12 Eylül Darbesi
| |
Saat | 03.59 |
---|---|
Tarih | 12 Eylül 1980 |
Yer | Türkiye Cumhuriyeti, Ankara |
Diğer adı | 12 Eylül İhtilâli |
Nedeni | Sağ-sol çatışması, siyasi, sosyal ve ekonomik istikrarsızlık |
İlk bildiren | Kenan Evren |
Katılımcılar | Kenan Evren, Nurettin Ersin, Tahsin Şahinkaya, Nejat Tümer, Sedat Celasun |
Sonuç | Ordu yönetime el koydu ve 1982 Türkiye Anayasası çıkarıldı. |
Ölümler | 7 bin kişi için idam cezası istendi ve 517 kişiye idam cezası |
Kayıp | 650 bin kişi gözaltına alındı, 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, 50 kişi idam edildi, 171 kişi işkenceden öldü[1] |
Mal kayıpları | 50,4 milyar $[1] |
Dava | Barış Davası |
12 Eylül Darbesi veya 1980 İhtilali, Türk Silahlı Kuvvetlerinin 12 Eylül 1980 günü emir-komuta zinciri içinde gerçekleştirdiği askerî müdahale. 27 Mayıs 1960 darbesi ve 12 Mart 1971 muhtırasının ardından Türkiye Cumhuriyeti tarihinde silahlı kuvvetlerin yönetime üçüncü açık müdahalesidir.[2] Bu müdahale ile Süleyman Demirel'in Başbakan'ı olduğu hükümet görevden alındı, Türkiye Büyük Millet Meclisi lağvedildi, 1970 sonrasında değiştirilen 1961 Anayasası uygulamadan kaldırıldı ve Türkiye siyasetinin yeniden tasarlandığı bir askerî dönem başladı. Bu dönem yaklaşık dokuz yıl sürdü. 12 Eylül 1980 ardından partiler lağvedildi, parti liderleri önce askerî üslerde gözetim altında tutuldu, ardından yargılandı.
2010 anayasa referandumunda, değişikliklerin kabul edilmesiyle 13 Eylül 2010 tarihinde çeşitli sivil toplum kuruluşları, sendikalar ve dernekler ile darbe mağduru kişiler 12 Eylül darbesini yapanlar hakkında suç duyurusunda bulundu [3]. Bütün suç duyurularını toplayan Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı "Milli Güvenlik Konseyi (MGK) adı altında 12 Eylül 1980'de ülke yönetimine el koyan ve 24 Kasım 1983 yılına kadar bu statüsünü sürdüren askerî cunta yönetiminin hayatta kalan üyeleri, Kenan Evren, Nejat Tümer ve Tahsin Şahinkaya'nın işlediği (A) Nürnberg Şartı ile kabul edilmiş ve tüm devletlerin kendi kanunlarında yer almasa dahi suçun oluşumu halinde takip etmek zorunda oldukları uluslararası hukukun buyruk kuralı niteliğine sahip insanlığa karşı suçlar (B) 765 Sayılı Ceza Kanunu'nun 146, 147, 153, 174, 179, 180, 181. maddeleri kapsamında, insanlığa karşı suçlar ve resen takdir edilecek suçlar nedeniyle haklarında başsavcılık tarafından ceza dava açılması ve haklarında gerekli önlemlerin alınması istemi .." [4] ile 7 Nisan 2011 yılında ilk soruşturma başlattı. 4 Nisan 2012 tarihinde ise darbenin yargılanmasına başlanmıştır.[5][6]
Darbenin gerekçeleri
Siyasi istikrarsızlık
12 Eylül 1980 askerî darbesinin gerekçeleri arasında ülkede yaygınlaşan siyasi cinayetler, ve 6 Eylül günü Konya'da Necmettin Erbakan önderliğinde yapılan ve darbe liderlerinin şerîat amaçlı bir kalkışma girişimi olarak nitelediği Kudüs Mitingi gösterildi. Konya mitingi olarak da bilinen bu mitingde topluluk İstiklal Marşı sırasında yerlere oturmuş ve İstiklal Marşını yuhalamıştır. Miting sırasında sürekli şeriat çağrısı yapılmış, miting devleti protestoya dönüşmüştür. Türkiye Büyük Millet Meclisi, 22 Mart 1980'de ilk turunu yaptığı Cumhurbaşkanlığı seçimini, 114 tur oylama yaptığı halde darbe gününe kadar sonuçlandıramayarak, halkta demokratik yollarla ülkenin düzlüğe çıkamayacağı inancına yol açtı.[7]
Ekonomik sebepler
12 Eylül öncesi dönemin son Başbakanı Süleyman Demirel'in "70 sente muhtacız" sözü ile özetlenen dış ticaret açığındaki artış ve döviz darboğazı; işsizlik, kıtlık ve işyeri anlaşmazlıkları ile beraber ekonomik sebepleri oluşturur. Aynı zamanda 1980'lere doğru tüm dünyada neoliberal bir ekonomik dönüşüm yaşanmaktaydı. Neoliberal reformları uygulayabilmek için toplumsal muhalefetin olmaması ve baskı ortamı gerekliydi. Amerika Birleşik Devletleri neoliberal politikaları hızlandırabilmek için dünyanın çeşitli ülkelerinde sağ hükümetleri işbaşına geçirmek için askerî darbeleri desteklemekteydi.[8]. O dönemde Türkiye'de yükselen bir toplumsal muhalefet özellikle işçi ve öğrenci hareketleriyle kendini göstermekteydi.[9] Fabrikalarda grevler artmıştı.
