Şihabeddin Sühreverdî

Şahabeddin Sühreverdî Maktul
Doğum Ebu'l-Fütûh Şahabeddin Yahya bin Habeş bin Emîrek Sühreverdî
1155
Sühreverd, İran
Ölüm 1191 (35-36 yaşlarında)
Halep, Suriye
Meslek Filozof
Etnik köken Fars veya Kürt
Dönem İslam'ın Altın Çağı
Tür İslam Felsefesi, Edebiyat
Edebî akım İşrakilik

Şahabeddin Sühreverdî Maktûl veya tüm isim ve künyesiyle Ebu'l-Fütûh Şahabeddin Yahya bin Habeş bin Emîrek Sühreverdî Maktûl (1155-1191), Fars[1][2][3][4] veya Kürt[5] İslam filozofu ve işrakilik isimli fikrî akımın kurucusu.

Hayatı

Asıl adı Yahya bin Habeş bin Emîrek .[6] Birçok konudaki bilgisi nedeniyle Şihâb yıldızından esinlenerek Şahabeddin veya Şihâbeddin olarak anılmış, bir Kürt köyü olan Sühreverd'de doğduğu için de Sühreverdî olarak anılmıştır.[7] İdam ettirilerek öldürüldüğü için daha sonra künyesine Sühreverdî'nin ardından Maktûl de eklenmiştir. Ebu'l-Fütûh diye anılması ruhani hayatının derinliği ve bu konudaki çalışmaları nedeniyle olmuştur. Çağdaşı ve akrabası olan bir diğer önemli isim Şihabeddin Ömer Sühreverdî'dir, bu iki şahsın ayrıştırılabilmesi Maktûl künyesi ile anılmasına özen gösterilir.

Eğitiminin ilk yıllarında Sühreverdî Meşşâi ekole yakınlık duymuş, bu konuda kendisini geliştirmiş ve bazı eserler kaleme almıştır. İlk zamanlardaki bu eğilimini daha sonra kendi felsefesi olan işrâkîliğe dair yazdığı eserlerde de belirtmiştir. (1) Eğitimini tamamladıktan sonra birçok bölgeyi ziyarete gitti ve dönemin bazı önemli isimleriyle fikir alış verişinde bulundu. Bu sıralarda felsefesinin temelini oluşturacak çeşitli deneyimler yaşadığını açıklamıştır. Yine bu sıralarda adı duyulmuştu, saray çevrelerine yakınlaşmıştı ve birçok önemli devlet adamına ders verdi.

Anadolu'da yıldızı parlamaya başlayan Sühreverdî'nin başarısı çeşitli kimselerin ona karşı çıkmasına yol açmış ve sonuç olarak öldürülmesi gerektiğini savunan birçok kişi ortaya çıkmıştı. Sonunda bir Halep fakihlerinin kararıyla Sühreverdî 1191'de idam edildi.

Düşüncesi

İşrâkîliğe etki eden kaynaklar hakkında farklı görüşler mevcut olsa da, esasları itibariyle Yeni Eflantunculuğa dayanır. Metod bakımından işrâkîliğin Meşşâilikten ve Aristo geleneğine dayanan diğer felsefi akımlardan farklı en büyük özelliği akıl yolu ile hakikate ulaşılamayacağı, hakikate ulaşmanın tek yolunun bir tür manevi sezgicilik olduğu düşüncesidir. İşrâkîliğe göre hakikate ancak kalb ve işrak ile erişilebilir. İşrâkîliğin, düşünsel planda meşşâi gelenek ile sufi gelenek arasında bir yerde olduğu söylenebilir. Sufi gelenekten farklı olarak işrâkîlik cezb ve sekri kabul etmez.

İşrâk, hem bu felsefenin temel taşını oluşturur hem de felsefeye adını verir. Arapça bir sözcük olan işrâk "Doğu, aydınlıkla ilgili, ışıkla ilgili" anlamlarına sahiptir.

Sühreverdî âlemi dikey bir düzlemde açıklar, onun bu yön sisteminde Doğu maddiyetten tamamen sıyrılmış saf ışık ve meleklerin mekânı; Batı ise maddiyetin dünyasıdır. Bu iki yönün tam ortasında ışık ile karanlığın birleştiği noktadır. Bu kutsi yön - kutsi düzen düşüncesi büyük oranda Antik Pers kaynaklarından etkilenmiştir.

