Yezdânizm'in Galiyye ve Kürt Aleviliği ile etkileşimi
Bu maddenin veya sayfanın tarafsızlığı konusunda kuşkular bulunmaktadır. Ayrıntılar için lütfen ilgili tartışma sayfasına bakınız. Şablonu çıkarmadan önce lütfen şablonun yardım sayfasını inceleyiniz. (Ağustos 2014) |
Sâbiîlik ve Gnostisizm ile alakalı bir dizidir. |
Yezdânizm |
---|
21 saçaklı Mezopotamya güneşi (Yirmi bir rakamı Yezdânizm'de önemli bir yer tutar.) |
Mezhepler |
Yezîdîlikte önemli kişiler |
Yezîdî dinî kavramları |
Işıkçılığı etkileyen sistemler ve halklar |
Ehl-i Hak'ta önemli kişiler |
Ehl-i Hak dinî kavramları |
|
Yezdânizm'deki ortak itikatlar |
Yezdânizm ortak kültürü |
Yezdanilerin bulunduğu ülkeler |
İlgili konular |
Yezdânizm’in Ghulat-i Şîʿa ve Kürt Alevîliği ile etkileşimi “Yezdânizm”[1], İslâmî-Bâtınî inançlarla herhangi bir alâkası bulunmayan Yezîdî gnostik dini,[2] Hitit mitolojisinden esinlenerek antik Anadolu paganizmini Kürt-Alevî kimliğini benimsemiş kitleler arasında yeniden canlandırmağa uğraşan Işık Alevîliği,[3] ve İslâm tasavvufunun özellikle de Bektâşîliğin Mazdeizm i’tikatları üzerinde oluşturduğu tesirler neticesinde yeniden biçimlenen “Yâresânî Kürt tarikâtı” [4] gibi “gayrî-İslâmî İran-Kürt kökenli gruplar” [5] arasında mevcut inançları tanımlamak maksadıyla ilk defa “Mehrdad R. Izady” [1] tarafından kullanılan yeni bir tâbirdir.[6]
İranlılar’ın İslâmîyet öncesi dinî inanç ve bayramları
Arab istilâsına uğramadan evvel, İran’da dinî bir birlik mevcut değildi. Mazdeizm’den ayrı olan Budizm, Hristiyanlık gibi dinlerin yanı sıra Manichéisme, Mezdekisme ve benzerleri gibi birçok mezhepler mevcuttu. Sasânîler Devri’nde İran’ın resmî dininin Zerdüştçülük olmasına rağmen Zerdüşt ruhban sınıfının şiddetli takipleri dahi bu gibi mezheplerin gizli ya da âşikâr olarak yaşamalarına engel olamamıştı.
Mâniler (Mani-chéens)
İran’ın Ortodoks dininin Mazdeizm olmasına rağmen “hétérodoxe” bütün inançlar İslâm’dan önce de sonra da mücadele etmekteydiler. Sasânîler’den sonra çok daha müsamahakâr olan İslâmîyet yönetimi altında Mâniler bir nebze özgürlük kazanmışlardı. Mâni dini vâsi bir edebiyâta sahiptir. Bizzât Mâni, eserlerinin büyük bir kısmını Siryanî dilinde yazmış ve hemen âkabinde bu eserler Pehlevî diline tercüme edilmişti. İkinci Hicrî asırda bu eserlerin Arapça’ya tercüme edilmeleriyse Mâniliğin yayılmasına büyük ölçüde hizmet etti.
“Yezdân-ı Baht” mezhebinin kurulması
“Hişam İbn-i Abd’ûl-Melik” devrinde Mâniler’in önderlerine Mihr adı verilmekteydi. Mâni reislerinden olan Zâd Hürmüzd ise ayrı bir Mâni tarikâtı kurmak amacıyla “Medain” şehrine gitti. Orada karşılaştığı Haccac’ın kâtibi Miklas’ı “Danaveryan” adı verilen tarikâtın başına geçirdi. Miklas’ın ölümünden sonra ise yerine Afrika’dan gelen “Ebû Hilâl’ûd-Deyhûrî” geçti. Me’mûn ve Mu’tâsım devirlerindeki reisleri “Ebû Ali Sâid” ve sonra da “Nâsır bin Hürmüz’ûs-Semerkandî” idi. Me’mûn devrinde Rey şehrinde ikâmet etmekte olan “Yezdân-ı Baht” Mâniler’den ayrılarak kendi mezhebini oluşturdu.
