kropotkin ve Proudhon'un düşüncelerinin bir derlemesi olarak kabul edilmiştir. Bakunin, Kropotkin ve Proudhon hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Ward, C.,(2004) Anarchism: A Very Short Introduction. Pearson. Ancak söz konusu varsayıma karşı bir eleştiri olarak Nathan Jun, anraşist düşüncenin postanarşist yazarların bir takımı tarafından kabul edildiği gibi homojen ve tek tip bir düşünce olarak gelişmediği ve klasik anarşizmin temsilcisi olarak kabul edilen bu yazarların bile bir çok noktada uzlaşmadıklarını belirtmiştir. Ayrıntılı bilgi için bkz. Jun, N. J. (2012). Anarchism and political modernity. New York: Continuum. Farklı anarşist düşünürlerin düşüncelerini ne şekilde geliştirdikleri ve anarşizmi nasıl temsil ettikleri konusunda ayrıntılı bilgi için bkz. Marshall, P. H. (2010). Demanding the impossible: A history of anarchism. Oakland, CA: PM Press.
  7. Ayrıntılı bilgi için bkz. Saul Newman, (2001). From Bakunin to Lacan. Anti-Authoritarianism and the Dislocation of Power. Lexington: Lexington Books. ISBN 0-7391-0240-0. Post önekinin ne anlama geldiği konusundaki tartışmalar hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Amster, R. (2009). Contemporary anarchist studies: An introductory anthology of anarchy in the academy. London: Routledge. 2. Bölüm.
  8. Postanarşizmin bireycilikten ne kadar etkilendiği hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. I am not a man, I am dynamite!: Friedrich Nietzsche and the anarchist tradition. New York: Autonomedia. Ve May, Todd (1994). The Political Philosophy of Poststructuralist Anarchism. University Park: Pennsylvania State University Press. ISBN 0-271-01046-0. Hakim Bey'de ise komüniteryen temalar ve bireyci temalar bir arada ve birbirini destekleyecek şekilde bulunmaktadır.
  9. Newman, S. (2001). From Bakunin to Lacan: Anti-authoritarianism and the dislocation of power. Lanham, MD: Lexington Books.
  10. Jun, N. J. (2012). Anarchism and political modernity. New York: Continuum.
  11. Bir takım anarşist düşünürlerin örgütlenme biçimlerine ilişkin olumsuz görüşleri hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Ward, C.,(2004) Anarchism: A Very Short Introduction. Pearson.
  12. Marksizmin postanarşist eleştirisi hakkında ayrıntılı bilgi için bkz. Amster, R. (2009). Contemporary anarchist studies: An introductory anthology of anarchy in the academy. London: Routledge. 1. Bölüm.
  13. Günümüz anarşist praksisi ve anarşist pedagojisi hakkında örnekler için bkz. Amster, R. (2009). Contemporary anarchist studies: An introductory anthology of anarchy in the academy. London: Routledge.
  14. 1 2 https://theanarchistlibrary.org/library/hakim-bey-post-anarchism-anarchy
  15. William Godwin hakkında ayrıntılı bilgi için: Marshall, P. H. (1984). William Godwin. New Haven: Yale University Press.
  16. 1 2 3 Rousselle, D., & Evren, S. (2011). Post-anarchism: A reader. London: Pluto.
  17. 1 2 Call, L. (2002). Postmodern anarchism. Lanham, MD: Lexington Books.
  18. Newman, Saul. 2012. 'Research Methods and Problems: Postanarchism'. In: Ruth Kinna, ed. Continuum Companion to Anarchism. UK: Continuum. ISBN 9781441172129.
  19. 1 2 Amster, R. (2009). Contemporary anarchist studies: An introductory anthology of anarchy in the academy. London: Routledge. 1. Bölüm.
  20. Amster (2009).
  21. 1 2 Newman, Saul (2001). From Bakunin to Lacan. Anti-Authoritarianism and the Dislocation of Power. Lexington: Lexington Books. ISBN 0-7391-0240-0.
  22. Moore, J., & Sunshine, S. (2004). I am not a man, I am dynamite!: Friedrich Nietzsche and the anarchist tradition. New York: Autonomedia. Emma Goldman'ın postanarşist okuması hakkında bkz. Rousselle, D., & Evren, S. (2011). Post-anarchism: A reader. London: Pluto.
  23. Birgün, Saul Newman ile röportaj, Bölüm I, 17.09.2006.
  24. Newman, Saul. “Postanarchism and Space: Revolutionary fantasies and autonomous zones.” Planning Theory 10 (2011): 344-365.
  25. 1 2 Newman (2011).
  26. Rousselle, D., & Evren, S. (2011). Post-anarchism: A reader. London: Pluto. Sexuality as State Form, 13. Bölüm.
  27. Barr, L. (2014). “Queering Anarchism: Addressing and Undressing Power and Desire” . Edited by C. B. Daring , J. Rogue , Deric Shannon , and Abbey Volcano . Oakland, CA : AK Press , 2012 ; pp. 239. QED: A Journal in GLBTQ Worldmaking, 1(3), 159-161. doi:10.14321/qed.1.3.0159
  28. Ayrıntılı bilgi için bkz. Barr, L. (2014). “Queering Anarchism: Addressing and Undressing Power and Desire” . Edited by C. B. Daring , J. Rogue , Deric Shannon , and Abbey Volcano . Oakland, CA : AK Press , 2012 ; pp. 239. QED: A Journal in GLBTQ Worldmaking, 1(3), 159-161. doi:10.14321/qed.1.3.0159
  29. Day, R. J. (2005). Gramsci is dead: Anarchist currents in the newest social movements. London: Pluto Press.
  30. Rousselle & Evren (2011).
  31. Rousselle, Duane (November 2012). "After Post-Anarchism". Repartee Books.
  32. Ayrıntılı bilgi için bkz. Rousselle, D., & Evren, S. (2011). Post-anarchism: A reader. London: Pluto. Ayrıca, Jun'un May'e karşı getirdiği eleştiriler için bkz. Jun, N. J. (2012). Anarchism and political modernity. New York: Continuum.
  33. Ayrıntılı bilgi için bkz. https://theanarchistlibrary.org/library/jesse-cohn-and-shawn-wilbur-what-s-wrong-with-postanarchism.lt.pdf
This article is issued from Vikipedi - version of the 8/21/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.