Yunanistan'a birinci Pers saldırısı
Yunanistan'a birinci Pers saldırısı | |||||||
---|---|---|---|---|---|---|---|
Yunan-Pers Savaşları olay ve seferleri | |||||||
| |||||||
Taraflar | |||||||
Ahameniş İmparatorluğu | Atina | ||||||
Komutanlar ve liderler | |||||||
Mardonius Datis Artaphernes |
Kalimakhus Miltiades |
Yunanistan'a birinci Pers saldırısı, Yunan-Pers Savaşları'nın bir bölümü olarak MÖ 492-490 yıları arasında gerçekleşen ve Atina ordusunun Maraton Muharebesi'ndeki kesin zaferiyle sona eren savaştır. Yunanistan'ın istilasını amaçlayan harekat, iki ayrı sefer olarak Ahameniş İmparatoru I. Darius'un emriyle başlatıldı. I. Darius'un öncelikli hedefi, İyon Ayaklanması'nı askeri yönden destekleyen Atina ve Eretria şehir devletlerinden öç almaktı. I. Darius, bu durumu aynı zamanda İmparatorluğu'nun sınırlarını Avrupa topraklarında genişletmek ve imparatorluğun batı sınırlarını güven altına almak için bir fırsat olarak değerlendirmek istemiştir.
İlk sefer MÖ 492 yılında General Mardonius komutasında, İyon Ayaklanması sırasında Pers hakimiyetinin gevşediği Trak kabileleri üzerine yapılmış, diğer yandan Makedonya Krallığı Pers Sarayı'na bağlı bir devlet olmak zorunda bırakmıştı. Ancak Aynoroz Yarımadası açıklarında yakalanılan bir fırtınayla General Mardonius'un filosu ağır kayıplar verince seferin sürdürülmesi olanaksız hale gelmiştir. Bir sonraki yıl I. Darius Yunanistan üzerindeki niyetini açığa vurarak Yunanistan'daki tüm kent devletlerine elçiler göndererek kendi iradesine boyun eğmelerini istedi. Diğer kent devletlerinin neredeyse tümü boyun eğmeyi kabul ederken Atina ve Sparta gönderilen Pers elçilerini öldürmüştür. Atina ve Sparta'nın açıkça savaş ilan etmeleri karşısında I. Darius, bir sonraki sene çıkılacak seferin hazırlıklarına başlanmasını emretmiştir.
İkinci sefer, bir Med generali olan Datis komutası altında ve İyon Ayaklanması sırasında önemli rol üstlenmiş olan Sard Satrab'ı Artaphernes'in oğlu Artaphernes yardımcı komutanlığında MÖ 490 yılında yapılmıştır. Seferin ilk darbesi Nakşa üzerine yönelmiş, kent ele geçirilip yakılmıştır. Daha sonra Kiklad Adaları'nın diğer adaları da istila edilerek Pers İmparatorluğu'nun etki alanına katıldı. Donanma Eretria yakınlarında çıkarma yapmış, ardından kenti kuşatan Pers kuvvetleri kısa sürede kenti ele geçirmiştir. Eretria yerle bir edildi ve halkı köleleştirildi. Ardından Attika'ya yelken açan Pers Donanması Maraton Ovası'na asker çıkarmıştır. Burada görece daha küçük bir Atina ordusunca karşılaşan bu kuvvetler Maraton Muharebesi'nde ağır bir yenilgiye uğramışlardır. Bu yenilgi seferin başarılı bir sonuca ulaştırılmasını engellemiştir. Yenilgi üzerine Pers kuvvetleri Batı Anadolu kıyılarındaki ana üslerine geri çekilmişlerdir. Yine de sefer amaçlarından önemli bir kısmını gerçekleştirmiş sayılırdı. Eretria, cezalandırılmıştı ve Nakşa, deniz ticaretinden çıkarılarak Ege Denizi Pers hakimiyeti altına alınmıştı. Diğer yandan Pers İmparatorluğu'nun etki alanındaki topraklarla ilgilenmenin nelere mal olabileceği konusunda, Yunanistan kent devletlerine ağır bir ders verilmiştir. Seferin tamamlanmamış olması, I. Darius'un Atina ve Sparta'yı Pers İmparatorluğu'nun Batı Anadolu'daki topraklarındaki Yunan asıllı olan tebaasını kışkırtmaması için daha güçlü bir darbe yaratacak sefer hazırlıklarına girişmesine yol açmıştır. Ancak Mısır'daki ayaklanma seferi geciktirdi ve bu arada I. Darius öldü. Bu durumda Yunanistan'ın istilası işi, yerine tahta geçen oğlu I. Serhas'a kalmıştır.
Antik kaynaklar
Yunan-Pers Savaşları konusunda esas kaynak Karyalı tarihçi Herodot'un çalışmasıdır. "Tarihin babası" olarak bilinen Herodot[1], Önasya'daki o zaman için Pers hakimiyetinde olan Halikarnas'da MÖ 484 yılında doğmuştu. Herodot, Historia adlı çalışmasını MÖ 440-430 yılları arasında yazmıştır. Bu çalışmasında Yunan-Pers Savaşları'nı işlemiştir. Söz konusu savaşların MÖ 450 yılında sona erdiği düşünülürse, Herodot'un bu çalışması, konu aldığı olaylarla çağdaş sayılır.[2] Herodot'un tarzı tümüyle öyküleştirme tarzıydı ve en azından batı toplumları açısından tanınan bir tarih anlatımı olarak görülmektedir.[2] Herodot'un, olayları tanrıların istek ve kaprislerine, kişilerin iddialarına dayanmadan diğer yandan olayların tarihsel değerlerini nispeten objektif vermesi, bir tarihçi için aranan bir nitelik dizisi olarak kabul edilmektedir.[2] Herodot'tan sonraki, Tukididis gibi bazı tarihçiler, her ne kadar onun tarzını izlemişlerse de eleştirmekten geri kalmamışlardır.[3][4] Bununla birlikte Tukididis kendi tarih çalışmasını, Herodot'un bıraktığı yerden, Sestos Kuşatması'ndan başlatmayı seçmiştir. Muhtemelen, Herodot'un çalışmasının düzeltilmeye ya da yeniden yazılmaya gerek duymayacak kadar doğru olduğunu düşünmüş olmalıdır.[4] Örneğin Plutarkhos da Herodot'u bir denemesinde yeterince Yunan yanlısı olmamakla suçlayarak eleştirmiş, "barbarperver" olarak tanımlamıştır.[5] Rönesans Avrupa'sında çok okunmaya devam ediyor olsa da Herodot hakkında olumsuz bir yargı sürmüştü.[6] Ancak 19. yüzyıla gelindiğinde, bir kısım arkeolojik bulgularla defalarca desteklenince Herodot'un değeri kabul edilir olmuştur.[7] Günümüz yaygın görüşü, Herodot'un çalışmasının son derece değerli bir tarih kaydı olduğu yönündedir. Bununla birlikte, özellikle birliklerdeki mevcutlar ve tarihler konusunda verdiği ayrıntıların yer yer kuşkuyla karşılanması da söz konusu olmaktadır.[7] Öte yandan halen birçok tarihçi, Herodot'un anlatımının Pers karşıtı bir eğilimde olduğuna ve olayların, dramatik bir etki yaratmak amacıyla abartılmış ya da süslenmiş olduğu kanısındadır.[8]
Sicilyalı tarihçi Diodorus, kısmen Eforus'tan yararlanarak Yunan – Pers Savaşları'yla ilgili bazı bilgileri MÖ 1. yüzyılda kaleme aldığı çalışmasında işlemiştir. Diodorus'un verdiği bilgiler Herodot'la büyük ölçüde uyumludur.[9] Yunan – Pers Savaşları daha az ayrıntı verilerek birkaç antik tarihçi tarafından daha anlatılmaktadır. Bunların arasında Ctesias, Plutarkhos ve oyun yazarı Eshilos sayılabilir. Yılanlı Sütun gibi bazı arkeolojik buluntular da Herodot'un anlatımlarını desteklemektedir.[10]
Çatışmanın kaynakları ve Harekat öncesi
