VI. İoannis Kantakuzinos
VI. İoannis Kantakuzenos Ίωάννης ΣΤ΄ Καντακουζηνός | |
---|---|
VI. Yannis kilise meclisini idare ederken | |
Bizans İmparatoru | |
Hüküm süresi |
1347–1353: V. Yannis Palaiologosile 1353–1357: Oğlu Mateos Kantakuzinos ile. |
Taç giymesi | 1347 (1342 de Dimetoka'da rakip imparator) |
Önce gelen | V. Yannis Palaiologos |
Sonra gelen | V. Yannis Palaiologos |
Eş(leri) | İrini Asanina |
Çocukları |
Mateos Kantakuzinos Manuil Kantakuzinos Maria Kantakuzene Teodora Kantakuzini Eleni Kantakuzini Andronikos Kantakuzenos |
Hanedan | Palaiologos Hanedanı |
Babası | Mihail Kantakuzenos |
Annesi | Angelina Kantakuzini |
Doğum |
y.1292 Konstantinopolis |
Ölüm |
15 Haziran 1383 Mistra Mora |
Defin | Mistra Mora |
VI. İoannis Kantakuzenos veya Cantacuzene (Yunanca: Ιωάννης ΣΤ΄ Καντακουζηνός, Iōannēs VI Kantakouzēnos; y. 1292 – 15 Haziran 1383), 1347–1354 arasında Bizans imparatorluğu yapmıştır.
İktidara tırmanma
İoannis Kantakuzinos, Teodora Palaiologina tarafından Mora'ya vali tayin edilen Mihail Kantakuzinos ile Paleologos sülalesinden olan Angelina Kantakuzinos'un oğludur. İmparatorluk hanedanının sülalesine İmparator III. Andronikos Paleologos'un ikinci derecede kuzeni olan karısı İrini Asanina tarafından da hısımdı.
İmparator II. Andronikos ile torunu III. Andronikos arasında 1328 yılında biten iç savaş sonrası III. Andronikos tahta geçti ancak yeni imparator harp ve eğlence dışında bulunan devlet işleri ile uğraşmamayı tercih etti ve bütün devlet işlerini Saray Nazırı ve Ordu Komutanı olarak görev verilen uzun zamandır arkadaşı olan ve iç savaşta onun yanında etkin rol oynayan İoannis Kantkuzinos'a bırakmıştı. III. Andronikos hayatta bulunduğu müddetçe İoannis Kantakuzinos ülkeyi çok iyi idare etti ve sadece nüfuzlu ve güçlü olan kişilerin menfaatlerine yarayacak siyasal kararlar almaktan kaçındı. Lakin bu nedenle saraydaki bazı çok nüfuzlu kişileri de kendine düşman yaptı.
1341'de III. Andronikos Paleologos öldüğü zaman hayatının en büyük hatasını varisinin kim olduğunu belirtmemesi ile yaptığı açıkça ortaya çıkmıştı. İmparatorluk varisinin eski imparatorun en büyük oğlu, yani V. İoannis Paleologos, olduğu hakkında bir inanç vardı; ama V. İoannis daha dokuz yaşında bulunuyordu. Aslında Bizans imparatorluk veraset kanunları imparatorluğun babadan oğla geçmesini önermiyordu ve III. Andronikos oğlunu ortak imparator olarak ilan etmemişti. Hatta III. Andronikos hayatta iken arkadaşı ve yakın siyasi danışmanı İoannis Kantakuzinos'u ortak imparator olmaya davet etmiş; ama İoannis Kantakuzinos imparator olmak istememişti.
Hatta İoannis Katakuzinos genç imparatora taht naipligi yapma görevini bile üzerine almamayı ve Saray Nazırı olarak kalmayı tercih etti. Çocuk yaşta V. İoannis Paleologos'a taht naipliği yapma görevini annesi Savoyalı Anna yüklendi. Ancak Savoyalı Anna, kocasının arkadaşı, Saray Nazırı olarak devlet idaresini efektif olarak ifa etmekte olan İoannis Kantakuzinos'a kocasının göstermiş olduğu inancı göstermediği hemen ortaya çıktı. Ayrıca İoannis Kantakuzinos'un Saray Nazırı gücünü kıskanan bürokrasi ve saray mensupları da bulunmaktaydı. Bunların başında Konstantinopolis Patriği Patrik XIV. İoannis Kalekas gelmekteydi. İoannis Kalekas evli bir papaz olarak Ortodoks Kilisesi bürokrasisi içinde ilerlemesi çok zor iken, İoannis Kantakuzinos'un yardımı ile Selanik Metropoliti olmuş ve oradan da Konstantinopolis Patrikliği'ne yükseltilmişti. İoannis Kantakuzinos'a bir diğer rakip olarak ne asıllı olduğu bilinmeyen ve Kantekozinos'un hamiliği dolayısıyla Bizans bürokrasisi içinde ilerleyip bir büyük servet yapan ve en son görevi Bizans Donanma Komutanlığı olan Aleksios Apokaukos bulunuyordu. Taht naibi imparatoriçe, Patrik ve Kantakuzinos bir yol bulup imparatorluk idaresini birbirleriyle fazla çekişmeden Bizans'in idaresine koyuldular.
Fakat bir ay bile geçmeden sınır komşuları Bizans aleyhine harekete geçtiler: Sırp Kıralı Stefan Dušan Selanik'e doğru ilerledi; Bulgarlar kuzey sınırlara asker yığmaya başladı ve Marmara kıyılarında bulunup zaman zaman Rumeli'ye geçebilen Türkmenler de Marmara kıyılarına ve hatta Trakya içlerine hücumlara başladılar. Bu üçlü tehdidi ortadan kaldırmak için Kantakozinos kendi parası ile paralı askerler kiralayıp bir ordu kurarak ve Temmuz 1341de başkentten ayrılıp kuzey Trakya'ya gitti. Burada başarı ile Trakya ve Balkanlardaki tehditlere çare buldu. Sırp Kıralı Stefan Dušan, Bulgar Kıralı İoannis Aleksander ve Osmanlı hükümdarı Orhan Bey ile karşılıklı savunma anlaşmaları hazırlanıp imzaladı. Ek olarak Mora "Achaya Kontluğu"'nun Latin hükümdarı olan Katerin de Valois'in ülkesinin idaresini Floransalı banker Acciajuoli'ye teslim etmesinden hoşlanmayan halk Bizans İmparatorluğu'na tekrar katılmak istediklerini ifade ettiler. Böylece epey zamandır Bizans elinden bulunmayan "Achaya Kontluğu" tekrar Bizans devletinin idaresine geri geçti. Bu başarılarından memnun kalan Kantakuzinos Eylül'de Konstantinopolis'e döndü. Fakat isyanalrin ardı kesilmedi ve bazı yerel isyanlar dolayısıyla Eylül sonunda tekrar orduyla Trakya'ya gitmek zorunda kaldı.
