Türkiye Cumhuriyeti Anayasası (1924)
Teşkilâtı Esasiye Kanunu | |
---|---|
Ülke | Türkiye |
Durumu | Mülga |
Kanun numarası | 491 |
Kabul tarihi | 20 Nisan 1340 (1924) |
Yayımlandığı R. Gazete | 71 |
Yürürlüğe giriş tarihi |
24 Mayıs 1924 31 Ağustos 1952 (4695 sayılı Anayasa'nın yerine, tekrar yürürlüğe konuldu.) |
Yürürlükten kaldırılma tarihi |
15 Ocak 1945 (Yerine, anlamda değişiklik yapılmaksızın Türkçeleştirilmiş hali olan 4695 sayılı Anayasa konuldu.) 20 Temmuz 1961 |
Türkiye'de anayasal süreç |
Anayasal belgeler
Anayasalar
Halkoylamaları
|
|
20 Nisan 1924'te yürürlüğe giren 1924 Anayasası ya da resmî adıyla Teşkilât-ı Esasîye Kanunu, 1921 tarihli Teşkilât-ı Esasîye Kanunu'nu yürürlükten kaldırmıştır. Birkaç önemli değişiklikle (Altı ilkenin eklenmesi, devletin dininin İslam olduğuna dair ibarenin kaldırılması ve kadınlara milletvekili seçme ve seçilme hakkının verilmesi gibi) 1961'e dek yürürlükte kalmıştır. 1 Ekim 1945'te içeriği değiştirilmeden, dili Türkçeleştirilerek yeniden kabul edilmiştir. 27 Mayıs 1960 ihtilalinin ardından, yeni bir anayasa hazırlanarak 1961'de kabul edilmiş ve 1924 Anayasası yürürlükten kalkmıştır.
- Madde: Devletin Yönetim şekli Cumhuriyettir.
- Madde: Türk Devleti'nin dili Türkçe, başkenti Ankara'dır. (13 Ekim 1923'te başkent olmuştur.)
- Madde: Egemenlik kayıtsız şartsız milletindir. Bu egemenliğin tek temsilcisi TBMM'dir.
Hükümet sistemi yerine kabine sistemi getirilmiştir.
1928 yılında "Devletin dini İslamdır." ibaresi çıkarılmıştır.[1]
1930 yılında seçme ve seçilme hakkı kadınlara da tanınmıştır.[1]
1937 yılında laiklik ilkesi anayasaya girmiştir.[1]
1924 Anayasası’nın temel özellikleri şunlardır:
Cumhuriyet İlkesi: 1924 Anayasası Cumhuriyet ilkesini temel almıştır. Nitekim anayasanın 1. Maddesi “Türkiye Devleti bir Cumhuriyettir” demektedir. Bu hükümle devletin yönetim şeklinin “cumhuriyet rejimi olduğu” belirtilerek, ülkeyi idare edeceklerin ancak seçim yoluyla bu hakkı elde edebilecekleri kabul edilmiştir.
Milli Egemenlik İlkesi: 1924 Anayasası 3. Maddesinde “hâkimiyet kayıtsız milletindir” denilmektedir. Bu hükümle anayasa millet egemenliğini kabul etmiştir. Bu hüküm aynı zamanda demokratik bir devlet düzeninin ilk hareket noktası olmuştur. Türk Milleti, egemenliğinin sahibi olduğunu verdiği Millî Mücadele ile bütün dünyaya kabul ettirmiştir. Bu egemenlikte artık hiçbir kişinin veya dini inanç ve kurumun ilişkisi yoktur. Millet egemenliğinin sahibidir. Bu egemenlik Türkiye Büyük Millet Meclisi aracılığıyla kullanılır. Türkiye Büyük Millet Meclisi, milletin tek ve gerçek temsilcisi olup millet adına egemenlik hakkını kullanmaya yetkili tek organdır.
Güçlerin Birliği ve Büyük Millet Meclisi’nin Üstünlüğü: 1924 Anayasası da güçler birliği sistemini kabul etmiştir. Anayasanın 5 nci Maddesi “yasama yetkisi ve yürütme gücü Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde belirir ve toplanır” demektedir. Bu anayasada da kuvvetler ayrılığı ilkesi benimsenmemiştir.
Büyük Millet Meclisi’nin üstünlüğü vardır. Meclisin üstünde bir kuvvet yoktur. Bu nedenle meclis ancak kendini fesh edebilir. Türkiye Büyük Millet Meclisi devletin organları içinde en üst organdır. Milletin tek temsilcisidir, yasama yetkisini meclis doğrudan kendisi kullanır. Yürütme yetkisini kendisi tarafından seçilecek bir cumhur başkanı ve onun atayacağı bakanlar kurulu aracılığıyla kullanır.
1924 Anayasası’na göre devletin temel nitelikleri bu anayasanın devrimci yapısını da yansıtmaktadır. 1924 Anayasası’nın 2 nci Maddesi ile; Türkiye Devleti’nin dininin İslâm olduğu, resmi dilinin Türkçe olduğu ve devlet merkezinin Ankara olduğu açıklanmıştır. Cumhuriyetin ilk yıllarından itibaren gerçekleştirilen köklü atılım ve devrimlerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin sosyal ve ekonomik karakteri de ortaya konmuş ve bunlar 1937 de Anayasa’nın 2. maddesinde yapılan değişikliklerle anayasaya dahil edilmiştir. Böylece Türkiye Devleti’nin “Cumhuriyetçi, milliyetçi, laik, halkçı, devletçi ve inkılâpçı” bir devlet olduğu anayasayla da belirtilmiştir. Bu özellikleri ile Türkiye, hukuksal olarak çağdaş ve modern bir devlet olmuştur.
