Soykırım
Vikipedi'nin kalite standartlarına ulaşabilmesi için, bu maddenin veya bir bölümünün temizlenmesi gerekmektedir. Görüşlerinizi lütfen tartışma sayfasında belirtiniz. |
Bu maddenin veya sayfanın tarafsızlığı konusunda kuşkular bulunmaktadır. Ayrıntılar için lütfen ilgili tartışma sayfasına bakınız. Şablonu çıkarmadan önce lütfen şablonun yardım sayfasını inceleyiniz. (Mart 2012) |
Soykırım, ırk, canlı türü, siyasal görüş, din, sosyal durum ya da başka herhangi bir ayırıcı özellikleri ile diğerlerinden ayırt edilebilen bir topluluk veya toplulukların bireylerinin, yok edicilerin çıkarları doğrultusunda, bir plan çerçevesinde ve özel bir kastla yok edilmeleri anlamına gelmektedir. Tam tanımı soykırım konusunda çalışan akademisyenler arasında değişim gösterse de, 1948’de Birleşmiş Milletler Soykırım Suçunun Engellenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi’nde (SSECS) hukuksal bir tanımı bulunmaktadır. Sözleşmenin 2. maddesi soykırımı “ulusal, etnik, ırksal ve dinsel bir grubun bütününün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetiyle girişilen şu hareketlerden herhangi biridir: grubun üyelerinin öldürülmesi; grubun üyelerine ciddi bedensel ya da zihinsel hasar verilmesi; grubun yaşam koşullarının bunun grubun bütününe ya da bir kısmına getireceği fiziksel yıkım hesaplanarak kasti olarak bozulması; grup içinde doğumları engelleyecek yöntemlerin uygulanması; [ve] çocukların zorla bir gruptan alınıp bir diğerine verilmesi.” şeklinde tanımlar.[1]
SSECS’nin giriş bölümünde soykırım olaylarının tarih boyunca yaşandığı fakat Birleşmiş Milletler’in Raphael Lemkin bu terimi oluşturana ve Nürnberg mahkemelerinde Holokost’un failleri yargılanana kadar soykırım suçunu uluslararası hukuk altında tanımlayan SSECS’ye karar vermemiş olduğu söyleniyor.
SSECS’nin yürürlüğe girmesi ile sözleşmenin uygulanmasıyla yapılan ilk yargılama arasında 40 yıllık bir boşluk vardır. Şimdiye dek olan tüm uluslararası soykırım yargılamaları, Ruanda Soykırımı için olan, Bosna Soykırımı için olan yargılamalar, bu olaylara özel mahkemelerde yapılmıştır. Uluslararası Ceza Mahkemesi 2002’de kurulmuştur ve sözleşmeye taraf olan devletlerin vatandaşlarını yargılama hakkı vardır, ama henüz kimse yargılanmamıştır.
SSECS’nin 1951 Ocak ayında yürürlüğe girmesinden itibaren yaklaşık 80 Birleşmiş Milletler üyesi devlet SSECS’nin hükümleriyle uyum sağlayan yasalar çıkardılar, ve bazı soykırım failleri bu tür yerel yasalarla yargılanıp suçlu bulundu. Alman mahkemeleri tarafından suçlu bulunan Nikola Jorgic buna örnektir.
Gregory Stanton gibi soykırım üzerine çalışan akademisyenler soykırımdan önce, soykırım sırasında ve soykırımın ardından ortaya çıkan, -kurban grubun dehümanizasyonu (karşı tarafı insan olarak görmemek, karşı grubun üyelerini hayvanlar ya da hastalıklarla özdeşleştirmek), soykırımcı grupların güçlü bir şekilde örgütlenmesi ve faillerin soykırımı inkar etmesi gibi- durum ve hareketlerin fark edilebileceğini ve soykırım yapılmadan soykırımı durdurmak için harekete geçilebileceğini söylüyorlar. Dirk Moses gibi bu görüşün eleştirmenleri bunun gerçekçi olmadığını söylemekte ve örneğin “Darfur bölgede çıkarları olan büyük güçler için uygun olduğunda bitecektir.” demektedir.