Med İmparatorluğu'nu MÖ 550 yılında yıkarak bağımsızlıklarını kazanan Persler Med İmparatorluğu'nu MÖ 550 yılında yıkarak bağımsızlıklarını kazanan Persler hızla bir imparatorluk haline geldiler. Kısa sürede Lidya Krallığı'nı yıkarak batıda sınırlarını Ege kıyılarına uzattılar. Ardından kuzeyde Hazar Denizi kıyılarına, doğuda Hindistan'a kadar genişlediler. Çok kısa süre sonra Babil İmparatorluğu'nu yıkarak tüm Levant'ı, MÖ 525 yılında da Mısır topraklarını kontrolleri altına aldılar.[11][12] Neredeyse çeyrek asır içinde, "dünyada bilinen bütün yerleşik yaşamın hakimiyeti" ellerine geçmiştir. Geriye, bu anlamda Trakya ve Yunanistan ile halen bağımsızlığını koruyan bazı Ege Adaları kalmıştır.[11] Bu merkezler üzerinde hakimiyet kuruduğunda çağın tüm dünya ticareti Pers hakimiyeti altına alınacaktır. Nitekim I. Darius, MÖ 500'lerin sonlarında İskit topraklarının ciddi bir bölümünü istila ettikten sonra ordusunu Trakya'ya çevirmişti.[13] Muhtemelen İmparatorluk'un batı sınırlarında bir şeylerin eksikliğini hissetmişti. Bu büyük ölçüde ticaretle ilişkili eksikliklerdi. Bu eksikliği gidermek için ordu İstanbul Boğazı'nı geçerek Trakya topraklarında ilerlerken donanma da Tuna Nehri girişine yelken açmıştır. Sonunda bu bölgeleri de kontrolü altına almıştır.[12]
Batı Anadolu kıyılarındaki Grek kolonileşmesi, MÖ 8. yüzyıldan itibaren Ege ve Akdeniz deniz ticaretinde Grek ve Fenike kent devletleri arasındaki rekabeti doruk noktasına taşımıştır. Bu çekişmenin sonucunda deniz ticaretindeki Grek rekabet üstünlüğü, Ege Denizi'ni Fenike ticaretine engellemiştir.[11] Pers İmparatorluğu Doğu Akdeniz kıyılarını ele geçirdiğinde Grek – Fenike ticati rekabetini de devralmış oldu.[14] Kuşkusuz Pers Sarayı açısından deniz ticareti çok önemli bir gelir kaynağıdır. Dolayısıyla İmparatorluk, Akdeniz ve Ege deniz ticaretine hakim olmayı hedefleyecektir.[11] Tüm bunlar bir araya geldiğinde hem kara hakimiyeti, hem de deniz hakimiyeti amacı, yani tüm dünya ticaretini ele geçirme amacı, Pers İmparatorluğu'nun yayılma stratejisinde ana hedefi Yunanistan anakarası yapmaktadır.[14] Ancak belirleyici neden, deniz ticaretindeki rekabettir.[15]
Pers hakimiyeti Anadolu kıyılarındaki Grek kent devletleri için ağır bir yük olmuştur. Örneğin Teos, Pers hakimiyetine kadar giderek zenginleşen bir kentti.[16] Deniz ticaretinin kontrolünün Perslere kaymasının yanında, Pers hakimiyeti altındaki tüm bölgelerde uygulanan haraç ve istendiğinde asker, malzeme sağlamak gibi askeri yükümlülükler vardır.[17] Yıllık olarak ödenecek haraç tutarı her ulus için ayrı ayır belirlenmiştir. Ödeme, gümüş üzerinden yapılır ve belirlenmiş olan tutarı Babil talentidir. Babil talenti Attik talentten 1 / 6 oranında fazladır[18], yani 30,3 kg.dır.[19] Örneğin İyonya, Karya, Likya ve Pamfilya için yıllık haraç 400 talenttir.[18] Bu yaklaşık olarak 12,12 ton gümüştür. Lidya ve Kilikya 500 talent, (15,15 ton) Mısır ise 700 talent (21,21 ton) yıllık haraç ödemekle yükümlüdür.[18] Bu ödemeler kuşkusuz ki söz konusun toplumların geçim durumunu ciddi biçimde etkileyecektir. Sonuç olarak Pers hakimiyeti Anadolu kıyılarındaki ve Ege Adaları'ndaki kentlerin ekonomilerinde ciddi bir daralmaya neden olurken Yunanistan'daki kent devletlerinde de, deniz ve kara ticaretinin Pers kontrolüne geçmesine de bağlı olarak, fakat daha sınırlı ölçüde olmak üzere aynı yönde etkiler yaratmıştı.
İmparatorluk'un yayıldığı tüm bölgelerdeki durum bu çerçevededir. Bu ekonomik baskının yarattığı hoşnutsuzlukla tebaası arasında halen ayaklanma dinamikleri canlıydı.[20][21][22] Öte yandan Pers Kralı I. Darius tahtı bir darbeyle ele geçirmişti ve hükümdarlık yıllarında önemli sayılacak bir süreyi tebaasının hükümranlığına karşı ayaklanmalarını bastırmakla geçirmişti.[20] Bu ayaklanmalardan biri de İyon Ayaklanması olmuştur. İyonya, coğrafi olarak imparatorluğun doğal genişleme uzantısı olarak görülmektedir. Bununla birlikte İyonlar, tüm Ege Denizi'ne sahili olan topraklardaki Yunanca konuşan topluluklarla kültürel olarak güçlü bağları olan bir halktır.[18] Her şey bir yana, Batı Anadolu kıyılarına Yunanistan'dan göç edip yerleşmişlerdi.[23] Diğer yandan İmparatorluk, İyon Ayaklanması'ndan önceki yıllarda topraklarını Avrupa'ya doğru genişletme çabası içindeydi. Bu yönde, Traklar'a boyun eğdirdi ve Makedonya Krallığı'nı müttefik olmaya zorlamıştı. Avrupa topraklarına genişleme yöneliminin Yunanistan'ı da hedef alması, Antik Yunan dünyasının politik bölünmüşlüğü karşısında bir bakıma kaçınılmazdı.[21][24] Diğer yandan İyon Ayaklanması İmparatorluğu parçalanmaya götürecek bir girişimdi. Her ne kadar ayaklanma bastırıldıysa da Yunanistan anakarasındaki Grek kent devletlerinin varlığı, Pers İmparatorluğu'nun batı toprakları için hala bir tehdit olmaya devam ediyordu.[25] Bu durumda I. Darius, İyon Ayaklanması'na askeri planda destek oldukları için Grek kent devletlerini cezalandırmaya, ama esas olarak Yunan anakarasıyla Ege'ye boyun eğdirmeye, en azından pasifize etmeye karar vermiştir.[25][26]
İyon Ayaklanması, Pers Satrabı Artaphernes ile Milet tiranı Aristagoras'ın ortak bir seferiyle Nakşa Adası'nın istilası girişimiyle başlamıştı.[27] Aristagoras'ın planladığı ve yönettiği bu girişimin başarısızlığa uğraması üzerine Artaphernes muhtemelen O'nu görevden almaya karar vermişti. Fakat Aristagoras daha önce davranarak tiranlığı bıraktı ve Milet'de demokrasiyi ilan etti. Bu gerçekte Milet'in bağımsızlık ilan etmesiydi.[27] Diğer İyon kent devletleri de böyle bir başkaldırıya hazırdılar. Pers Sarayı'nın atadığı tiranları devirerek onlar da bağımsızlıklarını ilan ettiler.[27][28] Diğer yandan Aristagoras Yunan anakarasındaki kent devletlerini ayaklanmayı desteklemeleri konusunda ikna etmeye çalıştı. Ancak sadece Atina ve Eretria buna yanaştılar.[29]
Atina'nın İyon Ayaklanması'na destek sağlaması, MÖ 6. yüzyılın sonlarına doğru Atina Demokrasisi'nin kurulmasıyla başlayan bir dizi karmaşık olayların sonucu olarak ortaya çıkmıştır.[29] Atinalılar MÖ 510 yılında, Sparta Kralı I. Kleomenes'in yardımıyla Atina kralı Hippias'ı devirmişlerdi.[30] Hippias Sard'a kaçarak Pers Satraplık Sarayı'na sığındı. Atina'da yeniden kral olmasına destek olurlarsa kentin kontrolünü Pers Sarayı'na vaat etti. Bu arada I. Kleomenes, Atina'da Sparta yanlısı bir krallık kurması için Isagoras'ı destekliyordu. Isagoras, Atina yönetiminin geleneksel olarak kendilerine miras olduğunu ileri süren güçlü ve soylu Alcmaenidae ailesinden Kleistenes'in siyasi rakibiydi.[31] Kleistenes'in karşılığı son derece radikal ve güçlü oldu, Atinalılar'a, soyluların o denli nefret ettiği demokrasiyi vaat etmişti. Ailesinin Atina üzerindeki etkisini tümüyle ortadan kaldıran böyle bir girişimde Kleistenes'in amacı açık değildir. Muhtemelen Atina aristokrasinin gününün dolduğunu fark etmişti. Bu durumda Atina'nın Sparta'nın kuklası durumuna düşmesini bir şekilde önlemeye çalışmıştı.[31] Ancak bu vaadin bir sonucu olarak Isagoras, diğer muhalifleriyle birlikte Kleistenes ve ailesini Atina'dan sürmüştür. Ancak demokrasi vaadi Atinalıları harekete geçirdi, ayaklanıldı ve Isagoras'la I. Kleomenes kentten kovuldu.[32] Ardından Kleisthenes MÖ 507'de Atina'ya geri döndü ve hızla demokratik bir yönetim kurulmaya başlandı. Demokrasinin kurulmasıyla Atina, Yunanistan'ın önde gelen kent devletlerinden biri haline gelmiştir.[32] Demokratik yönetime geçen Atina'nın bundan böyle Hippias'ın ya da başka birinin krallığını ve ayrıca ister Sparta, ister başka bir güç olsun, dış bir gücün hegemonyasına mücadele etmeden boyun eğmeyeceği ortadadır.[32]
