Abdülmecid (halife)
Abdülmecid Osmanoğlu | |
---|---|
İslâm Halifesi | |
Osmanlı Hanedan Reisi | |
Hüküm süresi | 18 Kasım 1922 - 23 Ağustos 1944 |
Sonra gelen | Ahmed Nihad Osmanoğlu |
İslam Halifesi | |
Hüküm süresi | 18 Kasım 1922 - 3 Mart 1924 |
Önce gelen | VI. Mehmed |
Sonra gelen | Halifelik kaldırıldı |
Çocukları |
Ömer Faruk Osmanoğlu Dürrüşehvar Sultan |
Hanedan | Osmanlı Hanedanı |
Babası | Abdülaziz |
Annesi | Hayranıdil Kadınefendi |
Doğum |
29 Mayıs 1868 Beşiktaş, İstanbul, Osmanlı İmparatorluğu |
Ölüm |
23 Ağustos 1944 (76 yaşında) Paris, Fransa |
Defin | Bâki Mezarlığı, Medine |
Dini | İslam |
Meslek | Ressam |
Abdülmecid Osmanoğlu (Osmanlı Türkçesi: عبد المجيد الثانى) (d. 29 Mayıs 1868, Beşiktaş, İstanbul - ö. 23 Ağustos 1944, Paris), son İslam halifesi, ressam, müzisyen. Osmanlı hanedanı hukukuna göre II. Abdülmecid olarak isimlendirilir.
Osmanlı hanedanının tek ressam üyesidir ve döneminin Türk ressamları arasında yer almıştır.[1] Amcasının oğlu Mehmed Vahdettin'in 4 Temmuz 1918’de tahta çıkması üzerine Osmanlı tahtının veliahtı olan Abdülmecid; bu sıfatı 1 Kasım 1922'de saltanat kaldırılıncaya kadar taşıdı. TBMM tarafından 19 Kasım 1922'de halife seçildi. Osmanlı hilafetine resmen son veren 431 sayılı kanunun kabul edildiği 3 Mart 1924 tarihine kadar “halife” ünvanını taşıdı. Tarihe “Son Osmanlı Halifesi” olarak geçmiştir.
Hayatı
Sultan Abdülaziz'in ortanca oğlu olarak 29 Mayıs 1868'de İstanbul'da doğdu. Annesi Hayranıdil Kadınefendi'dir.
1876'da babasının tahttan indirilmesinden sonra Sultan II. Abdülhamid’in gözetiminde Yıldız Sarayı’ndaki Şehzedeğan Mektebi’nde sıkı bir eğitim aldı. Tarihe ve edebiyata meraklı, dil öğrenmeye yatkındı. Arapça, Farsça, Fransızca ve Almanca öğrendi. Sanayi-i Nefise hocaları ile ilişki kurdu; Osman Hamdi Bey, Salvatore Valeri’den resim dersi aldı. Fausto Zonaro ile dostluk kurup resim çalışmalarında onun yolunda ilerledi.[2]
Taht sırasında çok gerideydi. İcadiye'deki köşkünde sanatla meşgul olarak yaşadı. Dönemin saray geleneklerine uygun olarak alafranga yaşama ilgi duydu. Şahsuvar Başkadınefendi’den oğlu Ömer Faruk Efendi, Mehista kadınefendi’den kızı Dürrüşehvar Sultan dünyaya geldi.
Köşkünde ailesiyle birlikte dışa kapalı olarak yaşamayı II. Meşrutiyet'in ilanına kadar sürdürdü[1] Yeni rejimin ilanından sonra ülkede kurulan pek çok sivil ve sosyal kuruma destek verdi. Ermeni Kadınlar Birliği'nin baş destekçisi, Hilâl-i Ahmer Cemiyeti’nin fahri başkanıydı.
Resim ve müzik sanatları ile çok yakından ilgiliydi. Türk resim sanatının öncü isimleri arasında yer aldı.[3] 1909'da kurulan Osmanlı Ressamlar Cemiyeti'nin fahri başkanlığını yaptı. Yurtiçinde ve yurtdışındaki çeşitli sergilere tablolarını gönderdiği bilinen Abdülmecid Efendi'nin eserlerinden birisi Paris'teki büyük yıllık sergide sergilenmiş; Haremde Beethoven, Haremde Goethe, Yavuz Sultan Selim adlı tabloları 1917'de Viyana'daki Türk ressamlar sergisinde sergilendi. Özellikle portre alanında başarılı idi. En önemli portrelerinden biri devrinin ünlü şairi Abdülhak Hamit Tarhan'ın portresidir.[3] Kızı Dürrüşehvar Sultan'ın, oğlu Ömer Faruk Efendi'nin portreleri en bilinen eserlerindendir. Osmanlı Ressamlar Cemiyeti’nin gazete çıkarma girişimleri, Galatasaray sergileri, Şişli Atölyesi’nin kurulması, Viyana sergisi, Avni Lifij’in Paris’te burslu okutulması onun desteklediği sanatsal olaylardandır.