Avustralya'nın Tasmanya adasında Tasmanya Soykırımının bir parçası olan ve 1828-1832 yılları arasında yapılan Kara Savaş kaydedilen ilk modern soykırım örneğidir.[2]
Soykırım Kavramının Ortaya Çıkışı
Soykırım ya da Jenosit (ing. Genocide) kavramı 1944’de Polonya Yahudisi bir hukukçu olan Raphael Lemkin tarafından Yunanca “ırk”, “soy” anlamına gelen génos ile Fransızca’ya Latince “katletmek” anlamına gelen cidium kökünden geçmiş cide sözcüklerinin birleştirilmesiyle oluşturulmuştur. Lemkin "Jenosit konusuna nasıl geldiniz?" sorusuna cevaben "Jenosit ile ilgilenmeye başladım, çünkü birçok kez gerçekleşti. Önce Ermenilerin başına geldi, ardından da Hitler harekete geçti" diye cevap vermiştir.[3]
1944’te Carnegie Uluslararası Barış Vakfı Lemkin’in en önemli çalışması olan, İşgal Altındaki “Avrupa’da Mihver Devletleri’nin yönetimi”ni ABD’de yayınladı. Bu kitap II. Dünya Savaşı sırasında Nazi Almanyası tarafından işgal edilmiş ülkelerdeki Alman yönetiminin soykırım terimi eşliğinde geniş bir hukuki analizini içeriyordu. Lemkin’in uluslararası yasaların ihlali olarak soykırım fikri uluslararası kamuoyu tarafından yaygınlıkla kabul edildi ve Nürnberg Mahkemeleri’nin hukuki temelini oluşturdu. 1943’te Lemkin soykırımı şu şekilde tanımlıyordu:
Genel anlamda konuşursak, soykırım milletin tüm üyelerinin kitlesel kırımlarla yok edildiği durumlar hariç, bir milletin anında yok edilmesi anlamına gelmek zorunda değil. Ulusal bir grubun yok olması niyetiyle grubun elzem yaşam kaynaklarının yok edilmesi amacını taşıyan çeşitli hareketlerden oluşan örgütlü bir planı ifade eder. Bu tür bir planın hedefi ulusal gruplara ait siyasi ve toplumsal kurumların, kültürün, dilin, milli hislerin, dinin ve iktisadi varlığın tahrip edilmesi ve bu gruplara dahil kişilerin bireysel güvenlik, özgürlük, sağlık, onur ve hatta yaşamlarının yok edilmesidir.
Tanımlama ölçütleri
- Uluslararası Ceza Mahkemesi'nin Roma Statüsü'ne göre soykırımın tanımı 6. maddede yapılmaktadır. Bu maddeye göre soykırım, bir milletin, etnik, dini bir grubun veya bir ırkın tamamını veya bir bölümünü yok etmek amaçlı yapılan aşağıdaki davranışlardır:
(1) Grup üyelerini öldürmek;
(2) Grup üyelerine ciddi fiziki veya zihinsel zarar vermek;
(3) Grup üyelerini bilerek tamamen ya da kısmen fiziksel yok oluşa götürecek yaşam şartlarına tabi tutmak;
(4) Gruptaki doğumları kasıtlı olarak engellemek
(5) Grubun çocuklarını zorla başka bir gruba transfer etmek
- Birleşmiş Milletler'in 1948 tarihli Soykırımın Önlenmesi ve Cezalandırılması Sözleşmesi'ne göre bir eylemin soykırım olarak nitelendirilebilmesi için, belirli bir insan topluluğunun; milliyeti, ırkı, etnik kökeni veya dini dolayısıyla tümünün ya da bir bölümünün yok edilmesi niyetinin bulunması gerekir.