Zandikler (Zenâdike)
Mâniler’e Sasânîler Devri’nde “Zandik” adı veriliyordu. “Mes’ûdî”, Zandikler’i Zerdüşt’ün kitabı Avesta’dan ayrılarak onun tefsiri olan “Zend” kitabına bağlanan topluluk olarak tanımlamaktadır. Yani tefsiri kabul ederek asıl metni reddedenler anlamında kendilerine “Zandik” adı verilmişti. İslâm devirlerinde önce Mâniler, daha sonra da Mezdekîler ayni şekilde “Zandik” (Zindik) olarak adlandırılmışlardı. Emevîler devrinde Zindik olarak adlandırılanlar nispeten azınlıktaydı. Me’mûn Horasan’a ilk geldiğinde “Mübid Mûbidân” halifenin veziri Fazl İbn-i Sehl’in yanında bulunmaktaydı. Me’mûn Zındıklar’a ve Mübidler’e karşı son derece müsamahakâr davranan bir halife olarak tanınmaktaydı.
Zındiklik
Hicri ikinci ve üçüncü asırlarda Zindik (çoğulu – Zenâdike), bazen bir Düalist’i, bazen herhangi bir müşriki, bazen de hür düşünceli bir şahsı veyahut bir dinsizi ifade etmekte kullan bir tâbir haline gelmişti. Bu nedenle de Zindikler’den hangisinin gerçek “Mânichéen” olduğunu anlamak epey güçleşmişti. Örneğin, İkinci Mervan’ın valisi “Cead Derhem” de Zindiklik’le ithâm edilenler arasında yer almaktaydı. En eski Mu'tezile mezhebinden olan “Cead”, “Ma’bed bin Abd’Allâh’ûl-Cûhenî” gibi hür fikirli bir şâhsiyetti. Zamanla Zenâdike adı o kadar yaygın kullanılır hale geldi ki, maddeci ve tabiatçi feylesoflar ve münkirler dahi bu adla anılır olmuşlardı. Örneğin, yazdığı Kitâb’ûl-Mücevher adlı eserinde Mehârik’ûl-Enbiyâ mevzuunu tartışma konusu yapan ve peygamberlerin gösterdikleri mucize ve harikaların adî gözboyacılığı ve şarlatanlık olduğunu öne süren, ayrıca Kur'an’da tenakuzlar, tezadlar ve fikir ihtilâflarının da bulunduğunu savunan Dehrîler’in Reisi “İbn-i Râvendî” de “Zindik” olarak tanınmıştı. Sadece İslâmîyet’in değil de bütün dinlerin temellerine ait olan bu tenkitlerinin asıl Manichéisme âkidesi olan “Zindiklik” ile hiçbir ilgisi olmadığı aşikârdır.[7]
Mezdekî i’tikadları
“Mezdekîler” Emevî Hanedanı’nın sonuna kadar yeterli hürriyete sahip olduklarından, İran’nın çeşitli bölgelerinde fa’aliyetlerini Mezdekî, Hürremî, Muhammere, Sürhî gibi nâmlar altında sürdürmüşlerdi. Hûrremîler yani Yeni-Mezdekîler’in de kendilerine has dinî kitapları mevcuttu. Kendisi de aslen bir Zerdüştî olan “Ebû İsâ Harûn’ûl-Verrak” bu düalist mezhep ve i'tikadları en ince ayrıntılarına kadar izâh etmişti. Mezdekî i’tikadları daha “Mezdek” hayatta iken İran’ın dışına taşmıştı. Yâkubî’nin Araplar’ın birkısmının “Zindik” olduğunu beyan etmesinden “Zindiklik” (yani “Manichéisme” ve “Mezdekisme”) dinlerinin Kureyşliler arasında birçok taraftarları olduğu anlaşılmaktadır. İbn-i Kuteybe’ye göre de İslâm’dan önceki Arap dinleri arasında “Mezdekîlik” epey yaygındı. Temimîler arasında yaşayan “Zerdüşt Mü’minler” arasında Zühare bin Udes’ût-Temimî, oğlu Hacib ve daha birçokları “Mezdekî” idi.