Güvenlik sorunları
12 Eylül öncesi ülkede ciddi bir güvenlik sorunu vardı. Yükseköğretim Kurumlarında değişik siyasi görüşler tarafından art arda basılır ve öğrencilerin üniversiteyi boykot etmeleri için baskı uygulardı. Darbe gününden bir gün önceki gazeteler Eskişehir'de kahvenin tarandığını ve bir kişinin öldüğünü, Ankara'da ev basan teröristlerin 2 kişiyi öldürdüğünü, Mersin'de sinema kuyruğunun tarandığını ve 4 kişinin öldüğünü, İstanbul, Gaziantep ve Malatya'da birer kişinin öldürüldüğünü yazar.[10]
Dış siyaset etkenleri
NATO güney kanadının en önemli üyelerinden olan Türkiye'nin siyasi ve ekonomik iktidarsızlığı özellikle ABD tarafından gözleniyordu. 1979 yılında meydana gelen İran İslam Devrimi, ardından aynı yıl içinde Sovyetler Birliği'nin Afganistan'ı işgal etmesi üzerine Türkiye'nin ABD politikaları için istikrarlı hale gelmesi önem kazandı.[11]
Darbe öncesi olaylar
Darbe öncesi suikastleri
Suikast kurbanı | Mesleği | Tarih | Öldürüldüğü yer | Notlar |
---|---|---|---|---|
Bedrettin Cömert | Akademisyen | 11 Temmuz 1978 | Ankara | |
Abdi İpekçi | Gazeteci, yazar | 1 Şubat 1979 | Teşvikiye | Mehmet Ali Ağca tarafından öldürülmüştür |
Ceyhun Can | Türkiye İşçi Partisi Adana eski il başkanı | 10 Eylül 1979 | Yazıhanesinde öldürüldü | |
Fikret Ünsal | Çukurova Üniversitesi Rektör Vekili | 12 Eylül 1979 | Evinin önünde öldürüldü | |
Mürsel Karataş | Malatya Ülkü Ocakları eski başkanı | 19 Eylül 1979 | Sultanahmet | |
Cevat Yurdakul | Adana Emniyet Müdürü | 28 Eylül 1979 | Ümraniye | |
İlhan Egemen Darendelioğlu | Adalet Partisi İstanbul milletvekili | 19 Kasım 1979 | Beyazıt | |
Ümit Doğançay | İstanbul Üniversitesi Hukuk Fakültesi Dekan Yardımcısı | 20 Kasım 1979 | Etiler | Profesörler Sitesi öldürüldü |
Kemal Fedai Coşkuner | Fedai Dergisi sahibi, yazarı | 3 Aralık 1979 | İzmir | Agora semtinde öldürüldü |
Cavit Orhan Tütengil | İstanbul Üniversitesi İktisat Fakültesi öğretim üyesi | 7 Aralık 1979 | Levent | |
Ümit Kaftancıoğlu | TRT İstanbul Radyosu prodüktörlerinden | 11 Nisan 1980 | Şişli | |
Gün Sazak | Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı | 27 Mayıs 1980 | Ankara | |
Ali Rıza Altınok | Milliyetçi Hareket Partisi Gaziosmanpaşa ilçe başkanı | 24 Haziran 1980 | Evinde eşi ve kızıyla birlikte öldürüldü | |
Abdurrahman Köksaloğlu | Cumhuriyet Halk Partisi İstanbul milletvekili | 15 Temmuz 1980 | Şişli | İşyerinde öldürüldü |
Nihat Erim | Eski Türkiye Başbakanlarından | 19 Temmuz 1980 | İstanbul | Dragos Deniz Kulübü'nden çıkarken öldürüldü |
Kemal Türker | DİSK ve Maden-İş Sandikası Genel Başkanı | 22 Temmuz 1980 | Merter |
Hükûmet belirsizliği ve arayışları
1973 Türkiye genel seçimleri sonrası tek başına parti çıkmamış, uzlaşma sonucunda Bülent Ecevit başbakanlığında kurulan 39. Türkiye Hükumeti CHP ile MSP arasındaki anlaşmazlıklar sonucunda Bülent Ecevit'in 1974 Eylül'ünde görevinden istifası ve erken seçim kararı almasıyla sona ermiş 200 günü aşan belirsizlik süreci sonrası görevine devam eden hükumetle 1977 Türkiye genel seçimlerine gidilmiş ancak tek başına hükumet çıkmaması üzerinde Çankaya hükûmeti olarak bilinen Ecevit Başbakanlığındaki 40. Türkiye Hükûmeti görevine devam etmiş, 21 Haziran - 21 Temmuz 1977 tarihleri arasında görev yapabilmiş TBMM'de güvenoyu alamayan Ecevit istifa etmiş, sonrasında 41. Türkiye Hükûmeti İkinci Milliyetçi Cephe olarak bilinen Süleyman Demirel başbakanlığındaki geçici hükumet 21 Temmuz 1977 - 5 Ocak 1978 tarihleri arasında görev yapabilmiştir.
Motel hükûmeti
22 Aralık 1977'de Bülent Ecevit, İstanbul'un Florya semtinde bulunan Güneş Moteli'nde daha sonra 11'ler olarak anılacak Adalet Partisinden ayrılan bağımsız milletvekillerden Enver Akova, Ali Rıza Septioğlu, Mustafa Kılıç, Şerafettin Elçi, Mete Tan, Tuncay Mataracı, Güneş Öngüt, Orhan Alp, Ahmet Karaaslan, Hilmi İşgüzar, Oğuz Atalay ile görüşmüş ve yeni kurulacak hükûmette bakanlık koltuğu karşılığında Demirel hükûmeti aleyhindeki gensoruyu desteklemeleri konusunda anlaşmıştı. 31 Aralık'ta II. Milliyetçi Cephesi hükûmeti düşürülmüş ve 5 Ocak 1978'de 229 güven oyunu sağlayan Ecevit III. Ecevit hükûmetini kurmuştur. Bakanlık koltuğunu istemeyen Oğuz Atalay dışındaki 10 kişiye bakanlık verilmiştir. Adalet Partisi bu duruma "Bir oya bir bakanlık" diyerek eleştirmiş ve bu hükûmet "Motel hükûmeti" olarak anılmıştır. Demirel bu hükûmetin gayrimeşru olduğunu iddia ederek Ecevit'e başbakan demeden "hükûmetin başı" olarak hitap etmiştir. Motel hükûmeti ancak 5 Ocak 1978 ile 12 Kasım 1979 tarihleri arasında görev yapabilmiştir.
Kahramanmaraş olayları
19 Aralık ile 26 Aralık 1978'de Kahramanmaraş'ta meydana gelen Alevileri hedef alan saldırılarda resmi rakamlara göre yedi gün süren olaylar sırasında 105 Alevi öldürüldü, yine Alevilere ait 200'ün üzerinde ev yakıldı, 100'e yakın işyeri tahrip edildi.
Hükümeti kurma yetkisi
14 Ekim 1979'da yapılan seçimlerde Adalet Partisi ikinci parti olarak çıkmış olmasına rağmen Bülent Ecevit'in istifa etmesiyle Süleyman Demirel'e hükümeti kurma yetkisi verildi.[12] Kerhen Milli Cephe hükûmeti olarak bilinen 43. Türkiye Hükûmeti 12 Eylül Darbesi'nden önce millet iradesi ile kurulan son hükumettir. Adalet Partisi Genel Başkanı Süleyman Demirel başkanlığında kurulan hükümet 12 Kasım 1979 - 12 Eylül 1980 tarihleri arası görev yaptı.
"Yüz Gün Planı"
Üçüncü Ecevit hükûmetinin istifasından sonra Milliyetçi Hareket Partisi, Millî Selamet Partisi'nin hükûmete alınmasına karşı çıktığı için Üçüncü Milliyetçi Cephesi gerçekleştirilememiş ve 12 Kasım 1979'da Süleyman Demirel'in başbakanlığında azınlık hükûmeti kurulmuştur. Milliyetçi Hareket Partisi ve Millî Selamet Partisi bu hükûmeti dışarıdan desteklemiştir. Demirel "Yüz Gün Planı"nı açıklayarak anarşi ve enflasyon olmak üzere iki temel sorununu 100 günde çözeceğini iddia etmiştir. Bu plan tartışmalara yol açmış ancak tartışma yüz günün hükûmetin güvenoyu aldığı 25 Kasım 1979'dan itibaren mi yoksa Demirel'in Plan'ı açıkladığı 8 Aralık 1979'dan itibaren mi sayılacağı konusuna odaklanmıştır.
TSK'nın Uyarı Mektubu
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Bülend Ulusu, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya ile Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'un imzasını taşıyan, ülkedeki iç karışıklıkla ilgili bir uyarı mektubu 27 Aralık 1979 tarihinde Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'e gönderildi. 1 Ocak 1980'de Çankaya Köşkü'nde Kenan Evren ve kuvvet komutanlarıyla bir görüşme yapıldı. Mektupta şu ifadeler kullanılmıştı: "Türk Silahlı Kuvvetleri ülkemizin bugünkü hayati sorunları karşısında siyasi partilerimizin bir an önce, milli menfaatlerimizi ön plana alarak, anayasamızın ilkeleri doğrultusunda ve Atatürkçü bir görüşle bir araya gelerek anarşi, terör ve bölücülük gibi devleti çökertmeye yönelik her türlü hareketlere karşı bütün önlemleri müştereken almalarını ve diğer anayasal kuruluşların da bu yönde yardımcı olmalarını ısrarla istemektedir."