Ancak I. Kleomenes bekleneceği gibi Atina'daki bu gelişmelerden rahatsızlık duyacak ve Sparta ordusuyla birlikte Atina üzerine yürüyecektir.[33] Sparta'nın, Isagoras'ı yeniden Atina kralı yapmak amaçlı bu girişimi bir fiyaskoya dönüştü. Yine de daha kötü gelişmelerden çekinen Atinalılar, bir önlem alma ihtiyacıyla Sard Satrabı Artaphernes'e elçiler göndererek Pers İmparatorluğu'ndan yardım istediler.[34] Artaphernes, tabi olmanın geleneksel bir göstergesi olan "toprak ve su" istemiştir. Atina elçileri bu isteği kabul ettiler.[34] Ancak Atina'ya döndüklerinde şiddetle suçlandılar.[34] Olaylar bu aşamaya geldiğinde I. Kleomenes, Hippias'yı yeniden Atina kralı yapmak için bir komplo girişime yönelmiştir. Ancak bu girişim başarısız oldu ve Hippias yine Sard'a giderek Artaphernes'i Atina'ya boyun eğdirmek yönünde ikna etmeye çalıştı.[35] Atina da bu kez Artaphernes'i bu yönde harekete geçmekten vazgeçirmek için elçiler gönderdiyse de Artaphernes, Hippias'ın tekrar kral olarak Atina'ya kabul edilmesini emretmiştir.[29] Atina bunu kabul etmedi ve Pers imparatorluğu ile savaşa girmeyi göze aldı.[36] Bu olayların gelişiminde Aristagoras'ın İyonya'daki ayaklanmaya destek istemesi, zaten Pers İmparatorluğu ile düşmanca bir tutuma girmiş olan Atina için, karşılanması zor bir istek değildi.[29] Gerçekte İyon demokrasileri Atina örneğinden esinlenmişti. Dahası İyon kentleri başlangıçta birer Atina kolonisiydiler. Bu etmenler de Atina'nın İyon Ayaklanması'nı desteklemesinde etkisi kuşkusuz ki olmuştur.[29]
Diğer yandan Eretria'nin İyon Ayaklanmasını askeri yönden desteklemesinin nedenler çok açık değildir. Muhtemelen ticari nedenler önemli olmuştur. Eretria, Ege'deki Pers hakimiyetinin tehdit ettiği ticarete dayanan bir kentti.[29] Bir diğer bakış açısından, Herodot, Eretria'nın bir süre önce Lelantine Muharebesi'nde kendisine destek veren Milet'e borcunu ödemek istediğini ileri sürmektedir.[37]
Sonuç olarak Atina ve Eretria İyon Ayaklanması'nı desteklemek için Batı Anadolu'ya 25 triremeden oluşan bir kuvvet gönderdiler.[37] İyon kuvvetleriyle birleşen bu kuvvetler doğrudan bölgenin Pers Satraplığı olan Sard'a yürümüşlerdir. Artaphernes baskına uğramışdır. Emri altındaki kuvvetlerle, aşağı kenti bırakıp iç kaleye çekildi ve orada savunmaya geçti. İyon, Atina ve Eretria kuvvetleri dış kaleyi aldılar ve aşağı kente girdiler[38] Ancak seferin bütün kazanımı bu kadardı. Sard'dan çekilerek Efes'e doğru yürüyüşe geçtiklerinde onları izleyen Pers kuvvetleriyle Efes yakınlarında muharebeye girmeye zorlandılar. Burada gerçekleşen Efes Muharebesi'nde ağır kayıplara uğradılar. Girişim bir yandan başarısız olmuş, diğer yandan da Eretria'nın ve özellikle de Atina'nın, I. Darius'un düşmanlığını kazanmalarına yol açmıştır. Darius, her iki kent devletinden de intikam almaya yemin etmiştir.[39]
Ayaklanmayı bastırmak için Pers orduları Batı Anadolu'ya sevk edildi. Bir dizi kara muharebesinin devamında, MÖ 494'deki Lade Deniz Muharebesi'ndeki Pers zaferi İyon Ayaklanması'nın çözülmesine neden olmuştur. Ardından Pers donanması Batı Anadolu'daki tüm İyon kentlerini ard arda ele geçirdi.[40] I. Darius ayaklanmayı, İmparatorluğun sınırlarını Ege ve Marmara adalarına kadar genişletmek için bir fırsat olarak görmüş, bu adalara saldırmıştır.[41][42] İyon Ayaklanması'nın bastırılmasından sonra, hem Atina ve Eretria'yı cezalandırmak, hem de İmparatorluk'a yönelen Yunanistan kaynaklı tehdidi bütün bütün ortadan kaldırmak için planlamalara başlanmıştır.[43]
Mardonius Seferi (MÖ 492)
I. Darius'un kara ordusu ve donanmadan oluşan bir sefer kuvveti, MÖ 492 yılının bahar aylarında teşkil edilmişti. Ordu ve donanmanın komutanlığına I. Darius'un damadı olan Mardonius atanmıştır.[44] Mardonius (Persce Marduniya) aynı zamanda, I. Darius'un tahtı ele geçirme mücadelesinde yanında yer alan Pers soylusu Gobryas'ın oğludur. Bu politik ittifak, Darius'un Gobryas'ın kızıyla, Gobryas'ın da Darius'un kız kardeşiyle evlenmesiyle pekiştirilmiş, Mardonius da Darius'un kızıyla evlendirilmiştir.[45] Seferin nihai amacı Atina ve Eretria üzerine yürümek[46] olmakla birlikte asıl niyetin olabildiğince fazla sayıda Grek kent devletinin kontrol altına alınması da amaçlanmaktadır.[47] Diğer yandan Hippias'ın yeniden Atina tahtına oturmasının sağlanmasının yeterli olacağı, seferin esas hedefinin bu olduğu da ileri sürülmektedir. Hippias'ın, Atina'daki Pers karşıtı partinin liderlerini bir şekilde ortadan kaldıracağına kuşku yoktur. Bu noktadan sonra Eretria konusunda Atina'dan yararlanmak da mümkün olacaktır.[48]
General Mardonius kuvvetlerinin önünde, deniz ve kara olmak üzere iki yol vardır. ancak, tüm kara ordusunun, atların ve sefer için gerekli tüm diğer şeylerle birlikte ikmal malzemesinin donanmayla taşınmasındaki olağanüstü güçlükler göz önüne alınarak, ordunun karadan gitmesine karar verilmiştir.[48] Kilikya'dan hareket eden Pers ordusu Çanakkale Boğazı yönünde ilerlerken General ise donanmayla hareket etmiştir.[49] Donanma İyonya kıyılarına hareket etti. General Mardonius, İyonya'da kısa bir süre kalmıştır. Bu süre içinde uzlaştırıcı bir politikayı uygulamaya koymuş[45] İyon Ayaklanması'nın bastırılmasından sonra Pers Sarayı'nca yeniden kent devletleri yönetimine getirilmiş olan tiranları görevden almış, bu kentlerde demokrasiyi ilan etmiştir. İyon Ayaklanması'na yol açan genel hoşnutsuzlukta bu tiranların yönetimi önemli bir paya sahipti.[50] Esesen bu demokrasi, birer kukla yönetimdi.[51] Yine de İyonların yeniden ayaklanmasının önüne geçecek bir önlem olarak görülmüştür.