İran'da İslâmîyet öncesi dinlerden kalan ve hâlen yaşamakta olan bayramlar
Arab istilâsından sonra ise İranlılar’ın âdet ve âyinleri tamamen kaybolmayıp asırlarca hayâtiyetlerini sürdürmüştü. Bilhassa “Nevruz” ve “Mihrguân” Bayramları bu gibi âdetlerin başında yer almaktaydılar. Hattâ İran’ın İslâm öncesi bayramlarından en önemlisi olan “Nevruz Bayramı”, daha sonraları İslâm’ın an’anesi içinde kendisine çok ayrıcalıklı bir yer edinmiştir. “Mihrguân (yani Mithra) Bayramı”, ise Mihr ayının başında tâ ki İran Moğollar tarafından istilâ edilene dek kutlanmaktaydı. İran’da bütün eyaletlerde Araplar tarafından tahrip edilmemiş birçok “Ateşgâhlar” (pyrées) da mevcûttu. Bunların başında en meşhurlarından olan “Azür Ferbegû”, “Azür Güşnasb” ve “'Azür Bürzin Mihr” adındaki üç büyük “Ateşgêde” gelmekteydi.[8][9]
Manichéisme’in Şî’îlik üzerine olan tesirleri, Mu'tezile ve Mazdeizm ile mücadelesi
Emevîler devrinde ve Abbâsî Halifeliği’nin başlangıcında Mâniler’e gösterilmekte olan hoşgörü zamanla Zerdüşt Mûbidleri’nin de tesirleri neticesinde şiddete dönüşmeğe başlamıştı. Emevîler’in dinî tesamühünü terk eden Abbâsîler eski İran hükümdarlarının tahtlarına oturmak suretiyle onların rolünü üstlenerek öteki mezheplere karşı eski Zerdüştîliğin uygulamış olduğu şiddetin aynini göstermeğe başlamışlardı.
Manichéisme’in Abbâsîler Devri’nde İslâm ile giriştiği mücadele
Abbâsîliğin en önemli niteliklerinden biri, Arab unsurlardan ziyâde İranlılar’ın rolüyle Devlet ile Eglise’nin “Ehl-i Sünnet vel Cemaat” adını alan tam bir İslâm-Ortadoksluğu çatısı altında birleştirilmesi olmuştu. Zenâdika’nın ittihamı rejim aleyhtarlarına karşı devletin en mükemmel silahını oluşturmaktaydı. Örneğin, İbn’ûl-Mukaffa’ “Süfyan bin Muaviye” tarafından "Zindiklik" bahanesiyle i’dam edilmişti. “Şair Beşşar İbn-i Bürd” Hâlife Mehdî’nin sarayında uzun yıllar geçirdikten sonra veziri Yakup İbn-i Davud’un aleyhinde hicviyeler yazması nedeniyle kırbaçlanarak, şair “Ebû Nüvâs” ise Halife Emîn’e telmihan yazdığı şiirler nedeniyle zehirletilerek öldürülmüşlerdi. Her ikiside "Zindiklik" ile itham edilmişlerdi.
Abbâsî Hâlifesi Ebû Câʿfer "el-Mansûr" devrinde “Mâniler” iyi muamele gördü. Halifenin tâbibi “Hasib” kendisinin Hristiyan olduğunu açıkça söyleyen bir “Zindik” idi. Ayni halifenin kâtibi “Yezid bin El-Feyz” de Mâni idi. “Mâniler” ve kendilerine “Dehrîler” adı verilen hür düşünceli ve materyalist feylesoflar, Hâlife Muhammed "el-Mehdî bi’l-Lâh" zamanında ise Zindiklik töhmetiyle i’dama, hapse ve i’tisafa uğradılar. “İbn-i Râvendî” yandaşı olan “Salih bin Abd’ûl-Kuddus” de H. 166 / M. 783 yılında Hâlife Mehdî tarafından i’dam ettirilmişti.