1924 Anayasası’na göre yasama organı Türkiye Büyük Millet Meclisi’dir. Meclis egemenliği millet adına kullanacak olan tek yetkili organdır. Meclis yasama görevini doğrudan kendisi yapmaktadır. Bu görevler arasında; “Kanun koymak, tefsir etmek, kanunları değiştirmek, kaldırmak, devletlerle sözleşmeler yapmak, barış yapmak, savaş ilan etmek, devlet bütçesini incelemek, para basmak, genel ve özel af çıkarmak, idam kararlarını onaylamak” gibi yasama görevleri bulunmaktadır.
Türkiye Büyük Millet Meclisi Anayasa’yı, üyelerinden 1/3 nün teklifi ile 2/3 nün çoğunluk oyuyla değiştirebiliyordu. Ayrıca yürütme meclisi fesih edemiyordu.
1924 Anayasası’nın beşinci maddesi ile yürütme kudreti Türkiye Büyük Millet Meclisi’nde toplanmıştır. Ancak Meclis bu görevini kendisi tarafından seçilen bir Cumhurbaşkanı ve onun tayin edeceği İcra Vekilleri Heyeti (Bakanlar Kurulu) aracılığıyla kullanmaktadır. Yürütmenin en üst organı olarak Cumhurbaşkanı öngörülmüş ve yürütme görevini yapacak organ olarak bugünkü anlamda bir Başbakan ve onun belirlediği bakanlardan oluşan Bakanlar Kurulu olarak belirtilmiştir. Bakanlar, Başbakan tarafından belirlenir, Cumhurbaşkanınca tasdik edilir ve meclisin onayına sunulurdu. Türkiye Büyük Millet Meclisi her zaman Hükümeti denetleyebilir ve düşürebilirdi.
1924 Anayasası yargı yetkisini bağımsız mahkemelere vermiştir. Anayasa yargı organlarının verdiği kararların, Türkiye Büyük Millet Meclisi ile İcra Vekilleri Heyeti’nce değiştirilemeyeceğini ve yerine getirilmesine mani olunamayacağını hüküm altına alarak, yargı kararlarına hem teminat hem de bağımsızlık getirmiştir. 1924 Anayasası, 1921 Anayasası’nın aksine yargı kuvvetini Meclise vermemiş, bağımsız mahkemelere bırakmıştır.
1924 Anayasası’nda Yapılan Değişiklikler:
1924 Anayasası’nda 1924’ten 1960 yılına kadar bazı değişiklikler yapılmıştır. Bu değişiklikler şunlardır:
10 Nisan 1928 tarihinde yapılan değişiklikle Anayasa’nın 2 maddesinde yer alan “Türkiye Devleti’nin dini İslâm’dır” hükmü çıkarılmıştır. Ayrıca milletvekillerinin yeminlerindeki vallahi kelimesi “namusum üzerine söz veririm” ifadesiyle değiştirilmiştir. Yine Meclisin görevleri arasında yer alan “ahkam-ı şer’iye’nin tenfizi” (dinsel hükümlerin yerine getirilmesi) hükmü anayasadan çıkartılmıştır.
Bu değişikliklerle Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin laik bir devlet olması amaçlanmış ve laik devlet anlayışına yönelinmiştir.
5 Aralık 1934’de yapılan değişikliklerle kadınlara milletvekili seçme ve seçilebilme hakkı verilmiş ve seçmen yaşı 18’den 22’ye çıkartılmıştır.
5 şubat 1937’de aslında Cumhuriyet Halk Partisi’nin ilkeleri olan “Cumhuriyetçilik, milliyetçilik, halkçılık, devletçilik, laiklik ve inkılâpçılık” Anayasanın 2. maddesine dahil edilerek Türkiye Cumhuriyeti Devleti’nin temel nitelikleri olarak belirtilmiştir.
10 Ocak 1945’de ve 24 Aralık 1952’de yapılan değişikliklerle Anayasa’nın dili üzerinde değişikliklere gidilmiştir.
Türkiye Cumhuriyeti’nin en uzun süre yürürlükte kalan Anayasası niteliğindeki 1924 Anayasası, 27 Mayıs 1960 hareketine kadar yürürlükte kalmış ve bu hareketle birlikte yürürlükten kalkmıştır.
Modern hukuk kurallarını benimsemek durumunda olan genç Cumhuriyet, aynı zamanda laiklik ilkesini hukuk alanına da uygulamak ve kanun koyarken dini esaslara bağlı kalmadan, kanunları, modern çağın gereklerine dayandırmak zorundaydı.
Kaynakça
- 1 2 3 beykent.edu.tr, TC Anayasaları, 1921, 1924, 1961 ve 1982 Anayasalarını karşılaştırılması, Erişim tarihi:29.03.2015
|