Nusayriler
Toplam nüfus | |
---|---|
7.000.000 | |
Önemli nüfusa sahip bölgeler | |
Suriye | Yaklaşık 3-4 milyon |
Lübnan | 500.000 (tahmin)[1] |
Türkiye | 1.500.000 + |
İsrail | Yaklaşık 10.000 (Ghajar köyü Golan Tepeleri)[2] |
Arjantin | 5000 |
Diller | |
Arapça, Türkçe | |
Din | |
Ghulat Şîʿa - Nusayrî inancı Kitap: Kur'an, |
Nusayrîler ya da Arap Alevîleri (Arapça: النصيرية Al-Nusayrīyah ya da العلوية Al-Alawīya), Suriye'nin Lazkiye, Baniyas ve Tartus illeriyle; Lübnan'da ve Türkiye'nin Hatay, Adana ve Mersin illerinde yaşayan; Bâtınî İslam topluluğudur.[3] İbn Nusayr'in takipçileri mânâsında Nusayrîler olarak adlandırılmışlardır.[4]
700'lü yıllardan başlayarak Türkiye sınırları içerisindeki topraklara yerleştirilmiş Oğuz Horasan Türkleri olduğu belirtilmektedir [5], ancak bu ve Eti Türkleri oldukları yönündeki diğer ifadeler halen Arapça konuşan ve kendilerini Arap Alevi olarak tanımlayan halk tarafından tepki görmektedir.
Adana ve Mersin'deki Arapların kökeni üzerine iki ayrı görüş vardır:
Kavalalı Mehmet Ali Paşa döneminde 19. yüzyılın başında Mısır'ın Anadolu'ya saldırısından sonra Mısır ordusundaki askerlerin bir bölümünün dönmeyip Anadolu'da kaldığı ilk önermedir.[5] Ancak daha kuvvetli olan erken Hıristiyanlık döneminde zâten burada olmaları ve daha sonra yaklaşık 7. - 8. yüzyılda bölgenin İslâm-Arap ordusunun istilasına uğramasıyla Arapların yerleşmesi şeklindedir.[5]
Berberî kökenli oldukları kesinlikle iddia edilemez; çünkü Berberîler sadece Kuzey Afrika'da yaşarlar, Mısır'da yaşamazlar.[5]
Andrews, Aringberg Laonatza ve Olsson gibi araştırmacılar, Nusayrîlerin Arap etnik kökene sahip olduklarını savunmaktadırlar. Nusayrîlerin büyük çoğunluğu da (% 99,5) kendilerini Arap Alevîsi olarak tanımlarlar. Eski Suriye Devlet Başkanı Hafız Esad ile oğlu Beşar Esad da Nusayridir.
Etimoloji
Arap Alevi halkı kendini adlandırma konusunda çeşitlilik gösterir. Mezhebin kurucusu olan Ebû Şu'ayb Muhammad ibn Nusayr'in isminden türeyen "Nusayrî" tanımlaması tarihsel ve teolojik metinlerde ve yakın dönem akademik literatürde kullanılmakla birlikte topluluk üyelerinin önemli bir kısmınca kullanılmamaktadır.[6] On Birinci İmâm Hasan el-Askerî'nin öğrencisi Muhammed bin Nusayr'ı (ö. 883) otorite kabul ettikleri için bu adı alırlar
Nusayrî isminin kökeni
Nusayrî ismi ile ilgili olarak Doğu bilimcisi Fransız etnolog Massignon, temelde beş kaynak öne sürer:
- Massignon diyor ki: Nusayrî adı, tahkir amacıyla Nasrânî adının küçültme kalıbı olabilir. Nasranî, Hıristiyan demektir. Sünnîler, Alevîleri Hıristiyan olmakla suçlarlardı. Nasranî kelimesinin Arapça'ya göre küçültme kalıbı olsaydı bu ismin Nusayranî şeklinde olması gerekirdi.
- Kufe'deki Nasuraya köyünden gelmiş olabilir.