Daha sonra ordu karadan ilerlerken donanma da Çanakkale Boğazı'na hareket etmiştir. Burada ordu gemilere alınarak Avrupa tarafına geçirildi.[46][51] Seferin ilk hedefi Taşoz Adası'ydı ve donanma tarafından ele geçirildi.[47][51] Bir Grek yerleşmesi olan ada altın madenleriyle değerliydi, bundan böyle Pers Sarayı'na haraç ödeyecekti.[51] Ordu Trakya üzerine ilerledi ve buradaki kabileler savaşmadan teslim oldular ve yeniden Pers hakimiyetine girdiler.[51] Bu kabileler I. Darius'un İskit Seferi'nin ardından MÖ 512 yılında Pers hakimiyetine girmişlerdi.[52] Makedonya'ya ilerleyen ordu Makedonya Krallığı'nı bağımlı bir krallık haline getirdi. Daha önce Pers İmparatorluğu'nun müttefiki olmakla birlikte bağımsız bir krallıktı.[47] Bu arada Filo, Aynoroz Yarımadası'nı dolaşmak üzere güneye yelken açmıştır. Ancak burada patlak veren şiddetli bir fırtına donanmayı sahile sürmüştür. Herodot'un belirttiğine göre fırtınada 300 gemi batmış, 20 bin Pers askeri kaybedilmiştir.[53] Makedonya'daki Pers ordusu ise, bir Trak kabilesi olan Brygianların gece baskınına uğramıştır. Kampa yapılan bu baskında çok sayıda asker ölürken General Mardonius da yaralanmıştır.[54] Yaralanmasına karşın Brygianları yenilgiye uğratarak yeniden Pers hakimiyeti altına aldı. Donanmanın çok büyük bir kısmı elden çıkmıştır ve ordunun mevcudu ciddi biçimde azalmıştır. Bu durumda General Mardonius'un elinde harekatı sürdürecek güç bulunmamaktadır.[55] Bunun üzerine ordusuyla Çanakkale Boğazı'na dönmüştür. Donanmadan arta kalanlar ise Asya kıyılarına çekildi.[56] Her ne kadar bu sefer düş kırıklığı yaratacak bir şekilde sona ermişse de Persler yönünden, Yunanistan kara yaklaşımları güven altına alınmış oldu.[57] Diğer yandan General Mardonius oldukça başarılıydı. Ordunun Tuna Nehri kıylarına ulaştığına işaret eden buluntular vardır.[45] Diğer yandan Grekler, I. Darius'un Yunanistan hakkındaki niyetlerinden kuşkuya yer bırakmayacak biçimde emin olmuşlardı.[57]
Diplomatik girişim MÖ 491
Bir önceki yılki seferin, Yunanistan üzerindeki Pers niyetini açığa vurmasıyla Grek kent devletlerinin direncinin zayıflatmış olabileceğini düşünen I. Darius, MÖ 491 yılı içinde diplomatik bir girişimde bulunmaya karar vermiştir. Bu kararla, tüm Grek kent devletlerine elçiler göndererek, geleneksel olarak boyun eğmeği simgeleyen "toprak ve su" istemiştir.[58] Pers İmparatorluğu'nun Yunanistan'a yönelecek gazabından çekinen birçok kent devletleri ve başta Aegina Adası olmak üzere Yunanistan'a yakın tüm adalar bu teklife olumlu bakmış, Pers Sarayı'na toprak ve su göndermiştir.[55][59] Ancak Atina elçileri yargılayıp daha sonra da idam etti. Spartalılar ise kestirmeden, bir kuyuya atarak öldürdüler.[57] Bu uzlaşmaz tutum, aralarındaki düşmanlığa rağmen Atina ve Sparta'yı yakın gelecekteki savaş için ittifak oluşturmaya itmiştir.[57] Herodot'un anlatımına göre Darius bu girişimiyle aynı sırada hükümranlığı altındaki tüm sahil kentlerine haberciler göndermiş, savaş gemisi ve atları taşımak için nakliye gemileri inşa edilmesini emretmiştir.[60]
Aegina'nın Pers elçilerinin teklifini kabul etmesi, Atina'yı derhal harekete geçirmiştir. Aegina'nın bu tutumunu Atina'ya karşı düşmanca niyetler güttüğüne yordular. Öyle ki Aegina Perslerle bir olup Atina'ya saldıracaktı.[61] Pers Donanması'nın adayı bir deniz üssü olarak kullanacağı ndişesi önemli bir sorundu Sparta'ya duruma müdahale önerdi.[62] Bu endişenin temelinde, Ada'nın Atina'nın ana limanı olan Faleron'a son derece yakın olmasında yatmaktadır. Bu durum askeri açıdan korkunç sayılmasının dışında Atina kentinin tahıl ihtiyacını karşılamasını da ciddi biçimde tehlikeye düşürecektir. Çünkü Atina, kentin tahıl ihtiyacının önemli bir kısmını Ege Denizi üzerinden yaptığı ithalatla karşılamaktadır.[63] Diğer yandan Atina, deniz ticaretinde en büyük rakibi olan Aegina'yı, Pers iradesine boyun eğmekle tüm Yunanistan'a ihanet etmiş olarak ilan etmiştir. Aetina'nın tutumunun, Pers İmparatorluğu'nu Yunanistan'dan intikamını alsın diye davet etmek olduğu ileri sürüldü.[64] Nitekim Herodot, Atina'nın bu boyun eğme meselesini bir bahane olarak kullandığını yazmıştır.[61] Bunun üzerine Kral I. Kleomenes, Aegina meselesine doğrudan doğruya kişisel olarak müdahale etmek üzere Adaya gitti. Ancak bu gidiş hiç de barışçı değildir, Ada'nın önde gelenlerini tutuklayacaktır.[65] Çok büyük olasılıkla yanına bir birlik almıştır. Ancak Krios adında biri Kral'ı, Sparta'nın onayını almadan, Atina'dan rüşvet aldığı için bu işe kalkışmakla suçlamıştır. Ayrıca "Sparta liderlerimizi tutuklamak istiyorsa iki kıralıyla gelmeliydi" karşı çıkışıyla karşılaşmıştır.[66] Bunun üzerine Kleomenes geri dönmeye karar verilmiştir.[55] I. Kleomenes satın aldığı Delfi Rahipleri'nin desteğiyle, Demaratus'un gayrimeşru olduğunu ilan etti. Bunun üzerine Demaratus'un yerine kuzeni Leotychides geçti.[62] Aeginalılar'a karşı şiddetli bir hınç duyan Kleomenes, Leotychides'i de yanına alarak cezalandırmak iüzere Ada'ya gitmiştir. Bu durumda kendilerini destekleyecek bir Sparta kralı kalmayan, tersine iki Sparta kralını karşılarında bulan Aeginalılar boyun eğdiler ve istenmeyen herhangi bir tutum içine girmeyeceklerinin bir garantisi olarak rehineler vermeye razı oldular. Kleomenes, en soylu, en zengin ve en güçlü on kişi seçerek yanına aldı ve bu kişileri Atina'ya bıraktı.[67] Esasen Kleomenes'in seçtiği bu on kişi, Ada'daki Pers yanlısı hizipin önde gelenlerindendir. Bu rehin alma olayı MÖ 491 yılının eylül ayında gerçekleşmiştir. Aslında Atina ile Aegina arasıdaki bu gerginlik yıllarca sürmüş ve sonuçta dolaylı olarak Atina'nın ve Themistokles'in işine yaramıştır. Themistokles, yeni ve güçlü bir donanma inşa edilmesinin gereğini, Atina donanmasının demode olmasına ve Aegina donanması karşısında yetersiz kalmasına dayandırmıştır. Atinalıları ikna etmekte başarılıydı ve bu donanma, yıllar sonra Pers istilası karşısında en önemli askeri güç oldu.[63]
Ancak Kleomenes'in Delfi Rahipleri'ne rüşvet verdiğinin Sparta'da duyulmasının üzerine kentten uzaklaşmak zorunda kalmışdır.[68] Fakat daha sonra Kuzey Peleponnes'teki takdir toplayan çalışmalarıyla Spartalılar'ın tutumu yumuşadı ve kente geri çağırıldı.[62] MÖ 491 boyunca Sparta'daki davranışları çoğunluk tarafından fazlasıyla akıldışı bulunmuştur. Durum böyle olunca hapis cezasına çarptırıldı. Fakat bir sonraki gün ölü bulundu.[62] Ölümü üzerine yerine üvey kardeşi I. Leonidas geçmiştir.[62]
Datis seferi MÖ 490
Sparta'daki bu istikrarsız durumu bir avantaj olarak gören I. Darius, Atina ve Eretria'yı cezalandırmak için Yunanistan üzerine yeni bir sefer başlatmaya karar vermiştir.[69] Başkent Susa'da bir ordu toplandı. Ordu, bir donanmanın toplandığı Kilikya'ya yürüyüşe geçirildi.[69] Seferin komutası bir Med General olan Datis'e ve Sard Satrabı Artaphernes'in oğlu Artaphernes'e verilmiştir.[70] Pers Komutanlığı sefer sırasında yeri geldiğinde sürgündeki Atina Kralı Hippias'ın rehberliğinden de yararlanmıştır.[71] Bu kez, Mardonius Seferi'ndeki gibi bir deniz faciasından kaçınmak için Donanma Güney Ege üzerinden bir rota izlenmesine ve bu rota boyunca henüz Pers Sarayı'na boyun eğmemiş olan adalara uğranmasına, dolayısıyla tüm güçlükler göze alınarak ordunun donanmayla taşınmasına karar verilmiştir. Ordu Kilikya'da, Aleian Ovası'nda (günümüzde Çukurova) toplanmış ve buradan donanmaya alınmıştır.[48]