Resim kadar müziğe de büyük ilgi duyan Abdülmecid, ilk müzik derslerini Feleksu Kalfa’dan aldıktan sonra Macar piyanist Géza de Hegyei ve keman virtüözü Carl Berger ile çalıştı. Ünlü besteci Franz Liszt'in öğrencisi olan Hegyei’ye kendi yaptığı Lizst tablosunu; Carl Berger’e ise, kendi ürünü bir beste olan Elegie’yi armağan ettiği bilinir.[4] Keman, piyano, viyolonsel ve klavsen çalan Abdülmecid'in üzerinde eski Türkçe harflerle adının yazılı olduğu 1911 yapımı değerli piyanosu Dolmabahçe Sarayı’nda 48 numaralı odada saklanmaktadır.[4] Çok sayıda bestesi olduğu bilinir ancak eserlerinin pek azına ulaşılabilmiştir.[4]
Veliahtlığı
31 Mart Olayı’ndan sonra II. Abdülhamid tahttan indirilmiş; veliaht Reşat Efendi tahta çıkarılmış; Şehzade Abdülmecid Efendi’nin ağabeyi Yusuf İzzeddin Efendi veliaht olmuştu. Yusuf İzzeddin’in 1916’da intihar etmesinden sonra Sultan Abdülmecid’in oğullarından Vahdettin veliaht tayin edildi. 1918'de Mehmed Reşat’ın ölümü ve Vahdettin’in tahta çıkması üzerine Şehzade Abdülmecid Efendi veliaht ilan edilmiştir.
Veliaht Abdülmecid Efendi, I. Dünya Savaşı sonunda İstanbul işgal altında bulunduğu sırada padişaha Damat Ferit Paşa hükümetini eleştiren lâyihalar gönderdi.[5] Damat Ferit hükümeti yerine Ali Rıza Paşa hükümeti kurulduktan sonra Vahdettin’e karşı muhalif tutumunu değiştirerek oğlu Şehzade Ömer Faruk Efendi’yi amcazadesi Sultan Vahdeddin'in küçük kızı Sabiha Sultan ile evlendirdi.
Ülkeyi işgallerden kurtarmak için Anadolu’da örgütlenen Kuvay-ı Milliye hareketi, eski yaverlerinden Yumni Bey aracılığıyla onu 1920 Temmuz’unda Ankara’ya davet ettiklerinde olumlu yanıt vermedi. Ankara ile teması, Sultan Mehmet Vahdettin tarafından haber alınınca Çamlıca’daki veliahtlık dairesinden alınarak Dolmabahçe’deki özel dairesinde 38 gün göz hapsinde tutuldu.[5]
Kurtuluş hareketinin önderi Mustafa Kemal, Şubat 1921’de bir mektup daha yazarak kendisine Sultanlık teklif ettiğinde Abdülmecid bir kere daha ‘hayır’ yanıtı verdi. Kendi yerine oğlu Ömer Faruk’u Ankara’ya gönderdi ama Mustafa Kemal Ömer Faruk’u kabul etmeyerek geri gönderdi. Abdülmecid Efendi 1921 sonunda Anadolu’ya geçmek için Fevzi Paşa aracılığıyla bir girişimde bulundu. Konu mecliste görüşüldü; uygun görülmedi.[5]
Kurtuluş Savaşı’nın zaferle sonuçlanmasından sonra toplanacak barış konferansına hem Ankara hem de İstanbul hükümetlerinin davet edilmeleriyle başlayan ihtilaf üzerine TBMM 1 Kasım 1922'de kabul ettiği kanunla saltanatı kaldırdı. Saltanatın kaldırılması ile birlikte Abdülmecid'in veliaht sıfatı kayboldu.