Manichéisme’in Mu'tezile ile mücadelesi ve Şî’îlik üzerine tesirleri
Mâniler’in dinî eğitimlerinin İslâmiyet’in dinî âkideleri üzerine de bir hâyli tesirleri olmuştu. Bazı İslâm mezhepleri Mâniler ile mücadelelerini sürdürürlerken onlarla kaynaşarak, ya doğrudan doğruya ya da dolaylı olarak Manichéisme’in tesirine tâbi oldular. İslâm âleminde Manichéisme’nin gelişme devri tam olarak öncelikle Mu'tezile’nin en güçlendiği zamana ve ikinci derecede de Şî’îliğin en kudretli olduğu döneme tekabül etmektedir. Mu'tezile reislerinin birçoğu Mânilerle dinî ve metafizik mes’elelerle alâkalı münazaralar yapmak suretiyle mücadele ediyorlardı. Bu karşılıklı yapılan münazaralar esnasında Mâni i’tikadlarının Şî’îlik üzerine önemli tesirleri olmuştu. Hâlife Mehdî zamanında, “Ebû Muhammed Hişâm bin El-Hakem”, “Ebû Ali Muhammed İbn-i Abd’ûl-Vahhab El-Cübbaî”, Yahya bin Halid’in kâtibi ve Zindiklik ile de itham edilmiş olan “Ebû Muhammed Hasan bin Mûsâ El-Nevbahtî”, “Ahmed bin Muhammed bin Hanbel”, “Ebû Muhammed bin Zekeriya Er-Râzî” ve İbrahim’ün-Nazzam’ın tilmizlerinden “Ebû Affan Er-Rakî” gibi İslâm âlim, ve kelâmcılarının Manichéisme ve onun âkideleri aleyhine yazmış oldukları kitaplarda hétérodoxe nitelik taşıyan ve hususiyle de Mâniliğe ait bilumum mezhepleri reddetmeğe başlamışlardı. Diğer taraftan ise “İbn-i Tâlut”, “Ebû Şâkir’ûd-Deysânî”, İbn’il-A’da El-Harizî”, “Abd’ûl-Kerîm bin Ebî’l-Evcâ”, “Salih bin Abd’ûl-Kuddus”, “Hammad-ı Acered”, “Yahya bin Ziyâd” ve “Muti bin İlyâs” gibi müellifler Manichéisme âkidelerini müdaafa eden eserler yazmışlardı.
Manichéisme’in Abbâsîler Devri’nde Zerdüştlük ile mücadelesi
Mâniler, Zedüştîler ile de münazara ve mücadelelerini sürdürmektelerdi. Bu konuda yazılmış “Chikand Guomânîgu Vîgıâr” adındaki Zedüştî eser, Manichéisme’i red ve cerhetmektdir. Talî Manichéen mezhebinin reisi olan “Yezdân-ı Baht” da Hristiyanlar aleyhine “Cebrail bin Nûh’ûn-Nasranî” tarafından reddedilen bir risale yazmıştı.
İslâmîyet yönetimi altında İran’da Mazdeizm’in edebî fa’aliyetleri
İslâm’ın Horasan’da gelişimi esnasında pek çok “Dikhânlar” mevcuttu. Çoğu şehir ve kasabalarda “Ateşgâhlar” (pyrées) bulunmaktaydı. Halifenin sarayına bile alınmış olan “Mobadhlar” Pehlevî dilinde dinî içerikli edebî eserler yazmaktaydılar. Mütevekkil devrinde Mübidler’in Reisi halifeye hediyeler getirmiş ve halife diğer bir Mübid’den Sasânîler’in vergi toplama yöntemleri hakkında malûmat almıştı. Bu devirlerde halifeler gayrî-İslâm unsurlardan sadece vergi toplamakla yetinmektelerdi.