İoannis Kantekozinos Konstantinopolis'den ikinci ayrılışında bir saray komplosuna kurban gitti. Donanma komutanı Aleksios Apokaukos'un başını çektiği (Kantakuzinos'un oğlu genç imparatorun aleyhinde olduğuna inandırılan) taht naibi Savoyalı Anna, Konstantinopolis Patriği İoannis Kalekas ve hatta Kanatakuzinos'un kayınbabasını da kapsayan bu saray bürokratları grubu Saray Nazırı Kantakuzinos'u halk düşmanı olarak ilan ettiler. Tahrik ettikleri bir çapulcu halk güruhu Kantakuzinos'un sarayına hücum ederek içindekileri talan edip sarayı yakıp yerle bir ettiler ve sonra da Kantakuzinos'ların kır malikanelerini yaktılar. Patrik kendini taht naibi ilan etti ve Aleksios Apokaukos da megas doux unvanı ile kendini Konstantinopolis Praefectus urbanus'luğuna (eparchos) atadı atadı. Kantakuzinos'un bütün ailesi ve yakınları göz hapsine konuldular. Dimetoka'da ordugahta bulunan İoyannis Kantakuzinos'a Taht Naibi Anna imzasıyla bir emir gönderilerek Saray Nazırlığı ve ordu komutanlığından azledildiği ve ordusunun da dağıtılması gerektiği bildirildi.
İç savaş (1341-1347)
26 Eylül 1341'de Taht Naibi Anna imzalı emir Dimetoka'daki orduya ulaştığı zaman ordu mensuplarının hepsi Kantekuzinos'a bağlılıklarını bildirdiler ve yüzyıllar önceki eski Roma geleneklerine göre yetkilerini tekrar kullanan ordu askerleri İoannis Katekuzenos'u imparator (basileus) ilan etti. Kantakuzinos sonradan yazdığı tarih kitabında, bu olayları anlatırken bu görevi yüklenmeyi istemediğini; VI. İoannis Kantakuzinos adına yapılan dinî taç giyme töreninde rakibi olan V. İoannis Paleologos ve annesinin isimlerinin de başta zikredildiklerini ve hatta tören giysilerinin bile kendi vücuduna uymadığını yazmıştır. Bu haber Konstantinopolis'e eriştiği zaman kendini taht naibi yapan Konstantinopolis Patriği İoannis Kalekas 19 Kasım 1341'de Ayasofya'da yapılan bir törenle çocuk imparator olan V. İoannis Paleologos'a taç giydirdi. Ayrıca Patriği İoannis Kalekas rakip imparator olarak ilan edilmiş olan İoannis Kantakuzenos'u, Patriklik gücünü kullanarak kiliseden aforoz ettiğini ilan etti.
Böylece Bizans'da 1347'ye kadar altı yıl sürecek bir iç savaş başladı. Bu iç savaşta tüm Bizans toprakları üzerindeki halk ikiye bölünmüştür. Genellikle soylu, nüfuzlu, zengin, büyük toprak sahibi kişiler İoannis Kantakuzinos taraftarı olup ve daha fakir şehir halkı ve köylüler zengin ve nüfuzlularin aleyhinde olarak V. İoannis Paleologos ve annesi Savoyalı Anna taraftarlarıydılar. Sanki bu yetişmezmiş gibi İmparatorluğun ikinci büyük şehri olan Selanik'te bir siyasal parti olarak bağnaz fanatikler olan Selanikli Zealotlar ortaya çıkıp; şehrin idaresini ellerine geçirdiler. Sonraki 7 yıl Selanik'te İmparatorluk'tan özerk olarak hüküm sürdüler.
Kantakuzinos hemen kendine müttefik aramaya başladı. Önce İzmir'deki Aydınoğlu Umur Bey'e bir mektup yazıp asker ve donanma desteği istedi. Fakat Trakya'dan uzak olan İzmir'den geç olan mevsim nedeniyle Aydınoğlu Umur Bey hemen yardım gönderemedi. Bunun üzerine Kantakuzinos 1342'de Sırp Kralı Stefan Dušan ile iki defa şahsen görüştü ve ondan askerî yardım sağladı. İkinci defa görüşmesinden yardımcı Sırp askerleri ile Dimetoka'ya dönmekte iken Serez'de yolunun düşmanlarına bağlı bir ordu tarafindan kesildi. Yolun açılabilmesi için bu şehrin kuşatılıp alınması gerekti. Ancak bu kuşatma sırasında Kantakuzinos ordusunda bir veba salgını başladı. Vebadan kırılan ordusunu kaybeden Kantakuzinos savaşarak Sırp sınırına kadar çekilmeyi başarfı; ama karısıyla ailesinin bulunduğu Dimetoka'dan uzak kaldı. 1342 sonunda Aydınoğlu Umur Bey donanması ile Meriç Nehri ağzına gelip askerleri ile karadan Dimetoka'ya giderek o şehrin savunmasını pekiştirdi. Yine o zamanlar Bizans Teselya theması Kantakuzinos'a bağlığını belirtti ve Makedonya'da bulunan bazı şehirler de Kantakuzinos'a sadakatlerini ilan ettiler. Buna karşılık olarak, Bizans donanması ile Aleksius Apokaukus Selanik'e geldi; fakat Selanik Zealotlarindan destek alamadı. Umur Bey'in donanması Selanik önünde görününce Aleksius Apokauku gemi ile Konstantinopolis'e geri döndü. Kantakuzinos Selanik civarında Umur Bey kuvvetleri ile buluştu ve Selanik önlerine giderek iki ordu birlikte bu şehri kuşattılar. Kuşatmada başarısızlıktan sonra (özellikle Umur Bey'in getirdiği 6.000 kişilik Türk ordusu ile, iki güç birlikte Dimektoka yolunu açtılar ve Kantakuzinos nerede ise bir yıldır göremediği karısı ve ailesine kavuştu.
Bu sefer 1343'te, Konstantinopolis sorunlarla karşılaştı. Umur Bey'in İzmir'den getirdiği Türk ordusu mensupları Trakya'ya yayılarak düşmanlarına ait köyleri ve malikaneleri yakıp yıkmaya başladılar ve Konstantinopolis'te yiyecek sıkıntısına neden oldular. Taht naibi olarak bu sorunlara çare arayan Savoyalı Anna önce Osmanlı hükümdarı Orhan Bey'den yardım istedi, ama Orhan Bey bu isteği ret etti. Bu sefer Savoylu Anna Batı Avrupa'dan taraftar toplamaya çalıştı. 1343 yazında Avignon Papalığı'nda bulunan Papa VI. Klemens'e sadakatini bildirmek için maiyetinde bulunan bir Savoylu şövalyeyi Avignon'a gönderdi. Bu şövalye ile gönderdiği mektupta kendisinin, oğlu V. İoannis Paleologos'un, Aleksius Apokaukus'un hatta Patrik İoannis Kalekas'in birlikte anlaşmaya varıp Papa'nin Hritiyan Kilisesinin tümü üserinde otoritesini kabul etmeye hazır olduklarını bilidrdi ve Doğu Ortodoks Hristiyan Kilisesinin, Roma'da Katolik Hristiyan kilisesine bağlamasıni kabul edecekelere söz verdi. Sonra da Savoyalı Anna Venedik Cumhuriyeti'ne ve Genova Cumhuriyeti'ne onlardan askerî yardim isteyen mektuplar gönderdi.
Fakat bu askeri yardımın parasal masraflar ve tazminatlar gerektireceği ve bunun Bizans hazinesinden karşılanması gerektiği bilinmekte idi. Ama Bizans hazinesi, vergiler toplanamadığı ve yüksek askerî harcamalar yapılması nedeniyle boşaltılmıştı. Ağustos 1343 de ise, savaş masraflarını ve verilebilecek askeri yardim maliyetlerini karşılamak için Savoyalı Anna, bundan sonra tarihte kendinin her zaman kötü bir idareci olarak anılmasına neden olan bir icraatta bulundu. Kıymetli Bizans İmparatorluk taçını ve diğer Bizans devlet simgesi olan mücevheratı 30.000 düka altın borç almak icin Venedik Cumhuriyeti'ne rehine olarak verdi. Bunlar hiçbir zaman Bizans tarafından rehinden geri alınamamıştır.