Pers kuvvetleri
Herodot'a göre Pers Filosu 600 triremeden oluşmaktadır.[72] Tarihsel kaynaklarda bu Pers Filosu'na kaç nakliye gemisinin katılmış olduğu konusunda bir bilgi yoktur. Çağdaş tarihçiler arasında bu rakamı makul bulanlar vardır. Ancak farklı görüşler de vardır. Altıyüz sayısını, hem triremeler hem de nakliye gemileri toplamı olarak düşünenler olduğu gibi[73][74], atların taşınması için ayrıca 600 triremenin daha donanmaya katıldığı ileri sürülmektedir.[75] Bir karşılaştırma yapabilmek yönünden belirtilebilir ki, Herodot, I. Serhas'ın MÖ 480 yılındaki Yunanistan'a İkinci Pers Saldırısı için 1.207 trireme ve nakliye gemileri olmak üzere toplam 3 bin parça tekneden oluşan bir donanmanın seferber edildiğini yazmaktadır.[76]
Herodot Pers Ordusu'nun mevcudu hakkında bir bilgi vermemektedir. Sadece güçlü piyade unsurlarından söz etmektedir.[77] Yakın tarihlerde yaşamış olan Yunan ozan Simonides, 200 bin kişilik bir ordudan bahsetmektedir. Daha geç dönemden Romalı yazar Cornelius Nepos ise Pers Ordusu'nun 200 bin piyade ve 10 bin süvari gibi bir kuvvetten oluştuğunu yazmıştır.[78] Plutarkhos, Pausanias ve bir Bizans ansiklopedisi olan Suda 300 bin[79][80][81], Platon ve Lysias ise 500 bin, tarihçi Justin de 600 bin rakamlarını vermektedir.[79][80][81]
Günümüz tarihçileri çoğunlukla bu rakamları abartılı bulmaktadır.[75] Konuyla ilgili bir yaklaşım, 600 triremenin taşıyabileceği asker sayısını hesaplamaktır. Herodot Yunanistan'a İkinci Pers Saldırısı sırasında triremelere, Pers, Saka ve Med askeri olmak üzere 30 asker yüklendiğini yazmaktadır.[82] Bu durumda 600 triremenin asker taşıma kapasitesi 18 -26 bin arasında bir rakam olmalıdır.[75][83] Bununla birlikte günümüzde farklı tarihçilere göre Pers piyade mevcudu için verilen rakamlar 18 bin ile 100 bin arasında değişmektedir.[73][74][84][85][86] Yine de genel kabul görebilecek makul rakam 25 bin civarında olmaktadır.[75][85]
İstila seferleri için kullanılan Pers piyadesi genel olarak tüm imparatorluk topraklarından toplanan karma piyade unsurudur. Dolayısıyla farklı etnik gruplardan, bölgelerden gelen askerlerdi. Bu bölgelerden askerlerin bazıları Hyrkania, Afganistan, Fırat Havzası, İndus Nehri Havzası, Ceyhun ve Nil havzalarının askerleri, Horasan'dan süvariler ve Etiyopya'dan okçulardır. Dil ve farklı askeri geleneklerin bu karmaşası, kuşkusuz Pers askeri liderliği için sevk ve idaresi zor bir ordu meydana getirmektedir.[87] Ancak Herodot'a göre Pers ordusunun zırh tipi ve savaş biçimi konusunda genel bir tarzı, bir tek tipliliği vardı.[88] Piyade genel olarak kısa mızrak, daha ağı ve usun olan süvari mızrağı, tek yan keskin eğik namlulu pala ve kılıç, ok ve yayla silahlanır, hasır bir kalkan taşır ve bir kısmı zırh olarak deri bir "yelek" kuşanırlardı.[88][89] Bir istisna olarak Pers asıllı piyade ise göğüs kafesini ve boynu örten bir çeşit zırh kuşanırlardı.[88] Farklı silahlanan etnik gruplar da Pers ordusunda yer almaktadır.[88] Örneğin ünlü Saka baltalı askerleri gibi.[90] Pers ordusunun seçkin birliklerinin Pers, Med, Saka ve Huzistan Halkı'ndan oluşmaktadır.[88] Herodot Maraton Muharebesi'nde özellikle Pers ve Saka birliklerinden söz etmektedir.[91] En güçlü kabul edilen piyade grubu Pers ve Saka askerlerinden oluşan ve muharebede ordunun merkezinde yer alan gruptur. Sakalar çoğunlukla zırhsız okçulardır. Herodot baltalı Saka savaşçılarından da söz etmektedir. Ölümsüzler olarak adlandırılan saray muhafızlarının kılıç, kısa mızrak, hasır kalkan ve uzun hançerlerle silahlandıklarını da yazmaktadır. Okçular hem yay, hem de mızrak ve kılıç taşırlardı. Tolga kullanılmazdı. Ön hatlardakiler gerron adı verilen oval hasır bir kalkan taşırlardı. Pers ordusunda metal pullardan / parçalardan oluşan göğüs zırhı istisnadır. Tüm bunlardan görüleceği gibi Pers askerlerinin silahlanma tarzı hoplitlerden bütünüyle farklıdır.[55][92]
Perslerin savaş tarzı kılıç ve mızraklarla nihai darbeyi indirmeden önce, yakın dövüşten kaçınarak ok ve benzeri silahlarla düşmanı yıpratmak esasına dayanıyordu.[88]
Pers süvari birliklerinin mevcudu 1-3 bin arasında tahmin edilmektedir.[75][93] Pers süvarisi çoğunlukla Pers, Med, Baktriya, Huzistan ve Saka savaşçılarından oluşuyordu. Bu birlikler büyük ölçüde hafif zırhlı, mızraklı ve okçu süvarilerdir.[88][94] Herodot süvarinin triremelerle taşındığını iddia etmektedir ki bu pek olası değildir. Süvarinin, özellikle atların donanmaya katılan bir kısım nakliye gemisiyle taşınmış olması gerekir.[18] Bugün için bin kadar süvarinin taşınması için 30-40 nakliye gemisinin gerekeceği tahmin edilmektedir.[75]
Sefer
Lindos
Kilikya'dan denize açılan Pers Donanması'nın ilk hedefi Rodos Adası olmuştur. Ada halkı dehşet içinde kalelere, çoğunluğu da Lindos kent surları ardına sığınmıştır. Pers kuvvetleri komutanı Datis, adadaki Lindos kentini kuşatmış, kentin kısa sürede susuzluktan kırılarak teslim olmasını beklemiştir. Ancak kısa süre sonra güçlü bir yağmur bu umutları boşa çıkardı. Bunun üzerine kuşatma kaldırıldı.[95] Tüm bunları Lindos'taki bir tapınağın kayıtlarından öğrenebiliyoruz. Bu mevsimde hiç de olağan olmayan yağmur, tanrıların Lindos'u koruduğu şeklinde yorumlanmıştır. Bazı Lindoslular da rüyalarında Tanrıçay'ı (Atena[96]) gördükleri rivayetini yaydılar.[97] Öte yandan bu yazıtın, atalarının İyon Ayaklanması'na ihanet etmediğini kanıtlamak isteyen Rodoslu bir yurtseverin uydurması olduğu yönünde görüşler vardır. Herodot'ta bu konuda bir kayıt da yoktur.[98]
Nakşa
Filo buradan İyonya kıyıları açığından kuzey yönünde ilerlemiş, Sisam Adası civarında batı yönünde dönüş yaparak Ege Denizi'ne açılmıştır.[99] Ege'ye açılan donanma, on yıl önce İyon Ayaklanması'nın hemen öncesinde gerçekleştirilen ve Nakşa'nın başarılı bir savunma sergilediği Nakşa Seferi'nin öcünü almak için Nakşa Adası'na yönelmiştir.[99] Halkın bir kısmı dağlara kaçtıysa da Pers askerleri tarafından yakalanarak köle edilmiştir. Daha sonra kent ve tapınakları yakıldı.[100]
Kiklad Adaları
Nakşa'dan hareket eden Pers Donanması, önemli yerleşim olan diğer Kiklad Adaları'nı teker teker dolaşmıştır. Bu arada yolu üzerindeki her adadan rehineler ve asker alarak yollarına devam etmişlerdir.[99] Donanma daha sonra Delos'a yönelmiştir. Bu ada halkı da yerleşimleri terk ederek kaçıştı.[101] Pers gücünü Nakşa'da ortaya koyduktan sonra General Datis, kendisine boyun eğecek olan ada halklarına karşı daha ılımlı olmaya yönelmiştir.[99] Donanma'nın Delos sahillerine yanaşmasına dahi izin verilmedi, Ada'nın batısındaki Rineia Adası sahillerine çekildi.[102] Hemen ardından Deloslular'a bir ulak göndererek bu yaklaşımını ilan etmiştir.
