Akşemseddin

Şeyh Akşemseddin'in Göynük'teki türbesi

Akşemseddin (d. 1389, Şam - ö. 16 Şubat 1459, Göynük) asıl adı ile Mehmet Şemseddin, çok yönlü Türk âlimi, tıp insanı ve Şemsîyye-î Bayramîyye isimli Türk tarikâtının kurucusu. Fatih Sultan Mehmed'in hocası olarak bilinmektedir.

Hayatı

Şeyh Hamza'nın[1][2] oğlu olarak, 1389 yılında Şam 'da doğmuştur. Şeyh Hamza (Kurtboğan Hz.) ailesiyle beraber geldiği Amasya'da küçük Şemsettin'i pek iyi yetiştirmiştir. Akşemseddin'in soyu, baba tarafından Ebu Bekir'e dayanmaktadır.[3] İlk tahsilini babasından alan Akşemseddin, 7 yaşında hafız olup, ailesiyle birlikte Çorum-Osmancık kazasının Sarpın kavak köyüne' yerleşmiştir. Babasının vefatından sonra Amasya ve Osmancık medreselerinde eğitimini tamamlayan Akşemseddin, müderrislik payesi aldı ve Osmancık Medresesine müderris oldu. Akşemseddin ayrıca, tıbba ve eczacılığa merak sararak tıp ilmini öğrendi. Daha önceden Abdülkâdir Geylânî, İmam-ı Gazali ve Muhammed Celaleddin-i Rumi gibi örneklerinde görüldüğü gibi, ilim tahsili ile tatmin olmayan Akşemseddin, irfan tahsili için müderrisliği ve medreseyi terk etti. Tasavvufa olan ilgisinden dolayı, Akşemseddin önce İran'ı dolaştı ama umduğunu bulamadığı için yeniden Anadolu'ya dönmek zorunda kaldı.[4] Anadolu'da ise, Akşemseddin'e Ankara'da bulunan Hacı Bayram Veli'yi tavsiye ediyorlar ve şöyle diyorlardı:

Kazandığın şu zahiri ilmini mana ilmiyle, bilgini aşk ile, akıl vergisini kalp ve gönül vergisiyle tamamlaman gerek. Bu da yalnız olmaz. Sana bir mürşit lazım. Kalk Ankara'ya git. Orada Hacı Bayram Veli'ye müracaat et. O seni tamamlasın, bütünleşin. Sen bu dünyaya lazım bir insansın.[5]

Ankara'ya giden Akşemseddin, Hacı Bayram Veli'nin öğrencilerinin nefislerini kırmak, fakirlere yardım etmek ve yoksullara ikramda bulunmak için de olsa cer ve yardım kabul etmesi, çarşı pazarda devran yaptırması gibi hallerinden hoşlanmadığı için Ankara'dan ayrıldı ve başka bir mürşid aramak için Halep'e gitti.[6][7] Halep'te bir gece rüyasında boynuna bir zincirin takılmış olduğunu, zincirin diğer ucu Hacı Bayram Veli'nin elinde ve kendisini Ankara'ya doğru çektiğini gördü.[8][9] Bunun üzerine yeniden Ankara'ya döndü.[10][11] Hacı Bayram Veli'nin yanında özel ilgi ve sıkı bir riyâzet ve mücâhadeye alınan Akşemseddin, kendisine gösterilen bu ihtimamı en iyi şekilde değerlendirdi. Kısa süre tasavvufun bütün yollarını ve inceliklerini öğrenen Aksemseddin, bu başarısından dolayı Hacı Bayram Veli'den icâzet aldı ve hilafet tacı giydirildi. Bunun sonrasında Hacı Bayram Veli'den aldığı izinle Ankara'dan ayrıldı ve Beypazarına yerleşti. Beypazarında büyük bir şöhret bulan Akşemseddin, kısa bir süre sonra oradan da ayrılır ve İskilip'e yerleşir. İskilip'ten de yine aynı kesrete düşme sebebiyle ayrılır ve Bolu'nun Göynük ilçesine yerleşir. Göynük'te de yine bir değirmen ve mescid inşa ettirip, kendi çocuklarının tahsil ve terbiyesi ile meşgul olmuş, diğer taraftan mevcut eserlerini yazmış ve yedi kere hacca gidebilme imkanı bulmuştur. Akşemseddin'in on iki evladı olduğundan bahsedilmekte ise de[2] mevcut diğer kaynaklarda sadece on çocuğundan söz edilmektedir.[12]

İstanbul'un fethi

Akşemseddin'in asıl ünü, II. Murat'ın emir ve isteğiyle II. Mehmed'in hocalığına tayin edilişiyle başlamıştır. Akşemseddin, II. Mehmed'e danışmanlık yapıp İstanbul'un fethine katkıda bulunmuştur. Akşemseddin çocukları, öğrencileri ve müritleriyle birlikte fetih ordusuna katılmışlardır.[13] Akşemseddin İstanbul kuşatmasının en kritik günlerinde II. Mehmed'e bir mektup yazmıştır.