Sühreverdî ışığı, nûr, hakikatin cevheri olarak tanımlamıştır. Ona göre kavrama ışığın bir şuur aydınlığı oluşturmasıyla oluşur ve eşyayı kavramamızı sağlayan ışıktır. Fakat doğrudan ışık ile hâsıl olan bilgi, Tanrı katından geldiği için, insanüstüdür. Böylece eğer birisi o bilgiye erişebilirse, keramet gösterip, varlık ve olaylara müdahale edebilir; o kişi için gizlilik perdesi kalkmıştır. Bu açılardan işrâkîlik sufi geleneğe yaklaşır. İşrâkîlikte akıl dışı sezgi - manevi sezgi farklı yerlerde farklı anlamlarda kullanılmıştır.

Sühreverdî'nin bu düşünceleri Sünni çevrelerce ve belli başlı itikad mezheplerince, İslam akidesine ters düştüğü gerekçesiyle tenkit edilmiş ve din dışı sayılmıştır.

Sühreverdi, rasyonel düşünme ile sezgisel düşünmeyi kendi felsefesinde bir araya getirmiştir. Rasyonel bilgi önemlidir hatta onunla sezgisel bilgiye yaklaşma imkânı da bulunmaktadır ama tek başına rasyonel bilgi yeterli değildir, çünkü varlık bizim rasyonel kalıplarımızın çok ötesindedir.

Felsefe tarihi kavramı Sühreverdi ve ekolünün büyük ilgisini çekmiştir. Sühreverdi felsefeyi rasyonel sistemleştirmeden ziyade Hikmet ile bir tutar. Felsefe Platon ve Aristo ile başlamaz, aksine onlarla biter. Aristo hikmeti rasyonel bir kalıp içerisine sokarak perspektifini sınırlamış ve onu ilk dönem bilgelerinin birleştirici hikmetinden ayırmış oldu. İşraki görüşüne göre, Hermes veya İdris peygamber, felsefenin babasıdır ve onu vahiy olarak almıştır. İdris'i, Yunanistan ve İran'daki bilgeler ve daha önceki uygarlıkların hikmetini kendisinde birleştiren İslam bilgeleri izler.

Sühreverdi ayrıca, Zerdüşt öğretinin (özellikle de melekler bilimi (angeology) ve nur ile karanlığın sembolize edilmesi konusunda) etkisinde kalmıştır. Kadim Zerdüşt bilgelerinin hikmetini, Hermes'inki ile, dolayısıyla da başta Pisagor ve Platon olmak üzere Aristo öncesi filozofların hikmetiyle aynı görmüştür. Sonuçta da kadim Mısır, Keldani ve Sâbiî doktrinlerinden geriye kalanlarla Helenist matris içerisinde birleşen Hermetizm'in engin geleneğinden etkilenmiştir. Sühreverdi'yi etkileyen diğer bir kaynak da Sufi hikmetidir. Özellikle de, sık sık bahsettiği Hallac'dan ve Gazali'den çok şey almıştır.

İnsanın Doğası

Sühreverdi beden ve ruh arasındaki geleneksel ayırıma inanmaktadır. Beden onun için karanlığı ruh ise ışığı temsil eder ve ruh manevi faziletlerle kuvvetlenir ve beden de oruç, uykuya muhalefet yoluyla zayıflatılırsa ruh özgürlüğüne kavuşur ve manevi dünya ile temas kurar. (3)

Eserleri

Kısa ve çalkantılı hayatının aksine Sühreverdi'nin eserleri çok fazladır. Bunlardan bazıları kaybolmuş, birkaçı basılmış, geri kalanı da elyazmaları halinde İran, Hindistan ve Türkiye'deki kütüphanelerde bulunmaktadır. Kendisinden önce gelen İbn Sina ve Gazali'nin aksine eserlerinin hiçbiri Latince'ye çevrilmediğinden Batı dünyasında tanınmamıştır. Sühreverdi'nin eserlerinden yaklaşık elli tanesi, çeşitli tarih ve biyografi kitablarında bize ulaşmıştır. Bunlar, şu şekilde beş sınıfa ayrılabilirler:

1- Dört büyük doktrinel inceleme: ilk üçü belirli değişikliklerle Aristo felsefesiyel (meşşai) ilgili, sonuncu ise işraki hikmet hakkındadır. hepsi Arapça olan bu eserler, Telvihat, Mukavvemat, Mutarahat ve Hikmet el-İşrak 'dir.

2- Heyakil el-Nur, el-Alvah el-İmadiye, Pertev-Name, İtikad el-Hukema el-Lemahat, Yezdan Şinaht ve Bustan el-Kulub gibi daha kısa doktrinel risaleler. Kısmen Arapça, kısmen de Farsça olan bu eserler, daha geniş risalelerin özel konularını açıklarlar.

3- Sembolik dilde yazılmış ve saliklerin ma'rifet ve işrake yolculuklarını tasvir eden seyr ü süluk hikâyeleri. Tamamı Farsça yazılmış olan bu kısa eserler, Akl-i Surh, Avâz-i Per-i Cebrail, el-Gurbet el-Garbiyye (Arapçası da vardır), Lugat-i Mûrân, risale fi'l-Mirac, Risale fil Halat el-Tufuliyye, Rûzi ba Cemaat-i Sûfiyan ve Safir-i Simurg'dan ibarettir.