Savoyalı Anna, isteklerini elde edememiş ve durumu kötüye gitmeye başlamıştı. Avignon'da bulunan Papa, Genova ve Venedik Bizans'a hiç yardımda bulunmadılarr. Diğer taraftan Trakya'da orduya komutan eden komutan İoannis Vatatzes ve Edirne Valisi Aleksius'un oğlu Manuel Apokaukus, Kantakuzinos tarafını tutmaya başladılar. Kantakuzinos'a komplo yapan liderler Konstantinoplois'de siki bir idare kurmuşlardi. Kendi tarafını tutmadıklarından şüphe ettikleri kişileri hapis etmeye başladılar. Şehirdki ana hapishane dolunca eski harap olmuş Bizans'in yenileyicisi Roma İmparatoru Büyük Konstantin tarafından inşa ettirilmiş olan Büyük Saray hapishaneye çevirildi.
Komplonun elebaşılarından olan Aleksius Apokaukus yeni kurulan hapishaneyi teftiş ederken mahpuslar tarafından suikasta uğrayıp öldürüldü. Bunun üzerine Apokaukus'un komuta etmiş olduğu donanma mensupları komutanlarının intikamini almak için hapishaneyi bastı ve hapishandeki 200 kadar mahpus donanma mensuplari tarafından katledildiler.
Kantakuzinos tarafı da bir sıra sorunla karşılaşıltı. Sırp Kralı IV. Stefan Dusan bir müttefikken tüm Bizans Makedonya topraklarını eline geçirmek isteyen bir düşmana dönüştü. Önce Serez kalesini kuşatmaya başladı.
Selanik'e gönderilen eski Edirne valisi Manuel Apokaukus, bir komplo ile "Selanik Zealotları" partisinin liderini öldürttu. Fakat bu parti taraftarları tarfindan yakalandi. Yüzlerce kendini tutan Selanikli ile birlikte iç kale duvarlarından atılarak öldürüldü. Selanik'te bulunup Kantakuzinos taraftarı olarak bilinen zenginler de "Selanik Zealotları" tarafindan elimine edilmis oldular ve "Selanik Zealotları" idaresi daha güçlü olarak Selanik'i idareye devam etti.
1344'de yakin müttefiki olan Umur Bey buyuk bir felaket geçirdi. Papa'nin Avrupa'da kurmuş olduğu "Papalık Ligi" donanması en nihayet Anadolu kıyılarına geldi ve İzmir'i teslim alarak orada bulunan Umur Bey donanmasını imha etti. Kantakuzinos'a sadik olan Umur Bey ertesi yıl Trakya'ya geldi. Ama Türkmenlerden oluşan ordusu hem daha küçüktü hem de komuta ve disipline daha az bağlı Saruhanlu Beylik askerlerini de kapsamaktaydı. Bu nedenle daha disiplinsiz olan Türmen ordusu Trakya'daki köylü ve şehirliler arasinda dost düşman tefrik etmeden hemen talan etme eğilimi içine girmiş bulunmaktaydı.
Kantakuzinos bu sefer 1345'de Osmanlı hükümdarı Orhan Bey'le müttefiklik için ona bir mektup yazıp şahsen onunla bir görüşme imkanı icin bir tarih tesbit etti. Kantakuzinos yazdığı tarih kitabında, kendisinin görüşmeyi daha dostanr yapabilmek için biraz Türkçe öğrendiğini ve Orhan Beyle yakin ilişki kurabildiğini yazmıştır. Bu yeni ilişkiyi perçinlemek için Kantakuzinos ikinci kızı olan Teodara'nın Orhan Beyle evlendirmeyi kabul etti. Bu düğün 1346'da Bizans toprakları içinde olan Silivri'de (Salymbria'da) yapıldı. Bir Bizans gemisiyle Orhan Bey ve maiyeti buraya geçirildi ve burada 3 gün suren düğün eğlenceleri tertip edildi.
19 Mayıs 1346'da Konstantinopolis'te 800 yıldır ayakta duran Ayasofya Kilisesinin doğu kanadı birdenbire çöküp yıkılmış ve bu buyuk kilise bir harabeye dönüşmüştü. Bizans halkı bunu kötüye yormuş ve Konstantinopolis'teki Savoyalı Anna idaresine Tanri'nın bir ikazı olarak görmüşlerdi. Bundan iki gün sonra 21 Mayıs'ta Kudüs Patrik'i Edirne'de VI. Kantekuzinos için ikinci bir dini taç giyme töreni yaptı. Bu torende VI. İoennis Kantakuzinos, geleneksel olarak oğlu olan Matthios'u ortak imparator yapmasi beklenirken bunu yapmadı. Ortak impartaor unvanının hala düşmanı olan ve o zaman 14 yaşına giren V. İoannis Paleologos'a ait olduğunu ilan etti.
1347'de Kantakuzinos Konstatinopolis'i eline geçirmek için, şehir içindeki taraftarları ile birlikte bir askeri plan hazırladı. 1 Şubat 1447'de Silivri'den seçilmiş 1.000 atlı güçte bir Kantakuzinos suvari birliği harekete geçereek, bu plana biraz uygun olmayarak, ertesi gece şehir surlarına eriştiler; Kantakuzinos taraftarların Altın Kapı yakında açmış oldukları ufak bir gedikten şehre girdiler ve ertesi gün sabahı şehrin idare merkezi olan Tekfur Sarayı (Balachernae) önünde Bizans'in idaresini ele aldılar.
Bunun uzerine 15 yaşındaki oğlu V. İoannis Paleologos'un taht naibi Savoyalı Anna ve taraftarları ile bir anlaşma yapıldı. Bu anlaşmaya göre gelecek 10 yıl VI. İoannis Kantakuzinos ve V. İoannis Paleologos ortak imparator olacaklardı. Bu ilk 10 yilda VI. İoannis Kantakuzenos kıdemli imparator olarak Bizans'i idare edecek ve ondan sonra statüleri ayni olacaktır. Bütün siyasi mahkûmlar serbest bırakılacaktı. Her iki taraf da birbirinden intikam almayacak ve her iki taraf için de af ilan edilecekti. Bu çok makul anlaşma ile 6 yıldır süren Bizanslılar arasındaki iç savaşın kardeş kavgasının acılarının biraz olsun iyileştirileceğine inanılmaktaydı.
İmparatorluk dönemi (1347-1354)
İmparatorluk görevi yüklenme
İoannis Kantakuzinos 1347'de 1000 kişilik bir ordu birliğinin başında törenle Konstantinopolis'e girdi. Kendine komplo tertip edip rakip olanları hemen görevlerinden atmayıp onlara iktidar güclerini kıracak şekilde görevler vererek onlari yeni gōrevlere atadı. Başta olarak daha V. Yannis Palaiologos'a daha çok törensel bir görev olarak ortak imparator unvanını verdi ve yetişkinliğe girinceye kadar kendinin tek naip olacağını ilan etti.
İmparator görevini üzerine aldığı zaman İoannis Kantakuzenos VI. İoannis unvanını aldı. Böylelikle daha önce meşru imparator olan V. İoannis Paleologos'dan sonra gelen bir meşru imparator olduğunu ifade etmiş oldu. Fakat Palaeologos ailesinden çok kişi kendi Paleologos sülalesinden olmayan bir kişinin impartorluk unvanı almasını kabul etmediler ve İoannis Kantakuzenos'u bir gaspçı, hırsız ve düzme bir imparator olarak görmeye devam ettiler. İmparatorlukta barışı sağlamak için VI. İoannis imparator olunca iç savaşta kendine karşı olanlar için bir genel af ilan etti. Buna tek bir istisna, affı devamlı olarak reddeden Konstantinopolis Patriği İoannis Kakelas oldu ve VI. İoannis onun Konstantinopolis Patriğindne ayrılması uzerinde israr etti.