Üçüncü Hicrî asırda İslâmî yönetim altında İran’da Mazdeizm’in edebî fa’aliyetleri
Bu asırda İran’da birçok Pehlevî eseri yayınlanmıştı. Bunların başında Mübid Reislerinden “Ferruh Zâd’ın Oğlu Azür Ferbegû” tarafından telif edilmiş ve “Azür Pad” tarafından ikmâl edilmiş olan “Din Kart” gelmekteydi. Diğer önemli Pehlevî eserleri arasında, “Azür Mihan’ın Oğlu Mihr’û-Hurşid” tarafından yazılmış olan ve dinî mes’elelere ait yirmi dört sorunun cevabını içeren “Dâdastân-i-Dînîk”, Menuçehr’in kardeşinin H. 268 / M. 881 yılında yazdığı “Zâdh-Saparam” ve Abâlîch’in Halife Me’mûn huzurundaki tartışmalarını ihtivâ eden “Mâdîguân-i-Abâlîch” gelmekteydi.
Üçüncü Hicrî asırdan sonra İran’da Pehlevî edebiyâtının yokolmağa başlaması
İran’ın Arab istilâsına uğramasından iki asır geçtikten sonra dahi Zerdüştçülük İran’da hâlâ kuvvetini sürdürmekteydi. Sasânîler Devri’ne ait fakat günümüze kadar gelmemiş olan Pehlevî dilinde yazılmış birçok eserler ve Avestâ’nın nüshaları bu devirde pek revaçtaydı. Şiraz, Sirguân, Rey, Serhas gibi şehirler bu eski i’tikatların başlıca merkezlerini teşkil etmekteydi. Şiraz Mübidleri Güney İran’da dinî mes’eleler hakkında denetim yetkilerine sahiplerdi. Şiraz’da ikâmet etmekte olan “Fars” ve “Kirman” ahâlisinin yüksek ruhbân sınıfı üzerinde hudutsuz bir otoriteye sahip olan “Mübidlerin Reisi” bu mıntıkada “Büyük Reis” nâmıyla anılmaktaydı. Üçüncü Hicrî asırda İran’da vâsi bir dinî edebiyâtın mevcudiyeti, sonradan bunların yokolmasından Arablar’ın mes’ul olmadığına delâlet etmektedir. İranlılar Mazdeizm’e salik oldukları zaman dilimi içerisinde “İran Edebiyâtı” asırlarca hayâtiyetini sürdürebilmişti. İhtidalar arttıktan ve tesamühsüzlük başladıktan sonra Mazdeistler’in azınlıkta kalması neticesinde İran yavaş yavaş Türkler ve Tatarlar tarafından yönetilmeğe başlandı ki bu edebiyât ta böylece yok olmağa yüz tuttu. Sonraki asırlarda el yazması nüshaların çoğaltılamaması da bu sürecin epey hızlanmasına sebep oldu.
İran-Pehlevî edebiyât ve tefekkürünün İslâmiyet ve Araplar üzerindeki tesirleri
Zerdüşt eserlerinden başka eski İran hükümdârlarının şeref ve azâmetini gösteren Pehlevî dilindeki eserlerinin de Arapça’ya tercüme edilmeleri neticesinde, Araplar eski İran Edebiyât ve tefekkürünü öğrenmeye başlamışlardı. Daha ilk hicrî asırlarda başlayan bu tercümeler, sonradan İranlı bir âlim olan “Dâd Küsnasb’ın Oğlu Dâd Bih” veya Ebû Muhammed Abd’Allâh bin El-Mukaffa’ tarafından millî bir tarzda sürdürülmüşlerdi. Bu tercüme edilen eserler aracılğıyla Araplar eski İran Edebiyât ve tefekkürünü öğrenmeğe başlamışlardı. Bu tercüme eserler arasında en önemlisi Araplar arasında “Siyer’ûl-Mülûk” nâmıyla meşhur olan ve ilk defa İbn El-Mukaffa’ tarafından tercüme edilen “Khôtay-Nâmeh” veya Hükümdârlar Kitâbı’dır. Bu önemli zâd tarafından Arapça’ya çevrilen diğer kıymetli eserler arasında “Kitâb Sagissarân”, “Kitâb el-Biykâr”, “Kitâb-ı Kelile ve Dimme”, “Kitâb-ı Mervek”, “Kitâb-ı Kâr-Nâme fî Siret-i Anûşirevân” ve “Kitâb at-Tâc” zikredilebilir. Ayrıca, “Cebele bin Sâlim” tarafından tercüme edilen “Behrâm-ı Çûpîn” ve “Rüstem’û-İsfendiyâr” adlı kitâplar ile “Ali bin Ûbeyd’ûr-Reyhânî” tarafından çevrilen “Kitâb-ı Lohrâsp” bahsedilmeğe lâyıktır.
