Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî
یا حضرت مولانا
Mevlânâ | |
---|---|
Mevlânâ'nın tasvir edildiği bir resim. | |
Doğum |
Hüseyin 30 Eylül 1207 Belh,Harezmşahlar Devleti |
Ölüm |
17 Aralık 1273 (66 yaşında) Konya, Anadolu Selçuklu Devleti |
Yaşadığı yer | Anadolu |
Meslek | Şair, düşünce adamı, mutasavvıf |
Edebî akım | Sufilik, Mevlevîlik |
Etkiledikleri
| |
Etkilendikleri
|
Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî (Farsça: مولانا جلال الدين رومي/Mevlânâ Celâleddîn-i Rûmî; 30 Eylül 1207, Belh - 17 Aralık 1273, Konya), şâir düşünce adamı ve mutasavvıf. Tasavvufta Mevlevî yolunun öncüsüdür. Mevlana portresini ve Mevlana Türbesini ilk defa yaptıran Prenses Gürcü Hatun ile yakın arkadaştır. Bilinen tek Mevlânâ portresinin ve Mevlânâ türbelerinin ortaya çıkışı bu şekilde olmuştur.
Kimliği
Mevlânâ 30 Eylül 1207 tarihinde Horasan'ın Belh bölgesinde, Afganistan sınırları içinde kalan Vahş kasabasında doğmuştur. Annesi, Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun; babaannesi, Harezmşahlar hanedanından Fars Prensesi, Melîke-i Cihan Emetullah Sultan'dır.[1]
Babası, "alimlerin sultânı" unvanı ile tanınmış, Muhammed Bahâeddin Veled; büyükbabası, Ahmed Hatîbî oğlu Hüseyin Hatîbî'dir. Babasına Sultânü'l-Ulemâ unvanının verilmesini kaynaklar Türk gelenekleri ile açıklamaktadır.[2] Etnik kökeni tartışmalı olup; Fars[3], Tacik[4] veya Türk[5] olduğu yönünde görüşler mevcuttur.
Mevlânâ, dönemin İslâm kültür merkezlerinden Belh kentinde hocalık yapan ve Sultan-ül Ulema (Alîmlerin Sultânı) lakabıyla anılan Bahaeddin Veled'in oğludur. Mevlânâ, babası Bahaeddin Veled'in ölümünden bir yıl sonra, 1232 yılında Konya'ya gelen Seyyid Burhaneddin'in mânevi terbiyesi altına girmiş ve dokuz yıl ona hizmet etmiştir. 1273 yılında vefat etmiştir.
Mevlânâ, yazdığı Mesnevî adlı eserinde kendi adını Muhammed bin Muhammed bin Hüseyin el-Belhî şeklinde vermiştir.[6] Burada yer alan Muhammed isimleri baba ve dedesinin ismi, Belhî ise doğduğu şehir olan Belh'e nispettir.[6] Lakabı Celâleddin’dir. “Efendimiz” anlamındaki “Mevlânâ” unvanı onu yüceltmek maksadıyla söylenmiştir.[6] Bir diğer lakabı olan Hudâvendigâr ise Mevlânâ'ya babası tarafından takılmıştır ve "sultan" manasına gelmektedir.[6] Mevlânâ, doğduğu kente nispetle Belhî şeklinde anıldığı gibi hayatını sürdürdüğü Anadolu'ya nispetle kendisine Rûmî de denmektedir.[6] Ayrıca müderrisliği nedeniyle Molla Hünkâr ve Mollâ-yı Rûm olarak da anılmaktaydı.[6]
İnanç ve öğretileri
Diğer bütün sufiler gibi Celâleddîn-i Rûmî'nin temel öğretisi tevhid düşüncesi etrafında örgülenir. Celalettin Rumi'nin, rabbine olan bağı ele alınarak rabbine duyduğu aşk ile ön plana çıkmıştır.