Halifeliği
Saltanatı elinden alınan ve "ihanet-i vataniyye" ile ithamına karar verilen Vahdettin’in, 16-17 Kasım 1922 gecesi bir İngiliz zırhlısı ile Türkiye'yi terk etmesi üzerine Türkiye Büyük Millet Meclisi Hilafet makamının boşaldığına hükmetti. Meclis, 18 Kasım’da yapılan tartışmaların ardından 19 Kasım 1922 günü halifelik için seçim yaptı. Seçime katılan 162 mebustan 148’inin oyu ile Abdülmecit Efendi halife seçildi. Oylamada dokuz milletvekili çekimser kalmış; II. Abdülhamid’in şehzadelerinden Selim ve Abdürrahim efendilere beş oy verilmişti.[6]
TBMM’nin kararını Abdülmecit Efendi’ye tebliğ etmek üzere Müfid Efendi başkanlığında kura ile seçilmiş 15 kişilik heyet İstanbul’a gönderildi.[6] 24 Kasım 1922 günü Topkapı Sarayı'ndaki Hırka-i Şerif Dairesi'nde biat töreni gerçekleşti. İlk defa Arapça yerine Türkçe dua edildi. Cuma namazı için gidilen Fatih Camii’nde, yeni halife adına Müfid Efendi tarafından ilk defa Türkçe hutbe okundu. "Küçük cihaddan büyüğüne döndük" mealindeki hadis-i şerifi konu alan hutbede, "büyük cihad" cehalete karşı savaş diye yorumlandı. Yeni halife İslam alemine bir beyanname neşrederek kendisini seçen meclise teşekkür etti.[7]
21-27 alık 1922 tarihinde toplanan Hint Hilafet Konferansı Abdülmecid'in halifeliğini tasdik ve kabul etti. 29 Ekim 1923'te Cumhuriyet ilan edilince hilafet ve halifenin durumu gündeme geldi. Halifenin ödeneğinin arttırılmasını talep etmesi ve yabancı siyasi konukları kabul etmek için izni istemesi Ankara hükümeti ile halife arasında gerilim yarattı. 5-20 Şubat 1924 günleri İzmir’de yapılan Harp Oyunları sırasında bir araya gelen devlet büyükleri Halifelik meselesini de görüştüler.
1 Mart 1924’te başlayan bütçe görüşmelerinin 3 Mart’taki son oturumunda Urfa Milletvekili Şeyh Saffet Efendi ve 53 arkadaşı tarafından verilen bir önerge ile halifeliğin ilgası istendi. Hilafetin İlgasına ve Hanedan-ı Osmaninin Türkiye Cumhuriyeti Memaliki Haricine Çıkarılması Hakkındaki (431 Sayılı) Kanun, oturuma katılan 158 üyenin 157’sinin oyuyla kabul edildi. Aynı kanun ile hanedan üyelerinin yurt dışına çıkarılması kararı alındı.
Sürgün edilmesi
Kararı Abdülmecit Efendi’ye İstanbul Valisi Haydar Bey ve Polis Müdürü Saadettin Bey tarafından bildirildi. Abdülmecid ve ailesi halkın galeyana gelmemesi için ertesi sabah, saat 5.00’te gizlice Dolmabahçe Sarayı'ndan alınarak otomobil ile Çatalca'ya götürüldüler. Burada bir süre Rumeli Demiryolları Şirketi’nin amiri tarafından ağırlandıktan sonra Simplon Ekspresi’ne (eski Şark Ekspresi) bindirildiler.
Abdülmecid Efendi İsviçre'ye vardığında, o ülkenin kanunlarına göre birden fazla eşlilerin ülkeye girmesine izin verilmediği gerekçesi ile sınırda bir süre alıkonuldu ancak bu gecikmeden sonra ülkeye kabul edildi.[8] Bir süre İsviçre’de Leman Gölü kıyısındaki Büyük Alp Otelinde kaldıktan sonra Ekim 1924'te Fransa’nın Nice kentine geçti ve ömrünün geri kalanını orada tamamladı.[9]
Abülmecid Efendi, sürgünün ilk durağı Montrö’de bir bildiri yayımlayarak Ankara Hükümeti’ni ‘ladini’ (dinsiz, din dışı) olmakla suçlamış ve İslam dünyasını Hilafet konusunda karar almaya çağırmıştı. Ancak Ankara’nın İsviçre’ye baskısı üzerine bir daha böyle konuşmalar yapmadı.[6]
Sürgün yılları ve ölümü
Abdülmecid Efendi, Fransa'nın Nice şehrinde sakin bir yaşam sürdü.[7] Kızı Dürrüşehvar Sultan'ı ve yeğeni Nilüfer Hanım Sultan'ı dünyanın sayılı zenginlerinden Haydarabad Nizamı'nın oğullarıyla evlendirdi; bu sayede mali durumu düzeldi. Hilafet konusunda İslam aleminden umduğu ilgiyi bulamadığı için kendisini daha çok ibadete, resim çalışmalarına ve müziğe verdi.[7]
Daha sonra Paris’e yerleşen Abdülmecid Efendi, hanedanın geleneksel protokolünü ısrarla uygulamaya devam etmiştir. Cuma namazlarını Paris Büyük Camii'nde kılardı. Evlenen Sultan ve Şehzadelerin nikâhlarını kıyarak, kendi tuğrasını taşıyan belgeler dağıttı. Yakışıksız davranışlarda bulunan şehzadeleri hanedandan ihraç ettiğini bildiren belgeler hazırladı. Hanedanın Irak petrolleri üzerindeki haklarından yararlanabilmek için oluşturulması planlanan aile birliği gereği Vahdeddin ile ortak bir vekalet vermesi istenince, halife ve ailenin resmî reisi olduğunu iddia ederek ortak vekalet vermeyi reddetti. Böylece akim kalan bu girişimin sonucunda hanedan umduğu faydayı sağlayamadı.