VI. İoannis'e yeniden (üçüncü defa) 21 Mayıs 1347'de yeni Konstantinopolis Patriği İsidore tarafından Bakire Blakares Kilisesinde taç giydirildi. Bizans'ın zayıflayıp fakirleşmesi bu tören için depremden gördüğü hasardan dolayı çok yıkık ve tamir isteyen Aya Sofya'nın kullanılmamasından; geleneksel Bizans imparatorluk tacı ve mücevheratının Venedikliler elinde rehinde olduğu için camdan yapılmış kopyalarının kullanılmasından ve kullanılan dinsel tören kupalarının altın veya gümüş olmayıp kırmızı çömlek toprağından yapılmış olmasından açıkça görülmekteydi.
1353'te VI. İoannis kendi oğlu olan Mateos Kantakuzinos'u da ortak imparator ilan etti.
İç düzensizlikler
VI. İoannis'in İmparator olarak hüküm sürdüğü yıllarda sosyal ve askerî alanlarda bir sıra içişleri sorunları ile karşılaşmıştır:
Kara Ölüm veba salgını
Hükümdarlığının ilk yılında 1347 ilkbaharında Moğollar tarafından kuşatılan Kırım'da Ceneviz kolonisi olan Kefe'den kaçan gemiler Avrupa'ya büyük bir veba salgını getirmişlerdir. Bu çok öldürücü bir veba salgını, Konstantinopolis'e, imparatorluğa ve Venedik limanından Avrupa'nın her tarafına hatta Asya'ya Mezepotamya'ya yayılmış; Avrupa nüfusunun çok büyük kısmının ölümüne neden olmuş; bu salgın Kara Ölüm olarak yüzyıllarca anılmıştır. Zaten iç harpten yeni çıkan; demoralize ve vurdumduymazlık gösteren Bizans sivil halkı bu salgında ortaya çıkan büyük sayıda ölümler dolayısıyla hem objektif olarak hem de moralman çok sarsılmıştır. Verilen muhafazakar tahminlere göre Konstantinopolis halkının (8/9)'u bu sekiz ay süren veba salgınında ölmüştür. VI. İoannis Kantekuzenos da en küçük oğlu Andronikos'u bu salgında kaybetmiştir.
Selanik ve Bağnaz Fanatik "Selanikli Zealotlar"
Selanik'te "Zealotlar" 1341'de bir isyan çıkartmışlardı. Şehir halkı da bu isyana destek vermiş ve bundan sonra 7 yıl Selanik bu Zealotlar tarafından başkent Konstantinopolis'den özerk olarak idare edilmişti. 1345'de başkentten Selanik'e gönderilen ve genellikle hiçbir efektif yetki kullanamayan vali, bir entrika ile Zealotların partisinin liderini öldürtmeyi başardı. Bu vali şehir idaresini eline geçirdi; Kantekuzinos'u imparator olarak kabul ettiğini ilan etti ve imparatorluktan yardım istedi. Fakat Zealotlar Kantakuzinos'un yardım ordusu Selanik'e daha varamadan vali ve yüzlerce adamını yakaladılar; hepsini iç kale duvarlarından aşağı atarak feci şekilde öldüler ve şehirde sokak sokak gezerek Kantakuzinos taraftarı olarak bilinen soylu kişileri de bulup dövüp boğazlarına bir ip takıp yerlerde sürüyerek öldürdüler. Bu büyük katliamdan sonra Kantakuzinos şehre giremedi ve Selanik'in idaresi yine Zealotların elinde kaldı.
1347'de VI. İoannis tarafından Selanik Metropoliti olarak atanan Gregori Palamas'ı Zealotlar ret ettiler. Aynı yıl şehir idarecileri Sırp Kıralı Stefan Dušan'dan yardım isteyince bu hükümdar büyük bir ordu ile şehir kapılarına geldi ama şehre giremedi.
1350 yılı başında Zealotların partisi bölündü ve partinin güçlü olan kliği merkezî Bizans hükümeti taraftarı olan Aleksius Methochites'ı idarenin başına getirdi. Bunu fırsat bilen VI. İoannis, oğlu Mateos Kantakuzinos komutanlığı altında büyük bir orduyu Selanik üzerine sevketti. Bu ordunun büyük bir kısmı imparatorun damadı olan Osmanlı hükümdarı Orhan Bey'den yardım olarak sağlanan bir Osmanlı Türk birliğinden oluşmaktaydı. Ancak Selanik'e varmadan Osmanlı birliği Anadolu'ya geri çağrıldı ve ilerleyen ordunun gücü çok zayıfladı. O zaman Mateos civarda şans eseri bulunan Türk asıllı korsanlar ve gemilerinden faydalandı ve takviye ettiği ordu ile Selanik'i eline geçirmeyi başardı. 1350 sonbaharında büyük bir törenle kıdemli imparator olarak VI. İoannis ve onun ortak imparatoru olan Mateos Selanik'e tekrar girdiler. Şehirdeki Zealotların parti mensupları toplatıldı ve çoğu tutuklu olarak Konstantinopolis'e yargılanmak üzere gönderildi. Geri kalan Zealotların bir kısmı ise şehirden sürgün edildiler.
Cenevizlilerle Haliç'te savaş
Dışişleri sorunları olarak da görülmekle beraber, Cenevizlilerle Haliç'de ortaya çıkan savaş durumu İmparatorluğun en iç bölgelerinde bulunan sivil halka kendini hissettirmiştir.
İç isyandan sonra Bizans'in ekonomik durumu çok kotu olduğu görülmüştür. İç savaş boyunca ve barış anlaşması yapıldıktan sonra bile Marmara Denizi'ni zaman zaman nisbeten küçük sayili alan akini partileri halinde geçen Türkmenler Trakya tarim arazilerini talan etmekteydi ve bunun icin Trakya'da tarım imkânsiz bir hale gelmiştir. Șehrin gıda maddeleri ihtiyaci Cenevizli gemiler tarafından getirilen Karadeniz kıyıları tarim ürünleri ile sağlanabilmekteydi. Bizans'in yabancı ülkelerle ticareti de Galata'da bulunan Cenevizlilere geçmişti. O zaman yapılan hesaplara göre Galata'da Ceneviz gümrük idaresinin yıllık geliri 200.000 Bizans altını iken Konstantinopolis'ten Bizans gümrük geliri 30.000 Bizans altınına düşmüştü. Bizans altını da devamlı değer kaybına uğramaktaydı. Herhangi bir devlet geliri de vergi yerine, șehrin gida ihtiyaci ithalat hibe ve borçlanma şeklinde finanse edilmekteydi ve yerine harcanamıyordu. Örneğin Moskova Granduku 1350de Ayasofya'nin tamiri için büyük miktarda altın göndermişti; ama bu hibe altinlar Ayasofya tamiri yerine çoğu Türk paralı askerlerinden oluşan orduyu tutup yenilemek için kullanılmıştı.