Yaşamı
Babasının ölümüne kadar olan dönem
Harzemşahlar hükümdarları Bahaeddin Veled'in halk üzerindeki etkisinden her zaman tedirgindi. Çünkü o, insanlara son derece iyi davranır, ayrıca onlara her zaman anlayabilecekleri yorumlar getirir, derslerinde kesinlikle felsefe tartışmalarına girmezdi. Söylenceye göre, Bahaeddin Veled ile Harezmşahlar hükümdarı Alaeddin Muhammed Tökiş (ya da Tekiş) arasında geçen bir olaydan sonra Bahaeddin Veled ülkesini terk eder; Bahaeddin Veled bir gün dersinde, felsefeye ve felsefecilere şiddetle çatmış, onları İslâm dininde var olmayan bid'atlerle uğraşmakla suçlamıştı. Ünlü felsefeci Fahrettin Razî buna çok kızdı ve onu Muhammed Tökiş'e şikayet etti. Hükümdar, Razî'yi çok sayar ona özel olarak itibar ederdi. Razi'nin uyarıları ve halkın Bahaeddin Veled'e gösterdiği ilgi ve saygı bir araya gelince, kendi yerinden kuşkuya düşen Tökiş, Sultanü'l Ulemaya şehrin anahtarlarını göndererek şöyle dedirtti: Şeyhimiz eğer Belh ülkesini kabul ederse bugünden itibaren padişahlık, topraklar ve askerler onun olsun bana da başka bir ülkeye gitmem için müsaade etsin. Ben de oraya gidip yerleşeyim, çünkü bir ülkede iki padişahın bulunması doğru değildir. Allah'a hamdolsun ki ona iki türlü saltanat verilmiştir. Birincisi dünya ikincisi ahiret saltanatıdır. Eğer bu dünya saltanatını bize verip ondan vazgeçselerdi, bu çok geniş bir yardım ve büyük lütuf olacaktı.Bahaeddin Veled de :İslam sultanına selam söyle bu dünyanın fani ülkeleri, askerleri, hazineleri, taht ve talihleri padişahlara yaraşır biz dervişiz bize ülke ve saltanat uygun düşmez dedi ve ayrılmaya karar verdi. Sultan çok pişman olsa da Bahaeddin Veled'i kimse ikna edemedi (1212 ya da 1213).[7]
- Nişapur kentinde ünlü şeyh Ferîdüddîn-i Attâr onları karşıladı. Aralarında küçük Celâleddîn'in de dinlediği konuşmalar geçti. Attâr, Esrarname (Sırlar Kitabı) adlı ünlü kitabını Celâleddîn'e hediye etti ve yanlarından ayrılırken küçük Celaleddin'i kastederek, yanındakilere "bir deniz bir ırmağın ardına düşmüş gidiyor" dedi. Bahaeddin Veled'e de, "umarım yakın bir gelecekte oğlunuz alem halkının gönlüne ateş verecek ve onları yakacaktır" diye bir açıklama yaptı (Mevlânâ Esrarname 'yi her zaman yanında taşımış, Mesnevî'sinde Attâr'dan ve onun kıssalarından sık sık söz etmiştir).
Kafile, Bağdat'ta üç gün kaldı; sonra hac için Arabistan'a yöneldi. Hac dönüşü, Şam'dan Anadolu'ya geçti ve Erzincan, Akşehir, Larende'de (günümüzde Karaman) konakladı. Bu konaklama, yedi yıl sürdü. On sekiz yaşına gelmiş olan Celalettin, Semerkandlı Lala Şerafettin'in kızı Gevher Hatun ile evlendi. Oğulları Mehmet Bahaeddin (Sultan Veled) ile Alaeddin Mehmet, Larende'de doğdular. Selçuklu sultanı Alaeddin Keykubat, sonunda Bahaeddin Veled'i ve Celâleddîn'i Konya'ya yerleşmeye razı etti. Onları yollarda karşıladı. Altınapa Medresesi'nde konuk etti. Başta hükümdar olmak üzere saray adamları, ordu ileri gelenleri, medreseliler ve halk, Bahaeddin Veled'e büyük bir saygıyla bağlandı ve müridi oldu. Bahaeddin Veled 1231'de Konya'da öldü ve Selçuklu Sarayı'nda gül bahçesi denilen yere defnedildi. Hükümdar yas tutarak bir hafta tahtına oturmadı. Kırk gün, imarethanelerde onun için yemek dağıtıldı.
Babasının ölümünden sonraki dönemi
Babasının vasiyeti, Selçuklu sultanının buyruğu ve Bahaeddin Veled'in müritlerinin ısrarlarıyla Celâleddîn babasının yerine geçti. Bir yıl süreyle ders, vaaz ve fetva verdi. Sonra, babasının öğrencilerinden Tebrizli Seyyid Burhaneddin Muhakkik Şems-î Tebrizî ile buluştu. Celaleddin'in oğlu Sultan Veled'in İbtidaname (Başlangıç Kitabı) adlı kitabında anlattığına göre Burhaneddin, Konya'daki bu buluşmada genç Celâleddîn'i o çağda geçerli İslam ilim dallarında sınava soktu; gösterdiği başarıdan sonra "bilgide eşin yok; gerçekten seçkin bir ersin. Ne var ki, baban hal ehli idi; sen kal (söz) ehlisin. Kal'i bırak, onun gibi hal sahibi ol. Buna çalış, ancak o zaman onun gerçek varisi olursun, ancak o zaman Güneş gibi alemi aydınlatabilirsin" dedi. Bu uyarıdan sonra, Celâleddîn 9 yıl boyunca Burhaneddin'e müritlik etti, seyr-û sülûk denen tarikât eğitiminden geçti. Halep ve Şam medreselerinde öğrenimini tamamladı, dönüşte Konya'da hocası Tebrizi'nin gözetiminde art arda üç kez çile çıkarttı, riyazete (her tür perhiz) başladı.