Mısır'ın Kavalalı prensleriyle evlenmek için Fransa'dan ayrılan çok düşkün olduğu torunları ve oğlunun gidişinden sonra eşleriyle beraber yalnız kalarak ızdıraplı günler geçirdi. Kızı Dürrüşehvar Sultan tarafından muhafaza edilmiş 12 ciltlik Hatıralar kitabını kaleme aldı.
23 Ağustos 1944'de sürgünde bulunduğu Paris'te kalp krizinden öldü. Dürrişehvar Sultan'ın Berar Prensesi sıfatıyla Cumhurbaşkanı İsmet İnönü nezdindeki çabalarına rağmen cenazesi Türkiye'ye kabul edilmedi. Cenazesi Türkiye'ye kabul edilmeyince, Paris Büyük Camii'nde 10 yıl kadar bekletildi ve Camii mütevelli heyetinin cenazeyi daha fazla tutamayacaklarını bildirmesi üzerine Medine’ye nakledilerek Bâki Mezarlığı'na defnedildi.
Tabloları
- Cami Kapısı, 1920, Sakıp Sabancı Müzesi.
Ailesi
Eşleri ve çocukları
- Şehsüvar Başkadın Efendi'den: Şehzade Ömer Faruk Osmanoğlu
- Atiye Mehisti Kadınefendi'den: Dürrüşehvar Sultan
Diğer eşleri
- Hayrunnisa Hanımefendi (1876-1936)
- Bihruz Hanımefendi (1903-1955)
Dış bağlantılar
Kaynakça
- 1 2 Sinan Eğim, Abdülmecid Efendi Köşkü, Popüler Tarih, İstanbul 2005
- ↑ Son Halife Abdülmecid Efendi ve Resim Sanatına Katkısı, The Art History Journal, 13.02.2011
- 1 2 İlber Ortaylı, Türk resminin öncü halifesi Abdülmecid, Milliyet gazetesi, 03.12.2007
- 1 2 3 Nurinnisa Eroğlu, Bestekar Halife Abdülmecid, Sanatatak, 15.10.2013
- 1 2 3 Mustafa Oral, Veliaht Abdülmecit’in Ankara’ya Davet Edilmesi Meselesi, Atatürk Araştırma Merkezi Dergisi, Sayı 61, Mart 2005
- 1 2 3 Ayşe Hür, Evvel Zaman İçinde Halifelik Vardı, Taraf gazetesi, 07.03.2010
- 1 2 3 Cevdet Küçük, Abdülmecid Efendi, Türk Diyanet Vakfı İslam Ansiklopedisi
- ↑ Lord Kinross, The Rebirth of a Nation, Kasım 1966, Sayfa 386, Amerikan Neşriyatı Bürosu için özel basım (ISBN bilgisi yoktur).
- ↑ Cengiz Özakıncı, Haremde Beethoven, Sarayda Goethe: Son Halife Abdülmecid Efendi, Bütün Dünya dergisi, Şubat 2011
Abdülmecid (halife) Osmanlı Hanedanı(Son) Doğumu: 29 Mayıs 1868 Ölümü: 23 Ağustos 1944 | ||
Sünni İslam unvanları | ||
---|---|---|
Önce gelen VI. Mehmed |
İslam Halifesi 19 Kasım 1922 - 3 Mart 1924 |
Boş |
|