- Nazerînî kelimesinin bozulmasından olabilir. Bu sözcük Latince'dir ve Haçlılar tarafından oradaki dağa bu isim verildi. Aynı zamanda Romalılar zamanında Suriye'de bir eyaletin ismiydi.
- Şiî şehitlerinden biri olan Nuşayr isminden geliyor olabilir.
- İddiaların en sağlamı, mezhebin kurucusu Muhammed bin Nusayr adındaki kişinin adıyla ilgili olmasıdır.
Bu arada kimi ılımlı ve dost kılığına girmek isteyen yazarlar, Ebû Şu'ayb Muhammad ibn Nusayr kötü bir isim kazanmış diye Arap Alevîler'e (Nusayrîler) acıyarak ona intisap etmesini uygunsuz sayar ve ismin başka kaynaktan geldiğini iddia eder. 5-6 ve 7. yüzyıl'da Sünnî iktidarın zulüm ve baskısından kaçarak Nusre denilen dağa tırmanıp yerleşerek sonraları dağın adından türetilen Nusayrî adıyla tanınmaya başlandıklarını öne sürer. Zîrâ Nusre ile bağlantılı olsaydı, yine Arapça'nın kurallarına göre Nusrevî olması gerekirdi.
Nüfus ve dağılımı
Dünya genelinde yaklaşık 5-7 milyon Nusayrî vardır. Dünya genelinde yaşayan Nusayrîlerin büyük bir kısmı Suriye'dedir. Bu sayıları ile Nusayrîler Suriye nüfusunun % 18-20'ini oluşturmaktadır.
Dünya genelinde yaşayan Nusayrîler; Suriye (4.500.000), Lübnan (500.000) ve Türkiye'dedir (1.500.000). Ancak Dünya'nın farklı bölgelerinde, özellikle Almanya, Fransa, Yunanistan, ABD, Kanada, Meksika, Arjantin, Panama, Brezilya, Irak, Kuveyt , Ürdün, Sudan,Mısır,İran,Azerbaycan ,Rusya Yeni Zelanda ve Avustralya'da da Nusayrîler yaşamaktadır.
Türkiye Nusayrîleri
Nusayrîlerin Hatay ilinin genel nüfusu içindeki oranı, il merkezindeki oranın altındadır (%40-50'a yakın). Osmanlı döneminin vilayet müfettişlerinden Emin Gâlib Et-Tavil'in "Nusayrîler" adlı kitabına göre Adana ve Mersin'deki Arap Alevîleri de Nusayrî kökenlidir.
Dil
Ana dilleri Arapça'dır. Suriye'deki Gebel ve Ensari'ye bağlı Süryânî/Lübnan lehçelerini konuşurlar. Yaşlı nesil, hâlâ Arapça konuşmaktadır.[7]
Türkiye'de ise 1939'da Hatay'ın katılmasından sonra doğmuş olan nesil tarafından Türkçe konuşulmaktadır. Bugün Arapça ile Türkçe’nin bir karışımı konuşulur. Yaşlı nüfusun bir bölümü yaşadıkları bölgenin bir zamanlar Fransız hakimiyetinde olmasından dolayı Fransızca da bilmektedir.[8]
Din
İmamiye-i Gâl’îyye'den olan Nusayr’îyye tarikâtının asıl kurucusu, Irak'ta Kûfe ile Vâsit[9] arasında bir yerde bulunan Canbelâ Köyü doğumlu, Hasan el-Askerî ile yakın ilişkileri bulunan okumuş bir ailenin mensubu, "Şeyh Bayrak" nâmıyla ün salan ve Nusayr’îyye Tarikâtı'nın ulûsu olarak addedilen, yaklaşık olarak 957/968 yılları arasında Halep'te vefât eden "Ebû Abd-Allâh el-Huseyin ibn Hemdân’ûl-Canbûlânî El-Hasîbî"[10] (Arapça: الحسين بن حمدان الخصيبي) adındaki zâttır. Bu Tarikâtın bâtıni i'tikadı, Şeyh Bayrak'ın Antakya köylüklerindeki hâlife ve mürîdlerinden olan "Muhammed bin Âliyy’ûl Cillî" ile "Meymûn bin Kâasım’ıt Tabarânî" tarafından çevreye yayılmıştır. (Nusayr’îyye Tarikâtı şeceresi [11].) Ayrıca, "Muhammed ibn-i Cündeb" ve "Muhammed’ûl Cennân’îl Cünbûlânî" adındaki kişiler de Nusayr’îyye Tarikâtı bâtıni-i'tikadının neşriyâtına büyük ölçüde katkıda bulunmuşlardır.[10]