24 Ocak Kararları
Ekonomik olarak yaşanan istikrarsızlık, üretimin azalması ve karaborsacılığın oluşması gibi nedenlerin ortadan kaldırılması için kamu harcamalarının sınırlandırılması,ücretlerin düşürülmesi,serbest döviz kuru gibi ekonomik önlemler alınması kararlaştırılmıştır. Bunun için Süleyman Demirel Turgut Özal'ı başbakanlık müsteşarlığına atadı ve IMF ile bu kapsamda bir anlaşma imzalandı.[13]
"Kadayıfın Altı"
Şubat 1980'de Milli Selamet Partisi başkanı Necmettin Erbakan Demirel hükûmetini kerhen (istemeyerek) desteklediğini açıkça dile getirmiş, mevcut hükumetin görevinin biteceği tarihin Türkiye'nin çıkarlarına hizmet edecek bir tarih olması gerektiğini savunmuş, 1 ay daha beklenmesi gerektiğini söylemiştir.[14] Bundan 43. Türkiye Cumhuriyeti Hükûmeti "Kerhen MC (Milliyetçi Cephe)" olarak anılmaya başlamıştır. Necmettin Erbakan, 13 Mart 1980 tarihli basın toplantısında "Kadayıfın altı kızarmadan bu hükûmeti uzaklaştıracak olursanız, bu zihniyet milleti aldatmanın gene fırsatını bulacaktır. Onun için kadayıfın altının kızarmasını bekleyeceğiz. ", 23 Nisan Ulusal Egemenlik ve Çocuk Bayramı, 23 Nisan 1980 tarihli basın toplantısında ise "18 Mayıs'a MSP il başkanları toplantısına kadar bekleyeceğiz. Kadayıfın altının kızarıp kızarmadığına bakacağız." demiştir.
Cumhurbaşkanı seçimi bunalımı
Cumhurbaşkanı Fahri Korutürk'ün görev süresi dolduğu sırada meclisteki en büyük 2 partinin liderleri Ecevit ile Demirel daha Cumhurbaşkanlığı için aday bile belirlememişlerdi. Son anda adaylar bulundu. Seçimler sırasında hiçbir aday cumhurbaşkanı olmak için yeter oyu alamıyordu. Meclis onlarca defa tekrar oylama yaptı fakat bir türlü yeni cumhurbaşkanı seçilemedi. Bu durum askerlerin ülke yönetimine müdahalesine zemin hazırlıyordu. İngiliz Büyükelçiliği, 15 Mayıs 1980 tarihli raporunda bu duruma değinmiştir. Özellikle General Kenan Evren’in Brüksel’deki NATO toplantısından döndükten sonra yaptığı açıklamasında Brüksel’de kendisine sürekli Cumhurbaşkanının ne zaman seçileceği konusunda sorular sorulduğu kendisinin de tatmin edici bir cevap veremediğini belirtmiş ve durumun can sıkıcı olduğunun altını çizmiştir. Evren sağdan ve soldan tüm partilerin birleşip artık bu sorunun çözülmesi konusunda uyarıda bulunmuştur.[15]
Bayrak Harekâtı
17 Haziran'da Genelkurmay Başkanı Kenan Evren, kuvvet komutanları ve Genelkurmay II. Başkanı Necdet Öztorun'u çağırmış ve kod adı "Bayrak Harekâtı" olan bir darbenin 11 Temmuz 1980'de gerçekleştirilmesi bildirmiştir.[16] Ancak 2 Temmuz'da Süleyman Demirel hükûmeti güvenoyu aldığı için ertelenmiştir[17]. Daha sonra 28 - 31 Ağustos'ta "5 Eylül 1980'den itibaren her an hazır olunması" bildirilen "Bayrak Harekâtı" emirleri özel kuryelerle komutanlara teslim edilmiştir.[18]
Çorum Olayları
1980 Mayıs-Temmuz aylarında Çorum'da meydana gelen, siyasi ve dini temelli olarak ortaya çıkan kanlı olaylar olup, 57 kişinin öldüğü olaylar güvenlik güçlerinin müdahelesi sonrası yatıştırılmıştır.
Fatsa nokta operasyonu
14 Ekim 1979 tarihinde yapılan ara seçimler sonrası Devrimci Yol'un bağımsız adayı Fikri Sönmez CHP adayının (Zeki Muslu) 1150, AP adayının (Ali Rıza Özmaden) 850 oy aldığı seçimde 3096 oyla Fatsa Belediye başkanı seçildi. Belediye halk komiteleri şeklinde örgütlenmişti.[19] Bu örgütlenme ilk olarak yedi mahallesi olan Fatsa'nın çeşitli özelliklerine göre on bir birime ayrılması ve her bir birime üç ila yedi halk komitesi temsilcisi seçilmesi şeklinde belirlendi.[20] Fikri Sönmez'in belediye başkanı olduğu dönemde sokakların çamurdan arındırılması için "Çamura Son Kampanyası" gibi kampanyalar ve Fatsa Halk Kültür Şenliği yapıldı.
8 Temmuz 1980'de askerî birlikler Fatsa ilçesine gönderilmiş ve 9 Temmuz 1980 tarihinde Kenan Evren ordu komutanlarıyla beraber inceleme yapmak için Fatsa'ya gitmiştir. Bakanlar Kurulu tarafından, «Küçük terör odaklarında» baskınlar yapılmasına ilişkin kararla 11 Temmuz sabah erken saatlerinde asker ve polis "nokta operasyonu" düzenlenmiş ve Fatsa Bağımsız Belediye Başkanı Fikri Sönmez ile beraber 300 kişi gözaltına alındı bunlardan 250 kişi 15 Temmuz'da serbest bırakıldı[21] 12 Temmuz'da sokağa çıkma yasağı ilan edildi ve kaymakam görevden alındı.[21] DİSK genel başkanı ise Demirel'i Çorum'u unutturmak için Fatsa olayını yaratmakla suçladı.[21] Sönmez 18 Temmuz'da tutuklandı. Haklarında açılan davanın iddianamesinde Belediyenin Devrimci Yol örgütünün egemenliğine geçmesiyle; Başkan Fikri Sönmez, siyasetin unsurlarından ve stratejik aşamalarından biri olan direniş komitelerini gündeme getirmiş; ve halk komiteleri adıyla 11 mahallede 5'er kişilik direniş komitelerini kurdurmuştur. Çamura Son Kampanyası, Fatsa Halk Kültür Şenliği gibi faaliyetlerin Devrimci Yol Merkez Komitesinin kararı gereğince yapılmıştır. [22] sözleri yer almaktaydı
Kenan Evren 25 Ekim 1982'de Trabzon gezisi sırasında yaptığı bir konuşmada bu olayla ilgili Ve yine biliyorduk ki, Fatsa kurtarılmış bir kasaba idi. Oralarda Devletin kanunları işlemiyordu. Buralarda vatandaşlar sorunlarını, Devletin ilgili makamlarına değil, mahalle komitelerine bildirmekte ve şikayetleri kendilerinin taktıkları isimle buralardaki (Halk Mahkemelerinde) neticelendirilmekte ve hatta bu halk mahkemelerinde ölüm cezaları dahi verilmekte ve bu cezalar sokak ortasında herkesin gözü önünde kurşunlanarak icra edilmekteydi. Böyle sokak ortasında, bu mahkeme kararlarının yerine getirildiği zamanları da biliyoruz.[23] sözlerini sarf etti.