II. Mehmed Akşemseddin ile İstanbul'a girişte şehir halkı tarafından karşılanıyor, şehir halkı Akşemseddin'i II. Mehmed sanıp ona çiçekler uzatılıyor. Akşemseddin ise "Padişah ben değilim" diyerek yanındaki II. Fatih Sultan Mehmed'i gösteriyordu. II. Mehmed ise "Hünkar benim ama, o benim hocamdır. Çiçekler O'na Layıktır!" sözüyle tebessüm ediyordu.[14] II. Mehmed İstanbul'un fethin ardından Ayasofya'da hutbesini tamamladıktan sonra, minberden indi ve Akşemseddin'i imâmete geçirdi. Böylece Akşemseddin, fethin ilk Cuma namazını kıldırmış oldu.[15] Ayrıca Akşemseddin, Fetih'ten sonra II. Mehmed isteği üzerine Ebu Eyyûb el-Ensarî'nin kabrini tespit ettiği rivayet edilir.[16][17][18]

Vefatı

Akşemseddin, fetihten sonra, II. Mehmed'in ısrarına rağmen İstanbul'da kalmak istemedi, Göynük'e çekildi ve 16 Şubat 1459 yılında 70 yaşında vefat etti.

Akşemseddin ve tıp

Akşemseddin, bilim'de ve tasavvufta olduğu gibi, tıp ve eczacılık alanında da büyük bir üne sahipti. Fakat kaynaklarda Akşemseddin'in tıp ilmini kimden ve nasıl öğrendiğine dair net bir bilgi yoktur. Bununla alâkalı İskoç oryantalist Elias John Wilkinson Gibb, History of Ottoman Poetry adlı eserinde, Akşemseddin'in tıp alanındaki ilmini, Hacı Bayram Veli ile beraber olduğu yıllarda elde ettiğini kaydetmekte ve kendisinden âlim ve mübarek bir kimse diye söz etmektedir.[19] Sadece beden hastalıkların değil, aynı zamandan ruh hastalıklarının da hekimi olan Akşemseddin, ruh hastalıklarını da tedâvi ederdi.[20][21][22][23][24]

Mikrobun kaşifi

Akşemseddin, Antonie van Leeuwenhoek'in yaklaşık iki asır sonra deneyle keşfettiği mikrobu, Maddetü'l-Hayat adlı eserinde yıllar öncesinde dile getirdi:

Hastalıkların insanlarda teker teker ortaya çıktığını sanmak hatadır. Hastalık, insandan insana bulaşmak suretiyle geçer. Bu bulaşma, gözle görülmeyecek kadar küçük, fakat canlı tohumlar vasıtasıyla olur.[25][26]

Eserleri

Kaynakça

  1. Feridüretü'l Evliyâ, s. 270
  2. 1 2 Şemseddin Sâmi: Kâmus-u Âlâm
  3. Emir Hüseyin Enîsî: Menâkıb-ı Akşemseddin, s. 4
  4. Emir Hüseyin Enîsî: Menâkıb-ı Akşemseddin, s. 8
  5. Nezihe Araz: Anadolu Evliyaları, s. 151-152
  6. Taşköprülüzâde: Şakayık-ı Nûmâniye, c. 1, s. 138
  7. Emir Hüseyin Enîsî: Menâkıb-ı Akşemseddin, s. 7
  8. Taşköprülüzâde: Şakayık-ı Nûmâniye, c. 1, s. 241
  9. Nezihe Araz: Anadolu Evliyaları, s. 153-154
  10. Şemseddin Sâmi: Kâmus-u Âlâm, c. 1, s. 265
  11. Orhan Köprülü: 14. ve 15. Asır Türk Menâkıpları, s. 96
  12. İbrahim Koç: İstanbul'un Manevi Fatihi Akşemseddin. Elest Yayınları, İstanbul, 2007, 2. Basım, s. 129
  13. İbrahim Koç: İstanbul'un Manevi Fatihi Akşemseddin. Elest Yayınları, İstanbul, 2007, 2. Basım, s. 68
  14. Murtaza Gürsoy: İstanbul'un Manevi Fatihi Akşemseddin. Elest Yayınları, İstanbul, 2007, 2. Basım, s. 78
  15. Ahmed Muhtar: Feth-i Celîl-i Konstantiniye, s. 273
  16. Murtaza Gürsoy: Meşhur Eyüp Sultan, s. 179-180
  17. İbn Esîr: Üsdülgâbe, c. 2, s. 90
  18. El-İstiâb, c. 1, s. 151
  19. Elias John Wilkinson Gibb: History of Ottoman Poetry. Londra, 1900-1909, c. 3, s. 138
  20. Taşköprülüzâde: Şakayık-ı Nûmâniye, c. 1, s. 147.
  21. Nezihe Araz: Anadolu Evliyaları
  22. Nişancızâde Muhammed bin Ahmed: Mirat-ı Kâinat, s. 556
  23. Emir Hüseyin Enîsî: Menâkıb-ı Akşemseddin, s. 12
  24. İslam Ansiklopedisi, c. 1, s. 320
  25. Taşköprülüzâde: Şakayık-ı Nûmâniye, c. 1, s. 48
  26. Osman Şevki Uludağ: Beş Buçuk Asırlık Türk Tabâbet Tarihi. İstanbul, 1969, s. 35-36
This article is issued from Vikipedi - version of the 12/29/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.