Soykırımın Aşamaları ve Engelleme Çabaları
Soykırımın gerçekleşmesi için bazı önköşulların olması gerekir. Öncelikle insan hayatına çok büyük bir değer vermeyen bir milli kültür olmalı. Üstün olduğu varsayılan bir ideolojiye sahip totaliter bir toplum da soykırıma yönelik hareketlerin önkoşullarındandır. Ayrıca baskın olan toplum potansiyel kurbanlarını daha az insani görmelidir: “paganlar”, “ilkeller”, “yontulmamış barbarlar”, “kafirler”, “yozlaşmışlar”, “dinsel sapkınlar”, “aşağı ırk”, “sınıf düşmanları”, “karşı devrimciler” ve benzeri. Tek başına bu koşullar faillerin soykırım yapması için yeterli değildir. Bunu yapmak için –yani soykırıma kalkışmak için- faillerin güçlü, merkezi bir otoriteye ve bürokratik örgütlenmeye olduğu gibi hastalıklı bireylere ve suçlulara da ihtiyacı vardır. Ayrıca faillerin kurbanlara yönelik bir karalama ve dehümanizasyon kampanyası yapması gerekir, bunlar genellikle yeni bir ideolojiye ve toplum modeline güven aşılamaya çalışan yeni devletler ya da yeni rejimlerdir. -M. Hassan Kakar [4]
1996’da Genocide Watch’ın (Soykırım Gözlem Örgütü) başkanı Gregory Stanton “Soykırımın 8 Aşaması” isimli bir rapor sundu. Burda soykırımların “öngörülebilen fakat engellenemez olmayan” 8 aşamada gerçekleştiğini söylüyordu.[5]
Aşama | Özellik | Önlem |
---|---|---|
1- Sınıflandırma | İnsanlar "bizler ve onlar" diye bölünür. | "Bu erken aşamada alınacak başlıca önlem ayrımları aşacak evrensel kurumlar geliştirmektir." |
2- Simgeleme | "Nefretle birleştiği zaman simgeler dışlanan grubun gönülsüz üyelerine dayatılabilir..." | "Simgelemeyle mücadele için nefret simgeleri ve nefret sözleri hukuki olarak yasaklanabilir." |
3- Dehümanizasyon | "Bir grubun üyeleri diğer grubun insanlığını inkar eder. Grubun üyeleri hayvanlar, parazitler, böcekler ya da hastalıklarla özdeşleştirilir." | "Yerel ve uluslararası liderler nefret söyleminin kullanımını lanetlemeli ve kültürel olarak kabul edilemez ilan etmeli. Soykırıma teşvik eden liderlerin uluslararası yolculukları yasaklanmalı ve yurtdışı finans kaynakları dondurulmalı." |
4- Örgütlenme | "Soykırım her zaman örgütlüdür... Özel ordu birlikleri ya da milisler genellikle eğitilir ve silahlandırılır..." | "BM soykırımsal katliamlara katılan hükümetlere ve kişilere silah ambargosu uygulamalı, ve ihlalleri incelemek için komisyonlar kuralı." |
5- Kutuplaşma | "Nefret grupları kutuplaştırıcı propaganda yayınlar..." | "Önlemler ılımlı liderleri emniyet altına almak ya da insan hakları gruplarına destek vermek şeklinde olabilir... Radikallerin darbe yapmasına uluslararası yaptırımlarla karşı çıkılmalıdır." |
6- Hazırlık | "Kurbanlar etnik ya da dinsel kimlikleri nedeniyle belirlenip ortaya çıkarılırlar." | "Bu aşamada soykırım acil durumu ilan edilmelidir." |
7- İmha | "Bu katillerin gözünde "imha"dır çünkü kurbanlarının insan olduğuna inanmazlar." | "Bu aşamada soykırımı yalnızca hızlı ve yoğun silahlı müdahale engelleyebilir. Ağır silahlı uluslararası koruma gücü tarafından gerçekten güvenli bölgeler ya da mültecilerin kaçacağı yollar yaratılmalıdır." |
8- İnkar | "Failler... herhangi bir suç işlediklerini inkar ederler." | "İnkara cevap uluslararası ya da ulusal mahkemelerce verilecek cezalardır." |
Uluslararası yasalar ve soykırım
Uluslararası Ceza mahkemesinin görevi, tüm toplumları ilgilendiren en ciddi suçlarla sınırlıdır. Bunlar;
(a) soykırım suçu
(b) insanlık suçları
(c) savaş suçları
(d) saldırganlık suçları
dolayısıyla soykırım suçu uluslararası ceza mahkemesinin baktığı davalar arasındadır.