Neden benim niyetimi bu denli yanlış değerlendiriyor ve kaçıyorsunuz? İki tanrının doğduğu bu topraklarda[not 1], ne ülkeye ne de halkına bir kötülük yapmak ne benim niyetimdir, ne de Kralımın bana verdiği emir bu yöndedir. Bu yüzden evlerinize dönün ve adanızda yaşamaya devam edin.[103]
General Datis, Ada halkına ve mülklerine zarar verilmeyeceği yönünde söz verdi. Ardından yanına sadece birkaç hizmetkar alarak karaya çıktı. Apollon ve Artemis'in doğduğu ada olduğuna inanılan Grek dünyasının bu kült merkezindeki tapınakta, Tanrı ve Tanrıça'ya büyük miktarda adaklar sundu.[104] Sadece Apollon'a saygı göstermek için Apollon tapınağı sunağında 300 talent değerinde buhur yakmıştır.[103]
Pers Donanması'nın Kilikya'dan denize açılması ile Delos'a ulaşması arasında ele geçirilen adalarda, bir deniz iletişim hattı oluşturulmasını sağlayacak üsler kurulmuştu.[105] Artık Yunanistan Anakarası üzerine gidilebilirdi. Delos'tan denize açılan Donanma Eretria yönünde harekete geçmiştir.[99]
Eğriboz
Deniz yolculuğunun sonunda donanma Eğriboz Adası'nın güney ucundaki Karystos kenti açıklarına ulaşmıştır. Karystos'a gönderilen elçiler, sadece erzak ve asker talep ettiklerini vurgulayarak boyun eğilmesini istediler. Ancak kent, Datis'in kendileriyle zaman kaybetmeyeceğini, daha önemli hedeflerine yöneleceğini düşünmek gibi bir hata içindeydiler ve Pers önerilerini geri çevirdiler. Gerçekte kentleri, Eretria'nın da üzerinde olduğu adanın bir ucundaydı ve General Datis'in metodik planının bir parçasını oluşturuyordu. Bunun üzerine önce, kent halkının surlar üzerinden izleyebileceği yakın civardaki çiftikler, malikaneler yağmalandı, ateşe verildi. Daha sonra kent kuşatma altına alınmıştır. Binlerce ok kent surları üzerinden akarken hata anlaşılmıştı. Karystos sonunda Datis'in isteklerini kabul etti.[106][107] General Datis Karystos'un düşmesinden sonra Eretria üzerine ilerlemiştir. Donanma denizden devam ederken Ordu, geçtiği yerleri yakıp yıkarak karadan ilerledi.[108]
Eretria Kuşatması
Donanma daha sonra seferin ana hedeflerinden ilki olan Eretria yönünde harekete geçmiştir.[109] Herodot'a göre Eretrialılar en iyi stratejinin ne olacağı konusunda fikir ayrılığına düşmüşlerdir. Bir kısmı dağlara çekilmeyi, bir kısmı kuşatma altında direnmeyi, bir kısmı ise Pers iradesine boyun eğmeyi gerekli görüyordu.[109] Ancak çoğunluğun kararı kentte kalıp savunmak yönündeydi.[110] Yine de Atina'dan ve Sparta'dan destek kuvveti göndermesini istediler. Sparta'dan herhangi bir yanıt gelmedi.[108] Atina ise, kendi topraklarının korunmasını zaafa uğratmamak için kuvvet göndermeye yanaşmamıştır.[111][112] Bunun yerine Eğriboz kıyılarındaki Halkis'e, Eretria'ya 4 bin kişilik bir kuvvet gönderilmesi için talimat verilmiştir.[109][111] Halkis, 20 yıl önce Atinalı göçmenlerin yerleştiği bir kentti[113] ve askeri tarzda, bir garnizon koloni şeklinde kurulmuştu.[114] Ancak Eretrialılar halen bir strateji belirlemekte zorlanıyorlardı. Bu nedenle Halkis'ten gelen kuvvet kentte kalamayarak geri dönmüştür.[110] Eretria'nın bu tutumuyla [110] getireceğini düşünerek aileleriyle birlikte Atina'ya çekildiler.[115]
Sonuç olarak Eretria kuvvetleri Pers Ordusu'nun ana kuvvetlerinin de karaya çıkmasını ve ileri hareketlerini engellemek yönünde bir girişimde bulunmamıştır. Eretria'dan bazı gruplar, civardaki tepelerde Pers ileri kuvvetleriyle çarpıştılarsa da etkili bir güç olamamışlardır.[116] Böylece kentin kuşatılmasına izin vermiş oldular.[110] Altı gün boyunca Pers kuvvetleri kent surlarına, her iki taraf için de ağır kayıplarla sonuçlanan saldırılarda bulundular.[110] Yedinci gün, Eritria'nın önde gelenlerinden iki kişi, kentlerine ihanet ederek Pers kuvvetlerine kapıları açtılar.[110] Kentin tapınakları ve kutsal mekanları yağmalandı ve daha sonra da ateşe verildi. Sivil halk kısmen katliama uğradı.[117] Dahası I. Darius'un emirleri gereği sağ kalan tüm kent halkı köleleştirildi.[118]
Pers kuvvetleri, Eretria'yı da deniz ulaşım hattı'nın bir uç üssü olarak düzenlemek için birkaç gün bölgede kaldılar. Daha sonra Pers Donanması, Eğriboz Boğazı'ndan güneye doğru, sahile yakın bir rota izleyerek Attika'ya yelken açmıştır.[119]
Maraton Muharebesi
Datis Seferi'nin Ege Denizi'ndeki harekatları, tek başına bile başarılı bir sefer sayılabilirdi. Bu harekatlar sonucunda Ege Denizi, bütünüyle Yunanistan Anakarası ile Batı Anadolu arasında bir tampon bölge haline getirilmiştir. Bu durum tespiti, Datis Seferi hakkında bir yaklaşıma dayanak olmaktadır. Bu yaklaşıma göre Datis'in amacı Ege Denizi'ni böylesi bir tampon bölge haline dönüştürmek ve Eretria'yı almaktı. Bundan sonra, eski Atina Kralı Hippias'ın yeniden tahtı ele geçirmesi için çalışılacaktı.[98]
Pers donanması daha sonra yeniden denize açılarak Attika sahilinden güneye indi ve Atina'ya yaklaşık 40 km. mesafedeki Maraton Koyu'nda karaya çıktı. Bu hedefi, eski Atina tiranı Peisistratus'un oğlu Hippias'ın öğüdüne uyarak seçmişlerdi.[120] Atina kuvvetleri de, Maraton Ovası'na ilerledi ve burada savunma düzenine geçti. Kısa süre sonra Plataea'dan gelen küçük bir kuvvet de onlara katılmıştır.[121] Atina Ordusu yola çıkmadan önce Atina'nın en ünlü ve başarılı koşucusu Pheidippides (ya da Philippides), Sparta ordusunun Atina'ya hareket etmesini istemek üzere Sparta'ya gönderildi.[121] Ancak Pheidippides Sparta'ya ulaştığında, Sparta'nın önemli bir ulusal festivali olan Carneia sırasıydı. Ona, Sparta ordusunun kutsal barış dönemi olan o günlerde savaşa gidemeyeceği anlatıldı.[122] Sparta geleneklerine göre ancak bir sonraki dolunayın doğuşundan sonra savaşa izin vardı. Bu durumda Atina'nın takviye alması için en azından on gün geçmesi gerekmektedir.[121] Bu koşulları içinde Atinalılar, Plataea'dan gelen hoplitlerle takviye edilen Atina kuvvetlerinin, Maraton'da direnmesine karar vermiştir.[121]
Maraton Ovası, her iki taraf da beş gün boyunca hareketsiz kalmıştır.[123] Atina – Plataea Ordusu'nun hareketsizliği anlaşılabilir, sayıca bire iki dezavantajlıydılar, Sparta Ordusu'nun gelişini beklemek mantıklı olurdu ve saldırıya geçme durumunda Pers süvarisinin kanat açıklarından geçerek geriden saldırmasından kaçınmak gerekmektedir.[121][124] Ancak Pers Komutanlığı'nın Maraton Ovası'nda kesin sonuç aramaması ilginçtir. İngiliz askeri tarihçi Basil Liddell Hart'a göre General Datis'in stratejisinin ilk safhası Atina Ordusu'nu kentten yeterince uzaklaştırmaktı ki bu sağlanmıştı. Datis'in stratejisinin ikinci safhası ise Atina'daki Hippias yandaşlarının bu durumdan yararlanarak yönetimi ele geçirmesiydi.[125]
Ordu Komutanı Kallimakhis ve diğer on Atina generalinin güvenini kazanan Miltiades savaş komutanı seçilmiştir.[126] Miltiades muhtemelen bir kısım Pers kuvvetinin, özellikle süvarinin gemilere alındığını öğrenince Datis'in planını fark etti ve kendi karşı planını hazırladı. Buna göre derhal Pers kuvvetlerine saldırarak imha edecek, Maraton Ovası'nda bir örtme kuvveti bırakarak hiç zaman kaybetmeden Atina – Plataea Ordusu'nun büyük kısmıyla Atina'ya yürüyecek ve kenti koruyacaktı.