Kantakuzinos dış ticareti Ceneviz Galata'dan Haliç'in Konstantinopolis tarafına çekip gümrük gelirlerini artırmak için Bizans gümrük tarifelerinde buyuk bir indirim yaptı. Bunu Galata'daki Cenevizliler çok sert şekilde protesto ettiler. Bizans idaresi bu protestoya aldırmayınca Cenvizliler kuvvete başvurmaktan hiç çekinmediler. Ağustos 1348'de bir Ceneviz filosu Haliç'te karşı tarafa geçip orada Haliçde bulunan büyüklü küçüklü Bizans askerî, sivil ve tüccar gemilerini yaktilar. VI. İoannis'in Konstantinopolis'te bulunmaması nedeniyle karısı İrini, küçük oğlu Manuil ve damadı idaresindeki Bizanslılar karşı misilleme yapıp Galata'ya mancınıkla kayalar ve yanan maddeler atarak Galata'daki Ceneviz ticaret ambarlarına büyük zararlar verdiler. Cenevizliler Sakiz'dan takviye güçleri; harp aletleri ve yeni gemiler getirip Konstantinopolis'i Haliç'den ateş ve abluka altına aldilar.
Cenevizlilerin ateşkes teklifini ret eden Bizanslılar İmparator şehre dönünce şehir ve Trakya halkından gönüllü para toplayıp yeni bir Bizans donanması kurmaya başladılarr. Cenevizliler ise Galata surlarını pekiştirmekle uğraştılar. Hala İstanbul'da bir turist çekici anıt olarak bulunan Galata Kulesi (o zaman İsa Kulesi adı ile) bu zaman Cenevizliler tarafından inşa edilmiştir. 1349'da Marmara gemi tezgahlarından denize indirilen 9 büyük ve çok sayıda küçük gemiden oluşan Bizans filosunun bir kısmı Haliç'in girişine geldi ve oradaki Ceneviz gemileriyle giriştiği ilk savaşta galip çıktı. Kantekuzinos sonradan yazmış olduğu tarih kitabında bu filonun sonraki serguzesti göz önüne alınırsa bunun bir şans eseri olduğunu bildirmiştir. Bu galibiyeti sağlayan Bizans denizcileri tecrübesizlerdi; bu donanma filosunun bir kısmı Sarayburunu'nu dönerken bir fırtına çıktı; tecrübesiz denizciler bundan paniğe kapılıp gemilerini terk ettiler ve bunu filonun diğer gemicileri de takip etti. Buna ilk önce çok şaşıran Cenevizliler, sonradan boş kalan bütün Bizans filosu gemilerini Galata'ya çekip yeni kurulan Bizans donanmasını ellerine geçirdiler. Galata surlarının arkasına gönderilmiş Bizans kuvvetleri ise bu olanları tepeden görüp kaçtılar. Bizans 6 Mart 1349 tarihinde ortaya çıkan bu utanç verici yenilgi gibi bir olayı tarihinde ne daha önce ne de daha sonra görmüştür.
Cenevizliler bu harpte galip gelmelerine rağmen, gönderdikleri elçilerle yapılan anlaşmada Bizans'a çok bonkör davranmışlardır; Bizans'ın hiçbir taviz vermesini beklemeden yapılan anlaşma ile Bizans'a 100.000 Bizans altını tazminat vermeyi, hukuksuz olarak Galata civarında zaptedilen arazileri geri vermeyi ve Konstantinopolis'e bir daha hucum etmemeye yemin etmeyi kabul etmişlerdir.
Vergiler ve VI. İoannis idaresinden hoşnutsuzluk
Harpler Konstantinopolis halkı üzerine buyuk bir vergi yükü çıkartmıştır. Haliç'te Cenevizlilerle yapılan savaşta bütün Bizans gemilerinin kaybedilmesinin nedeni ile Bizans donanmasını yenilemek ve donanma askerlerini eğitmek için buyuk bir masraf yapması gerekmiştir. Bu masrafları karşılanmak için VI. İoannis her Bizans arazilerinde yaşayanların ödemesi gereken özel bir vergi koymuştur.
Bu nedenle özellikle Konstantinopolis halkı ve devlet idarecileri VI. İoannisin idaresinden gayet büyük hoşnutsuzluk duymaya başlamıştır. Eski tek imparator olan ve hala ortak imparator olan V. İoannis Paleologos lehinde bir saray komplosu yapıldı ve eski imparator tekrar imparatorluk görevine çağrıldı.
Dışişleri sorunları
VI. Yannis Kantekuzenos döneminde Bizans İmparatorluğu çok dar bir sınırlar içinde kalmıştır. İmparatorluk Konstantinopolis civarındaki doğu Trakya; etrafı Sırp toprakları ile çevrili ancak denizden Bizansla ilişkili Selanik ve özerk Mora Despotluğu olarak idare edilen Mora Yarımadasından ibaretti. İmparatorluk bazen sulh halinde diğer zamanlar harp ile komşuları ile devamlı mücadele halinde idi. VI. Yannis Sırp Kıralı IV. Dusan'la bir sıra harp yapmıştır. Galata'da bulunan Cenevizlilere yapılan savaş sonucu Bizans yenik düşmüştür. Venedik-Ceneviz savaşında VI. Yannis yenik düşen Ceneviz tarafını tutmuştur. Osmanlı devleti ile ise VI. Yannis önce Orhan Beyle yakın şahsi ilişkiler kurmuş; yardım sağlanmış; fakat bu yakın ilişki Osmanlı Türklerinin Rumeli'ye temelli olarak geçip yerleşmeleri ile sonuçlanmıştır.
Sırplarla ilişkiler
Sırplar bu dönemde Bizans'in kuzey-batı sınırlarında bir büyük imparatorluk kurmak ile uğraşmaktaydılar. Sırp Kralı V. Etienne'in bu uğraşa girişmesi Bizans'ı kuşkulandırmaktaydı. Eskiden beri bir müttefik olan Sırpların bu yönden tehlikeli olabilecek bir hücum tehdidi altında olduğunu Yannis bilmekteydi. Bu nedenle çok ince hesaplarla Bizans diplomasisini iyi kullandı ve böyle bir hücumun kendi saltanat döneminde olmamasını sağladı.
Bizans ve Venedik-Ceneviz savaşı
VI. Yannis Cenevizli'lerle savaştan sonra hem Ceneviz hem de Venediklilerle iyi ilişkiler yaratma politikası uygulamıştır. Bunun olumlu sonuçları doğmuştur. 1349'da Cenevizliler iç savaştan beri ellerinde bulundurdukları Sakız (Chios) adasını Bizans'a geri vermişler ve aynı yıl Eylül'de Venedik'le (1342'de Savoylu Anne'nin imzalamış olduğu) barış anlaşması 5 yıl daha uzatılmıştır.
Fakat iki deniz cumhuriyeti (Cenova ve Venedik) arasındaki Karadeniz'deki ticaret mücadelesi 1349'da sonunda açık harbe dönüşmüştür. Mayıs 1351'de bir Venedik filosu Galata'da bulunan Geneviz kolonisine hücum etmek üzere Haliç'e girmiştir. Cenevizliler Bizanslıların doğrudan doğruya yardım sağlamadığına kızarak Venedik gemilerine karşı kullandıkları mancınıkları Bizans'a karşı da şehrin Haliç surlarına karşı gülle atışı için kullanmaya başlamışlardır. Bu nedenle VI. Yannis ister istemez bu harbe Venedikliler yanında katılmak zorunda kalmıştır.