Zafer Bayramı ve Kudüs Mitingi
Necmettin Erbakan "Karadeniz şehirlerinden birisinde vefat eden bir din adamının cenaze töreni"ni neden olarak göstererek 30 Ağustos tarihinde kutlanan Zafer Bayramı'nın Anıtkabir'deki kısmı ile Genelkurmay Başkanlığı'nda yapılan kutlama törenlerine katılmamış,[24] 23 Temmuz 1980'de İsrail'in Kudüs'ü başkent ilan etmesi sonucu Milli Selamet Partisi 6 Eylül Cumartesi günü Konya'da "Kudüs'ü kurtarma yürüyüş ve mitingi" düzenlemiştir. Bu mitinge 100 bin kişinin üzerinde katılım olmuş, bazı kişiler şalvar, cübbe ve sarıkla, eski harflerin bulunduğu pankartlarla gelmiş ve "Şeriat gelecek, vahşet bitecek", "Dinsiz devlet, yıkılacak elbet" gibi sloganlar atmışlardır. Miting sırasında okunan İstiklâl Marşı topluluk tarafından yuhalanmıştır.
Betül Tiftik mitingi partilerinin yapmadığını belirtir:
"Konya Mitingini MSP olarak biz yapmadık. Bütün partilerin sahip çıkması için bir tertip heyeti düzenlendi ve önemine binaen, bütün partileri ve liderleri davet etti." [25]
Ancak dönemin MSP'li Konya Belediye Başkanı Mehmet Keçeciler, mitingin MSP tarafından düzenlendiğini, hatta kendisinin mitingden önce Necmettin Erbakan ve Oğuzhan Asiltürk'le, Ankara'da MSP Genel Merkezi'nde bu mitingi iptal ettirmek için görüştüğünü, iptal ettiremeyince MSP'den istifa ettiğini, fakat bununda kabul edilmediğini yıllar sonra belirtir.[26]
Darbe
Milli Güvenlik Konseyi
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren, Kara Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Nurettin Ersin, Hava Kuvvetleri Komutanı Orgeneral Tahsin Şahinkaya, Deniz Kuvvetleri Komutanı Oramiral Nejat Tümer ve Jandarma Genel Komutanı Orgeneral Sedat Celasun'dan oluşan Milli Güvenlik Konseyi, radyodan okunan ilk bildiriye göre: İç Hizmet Kanununun verdiği Türkiye Cumhuriyeti'ni kollama ve koruma görevini yüce Türk Milleti adına emir ve komuta zinciri içinde ve emirle yerine getirme kararını almış ve ülke yönetimine bütünüyle el koymuştur.[27]
12 Eylül tarihli 2 numaralı bildiriyle ülke genelinde 13 sıkıyönetim bölgesine 13 general sıkıyönetim komutanı olatak atanmıştır. 7 numaralı bildiriyle siyasi partilerin faaliyetleri yasaklanmış olduğunu ve Türk Hava Kurumu, Çocuk Esirgeme Kurumu ve Kızılay dışındaki derneklerin faaliyetlerinin de durdurulmuş olduğunu duyurulmuştur. Emniyet Genel Müdürlüğü başta olmak üzere polis teşkilatı Jandarma Genel Komutanlığının emrine verilmiştir.Darbe günü Emniyet ve MİT üst düzey yöneticileri Genelkurmay Başkanlığına davet edilmiş ve TRT ile PTT Genel Müdürleriyle beraber tecrit edilmişlerdir.[28] 20 Eylül'de ise Kenan Evren eski Deniz Kuvvetleri Komutanı Bülend Ulusu'yu başbakan olarak görevlendirmiş[29] ve 21 Eylül'de Ulusu'nun sunduğu bakanlar kurulu listesi Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanmıştır.
Hamzakoy ve Uzunada
Darbenin gece 3:00'da ilanından sonra aynı gün sabah saat 5:30'da Süleyman Demirel, Bülent Ecevit ve Necmettin Erbakan'a Genelkurmay başkanı Kenan Evren tarafından birer tebliğ gönderildi. Tüm tebliğlerde; "TSK yönetime el koymuştur. Hükümetiniz feshedilmiş, parlamento üyeliğiniz düşmüştür. Talimatı getiren subayın ikazlarına uyunuz" ifadesiyle birlikte gidecekleri adresler belirtilmektedir. Bülent Ecevit ve Süleyman Demirel için Hamzaköy Gelibolu adresi belirtilirken, Necmettin Erbakan'a ise Uzunada İzmir adres olarak verilir.[30]
Ecevit ve Demirel eşleriyle birlikte aynı uçakla Hamzakoy'a götürülür. Yaklaşık bir ay boyunca, 11 Ekim 1980'e kadar burada kaldılar. Necmettin Erbakan aynı gün uçakla Uzunada'ya götürülür. Alparslan Türkeş evinde bulunamadığı için Milli Güvenlik Konseyi, 13 Eylül'de bir bildiri ile teslim olmaması halinde suçlu duruma düşeceğini belirtir.[31] Bunun üzerine 14 Eylül'de Ankara Merkez Komutanlığına teslim olur ve Uzunada'ya gönderilir.[30]
Basın
Uluslararası ajansların son dakika notuyla geçtiği12 Eylül Darbesi'ni Türkiye'nin önde gelen gazeteleri aynı tarihte attıkları manşetlerle okuyuculara duyurmuştur. Dönemin büyük gazetelerinden Milliyet ve Tercüman gazetesi "Parlamento ve hükumet feshedildi, bütün yurtta sıkı yönetim ilan edildi..." başlığı ve büyük harflerle "Silahlı Kuvvetler Yönetime El Koydu" manşetiyle duyurmuş, Hürriyet "Bütün yurtta sıkı yönetim uygulandı, ordu yönetime el koydu", Cumhuriyet ise "Silahlı Kuvvetler yönetime el koydu" başlıklarıyla duyurmuştur.[32]
"MHP Davası"
Askeri müdahalenin ardından, diğer bütün siyasi partiler ile birlikte, MHP'nin de siyasi faaliyette bulunması yasaklanmış, 16 Ekim 1981 tarihli Milli Güvenlik Konseyi (MGK) kararıyla parti kapatılarak mallarına el konmuştur. 29 Nisan 1981 tarihinde ise, MHP ve Ülkücü kuruluşlar hakkındaki soruşturma sonrasında 945 sayfalık bir iddianame ile "MHP ve Ülkücü Kuruluşlar Davası" açılmıştır. Dava 5 yıl, 11 ay, 8 gün sürmüş, 333 duruşmaya sahne olmuş ve 7 Nisan 1987'de sonuçlanmıştır. Ankara 1 Numaralı Askeri Mahkemesinde görülen 392 sanıklı davada, MHP lideri Alparslan Türkeş'e 11 yıl, 1 ay, 10 gün hapis cezası verilmiştir. Partinin genel idare Kurulu üyelerinin tamamı beraat etmiş, 5 sanık hakkında idam cezası verilmiştir. 150 sanığın beraat ettiği davada, 9 sanık hakkında müebbet hapis, 219 sanık hakkında 6 ay ile 36 yıl arasında değişen hapis ve 6 sanık hakkında da görevsizlik kararı verilmiştir. 3 sanık hakkındaki dava düşerken, 2 sanık da yargılama sırasında vefat etmiştir.