Miltiades'in saldırıyı karar vermesinin ertesi günü, MÖ 12 Ağustos 490[127] günü şafağında[117] Atina – Plataea Ordusu saldırıya geçmiştir.[128] Atina – Plataea Ordusu'nun merkezi, önce direnen daha sonra yüklenen Pers ve Saka askerleri tarafından geri atılmaya başlanmıştır.[129] Ancak kanatlar saldırıda başarılı oldular ve Pers kuvvetlerini geri attılar. Pers askerleri gemilere doğru kaçarken Atina ve Plataea askerleri kanatlardan çark ederek merkezin üstüne kapandılar ve merkezdeki Pers kuvvetlerini çembere aldılar.[71][130] Bu kesimde de Pers ordusundan sağ kalanlar gemilere kaçtılar.[89] Herodot savaş alanında 6.400 Pers ölü sayılmış olduğunu, Atina kayıplarının 192 olduğunu yazmaktadır. Platea kayıpların konusunda Herodot bir rakam vermez.[131] Fakat Maraton Ovası'nda 1970 yılında yapılan kazılarda Platea Tümülüs'ünde 11 mezar ortaya çıkarılmıştır.[132]
Muharebenin hemen ardından Miltiades, bir kısım askeri Maraton Ovası'nda bırakmış,[133] Atina – Plataea Ordusu'nun büyük kısmını, olabildiğince hızlı bir şekilde Atina yönünde yürüyüşe geçmiştir.[134] Atina kuvvetleri, Pers Donanması'nın karaya güvenle asker çıkarmasını önlemek için zamanında bölgeye ulaşmışlardır. Bu fırsatı böylece kaçırmış olan Pers Donanması Asya kıyılarına geri dönmüştür.[134] Ertesi gün Sparta Ordusu Atina'ya ulaşmıştır. Aradaki mesafe olan 220 km.yi sadece üç günde almış oldukları iddia edilmektedir. Maraton Ovası'na uğrayıp muharebe alanını gören Spartalılar'ın, Atina'nın büyük bir zafer kazanmış olduğunu kabul ettiği söylenmektedir.[135]
Sonuçları ve devamı
Eğer Datis'in planının Ege Adalarını ve Eretria'yı ele geçirmek ve Hippias'ı yeniden Atina tahtına getirmediyse, ordunun doğrudan Atina'ya saldırmaması bu plana uygun düşmektedir.[98] Dahası Maraton Ovası'nda Pers kuvvetlerinin beş gün boyunca hareketsiz kalması, diğer değişle çıkarma bölgesinde kesin sonuç aramaması da anlam kazanmaktadır. Datis'in stratejisinin ilk kısmını, Atina Ordusu'nu kentten yeterince uzağa çekmek, böylece Hippias yandaşlarının iktidarı ele geçirmesi için ortam yaratmak olduğu öne sürülmektedir. Datis'in stratejisinin ilk bölümü işe yaramıştı. Ancak görünüşe göre Hippias yandaşları, herhangi bir nedenle Atina'da kontrolü ele geçiremediler. Bunun üzerine Datis, stratejisinde değişiklik yaparak karadaki kuvvetlerinin bir bölümünü donanmaya çekmeye başladı. Planı, Maraton Ovası'nda bir tespit kuvveti bırakarak Atina Ordusu'nu orada tutmak, bu arada esas kuvvetleriyle Atina'ya saldırmak için, kente en yakın ve ana limanın yer aldığı Faleron Koyu'na bir çıkarma yapmaktı.[125] Ancak Miltiades, Maraton Ovası'nda savaşsız geçen beş gün içinde ve sonunda, bu stratejileri fark etti ve Ordu'nun Atina'ya dönmesi gerektiğini anladı. Maraton Ovası'nda Pers kuvvetlerini bırakamayacağı için de önce Maraton'da saldırdı, Pers kuvvetlerini attıktan sonra, bir örtme kuvveti bırakarak Atina'ya yürüyüş emri verdi.[133][134] Datis'in Yunanistan Anakarası'ndaki harekatını, dolayısıyla Yunanistan'a Birinci Pers Saldırısı'nı sona erdiren esasan Maraton Ovası'ndaki muharebeden çok Atina – Plataea Ordusu'nun Atina'ya yürüyüşe geçmesidir.[136]
Maraton Muharebesi'nde uğranılan yenilgi bir süre için Pers İmparatorluğu'nun Yunanistan'ı işgal etme planını kesintiye uğratmıştır. Bununla birlikte bu seferde Trakya ve Kiklad Adaları Pers İmparatorluğu eline geçmiş ve Makedonya ise boyun eğmiş, bağlı bir krallık haline gelmiştir. Yine de I. Darius, İmparatorluğun batı sınırlarını güven altına almak için Yunanistan'ı istila etmek kararından vaz geçmiş değildir.[137] Ayrıca Atina, İyon Ayaklanması'ndaki rolü, diğer yandan hem Atina, hem de Sparta, Pers elçilerine yaptıklarından dolayı cezalandırılmış değildir.[138]
Bu durumda I. Darius Yunanistan'ın istilası için yeni bir ordu ve donanma hazırlamaya girişti. Ancak MÖ 486 yılında Mısır'da ortaya çıkan bir ayaklanma, Yunanistan Seferi'ni belirsiz bir süre erteletmiştir.[138] Daha sonra I. Darius, Mısır üzerine bir sefer hazırlıkları içindeyken öldü ve Pers tahtına oğlu I. Serhas geçti.[139] Mısır'daki ayaklanmayı bastıran I. Serhas çok hızlı bir şekilde Yunanistan üzerine yapacağı seferin hazırlıklarına girişti.[140] Hazırlıklar MÖ 480 yılında tamamlandı ve Yunanistan'a İkinci Pers Saldırısı için oluşturulan kuvvetlere bu kez bizzat I. Serhas komuta etti.[141]
Önemi
Yunanistan'a yönelik ilk istila girişimi başlarda oldukça başarılı gelişmiş, yeni topraklar imparatorluğa katılırken Eretria ağır biçimde cezalandırılmış, gösterdikleri direnmenin öcü alınmıştı.[138] Fakat harekatın sonunda Maraton'daki tek yenilgi seferi diğer ana hedeflerine ulaşamadan sona erdirmiş, İmparatorluk'un kaynaklarını da büyük ölçüde tüketmişti.[142] Diğer yandan Maraton, Yunanistan için son derece parlak bir zaferdi. Grekler ilk kez bir Pers ordusunu yenilgiye uğratıyorlardı ve Perslerin yenilmez olmadığını gördüler. Bunun devamı olarak, boyun eğmektense Pers iradesine karşı koymanın mümkün olduğu anlaşılmış oldu.[143]
Bu bakış tarzı değişimi genç Atina Demokrasisi'nde bir kendine güven duygusu ve inancı yaratmış, birlik olmak ve kendi güçlerine güvenmekle güçlü olunabileceğini göstermiştir. Öyle ki Maraton Muharebesi esasen Atina'nın altın çağının başlangıcını işaret etmektedir.[144] Bu aslında tüm Yunanistan için geçerliydi. Bu zaferin sağladığı gelişmelerle Yunanistan, sonraki üç yüz yıl boyunca Batı Kültürü'nün doğuşuna sahne olmuştur.[2][145] Askeri olarak muharebenin sonucu, falanks düzenindeki hoplitlerin askeri yeteneğini çok net olarak ortaya koymuştur. Bu savaş tarzı Grek kent devletleri arasındaki savaşlar sırasında geliştirilmişti. Tarafların tümüyle aynı savaş tarzını kullanmış olmalarından, hoplitlerin falanks düzeninin avantaj ve dezavantajları ortaya çıkmamıştı.[146] Maraton Muharebesi bu savaş tarzının ilk kez hafif zırhlı birliklerle karşılaşmasıydı ve hoplitlerin ne denli etkili olduğunu göstermiştir.[146] Yine de falaks düzeni süvari karşısında zayıftı. Bu yüzden Grek kuvvetleri Platea Muharebesi'nde Pers süvarisine karşı son derece dikkatli olmak zorunda kalmıştır. Fakat uygun şartlarda ve biçimde kullanıldığında halen oldukça etkili bir muharebe tertiplenmesi olduğu açıktır.[147] Diğer yandan Pers üst komutanlığı Maraton Muharebesi'ni yeterince değerlendirememiş görünmektedir. İkinci Pers istilasında Pers piyade kuvvetlerinin tertibinin pek değişmediği söylenebilir. Oysa, İmparatorluk'un hüküm sürdüğü topraklarda hoplit ayarında ağır piyade geleneği vardır.[148] Bu durum, İyon Ayaklanması sırasında, özellikle Karya'da hoplitlerden oluşan kuvvetler karşısında başarılı olmanın getirdiği bir rahatlık olarak da görülebilir.[148]
Notlar
Kaynakça
- ↑ Cicero, On the Laws I, 5
- 1 2 3 4 Holland, Sh.: xvi–xvii.
- ↑ Thucydides, History of the Peloponnesian War, e.g. I, 22
- 1 2 Finley, Sh.: 15.
- ↑ Holland, p. xxiv.
- ↑ David Pipes , Herodotus: Father of History, Father of Lies
- 1 2 Holland, Sh.: 377.
- ↑ Fehling, Sh.: 1–277.
- ↑ Diodorus Siculus, Bibliotheca Historica
- ↑ Herodot, 9.81 Dipnot
- 1 2 3 4 Suna Doğaner, Sh.: 19-20
- 1 2 Edward J. Siegfried, Analytical Study of Battle Strategies Used at Matathon (490 BCE) Sh.: 1
- ↑ Chaliand, Gérard, Nomadic empires: from Mongolia to the Danube ISBN 978-0-7658-0204-0
- 1 2 Suna Doğaner, Sh.: 20
- ↑ Suna Doğaner, Sh.: 25
- ↑ Teos
- ↑ Suna Doğaner, Sh.: 21
- 1 2 3 4 5 Darius: the list of satrapies
- ↑ Robin Waterfield, Carolyn Dewald, The histories Herodot (1998), Sh.: 593.