Nusayr’îyye Tarikâtı
Adını On birinci İmâm Hasan El Askeri'nin öğrencisi Ebû Şu'ayb Muhammad ibn Nusayr'dan alan, Câferiyye Şiîliği ile Anadolu Alevîliği'nden inanç yönüden ayrılarak, İsmâilîyye, Dürzîlik, Hıristiyanlık ve Suriye'deki diğer inançları da içeren ve Kitâb el-Mecmû adındaki duâ kitabını dînî eğilimlerinin ana kaynağı olarak kabul eden Ehl-i Beyt inancı.[12]
Nusayrî i'tikadı
Günümüzde, Nusayr’îyye Tarikâtı'nın müntesiplerinin büyük çoğunluğunu Nusayrîler'in oluşturmasına rağmen, Nusayrîler'in tamamının kesin olarak bu tarikât mensûplarından olduklarını söylemek mümkün değildir. Nusayrî nüfus içerisinde değişik mezheplerden olan kişilere de sıklıkla rastlamak mümkündür.
Tarikâtın özellikleri
İnancın kurucusu Ebû Şu'ayb Muhammad ibn Nusayr (Muhammed bin Nusayrul Abdiyy'in Numayrî)'dir. Ancak Nusayrîliği sistemleştirip yayan kişi olarak Hamdam büyük saygı görür. Nusayrîlerin kutsal kitabı Kur'an-ı Kerîm'dir. Nusayrîler kendilerini Alavî olarak kabullenirler. Alevîler de Nusayrîleri kendilerinden tanırlar. Ancak Anadolu Alevîliği ile Nusayrîlik farklıdır. Haydarî ve Klâzî olarak iki gruba ayrılırlar. Klâzîler Türkiye'deki topluluğun % 30'unu oluştururlar ve daha tutucudurlar. Suriye'de ise Klâzîler çoğunluktadır. Suriye yönetimindeki Esedlerin de mensubu olduğu Nusayrîler, Suriye'de toplam nüfusun % 14'ünü oluştururlar. Hafız Esed ve ailesi de Nusayrîdir.[13]
Kitabu'l-Mecmu
Kitabu'l-Mecmu, bilinenin aksine Hamdan El-Hasibi tarafından değil Adanalı Süleyman Efendi tarafından 19. Yüzyılda yazılan kitaptır. Her ne kadar Nusayriler'in kutsal kitabı olarak gösterilse de bilinenin aksine böyle bir şey yoktur. Adanalı Süleyman Efendi İmam olmak istemiş, o dönemde ki kıdemli Nusayriler buna karşı çıkmıştır. Çünkü Nusayrilik'te imam olmak için ''imam Soyundan'' olunması gerekmektedir. Buna karşı çıkan Adanalı Süleyman Efendi, Nusayriliği terk ederek bu kitabı yazmıştır. Daha sonra Hristiyan olan Adanalı Süleyman Efendi, bir tandır kazası sonucunda yanarak ölmüştür. Kitab-ul Mecmu ise Nusayriler'in kutsal kitabı olarak gösterilmiştir. Aksine Nusayrilik'te tek kutsal kitap Kur'an’dır.
Alavi Özerk Bölgesi
Fransız mandası altında 1920'de Alavi Özerk Bölgesi (Fransızca: Le territoire autonome des Alaouites) kurulmuş ve 5 Aralık 1936'da Suriye'ye ilhak edilmiştir.