4- İbn Sina'nın Risale el-Ta'ir'inin Farsçaya tercümesi, İbn Sina'nın İşarat ve Tenbihat'ının Farsça şerhi gibi filozofların eserlerinin inisiyatik metinleriyle kutsal metinlerin şerhleri ve transkripsiyonları. Ayrıca İbn Sina'nin Risalet el-Işk isimli eserine ve Kur'an ve hadis üzerine yorumlarına dayanan Risale fi Hakikat el-Işk adlı eser de bu gruba dahildir.

5- Şehrezuri'nin el-Varidat ve'l-Takdisat diye adlandırdığı dua ve zikirler.

Sufi hikmetiyle, Hermetizm, Pisagor, Platon, Aristo ve Zerdüşt felsefelerini diğer bazı unsurlarla birleştiren bu eserler ve ve çok sayıdaki şerhleri, son yedi yüzyıl boyunca, İşrak geleneğinin özünü teşkil etmiştir..(4)

Başlıca Eserleri

Türkçede İşrakilik

İngilizce'de İşrakilik

Dipnotlar

  1. Ziai, H.(1997), “Al-Suhrawardi”, Encyclopaedia of Islam, New Ed., vol. 9: 782-784. Quote: "AL-SUHRAWARDI, SHIIHAB AL-DIN YAHYA b. Habash b. Amirak, Abu '1-Futuh, well known Persian innovative philosopher-scientist, and founder of an independent, non-Aristotelian philosophical school named "the Philosophy of Illumination" (Hikmat al-Ishrak)"
  2. C. E. Butterworth, M. Mahdi, The Political Aspects of Islamic Philosophy, Harvard CMES Publishers, 406 pp., 1992, ISBN 0-932885-07-1 (see p.336)
  3. John Walbridge, “The leaven of the ancients: Suhrawardī and the heritage of the Greeks”, State University of New York Press, 1999. Excerpt: “Suhrawardi, a 12th-century Persian philosopher, was a key figure in the transition of Islamic thought from the neo-Aristotelianism of Avicenna to the mystically oriented philosophy of later centuries.”
  4. Matthew Kapstein, University of Chicago Press, 2004, "The presence of light: divine radiance and religious experience", University of Chicago Press, 2004. pg 285:"..the light of lights in the system of the Persian philosopher Suhrawardi"
  5. Kamāl, Muḥammad (2006). Mulla Sadra's transcendent philosophy. http://books.google.no/books?id=EwB7Zo7lVp0C&pg=PA12&dq=%22Shahab+al-Din+Suhrawardi+was+originally+Kurdish%22&hl=no&sa=X&ei=0p57UajgHMvDtAaepYCwBg&sqi=2&ved=0CDkQ6AEwAA#v=onepage&q=%22Shahab%20al-Din%20Suhrawardi%20was%20originally%20Kurdish%22&f=false.
  6. Muḥammad Kamāl (2006). Mulla Sadra's transcendent philosophy. Ashgate Publishing. s. 12. ISBN 9780754652717. http://books.google.com/books?id=EwB7Zo7lVp0C&pg=PA12&dq=Suhrawardi+Kurdish&lr=&client=firefox-a#v=onepage&q=Suhrawardi%20Kurdish&f=false.
  7. Kamāl, Muḥammad (2006). Mulla Sadra's transcendent philosophy. Ashgate Publishing. s. 12. http://books.google.com.tr/books?id=EwB7Zo7lVp0C&pg=PA12&lpg=PA12&dq=It+is+also+reported+in+Nuzat+al-arwah+e+rawzat+al-afrah+by+Shams+al-Din+Shahrazuri+that+%27Shuraward%27+was+a+Kurdish+village.&source=bl&ots=f9_pt5DeNY&sig=FxOQiSWolqfiSFc3qtdmv8n2CDo&hl=tr&sa=X&ei=fICCUZzBJ8LjOufVgIAJ&ved=0CC0Q6AEwAA#v=onepage&q=%22It%20is%20also%20reported%20in%20Nuzat%20al-arwah%20e%20rawzat%20al-afrah%20by%20Shams%20al-Din%20Shahrazuri%20that%20%27Shuraward%27%20was%20a%20Kurdish%20village.%22&f=false. "It is also reported in Nuzat al-arwah e rawzat al-afrah by Shams al-Din Shahrazuri that 'Shuraward' was a Kurdish village."

Bağlantılar

This article is issued from Vikipedi - version of the 12/2/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.