Nazi Almanyası ve soykırım
Nazi Almanyası tarafından yürütülmüş olan soykırım , çoğunlukca bilindiği şekli ile sadece Yahudiler'i değil, Çingeneler, eşcinseller, Polonyalılar, Özürlüler, komünistler, Yehova Şahitleri, akıl hastaları, Rus ve diğer Slav aydınları, Rus savaş esirleri, bazı Katolik ve Protestan din adamları, sendikacılar, bazı Afrikalılar ve tüm Üçüncü Reich karşıtı siyasi görüşlüleri de hedef almıştır. Bu insanların öldürülme nedeni, nazi döneminde doruğuna varmış olan Yahudi nefretinin ve nazi ırkçılığı görüşüne göre "yaşamaya hakkı olmayan alt-sınıf ırklar" olarak görülmüş olmalarıydı.[6] Öldürülen insanların yanı sıra, aralarında Afrika kökenli Almanların da olduğu binlerce kişi ise zorla kısırlaştırıldı.[7] .
Ruanda'da Tutsilere Yönelik Soykırım
I. Dünya Savaşı'nın ardından Ruanda yönetimi Belçika'ya verildi. Ülkede o zaman yaşayanların %90'ı Hutu, %9'u Tutsi, %1'i ise Pigmeydi. Hutu ve Tutsiler bir arada yaşıyor ve birbirlerinden farklı görülmüyorlardı. Belçika bölgeyi kontrol altında tutabilmek için azınlıktaki Tutsileri yönetici sınıf ilan etti ve onlara bir takım ırksal ayrıcalıklar tanıdı. II. Dünya Savaşı'nın bitmesiyle, bağımsızlığa hazırlamak amacıyla Ruanda yönetimi Birleşmiş Milletlere verildi. Beklenen şekilde yapılan seçimlerde Hutu milliyetçisi PARMEHUTU Hareketi (Hutu Özgürlük Hareketi) iktidara geldi. İktidara geldikleri andan itibaren, Belçikalıların desteğiyle, eski yönetimin uzantısı sayılan Tutsilere karşı hemen her bölgede çeşitli faaliyetlerde bulundular . Bu faaliyetlerin sonucunda 20 bin ila 100 bin arasında Tutsi öldürüldü, 160 bin kadarı da komşu ülkelere, Tanzanya ve Uganda'ya sığındı. 1980 yılına kadar komşu ülkelerdeki Tutsi nüfusu 500 binlere kadar ulaştı. Eğitimli ve kalifiye kişiler olmaları sebebiyle gittikleri ülkelerdeki önemli kadroları ele geçirerek ülkelerine dönüş için organize olmaya çalıştılar. Uganda'daki kamplarından çıkıp Ruanda'da hükümetle silahlı mücadeleye başladıkları 1 Ocak 1990'dan 1992'ye kadar bir iç savaş yaşandı ancak Ağustos'ta imzalanan ateşkesle geçici olarak savaş durduruldu. Bu sürede soruna "kalıcı çözüm" bulmak isteyen aşırı uçtan Hutular aldıkları kararları hayata geçirmeye kadar verdiler. 1994 Nisan'ında Çin'den sipariş edilen satırlar ve sivri uçlu sopalarla Hutular katliama başladı. 100 gün içinde bölgede 800.000'e yakın insan öldürüldü.
Kaynakça
- Oxford İngilizce Sözlük, Genocide maddesi
- TDK Sözlüğü, Soykırım ve Jenosit maddeleri
- Birleşmiş Milletler Soykırım Sözleşmesi (1948)
- Türkçesi (2. madde)
- ↑ Office of the High Commissioner for Human Rights. Convention on the Prevention and Punishment of the Crime of Genocide
- ↑ Tatz, Colin : With Intent To Destroy: Reflections on Genocide, Verso Books 2003
- ↑ Lemkin'in jenosit konusundaki bir açıklaması (video)
- ↑ M. Hassan Kakar, Afghanistan: The Soviet Invasion and the Afghan Response, 1979–1982, University of California Press, 1995.
- ↑ Gregory Stanton. The 8 Stages of Genocide, Genocide Watch, 1996
- ↑ Dieter Pohl: Verfolgung und Massenmord in der NS-Zeit 1933–1945 (Nazi döneminin katliamları), Darmstadt 2003, S. 64 und 111
- ↑ Paulson, Steve. "A View of the Holocaust" (Holokost'a bir bakış), BBC
Dış bağlantılar
- Türkçe Soykırım Sitesi
- Daniel J. Goldhagen ile söyleşi: Uluslararası yargının yavaş çalışan çarkları
|
|
|