Yargılama süresi içinde kalbinden rahatsızlanan Alparslan Türkeş, 29 Mayıs 1983'de Mevki Askeri Hastanesi'ne kaldırılmıştır. 4 yıl, 5 ay, 28 gün tutuklu kalan MHP lideri, tutuklu kaldığı süre göz önünde bulundurularak 1 gün hapis cezasından sonra tahliye edilmiştir.
12 Eylül dönemi
Genelkurmay Başkanı Orgeneral Kenan Evren ve Kuvvet Komutanları tarafından oluşturulan askerî yönetim Milli Güvenlik Konseyi adı altında 1983 genel seçimine kadar Türkiye'ye ilişkin tüm kritik kararları aldı.
"Asmayalım da besleyelim mi?"
Darbeden sonra ilk idamlar 9 Ekim 1980 tarihinde gerçekleşmiştir. İlk olarak sol görüşlü Necdet Adalı, ardından ülkücü Mustafa Pehlivanoğlu idam edilmiştir. 19 Mart 1980 tarihinde idama mahkûm edilen Erdal Eren, idam kararı Yargıtay tarafından iki kere iptal edilmiş olmasına rağmen, Milli Güvenlik Konseyi tarafından onaylanan kararla 13 Aralık 1980'de Ankara Merkez Ulucanlar Cezaevi'nde idam edilmiştir.[33] Kenan Evren, 3 Ekim 1984'deki Muş gezisi sırasında yaptığı konuşmada Erdal Eren'in idamına ilişkin[34] şunları söylemiştir: "Şimdi ben, bunu yakaladıktan sonra mahkemeye vereceğim ve ondan sonra da idam etmeyeceğim, ömür boyu ona bakacağım. Bu vatan için kanını akıtan bu Mehmetçiklere silah çeken o haini ben senelerce besleyeceğim. Buna siz razı olur musunuz?"
1402'likler
6 Kasım 1981'de çıkarılan 2547 sayılı Yükseköğretim Kanunu ile YÖK kuruldu.[35] Bundan sonra 1402 sayılı Sıkıyönetim Kanununun 2301 ve 2766 sayılı kanunla değişik maddelerince özellikle solcu olduğu düşünülen 71 Üniversite personeli YÖK tarafından görevlerinden uzaklaştırıldı.[36] İlk uzaklaştırmalar Şubat 1983'de başladı.[37] Genelkurmayın açıklamalarına göre toplam 4891 kamu personeli görevden alınmış ve 38 profesör, 25 doçent, 10 yardımcı doçent 1402'lik olmuştur. Ancak 1402'lik olmak istemediğinden bizzat istifa yolunu seçenler de dahil edildiğinde bu sayının 20.000 civarında olduğu öne sürülmektedir.
Banker skandalı
Darbe öncesi mevcut hükumetin aldığı 24 Ocak Kararları sonrası faizlerin serbest bırakılmasıyla bir anda çoğalan bankerler, zaman içinde piyasanın bu faiz yükünü kaldıramaması sonucu hızla çökmeye başlamış "Banker Yalçın" (Yalçın Doğan) ve "Banker Kastelli" olarak anılan (Cevher Özden) ikilisinin karıştığı skandallar kamuoyunda derin yankı bulmuştur.
1982 Anayasası
7 Kasım 1982 yılında yapılan Halkoylamasıyla %91.37 evet oyuna karşılık, %8.63 hayır oyuyla kabul edildi. Oy kullanırken iki renk hakimdi: Mavi renk hayır, beyaz renk evet demekti. Kenan Evren yaptığı konuşmalarla halkı mavi oy vermemesi konusunda telkin ediyor[38] ve çeşitli gazetelere mavi renkle ilgili sansür uygulanıyordu.[39]
Darbe ardından geçen 3 yıl içerisinde önemli kanunların tamamına yakını değiştirildi ve askerî yönetimin belirlediği Danışma Meclisi tarafından hazırlanan Anayasa, 1982 yılında yapılan ve aleyhte konuşmanın ve propaganda yapmanın yasak olduğu "güdümlü" referandumda, yüzde 92'lik "Evet" oyu ile büyük farkla kabul edildi. Halk oylamasında 'Hayır' oyu kullananları sandık başında baskı altında tutmak için rengi dışarıdan görünen oy pusulaları kullandırıldığı iddia edildi ama bu, Anayasa'nın çok büyük çoğunlukla kabul edilmesini açıklayan tek neden değildi. Anayasa'nın kabulünün bir başka önemli etkeni olarak, ihtilal öncesi iç savaş ortamı nedeni ile vatandaşların kendi hayatlarından endişe etmesi de ifade edilir.[40]
Aynı halk oylamasında, Kenan Evren otomatik olarak Cumhurbaşkanı seçildi. Kabul edilen Anayasa'da bulunan, askerî yönetim üyelerinin ömür boyu yargılanmasını engelleyen, geçici 15. madde, 2010 Türkiye anayasa değişikliği referandumu'na kadar kaldırılmadı.
Bilanço
Darbe sonrası Türkiye Cumhuriyeti kamu ve kuruluşlarında dönemin devlet yöneticilerinin emri ile anarşist ilan eden 1 milyon 683 bin kişi fişlendi, yine Devlet Güvenlik Mahkemesi tarafından açılan 210 bin davada 230 bin kişi yargılandı, 7 bin kişi için idam cezası istendi ve 517 kişiye idam cezası verildi. Haklarında idam cezası verilenlerden 50'si asıldı (26 siyasi suçlu, 23 adli suçlu, 1'i Asala militanı). İdamları istenen 259 kişinin dosyası Türkiye Büyük Millet Meclisi'ne gönderildi. Yine 71 bin kişi Türk Ceza Kanunu'nın 141, 142 ve 163. maddelerinden yargılandı, 98 bin 404 kişi örgüt üyesi olmak suçundan yargılandı. 388 bin kişiye pasaport verilmedi. 30 bin kişi sakıncalı olduğu için işten atıldı. 14 bin kişi yurttaşlıktan çıkarıldı. 30 bin kişi siyasi mülteci olarak yurtdışına gitti. 300 kişi kuşkulu bir şekilde öldü. 171 kişinin işkenceden öldüğü belgelendi. 937 film sakıncalı bulunduğu için yasaklandı. 23 bin 677 derneğin faaliyeti durduruldu. 3 bin 854 öğretmen, üniversitede görevli 120 öğretim üyesi ve 47 hâkimin işine son verildi.