Fakat Venedik filosu Haliç'ten çekilince Ceneviz hücumları karşısında tek kalmıştır. 28 Temmuz'da yeni Bizans donanması ile Cenevizliler arasında bir diğer deniz dalaşı çıkmış ve bundan Bizans yenik çıkmıştır. Üç ay sonra bir Ceneviz filosu Galata'ya gelmekte iken, Bizans elinde olan Marmara Ereğlisi'ni (Hereclia) eline geçirmiş; şehri talan etmiş ve yakmıştır. Bu filo sonradan Karadeniz'e yönelmiş ve Trakya tarafında Karadeniz kıyısında bulanan bir Bizans şehri olan Süzebolu'yu (o zamanki Sozopolis, şimdi Bulgaristan'da Suzepol'u) tahrip etmiştir.
Cenevizliller Venedik'in Ege'de önemli deniz üssü olan Eğriboz adasını (o zamanki Negroponte, şimdi Yunanistan'da Eubea) ellerine geçirmişlerdir.
Buna karşılık vermek için Venedikliler kendi ve müttefiklerinin gemilerinden oluşan büyük bir donanma kurmak için müttefik aramaya başlamışlardır. Aragon Kralı Peter eğer masrafların (2/3)si karşılanırsa tam teşkilatlı 26 harp gemisi vermeyi kabul edeceğini ve VI. Yannis de aynı şartlar altında 12 Bizans harp gemisi sağlayabileceğini bildirmişlerdir. Venedik'in Bizans'a ek şartlara göre de eğer bu donanma Cenevizleri yenik düşürürse, Cenevizlerin elinde bulunan Galata ortadan kaldırılacak; surları, evleri ve tüccar dükkan ve depoları yerle bir edilecek ve ayrıca Venedik'te rehinde bulunan Bizans imparatorluk tacı ve mücevheratı da geri verilecekti.
Bu müzakerelere rağmen Venedik VI. Yannis aleyhine bir siyaset sürmeye devam etmiştir. Sırp Kralı IV Dushan aracılığı ile Selanik'te bulunan genç ortak imparator V. Yannis ile eğer Çanakkale Boğazını koruyan Bozcaada'nin (Tenedos'un) idaresi Venedik'e verilirse 20.000 duka altını 'borç' verebileceklerini teklif etmişlerdir. VI. Yannis bunu haber alinca Savoylu Anne'yi oğlunu bundan vazgeçirmek için Selanik'e göndermiştir. Ama Venedik'le sonunda yapılan anlaşma bunun gerçekleşmemesini önlemiştir.
Uzun suren müzakerelerden sonra anlaşma ancak Temmuz 1351'de imzalanabilmiştir. Nikola Pisani komutanlığı altındaki takviyeli Venedik ve Paganino Dorya komutanlığı altındaki Ceneviz donanmaları ise ancak 1352 başında Marmara Denizinde karşı karşıya gelmişlerdir. 13 Şubatta Boğaziçi'nde Haliç ağzında bir deniz savaşı yapılmıştır. Çok dalgalı olan deniz, Boğaz akıntısı ve Cenevizlilerin kendi kolonileri olan Galata duvarlarına yakınlıkları Venedekli donanmasının aleyhinde idi. Bunun yanında Vendik müttefiki olan Aragon filosunun kaptanı başkomutanın emirlerini dinlemeyip hemen hucuma geçmiş ve Cenevizliler tarafından hemen elimine edilmiştir. Bunu gören Bizans filosu da düşmanla savaşa tutuşmadan Halicin kendi tarafına çekilmiştir. Savaş Ceneviz ve Venedik gemileri arasında olmuş; ta geceyarısına kadar yanmakta olan gemiler ışığında devam etmiştir. Fakat geceyarısına doğru buyuk kayıplar ve aleyhlerine olan rüzgar ve akıntı dolayısıyla Venedik donanması savaştan çekilmek zorunda kalmıştır. Gündüz olduğu zaman Venedik'in nerede ise bütün kadırgalarının battığı ve 1.500 kadar denizcinin de olmuş olduğu açığa çıkmıştır. Cenevizliler'in kayıpları da, galip çıkmakla beraber, çok buyuk olduğu için mağlupları takip edememişlerdir ve uzun bir müddet bu savaşın açık haberleri Cenova'dan hatta Galatalılardan saklanmıştır.
Bu Venedik-Cenova savaşı Bizans ve özellikle VI. Yannis için çok buyuk bir mağlubiyet olmuştur. Cenevizlilerle Bizans arasında barış Mayıs 1352'de yapılmış ve buna göre Konstantinopolis'in çok yakınlarında olan Maramara Ereglisi (Heraclea) ve Silivri (Salymbria) Cenevizliler egemenliğine geçmiştir. Bu macera ve sonucu da zaten halk tarafından sevilmeyen VI. Yannis'in daha da yerilmesine sonuç olmuştur ve ortak imparator olan V. Yannis'in o yıl kıdemli imparator olarak dönmesine buyuk bir katkı yapmıştır..
Osmanlıların Rumeli'ye geçip yerleşmeleri
Orhan Bey ile VI. Yannis Kantakuzenos 1345'den itibaren çok yakın şahsi ilişkiler kurmuşlardı. 1346'da Orhan Bey VI. Yannis Kantakuzenos'un ikinci kızı Teordora Kantekuzene Hatun ile bir evlilik yapmış ve Bizanslı kayınbaba ve Osmanlı damadı devamlı yakın ilişkilerde olmuşlardır. 1350'de Selanik'in alınması için imparatorun oğlu Mateos emrine büyük bir Osmanlı süvari birliği verilmişti.
1352de ise kıdemli imparator VI. Yannis Kantakuzenos ile ortak imparator olan V. Yannis Palaiologos arasında çıkan anlaşmazlık sonunda V. Yannis'e Trakya'nın büyük bir kısmının idaresi verilmiş ve oraları idaresinde bulunduran VI. Yannis'in oğlu Mateos Kantakuzinos Edirne valiliğine atanmıştı. Bu çok kısa bir barış sağlamış, ama 1452 yazında V. Yannis Edirne'ye hücumla burayı eline geçirmişti. Mateos babasından yardım istemiş ve VI. Yannis Edirne'yi oğluna geri vermek için büyük bir ordu toplamıştır. Bu ordunun hemen hepsi damadı Orhan Bey'den aldığı Osmanlı Türk birliklerinden oluşmaktaydı ve Orhan Bey'in oğlu Süleyman Paşa'nin komutanlığı altında idi. Osmanlı birlikleri, Sırplarla takviyeli V. Yannis birliklerinin elinden Edirne'yi kurtarmışlar ve bu nedenle İslam törelerine göre Edirne kentini üç gün talan etmelerine izin verilmişti. Hem yabancı ve Müslüman birlikleri kullanması hem de müslümanlarca Edirne'nin talan edilmesi bütün Bizans topraklarındaki halkın VI. Yannis aleyhine dönmesine bir diğer neden olmuştur. Bu Osmanlı birlikleri birkaç ay sonra donmuş olan Meriç Nehri üzerinde bir savaşla Bizans topraklarına girmiş olan bir Sırp-Bulgar ordusunu yenmiş ve Bizans'a Sırp-Bulgar tehdidini önlemiştir. Ondan sonra Osmanlı ordusu Anadolu'ya geri çekilmiştir.
2 Mart 1354'de bütün Trakya çok şiddetli bir depremle sarsılmış ve şehir, kasaba ve köylerin çoğu yerle bir olmuş; bunu soğuk, kar ve tipiler ve devamı olan şiddetli yağmurlar takip etmiş ve insan ve maddi kayıplar çok yüksek seviyelere ulaşmıştır. Bizans için stratejik önemi bulunan Gelibolu şehrinde taş üstüne taş kalmamış ve şehir halkı denizden kaçıp şehri boş bırakmışlardır.