Nusayr’îyye Tarikâtı'nın Şiîlik mezhepleri arasındaki konumu
Ayrıca bakınız
|
Kutsal kadınlar
|
İslam portali |
- Alevîlik
- Babâîlik
- Bâbîlik
- Bahâîlik
- Bâtınîlik
- Bektâşîlik
- Câferîlik
- Dürzîlik
- Hurûfîlik
- Işıkçılık
- İsmâilîlik
- Karmatîlik
- Mustâlîlik
- Nizarîlik
- Sâbiîlik
- Şiîlik
- Yaresan
- Yarsanizm
- Yezîdîlik
- Fellah
Resimler
- Yaşlı adam (20.yüzyıl başlarında Lazkiye'de)
- Bayram günlerinde çocuklar (Birinci Dünya Savaşı döneminde,
- Bayanlar (20.yüzyıl başlarında, Suriye)
Kaynakça
- ↑ http://www.tharwaproject.com/node/2127
- ↑ CIA - The World Factbook - Syria
- ↑ Hakan Mertcan, Türk Modernleşmesinde Arap Aleviler, Karahan Kitabevi, Mart 2014
- ↑ Encyclopedia Iranica, "NOṢAYRIS"
- 1 2 3 4 Önder, Ali Tayyar, Türkiye'nin Etnik Yapısı, sf.314
- ↑ Hakan Mertcan, Türk Modernleşmesinde Arap Aleviler, Karahan Kitabevi, Mart 2014,sf 5
- ↑ Andrews, 1992: 215
- ↑ Andrews, 1992: 216
- ↑ Encyclopædia Iranica, ḴAṢIBI
- 1 2 Mustafa Öz, Mezhepler Tarihi ve Terimleri Sözlüğü, Ensar, İstanbul, 2011.
- ↑ Süleyman Efendi, El-Bâkûret’ûs Süleyman’îyye, Sahife 14-15, Beyrut, 1873.
- ↑ Büyükkara, Prof. Dr. Mehmet Ali: "İslam Mezhepleri Tarihi" sayfa 156. Anadolu Üniversitesi Yayınları Eskişehir, Eylül 2010 ISBN 978-975-06-0738-7
- ↑ Önder, Ali Tayyar, Türkiye'nin Etnik Yapısı, sf.303
- ↑ Muhammed Ebû Zehra: Mezhepler Tarihi, Sayfa 225, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2011. (Câ’bir, i’tikad ve imân esasları konusunda Câ’fer-i Sâdık’tan ders almış ve onun i’tikadını benimsemiştir. Câ’bir bin Hayyân, Câf’er-i Sadık’ın îlmini topladığı beşyüz risâlesini bir araya getirerek tek bir kitâp halinde yayınlamıştır. Câ’bir bu risâlelerin, kendisinin Câf’er-i Sadık’tan edindiği feyz ve ilhâmlar sayesinde teşekkül ettiğini belirtmiştir.)
- ↑ Muhammed Ebû Zehra, Mezhepler Tarihi, Sayfa 225, Düşün Yayıncılık, İstanbul, 2011. (İmâm Câ’fer’in Allah’ın mevcûdiyetini bilme gayesi için Kozmoloji ilmiyle uğraştığını bildiren deliller vardır. Elde ettiği bilgileri Allah’ın vahdaniyetini isbat etmek amacıyla kullanmıştır. Bu konuda, İmâm Câ’fer-i Sadık, Kur'an-ı Kerîm’in evren ve tabiât hakkında bilgiler vererek insanları düşündürme methodunu uygulamıştır. Mufaddal bin Amra’ya yazdırdığı “Risalet-ût Tevhîd” adlı kitabında tabiât olaylarının insanın hizmetine sunulmuş olduğunu öne sürerek, hepsinin bir yaratıcının eseri olması gerekliliği hakkında yürüttüğü fikirlerini savunmuştur.)
- Andrews, Alford Peter, Türkiye'de Etnik Gruplar, (Çev. Mustafa Küpüşoğlu), 1. basım, Ant Yayınları, İstanbul, 1999.
- Sertel, Ergin, Dinî ve Etnik Kimlikleriyle Nusayrîler, 1. baskı, Ütopya Yayınevi, Ankara, 2005.