- 1 2 Holland, Sh.: 47–55
- 1 2 Holland, Sh.: 58–62
- ↑ Holland, Sh.: 203
- ↑ The Ionian Revolt: The Catalyst of the Greco-Persian Wars
- ↑ Fine, Sh.: 276
- 1 2 Holland, 171–178
- ↑ Herodot, 5.105.2
- 1 2 3 Holland, Sh.: 154–157
- ↑ Herodot, 5.38.1
- 1 2 3 4 5 6 Holland, Sh.: 157–161
- ↑ Herodot, 5.65.1 - 2
- 1 2 Holland, Sh.: 131–132
- 1 2 3 Holland, Sh.: 133–136
- ↑ Holland, Sh.: 136–138
- 1 2 3 Holland, Sh.: 142
- ↑ Herodot, 5.96.1
- ↑ Herodot, 5.96.2
- 1 2 Herodot, 5.99.1 Herodot, 5.99.1
- ↑ Holland, Sh.: 160
- ↑ Holland, Sh.: 168
- ↑ Holland, Sh.: 176
- ↑ Herodot, 6.31.1 - 3
- ↑ Herodot, 6.33.1
- ↑ Holland, Sh.: 177–178
- ↑ Herodot, 6.43.1 Herodot, 5.99.1
- 1 2 3 – livius.org
- 1 2 Herodot, 6.43.4
- 1 2 3 Herodot, 6.44.1
- 1 2 3 Sir Perchy Sykes, History of Persia Sh.: 190
- ↑ Herodot, 6.43.2
- ↑ Herodot, 6.43.3
- 1 2 3 4 5 historywarsweapons
- ↑ Holland, Sh.: 153
- ↑ Herodot, 6.44.2 - 3
- ↑ Herodot, 5.45.1
- 1 2 3 4 Ancient Greek Battles
- ↑ Herodot, 5.45.2
- 1 2 3 4 Holland, Sh.: 178–179
- ↑ Herodot, 6.48.1 - 2
- ↑ Herodot, 6.49.1
- ↑ Herodot, 6.48.2
- 1 2 Herodot, 6.49.3
- 1 2 3 4 5 Holland, Sh.: 179–181
- 1 2 Herodotus' eighteenth logos: affairs in Greece – livius.org
- ↑ Philip Smith, A History Of The World From The Earliest Records To The Present Time Sh.: 383-384
- ↑ Herodot, 6.50.1
- ↑ Herodot, 6.50.2
- ↑ Herodot, 6.73.2
- ↑ Herodot, 6.74.1
- 1 2 Holland, Sh.: 181–183
- ↑ Herodot, 6.94.2
- 1 2 Prof. Dr. Oğuz Tekin, Hellen ve Roma Tarihi Sh.: 41
- ↑ Herodotus VI, 95
- 1 2 Livio Stecchini, The Persian Wars
- 1 2 Green, Sh.: 90
- 1 2 3 4 5 6 Lazenby, Sh.: 46
- ↑ Herodot, 7.97.1
- ↑ Herodot, 6.95.1
- ↑ Cornelius Nepos, Miltiades, Sh.: 4
- 1 2 Plutarch, Moralia, 305B
- 1 2 Pausanias IV, 22
- 1 2 Suda dictionary, entry Hippias
- ↑ Herodot, 7.184.2
- ↑ Kampouris (2000)
- ↑ Davis, Sh.: 9–13
- 1 2 Holland, Sh.: 390
- ↑ Lloyd, Sh.: 164
- ↑ Edward J. Siegfried, Sh.: 22
- 1 2 3 4 5 6 7 Lazenby, Sh.: 23–29
- 1 2 Holland, Sh.: 195–197
- ↑ Holland, Sh.: 17–18
- ↑ Herodot, 6.113.1
- ↑ Edward J. Siegfried, Sh.: 8
- ↑ Ιστορία του Ελληνικού Έθνους (History of the Greek nation volume Β), Athens 1971
- ↑ Lazenby, Sh.: 232
- ↑ A. Kuhrt, The Persian Empire Volume 1 Sh.: 224,225
- ↑ The Museum of the Goddess Athena – Lindia Temple
- ↑ Shaye J. D. Cohen, The Significance of Yavneh and Other Essay in Jewish Hellenism Sh.: 170
- 1 2 3 Datis – livius.org
- 1 2 3 4 5 Holland, Sh.: 183–186
- ↑ Herodot, 6.96
- ↑ Herodot, 6.97.1
- ↑ Andrew Robert Burn, Persia and the Greeks: The Defence of the West, C. 546-478 B.C. Sh.: 237
- 1 2 Herodot, 6.97.2
- ↑ George Grote, A History of Greece: From the Time of Solon to 403 BC Sh.: 175
- ↑ Edward J. Siegfried, Analytical Study of Battle Strategies Used at Matathon (490 BCE) Sh.: 9
- ↑ Herodot, 6.99.2
- ↑ W. S. Walton, The Demos at Dawn: Marathon, 490 BCE Sh.: 295-296
- 1 2 W. S. Walton, Sh.: 296
- 1 2 3 Herodot, 6.100.1 - 3
- 1 2 3 4 5 6 Herodot, 6.101.2
- 1 2 Andrew Robert Burn, Persia and the Greeks: The Defence of the West, C. 546-478 B.C. Sh.: 237
- ↑ Sir Perchy Sykes, Sh.: 191
- ↑ Herodot, 5.77.2
- ↑ W. S. Walton, Sh.: 294
- ↑ W. S. Walton, Sh.: 298
- ↑ W. S. Walton, 297
- 1 2 Dimitris Gedeon Hear, The Battle of Marathon – September 490 BC
- ↑ Herodot, 6.101.3
- ↑ John Boardman, N. G. L. Hammond, D. M. Lewis, M. Ostwald, The Cambridge History – Cilt IV Sh.: 506
- ↑ Herodotus VI, 102
- 1 2 3 4 5 Holland, Sh.: 187–190
- ↑ Herodot, 6.106.3
- ↑ Holland, Sh.: 187–190
- ↑ Lazenby, Sh.: 59–62
- 1 2 B. H. Liddell Hart, Strateji Dolaylı Tutum, Sh.: 54
- ↑ Edward J. Siegfried, Sh.: 11
- ↑ D.W. Olson et al., Sh.: 34–41
- ↑ Holland, Sh.: 191–195
- ↑ Edward J. Siegfried, Sh.: 23
- ↑ Herodot, 6.113
- ↑ Herodot, 6.117.1
- ↑ Janice Siegel, Dr. J's Illustrated Persian Wars
- 1 2 Holland, Sh.: 218
- 1 2 3 Herodot, 6.116
- ↑ Herodot, 6.120
- ↑ Livius.org Battle of Marathon
- ↑ Holland, Sh.: 177
- 1 2 3 Holland, Sh.: 202–203
- ↑ Holland, Sh.: 206–208
- ↑ Holland, Sh.: 208–211
- ↑ Holland, Sh.: 240–244
- ↑ Holland, Sh.: 200
- ↑ Holland, Sh.: 201
- ↑ Holland, Sh.: 138
- ↑ Fuller, Sh.: 11–32
- 1 2 Holland, Sh.: 194–197
- ↑ Holland, Sh.: 344–352
- 1 2 Lazenby, Sh.: 28
Kaynaklar
Antik kaynaklar
- * Histories İngilizce
- * Herodotos, Tarih - Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
- Thucydides, History of The Peloponnesian Wars
- Diodorus Siculus, Library
- Lysias, Funeral Oration
- Plato, Menexenus
- Xenophon Anabasis
- Cornelius Nepos Lives of the Eminent Commanders (Miltiades)
- Plutarch Parallel Lives (Aristides, Themistocles), On the Malice of Herodotus
- Pausanias, Description of Greece
- Marcus Junianus Justinus Epitome of the Phillipic History of Pompeius Trogus
- Photius, Bibliotheca or Myriobiblon: Epitome of Persica by Ctesias
- Suda Dictionary
Çağdaş kaynaklar
- Peter Green, The Greco-Persian Wars 1996 University of California Press isbn=0-520-20313-5}}
- Tom Holland, Persian Fire: The First World Empire and the Battle for the West Abacus 2006 isbn=0-385-51311-9}}
- J. F. Lazenby, The Defence of Greece 490–479 BC. Aris & Phillips Ltd., 1993 ISBN 0-85668-591-7
- Alan Lloyd, Marathon:The Crucial Battle That Created Western Democracy. Souvenir Press, 2004. ISBN 0-285-63688-X
- Paul Davis, 100 Decisive Battles. Oxford University Press, 1999. ISBN 1-57607-075-1
- C.Higbie, The Lindian Chronicle and the Greek Creation of their Past. Oxford University Press, 2003.
- J. Powell, D. W. Blakeley, T. Powell, Biographical Dictionary of Literary Influences: The Nineteenth Century, 1800-1914. Greenwood Publishing Group, 2001. ISBN 978-0-313-30422-4
- J. F. C. Fuller, A Military History of the Western World Funk & Wagnalls, 1954.
- J. V. A. Fine, The Ancient Greeks: A Critical History. Harvard University Press, 1983 ISBN 0-674-03314-0
- D. Fehling, Herodotus and His "Sources": Citation, Invention, and Narrative Art. İngilizce çeviri J.G. Howie. Leeds: Francis Cairns, 1989.
- Moses Finley, Thucydides – History of the Peloponnesian War İngilizce çeviri Rex Warner - Penguin 1972 ISBN = 0-14-044039-9
- B. H. Liddell Hart, Strateji Dolaylı Tutum Doruk Yayıncılık – 2003
- W. S. Walton, The Demos at Dawn: Marathon, 490 BCE
|