Aynı dönem 400 gazeteci için toplam 4 bin yıl hapis cezası istendi. Gazetecilere 3 bin 315 yıl 6 ay hapis cezası verildi. 31 gazeteci cezaevine girdi. 300 gazeteci saldırıya uğradı. 3 gazeteci silahla öldürüldü. Gazeteler 300 gün yayın yapamadı ve aralarında Hürriyet, Millî Gazete ve Ortadoğu'nun da olduğu 13 büyük gazete için 303 dava açıldı. 39 ton gazete ve dergi imha edildi. Cezaevlerinde toplam 299 kişi yaşamını yitirdi. 144 kişi kuşkulu bir şekilde öldü, 14 kişi aynı dönem yapılan açlık grevlerinde öldü, 16 kişi -kaçarken- vuruldu, 95 kişi -çatışmada- öldü, 73 kişiye -doğal ölüm raporu- verildi, 43 kişinin -intihar ettiği- bildirildi.[41]
Etkileri
Spora etkileri
13 Eylül gününe ait Tercüman gazetesi, askeri cuntanın karar mekanizması Milli Güvenlik Konseyi'nin spor konusundaki tutumunu okuyucularına şöyle aktarıyordu: "Bu hafta sonu yapılacak bütün spor faaliyetleri yasaklanmıştır. Durum ve şartlara göre bilahare izin verilecektir." Spor etkinlikleri durdurulmuştu. Futbolda 1. Lig ve 2. Lig'e ara verilmişti. Ama Avrupa kupası maçları için soru işaretleri vardı. Zira Fenerbahçe SK ile Trabzonspor, 17 Eylül'de önemli sınavlar verecekti. Her iki takım hazırlıklarını UEFA Kupası ve Şampiyon Kulüpler Kupası maçlarına göre sürdürürken rakipler de Türkiye'ye gelmiş, karşılaşmaların oynanmasında herhangi bir sakınca olmadığı bildirilmişti. İşin ilginç yanı, ligler ertelenmese hafta sonu İstanbul'da Galatasaray SK ile Fenerbahçe SK arasındaki derbi vardı. Fenerbahçe SK teknik direktörü Friedel Rausch da darbenin ilan edilmesiyle derbinin tehir edilmemesi için çok dua etmişti. Çünkü Galatasaray SK'yı yenip Avrupa kupasına moralli çıkmak istiyordu. Fenerbahçe SK, UEFA Kupası'nda karşılaştığı Bulgaristan temsilcisi PFK Beroe Stara Zagora'ya İstanbul'da 1-0 yenilmişti. Trabzonspor ise Şampiyon Kulüpler Kupası'nda Polonya'nın GKS Szombierki Bytom takımını 2-1 mağlup etmişti.
Türkiye 1. Ligi'nin bir haftalık aranın akabinde devam etmesi uygun görülse de A Milli Takım'ın İzlanda ile oynayacağı maç nedeniyle ara uzuyordu. Futbolda durum böyleyken basketbolcular darbe haberini gurbet ellerde işitecekti. Balkan Şampiyonası düzenleniyordu ve Basketbol Erkek Milli Takımı, Romanya'da turnuvadaydı. 12 Eylül'ün ardından Türkiye, İzmir'de İslam ülkelerini ağırlamaya hazırlanıyordu. 28 Eylül-5 Ekim tarihlerindeki 1. İslam Oyunları'na, askeri yönetim izin vermişti.
Milli Güvenlik Konseyi'nin, kamu kurum ve kuruluşlarına atadığı kişiler ne kadar işinin ehliydi bilinmez; fakat sporda alanında uzman birçok sporcuya taş çıkartacak isimler göreve getirilmişti. Gençlik ve Spor Bakanı Albay Hüsamettin Yılmaz olmuş, Albay Yücel Seçkiner ise Beden Terbiyesi Genel Müdürlüğü koltuğuna oturmuştu.[42]
Kenan Evren, 1.Lig'de başkentin mutlaka bir takımla temsil edilmesi gerektiğini düşündüğünden o sırada 2.Lig'de mücadele eden MKE Ankaragücü'nün bir üst lige çıkabilmesi için özel kanun çıkartır. Buna göre Türkiye Kupası'nı kazanan bir ekip hangi ligde olduğuna bakılmaksızın 1.Lig'e çıkartılacaktır. 1980-81 sezonunda Türkiye Kupası'nı kazanan Ankaragücü bu şekilde 1.Lig'e çıkmış olur.[43]
83 rejimi
Zincirbozan
Siyasi partilerin yeniden kurulmasına izin verilmiştir. Ancak Milli Güvenlik Konseyi'nin yayınladığı 31 Mayıs 1983 tarih ve 79 sayılı kararıyla Adalet Partisi'nden Süleyman Demirel, Ali Naili Erdem, Ekrem Ceyhun, Saadettin Bilgiç, Nahit Menteşe, Yiğit Köker, İhsan Sabri Çağlayangil, Cumhuriyet Halk Partisi'nden Sırrı Atalay, Metin Tüzün, Celal Doğan, Deniz Baykal, Ferhat Aslantaş, Süleyman Genç, Yüksel Çakmur, Büyük Türkiye Partisi'nden Hüsamettin Cindoruk ve Mehmet Gölhan olmak üzere 16 eski siyasetçi 121 gün süreyle Çanakkale Lapseki ilçesindeki Zincirbozan askerî üssünde zorunlu ikamette tabi tutulmuştur.
Millî Güvenlik Konseyi'nin yeni kurulan partilerin kurucularını veto etmesi ve bazı partilerin ülke genelindeki gerekli teşkilatlanmayı seçim dönemine yetiştirememeleri nedeniyle 6 Kasım 1983 genel seçimlerine katılmasına izin verilmeyen Büyük Türkiye Partisi'nin devamı niteliğinde olan Doğru Yol Partisi, Sosyal Demokrasi Partisi ve Refah Partisi'ne "Yasaklılar", Milli Güvenlik Konseyi tarafından genel seçimlere katılmalarını uygun bulunan Emekli Orgeneral Turgut Sunalp'in liderliğindeki Milliyetçi Demokrasi Partisi, eski Başbakanlık Müsteşarı Necdet Calp'ın liderliğindeki Halkçı Parti ve 24 Ocak Kararları'nı hazırlayan Turgut Özal'ın liderliğindeki Anavatan Partisi'ne "İcazetliler" veya "6 Kasım partileri" denilmiştir.
1983 genel seçimleri
6 Kasım 1983 genel seçimine, kapatılan eski siyasi partilerin hiçbiri katılamadı. Yapılan genel seçimleri Anavatan Partisi kazandı, Halkçı Parti ikinci ve Milliyetçi Demokrasi Partisi de sürpriz bir şekilde üçüncü oldu. Seçimlerden sonra milletvekillerinin parti değiştirmeleri sonucunda Doğru Yol Partisi ve Sosyal Demokrasi Partisi de meclise girdi. Daha sonra alınan başarısız seçim sonuçları nedeniyle Milliyetçi Demokrasi Partisi kendisini feshetti, Halkçı Parti ise Sosyal Demokrasi Partisi ile birleşerek Sosyaldemokrat Halkçı Parti'yi kurdu.
Devlet Güvenlik Mahkemeleri
ABD'nin rolü
Amerika Birleşik Devletleri yönetiminin darbeden haberdar olduğu ve darbe gecesi Başkan Jimmy Carter'a "bizim çocuklar işi bitirdi" [44] anlamında bir mesajın, Damdaki Kemancı oyununu izlerken iletildiğinin anlaşılması, 12 Eylül'de ABD'nin rolü konusunu da tartışmalara açtı. İlk kez Mehmet Ali Birand'ın 12 Eylül 04.00 (1984) adlı kitabında ortaya atılan, 12 Eylül Darbesi sırasında dönemin ABD Ulusal Güvenlik Konseyi Türkiye Masası Sorumlusu Paul Henze'in askerî müdahaleyi haber alırken haberi ulaştıran diplomatın your boys have done it -- senin çocuklar işi bitirdi - anlamındaki konuşması, 12 Eylül Darbesi içinde ABD'nin rolü konusunda tartışmalara neden olmuştur.[44] Paul Henze 2003 yılında Zaman Gazetesi'ne verdiği demeçte sözlerinin Mehmet Ali Birand'ın uydurması olduğunu belirtmiş, ancak kısa bir süre sonra Birand, 1997 yılında Henze ile yaptığı görüşmenin sesli ve görüntülü kayıtlarını yayınlayarak Henze'i yalanlamıştır.[45]
Sıkıyönetim uygulamasının kaldırılması
Sıkıyönetim uygulamasının tarihlere göre kaldırıldığı iller:[46]
19 Mart 1984 | Bilecik, Bitlis, Burdur, Çanakkale, Çankırı, Gümüşhane, Isparta, Kastamonu, Kırklareli, Kırşehir, Kütahya, İzmir, Sinop |
19 Temmuz 1984 | Afyon, Amasya, Aydın, Balıkesir, Bolu, Çorum, Muğla, Nevşehir, Niğde, Rize, Sakarya, Tekirdağ, Yozgat |
19 Kasım 1984 | Denizli, Giresun, Kayseri, Konya, Manisa, Uşak |
18 Mart 1985 | Antalya, Bursa, Eskişehir, Hakkâri, İçel, Kocaeli, Malatya, Kahramanmaraş, Samsun, Sivas, Tokat, Zonguldak |
19 Temmuz 1985 | Ankara, Artvin, Edirne, Erzincan, İzmir, Ordu |
19 Eylül 1985 | Trabzon |
19 Kasım 1985 | Adana, Adıyaman, Ağrı, Erzurum, Gaziantep, Hatay, İstanbul, Kars |
19 Mart 1986 | Bingöl, Elâzığ, Tunceli, Şanlıurfa |
19 Mart 1987 | Van |
19 Temmuz 1987 | Diyarbakır, Mardin, Siirt |
Darbenin yargılanması
Darbe sonrası hazırlanan 1982 anayasasında yer alan geçici 15. madde ile 12 Eylül'ü gerçekleştiren Millî Güvenlik Konseyi ile bu Konseyin yönetimi döneminde kurulmuş hükümet ve Kurucu Meclis üyeleri hakkında dava açılması engellenmiştir.