Bazı tarihçilere göre Trakya arazilerini daha yakından tanımış olan Süleyman Paşa buraları fetih etmek için fırsat kollamaya başlamıştır. Deprem haberi Biga'da bulunan Süleyman Paşa'ya ulaşınca kendi ordusu ile, bulup toplayıp göçmeye ve yeniden yerleşmeye hazırlıklı Türkmen sivil ailelerle birlikte Rumeli'ye geçmişler ve genellikle harabe halinde olan boş Gelibolu şehri içine yerleşmişlerdir.
Diğer tarihçilere göre VI. Yannis Edirne'ye sefer için Osmanlı birliklerini kullanmak için gereken finansmanı kiliselerden topladığı kıymetli eşyalar ile yapmaya çalışmış ve bunlar yetişmediği için Osmanlılara Gelibolu yarımadasında bir üs sağlamayı vaad etmiştir. Süleyman Paşa Çimpe kalesi adında olan bu üssü onarmak üzere askerleri ile Gelibolu yarımadasına geçmiştir. Ama deprem dolayısıyla Gelibolu'nun da boşaltılmış olduğunu görünce bu boş şehri de ilk Osmanlı Türk yerleşkesi olarak kullanmak üzere almışlardır.
Birkaç ay içinde Gelibolu şehri yeniden yapılmış; surları pekiştirilmiş ve bir Müslüman Türk şehri şeklini almıştır. Bu şehir hemen Rumeli'de hem Anadolu'dan aileleri ile göçmen Türkmenleri hem de Trakya'da çeteler halinde bulunan Türkmenleri çeken bir yerleşke odağı haline gelmiştir.
Her ne şekilde gelirlerse gelsinler, Osmanlıların Rumeli'de yerleşmeye başlamaları VI. Yannis için bir büyük sorun doğurmuştur. Bazı tarihçilere göre Çimpe kalesini (ve Gelibolu'yu) boşaltıp gitmesi için Süleyman Paşa'ya 10.000 Bizans altını tazminat vermeyi teklif etmiştir. Diğerlerine göre önce 10.000 altın; sonra Gelibolu yarımadasını boşaltmak için bunun dört misli 40.000 altın tazminat teklif etmiştir. Fakat buna Süleyman Paşa'nın cevap olarak bu kalenin kendi eline Allah'ın inayeti dolayısıyla geçtiğini; hiç kimsenin yaşamadığı boş bir harabeye yerleştiğini ve boşaltıp geri vermenin Allah'ın ihsanını reddetme olacağı idi. VI. Yannis bu sefer damadı olan Orhan Bey'e başvurmuş ve durumu görüşme teklif etmiştir. Bazı tarihçilere göre Orhan Bey önce bunu kabul etmiş; fakat yaşlılık ve hastalık nedeniyle bu görüşmeye gidememiştir. Diğerlerine göre de Orhan Bey buluşma teklifini yaşlılık ve hastalık nedeniyle hemen reddetmiştir. Her ne olursa olsun bu sonucun İmparatoru büyük bir yeise soktuğu ve şimdiki terimle bir depresyon geçirdiği üzerinde tarihçiler anlaşmaktadırlar.
Dinsel sorunlar
III. Andronikos'un saltanatının son yıllarında birden genişlemeye başlamış olan İsihazm adı verilen bir mistik dinsel görüş ve doktrin Bizans'ta giderek taraftar bulmaya başlamış ve bu eğilim VI. Yannis'in hükümdarlığı sırasında gittikçe önem kazanıp bazı nüfuzlu Kilise mensupları tarafından resmi Ortodoks kilisesi doktrinleri dışında olduğu iddiasıyla telin edilmiştir. Gerçekten bu doktrin dindar olan kişiye önem verdiği için Ortodoks kilinin papazlar ve keşişler hiyerarşisini tehdit etmekteydi. Fakat bu doktrine karşıtlık, hierarşiye tehdit şeklinde ifade edilmekte, kutsal Ortodoks Kilisesi'nin doktrinininden ayrılması suretiyle kutsal kiliseyi ikiye bölme tehdidi şekilde açıklanmaktaydı. VI. Yannis'in imparatorluğu döneminde Gregori Palamas'ın önderliğini yaptığı bu doktrini VI. Yannis'in kendisi de uygun bulup taraftarı olmuştur ve hatta elimize geçen VI. Yannis'in elinden çıkmış eserler arasında bu doktrini açıklayan bir de dinsel inceleme de bulunmaktadır. Fakat Kantakuzenos'u aforoz ederek iç harbin çıkmasına neden olan Konstantinopolis Patriği Kekelas ve V. Yannis'in annesi ve taht naibi olan İmparatoriçe Savoyalı Anna tarafından şiddetle bu doktrin reddedilmişti.
1351'de VI. Yannis imparatorluk ikametgahı olan Blakernai Sarayı'nda bir dinsel konsey toplamış ve bu konseyde bu doktrinin Ortodoks Kilisesi'nin resmi doktrini ile olan bağlılık veya farklılıkları incelenmiştir. Bu konsey sonunda hazırlanan resmi raporlara göre, İsihazm Ortodoks Kilisesi doktirinlerine uygun bulunmuştur ve konsey dağılmıştır. Bu Konsey kararları Şubat 1352'de Ayasofya'da resmen ilan edilmiş ve İmparator VI. Yannis tarafından Ağustos 1352'de tasdik edilmiştir.
İmparatorluğun yeni yörel tanzimi
Heraklius'un imparatorluk döneminden beri Bizans İmparatorluğu'nun yerel bölümleri olan thema'lar ortadan kaldırılmıştır. Apandaj şekilli bir yerel sistem kurulmuştur. Bu sisteme göre imparatorluk üç apandaj bolgesine bölünmüştür:
- Konstaninopolis'i de kapsayan Trakya. İmparator idaresinde.
- Bizans'a bağlı Mora Despotluğu: Mistra merkezli olup VI. Yannis'in üçüncü oğlu Manuil idaresinde verilmiştir.
- Selanik ve civarı.
Tahttan feragat ve manastıra çekilme
Konstantinopolis halkı meşru olan Palaiologos hanedanına ve özellikle V. Yannis'a sadık görünmekte idi ve VI. Yannis'in kendi yandaşlarını, ailesini ve sülalesini imparatorluk başında tutma çabalarına gittikçe aleyhtardılar.
Nisan 1353'te VI. Yannis, o zamana kadar kullanmadığı, bir sıra tedbirleri uygulamaya koymuştur. Önce o zaman 20 yaşlarında olan, ta 9 yaşından beridir imparatorluk unvanı taşıyan V. Yannis'in imparatorluktan azledildiğini ilan etmiş ve kendi damadı olan V. Yannis Palaiologos'u Bozcaada'ya sürgüne göndermiştir. O zamana kendisine yardımcı olan ve Batı'da Bizans sınırlarını koruyan apandajlarda valilik yapan oğlu olan Mateos Kantakuzinos'u ortak imparator ilan etmiştir. Ancak varisi olarak, yine de V. Yannis'in oğlu ve kendi torunu olan Andronikos Palaiologos'u değiştirmemiştir.
VI. Yannis'in idaresinden hoşnutsuz olan Konstantinopolis Ortodoks Patriği Kallistos'un bunun üzerine görevinden feragat edip ayrılmış ve bu görev VI. Yannıs taraftarı olduğu iyi bilinen Ereğli (Heraclia) Piskoposu Philotheus'a verilmiştir. Fakat eski patrik Konstantinopolis'te bir manastırda kalmayıp, hemen sabık imparator V. Yannis'in sürgün bulunduğu Bozcaada'ya gitmiştir.