İkinci ve üçüncü Hicrî asırlarda İran’daki önemli dinî hareketler
Bu dönemdeki mühim dinî hareketler ve Biha Ferid, Sonpâth, İshâk et-Türk, Ostadhsîs, Mukannaʿ, Hürrem Dînâk, Babek Hürremi ve Mazyâr gibi önderler, “Gulâm Hüseyin Sadıkî” tarafından yazdığı eserinde ayrıntılarıyla izâh edilmektedir. Ayrıca, Büyük Selçuklu Devleti hükümdârı “Tuğrul Bey” tarafından Babekî tenkile memur tâyin edilen ve daha sonra da Zindiklik töhmetiyle i’dam edilen Türk beylerinden Afşin hakkında da ayrı bir bahis ayrılmıştır. Ayrıca, İran’daki dinî hareketler ve mezhepler hakkında en doğru bilgiler doğu kaynaklarında ayrıntılı olarak verilmektedir.[10]
Kaynakça
- 1 2 Izady, Mehrdad R. (1992), The Kurds : a concise handbook, Washington & London: Taylor & Francis, ss. 170 passim, ISBN 0-8448-1727-9
- ↑ Xemgin, E. (2012), Mazda İnancı ve Alevîlik, Berfin Yayıncılık.
- ↑ Erdoğan Çınar (2004). Alevîliğin Gizli Tarihi, Chivi Yazıları. idefix.com. http://www.kitapturk.com/books/Kitap/19669/Aleviligin_Gizli_Tarihi.htm.
- ↑ Bulut, Faik, (2011), Ali’siz Alevîlik, Berfin Yayıncılık.
- ↑ Kreyenbroek, Philip G. (1996). "Religion and Religions in Kurdistan". Kurdish Culture and Identity. Zed Books Ltd.. ISBN 1856493296.
- ↑ Not 1: Günümüzde bazı Alevîler inançlarının sadece insanîyet ve sevgi temelli bir felsefe olduğunu ve doğrudan bir din ile alâkası bulunmadığını ifade etmektedirler.
- ↑ Not 2: “İbn-i Râvendî” tarafından zikredilmekte olan ayni fikirlere benzer bir takım görüşler de hâlen günümüzde (Dursun, Turan, Din Bu 1 ve 2, Kaynak Yayıncılık, 2012.) adlı eserde en ince ayrıtılarına dek savunulmaktadır.
- ↑ Mes’ûdî, Ali, Mûruc’ûz-Zeheb.
- ↑ Mes’ûdî, Ali, Kitâb’ût-Tenbih ve’l İşrâf.
- ↑ İran’daki dinî hareketler ve mezhepler ile alâkalı kaynaklar:
- Afîf’ûl-Dîn, Mir'a’ûl-Cenân.
- Avfî, Muhammed, Cevami’ûl-Hikâyât.
- Bağdâdî, Abd’ûl-Kâhir, Kitâb’ûl-Fark beyn’ûl-Firak.
- Ebû’l-Maalî, Muhammed, Beyân’ûl-Edyan.
- El-Nevbahtî, Ebû Muhammed Hasan bin Mûsâ, Kitâb Firâk’ûş-Şîʿa.
- Emin, Ahmed, Fecr’ûl-İslâm.
- Esferânî, Tâhir, Kitâb’ût-Tebşir fî’d-Dîn.
- Eş’ari, Ali, Makalât’ûl-İslâmiyyin ve İhtilâf’ûl-Mudillîn.
- İbn-i Ebi Usay’iba, Uyun’ûl-Enbâ’ fî Tâbakât’il-Ettibbâ.
- İbn-i Mehemmed’ûl-Kelbî, Hişâm, Kitâb’ûl-Asnam.
- Malatî, Muhammed, Kitâb’ût-Tenbih ver Red Âlâ Ehl-i Ahvâ-i ve’l-Bid’â.
- Saalibî, Abd’ûl-Mâlik, Kitâb’ûl-Gûrer.
- Sem’anî, Abd’ûl-Kerîm, Kitâb’ûl-Ensâb.