2000 yılında Adana savcısı Sacit Kayasu Kenan Evren hakkında iddianame hazırladı. Fakat, Kayasu'nun iddianamesi kabul edilmedi. Kayasu ilk olarak, Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu tarafından kınama cezası aldı. Daha sonra Yargıtay tarafından "görevi kötüye kullanmak" ve "askeri kuvvetleri tahkir ve tezyif" suçundan mahkûm edilen Kayasu'yu Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu meslekten ihraç etti. Avukatlık yapma hakkı dahi elinden alınan Kayasu, ihraç kararı üzerine, Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi'nde dava açtı. 2008'de sona eren davada "ifade özgürlüğünü kısıtladığı" için Türkiye 41 bin avro tazminata mahkûm edildi.[47]
Mayıs 2010'da meclisten geçen ve cumhurbaşkanı tarafından halkoyuna sunulan 26 maddelik anayasa değişikliği paketindeki maddelerden biri de "geçici 15. madde"nin kaldırılmasıyla ilgiliydi. Bu maddenin kaldırılmasıyla 12 Eylül Darbesi ile ilgili suçların zaman aşımına uğrayıp uğramayacağı konusunda farklı görüşler ortaya atıldı.
12 Eylül Davası
12 Eylül 2010'daki referandumda % 58 evet oyu çıktı ve 13 Eylül 2010 sabahından itibaren 12 Eylül'ün sorumluları hakkında suç duyuruları yapılmaya başlandı.[48]
12 Eylül 2010 tarihinde sonuçlanan referandum sonrasında değiştirilen yasalar çerçevesinde 12 Eylül 1980 yılında gerçekleştirilmiş olan ihtilalden mağdur olanların ilgililere dava açma hakkı doğdu. Bunun sonucunda referandum tarihinin ilk gününden itibaren savcılığa binlerce suç duyurusunda bulunuldu. Bütün bu suç duyuruları toplanıp Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı tarafından 7 Nisan 2011 yılında ilk soruşturma açıldı. Darbenin üzerinden geçen 31 yıl sonunda açılabilen ilk soruşturmadır.
Dava sonucunda Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya, 765 sayılı TCK'nın "Devlet kuvvetleri aleyhine cürümler" başlıklı 146. maddesi uyarınca ağırlaştırılmış müebbet hapis cezasına çarptırıldılar.[49] Eski Hava Kuvvetleri Komutanı emekli Orgeneral Tahsin Şahinkaya'nın, Kenan Evren’den iki ay sonra, 90 yaşında ölmesiyle Yargıtay aşamasındaki dava düştü. Ancak davanın müdahillerinden olan Devrimci 78’liler Federasyonu davadan vazgeçmeyeceklerini ve 57 ilde işkenceciler aleyhine açılan davaları yakın takipte tutacaklarını belirtti.[50]
Kültürel etkiler
- Filmler
- 1986 - Sen Türkülerini Söyle (Şerif Gören)
- 1986 - Dikenli Yol (Zeki Alasya)
- 1986 - Prenses (Sinan Çetin)
- 1986 - Ses (Zeki Ökten)
- 1987 - Av Zamanı (Erden Kıral)
- 1987 - Kara Sevdalı Bulut (Muammer Özer)
- 1988 - Sis (Zülfü Livaneli)
- 1988 - Kimlik (Melih Gülgen)
- 1989 - Bütün Kapılar Kapalıydı (Memduh Ün)
- 1989 - Uçurtmayı Vurmasınlar (Tunç Başaran)
- 1990 - Bekle Dedim Gölgeye (Atıf Yılmaz)
- 1991 - Uzlaşma (Oğuzhan Tercan)
- 1994 - Babam Askerde (Handan İpekçi)
- 1995 - 80. Adım (Tomris Giritlioğlu)
- 1998 - Gülün Bittiği Yer (İsmail Güneş)
- 1999 - Eylül Fırtınası (Atıf Yılmaz)
- 2000 - Darbe (Belgesel, Elif Savaş Felsen)
- 2004 - Vizontele Tuuba (Yılmaz Erdoğan)
- 2005 - Babam ve Oğlum (Çağan Irmak)
- 2006 - Beynelmilel (Sırrı Süreyya Önder)
- 2006 - Eve Dönüş (Ömer Uğur)
- 2007 - Zincirbozan (Atıl İnaç)
- 2008 - O... Çocukları (Murat Saraçoğlu)
- 2012 - Bu Son Olsun (Orçun Benli)
- 2015 - Kafes
- Diziler
- 1998 - 12 Eylül Belgeseli
- 2004 - Çemberimde Gül Oya
- 2007 - Hatırla Sevgili
- 2009-2010- Bu Kalp Seni Unutur mu?
- 2012 - Seksenler
- 2013 - Öyle Bir Geçer Zaman Ki
- Şarkılar
- Ozan Arif, Yaşıyor Kenan Paşa
- Ozan Arif, Seksenciler
- Ozan Arif, Muhasebe
- Ozan Arif, C-5/İşkence
- Ozan Arif, Bir İt Vardı
- Hasan Mutlucan, Yine de Şahlanıyor
- Erkin Koray, Öyle bir Geçer Zaman Ki (1982)
- Sezen Aksu, Son Bakış (1989)
- Cem Karaca, Raptiye Rap Rap (1992)
- Fikret Kızılok Demirbaş (1995)
- Suavi Eylül (1996)
- Mor ve Ötesi, Darbe (2006)
- Teoman ve Yavuz Bingöl, İki Çocuk (2006)
- Saian Sakulta Salkım, Suç (2007)
- Sexen, Censored Inc. (2009)
- Vortex Of Clutter, September 80 (2011)
- Ahmet Kaya, Şafak Türküsü
- TRAK, Gri Duvarlar (2013)
Kaynakça
- 1 2 Hasan Cömert (11 Eylül 2009). "Rakamlarla 12 Eylül darbesi". NTV.com.tr. http://www.ntv.com.tr/turkiye/rakamlarla-12-eylul-darbesi,ZMq1kGJuR02pAYJn18vjaQ. Erişim tarihi: 27 Ocak 2016.