Kasım 1354'te V. Yannis Palaiologos sürgünde bulunduğu Bozcaada'dan gizlice ayrılıp Konstantinopolis'e varmayı başarmış, 22 Kasım 1354'te Konstantinopolis'a giren V. Yannis Palaiologos' u halk yollarda alkışlayarak karşılamıştır. Bir grup halk ise Kantakouzenos aile sarayını talana edip yakmışlar; onun yakını olarak bilinenlerin evlerine de hücum etmişler ve askerî depolara girip silahlanmışlardır. Sonunda iki imparator, yeni bir iç savaş çıkmadan, 1 Aralık 1354'de bir anlaşmaya varmışlardır. Buna göre V. Yannis Palaiologos tekrar tahta çıkartılıp, imparatorluğun ayni yetkileri haiz olarak ortaklaşa paylaşılması önerilmiştir. O zaman babasınca kısa zaman önce yeni ortak imparatorluğa atanmış olan Mateos Kantakuzinos ise Edirne'ye gönderilip orada hayatının sonuna kadar yarı özerk olarak yerel idarenin başında kalması kabul edilmiştir.
Ancak halk arasındaki popülaritesinin çok az oluşu, çok yakın bir zaman önce büyük bir kriz olarak ortaya çıkan Osmanlıların Gelibolu'ya yerleşmeleri ve en son olarak V. Yannis'in tekrar gelip idareye ortak olması nedenleri ile VI. Yannis Kantakuzenos büyük bir depresyon geçirmiştir. 4 Aralık 1354'de İmparator olarak kaldığı Tekfur Sarayı'nda (Blakernai) bir tören düzenlemiş; imparatorluk tacını başından çıkartıp bir kenara koymuş; diğer imparatorluk simge giysilerini çıkartıp bir Ortodoks kesiş siyah cübbesi giymiş ve böylelikle gönüllü olarak imparatorluk tahtından feragat etmiştir.
Böylece sadece 7 yıl süren fakat çok önemli olayların, gelişmelerin ve tarihsel süreçlerin ortaya çıktığı dönemde yaptığı imparatorluk hayatı sona ermiştir. Karısı, İrene de Eugenie adı ile Kyre Martha manastırına bir rahibe olarak çekilmiştir.
Bundan sonra keşiş olarak Joasaph Christodoulos adını almış ve ilk önce Konstantinopolis'teki Aya Yorgi-Manganes manastırına girmiştir. Sonra Mora'da Nea Peribleptos manastırına gitmiştir. Bu 1354'de tahttan feragat etme ile 1383'de ölümü arasında 29 yıl keşiş olarak yaşamıştır. Bu sıralara akademik çalışmalar yapmış ve elimize geçen yazma eserlerini bu dönemde hazırlamıştır. Son yıllara kadar manastırda geçen hayatı ile siyasetten tamamen ayrıldığı zannedilmekteydi. Ancak yeni araştırmalar bir keşiş olmasına rağmen imparatorluk idarecileri tarafından devamlı danışılan bir yaşlı eksper olarak keşiş hayatına devam ettiğini açıkça ortaya koymuştur. Örneğin 1367'de manastır ismi ile Joasaph (eski imparator VI. Yannis) Doğu Ortodoks Kilisesi ve Batı Katolik Kilisesinin birleştirilmesi için yapılan girişimlerde Doğu Ortodoks Kilisesinin temsilcisi olarak Katolik Kilisesinin temsilcisi Konstantinopolis Latin Patriği olan İzmirli Paul ile görüşmeler yapmıştır. Bu görüşmeler sonunda bir büyük ekonomik konsey toplamasını Papa dahil her iki kilisenin bütün patriklerinin, piskoposlarının ve kardinallerinin bir araya getirilmesini öngören bir rapor hazırlanmıştır. Ancak Papa V. Urbanus bu raporu reddetmiş ve hiçbir sonuç ortaya çıkmamıştır.
Oğlu Manuil Kantakuzinos'un ölümünden sonra Mora Mistra'da ki manastırda 15 Haziran 1383'te ölmüştür ve oraya gömülmüştür.
Yazılmış eserleri
1320-1356 yıllarını kapsayan dört kitaptan oluşan bir Tarih kitabı yazmıştır. Bu kitapta olaylar homojen bir şekilde açıklanmış ve konular iyi organize edilmiştir. Kitabın yazarının oynadığı role göre konular ve olaylar güzel gruplanmıştır. Ancak bilgilerin kapsamı eksiktir; çünkü özellikle yazarın yakından ilgilenmediği konular ve yakınında geçmeyen olaylar ya hiç ele alınmamış yahutta çok üstünkörü geçiştirilmiştir. Bu nedenle bu eseri yazarın hayatının, hareketlerinin ve kararlarının aklanıp açıklanması için bir savunma tezi olarak görenler vardır. Bu biraz aşırı tenkitli değerlendirme olmakla beraber yazılanların yine de uyarı ile okunması gerekmektedir. Bu eserin incelediği aynı dönemi daha tarafsız ve daha ayrıntılı inceleyen bir diğer tarih eseri, Nikeforos Gregoras tarihi, bulunmaktadır.
Kantakuzinos'un ayrıca İsihazm adı verilen içe dönük bir meditasyon içeren bir Yunan mistik doktrinini savunmak için yazdığı bir diğer kitabı da bulunmaktadır.
Ailesi
Karısı İrini Asanina'in babası Bulgar Çarı olan III. Ivan Asen'in oğlu olan Andronikos Asen; annesi ise Bizans Imparatoru VIII. Mikhail Palaiologos'un kızı Eirene Palaiologina idi. VI Yannis Kantakuzenos ile İrini Asanina'nın isimleri bilinen şu çocukları olmuştur:
- Mateos Kantakuzinos : Babasıyla ortak İmparator.
- Manuil Kantakuzinos: Mora Despotu.
- Andronikos Kantakuzinos: Vebadan ölmüştür.
- Maria Kantakuzini: Epir despotu II. Nikeforos Orsini ile evli
- Teodora Kantakuzini: Osmanlı sultanı Orhan Bey ile evli.
- Eleni Kantakuzini: İmparator V. Yannis Palaiologos ile evli.
Dış kaynaklar
- Ostrogorsky, Georg (çev. Fikret Işıltan), (1999 5. Baskı) Bizans Devleti Tarihi, Ankara: Türkiye Tarih Kurumu ISBN 975-16-0348-X (Orijinal 1. Baskı: 1940)
- Gregory, Timothy E. (çev. Esra Ermert), (2008), Bizans Tarihi, İstanbul:Yapı Kredi Yayınları ISBN 978-975-08-1507-2
- Norwich, John Julius, (1991) Byzantium: The Decline and Fall, Londra:Penguin ISBN 0-14-011447-5, say.156-182 (İngilizce)
- "John VI Kantakouzenos" maddesi, Alexander Kazhdan (ed) (1991) The Oxford Dictionary of Byzantium - 3 Cilt New York: Oxford University Press . ISBN 0-19-504652-8 (İngilizce)
Resmî unvanlar | ||
---|---|---|
Önce gelen: V. Yannis Palaiologos |
Bizans İmparatoru 1347–1353 1341-1376 arası V. Yannis Palaiologos ile 1343-1357 arası Mateos Kantakuzinos ile |
Sonra gelen: V. Yannis Palaiologos |