- ↑ O silahlar babanızın malı mı? Ahmet Kekeç, Star.
- ↑ Darbeciler hakkında suç duyurusu, Star.
- ↑ 12 Eylül'ün ilk soruşturması
- ↑ "12 Eylül darbesi yargı önüne çıktı, millet ayağa kalktı". Zaman. 5 Nisan 2012. http://zaman.com.tr/haber.do?haberno=1268888&title=12-eylul-darbesi-yargi-onune-cikti-millet-ayaga-kalkti&haberSayfa=0. Erişim tarihi: 5 Nisan 2012.
- ↑ "Darbe yapmak da teşebbüs de suçtur". Yeni Şafak. 5 Nisan 2012. 13 Mart 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20130313084340/http://yenisafak.com.tr/Gundem/?i=373869. Erişim tarihi: 5 Nisan 2012.
- ↑ http://www.milliyet.com.tr/2007/04/17/yazar/gureli.html
- ↑ Chomsky, N. (1999). Profit over People: neoliberalism and global order, New York: Seven Stories Press
- ↑ Savran, S. (1987). 1960, 1971, 1980: Toplumsal Mücadeleler, Askerî Müdahaleler, Onbirinci Tez, V.6, 132-168.
- ↑ Milliyet gazetesi arşivinden; 11 Eylül 1980
- ↑ Mehmet Ali Birand, 12 Eylül Saat: 04:00 Karacan Yayınları,Temmuz 1985, 12.Baskı, syf. 184-186
- ↑ CHP ve Kurultaylar tarihi... (1951-1979) URL erişim tarihi:5 Temmuz 2008
- ↑ 24 Ocak kararları URL erişim tarihi:5 Temmuz 2008
- ↑ "Kadayıfın altı kızarırken!.." Necmettin Erbakan, TRT Türk
- ↑ Yasin Coşkun, "İngiliz Belgelerinde 12 Eylül Süreci", Uluslararası Sosyal Araştırmalar Dergisi / The Journal of International Social Research, Şubat 2016, cilt: 9, sayı: 42, ss. 531-532.
- ↑ Mehmet Ali Birand, 12 Eylül Saat:04:00 Karacan Yayınları,Temmuz 1985, 12.Baskı,s.33
- ↑ Mehmet Ali Birand, 12 Eylül Saat:04:00 Karacan Yayınları,Temmuz 1985, 12.Baskı,s.212
- ↑ Mehmet Ali Birand, 12 Eylül Saat:04:00 Karacan Yayınları,Temmuz 1985, 12.Baskı,s.259
- ↑ Dusman kardesler: Fatsa ve Sincan,URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008
- ↑
- 1 2 3 Temmuz 1980, URL Erişim tarihi:6 Temmuz 2008
- ↑
- ↑ Trabzon konuşması...
- ↑ 7'nci Cumhurbaşkanı Kenan Evren, 'Kenan Evren'in Anıları', Milliyet gazetesi, 11 Kasım 1990, s.9.
- ↑ Miting ile ilgili Erbakan ne diyor? URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008
- ↑ 11 Şubat 2007 tarihli Sabah gazetesi, Yavuz Donat Röportajı URL Erişim tarihi:9 Temmuz 2008
- ↑ Radyodan okunan ilk bildiri
- ↑ Mehmet Ali Birand, 12 Eylül Saat:04:00 Karacan Yayınları,Temmuz 1985, 12.Baskı,s.277
- ↑ Mehmet Ali Birand, 12 Eylül Saat:04:00 Karacan Yayınları,Temmuz 1985, 12.Baskı,s.213 Ulusu 11 Temmuz günü ertelenen Bayrak Planı sonucunda emekliye ayrılmış ve 12 Eylül Askerî Yönetimi arasında yer alamamıştır.
- 1 2 Parti liderlerine tebliğ
- ↑ Türkeş için yayınlanan bildiri
- ↑ "12 Eylül Darbesi Gazete Manşetleri". haksozhaber.net. 11 Ocak 2012. 29 Mart 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20140329205347/http://www.haksozhaber.net:80/12-eylul-darbesi-gazete-mansetleri-50g-p1.htm.
- ↑ İçişlerine Eren Dosyasını Açın Talebi, URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008
- ↑ Erdal'ı unutmadık-Yıldırım Türker(Radikal) URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008
- ↑ YOK.gov.tr Yönetmelik,URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008
- ↑ Bir başka açıdan Atilla Yayla vakası URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008
- ↑ Emre Kongar, Unutulan tarihsel Gerçekler II:YÖK neler yaptı ? URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008
- ↑ Evren'in Anayasayı tanıtma konuşmaları,URL erişim tarihi:6 Temmuz 2008
- ↑ Siyasi Anılar- bölüm 6,URL erişim:6 Temmuz 2008
- ↑ Şimdi anladınız mı o yüzde 92'yi - Ertuğrul Özkök - Hürriyet
- ↑ Türkiye Büyük Millet Meclisi resmi internet sitesi: Darbe ve Muhtıraları Araştırma Komisyonu’nun 2 Mayıs 2012 - 28 Kasım 2012 arasında yaptığı çalışmanın sonucunda yayınlanan rapor: “Sırasayı 376 Cilt 1, Sayfa 15, Paragraf 4 (devamı sayfa 16 ilk 5 satır)”
- ↑ http://www.hurhaber.com/12-eylul-spora-da-darbe-vurdu/haber-72349
- ↑ 16 Eylül 2008 tarihli haber, Zaman, 26 Nisan 2010 tarihinde erişilmiştir
- 1 2 Akiam gazetesi, Birand'dan kasetli ispat (25 Haziran 2012'de erişildi)
- ↑ 14 Haziran 2003 tarihli Zaman gaztesi Birand’dan Paul Henze’ye sesli–görüntülü yalanlama URL erişim:6 Temmuz 2008
- ↑ Sıkıyönetim uygulaması
- ↑ Önderoğlu, Erol (13 Kasım 2008). "12 Eylül'ün Peşine Düşünce Cezalandırılan Savcı Kayasu AİHM'de Kazandı". Bianet. 6 Şubat 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20130206170746/http://www.bianet.org/bianet/ifade-ozgurlugu/110829-12-eylulun-pesine-dusunce-cezalandirilan-savci-kayasu-aihmde-kazandi. Erişim tarihi: 13 Eylül 2010.
- ↑ "Darbecilere suç duyurusu". NTVMSNBC. 13 Eylül 2010. 6 Şubat 2013 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20130206170038/http://www.ntvmsnbc.com/id/25131021/. Erişim tarihi: 13 Eylül 2010.
- ↑ "12 Eylül davasında Kenan Evren ve Tahsin Şahinkaya'ya müebbet". t24.com.tr. 5 Temmuz 2014 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20140705005647/http://t24.com.tr/haber/12-eylul-davasinda-savci-kenan-evren-ve-sahinkaya-icin-muebbet-istedi,261560. Erişim tarihi: 17 Nisan 2016.
- ↑ "12 Eylül Davası Düştü Ama Bitti mi?". www.amerikaninsesi.com. 21 Temmuz 2015 tarihinde kaynağından arşivlendi. http://web.archive.org/web/20150721184754/http://www.amerikaninsesi.com/content/eylul-davasi-dustu-ama-bittimi/2855230.html. Erişim tarihi: 17 Nisan 2016.
Dış bağlantılar
|
|