Hocası Celalettin'in arzusunun hilafına Konyayı terkederek Kayseri'ye gitti ve 1241'de orada öldü. Celâleddîn, hocasını unutamadı. O'nun kitaplarını ve ders notlarını topladı. Ne varsa içindedir anlamına gelen Fihi-Ma Fihadlı yapıtında sık sık hocasından alıntılar yaptı. Beş yıl boyunca medresede fıkıh ve din bilimi okuttu, vaaz ve irşatlarını sürdürdü.
Şems-i Tebrizi'ye bağlanma
1244'te Konya'nın ünlü Şeker Tacirleri Hanı'na (Şeker Furuşan) baştan ayağa karalar giymiş bir gezgin indi. Adı Şemsettin Muhammed Tebrizi (Tebrizli Şems) idi. Yaygın inanca göre Ebubekir Selebaf adlı Ümmî bir şeyhin müridi idi. Gezici bir tüccar olduğunu söylüyordu. Sonradan Hacı Bektaş Veli’nin "Makalat" (Sözler) adlı kitabında da anlattığına göre, bir aradığı vardı. Aradığını Konya'da bulacaktı, gönlü böyle diyordu. Yolculuk ve arayış bitmişti. Ders saatinin bitiminde İplikçi Medresesi'ne doğru yola çıktı ve Mevlânâ'yı atının üstünde danişmentleriyle birlikte gelirken buldu. Atın dizginlerini tutarak sordu ona:
- - Ey bilginler bilgini, söyle bana, Muhammed mi büyüktür, yoksa Beyâzîd Bistâmî mi?"
Mevlânâ, yolunu kesen bu garip yolcudan çok etkilenmiş, sorduğu sorudan ötürü şaşırmıştı:
- - Bu nasıl sorudur?" diye kükredi. "O ki peygamberlerin sonuncusudur; O'nun yanında Beyâzîd Bistâmî'in sözü mü olur?"
Bunun üstüne Tebrizli Şems şöyle dedi:
- - Neden Muhammed "Kalbim paslanır da bu yüzden Rabb'ime günde yetmiş kez istiğfar ederim" diyor da, Beyâzîd, "kendimi noksan sıfatlardan uzak tutarım, cüppemin içinde Allah'tan başka varlık yok' diyor; buna ne dersin?"
Bu soruyu Mevlânâ şöyle karşıladı:
- - Muhammed her gün yetmiş mâkam aşıyordu. Her mâkamın yüceliğine vardığında önceki mâkam ve mertebedeki bilgisinin yetmezliğinden istiğfar ediyordu. Oysa Beyâzîd ulaştığı mâkamın yüceliğinde doyuma ulaştı ve kendinden geçti, gücü sınırlıydı.; onun için böyle konuştu".
Tebrizli Şems bu yorum karşısında "Allah, Allah" diye haykırarak onu kucakladı. Evet, aradığı O'ydu. Kaynaklar, bu buluşmanın olduğu yeri Merec-el Bahreyn (iki denizin buluştuğu nokta) diye adlandırdı.
Oradan birlikte Mevlânâ'nın seçkin müritlerinden Selahaddin Zerkub'un hücresine (medresedeki odası) gittiler ve halvet (iki kişilik kesin bir yalnızlık) oldular. Bu halvet süresi hayli uzun oldu ki kaynaklar 40 gün ile 6 aydan söz eder. Süre ne olursa olsun, Mevlânâ'nın yaşamında bu sırada büyük bir değişme oldu ve yepyeni bir kişilik, yepyeni bir görünüm ortaya çıktı. Mevlânâ artık vaazlarını, derslerini, görevlerini, zorunluluklarını, kısaca her davranışı, her eylemi terk etmişti. Her gün okuduğu kitapları bir yana bırakmış, dostlarını, müritlerini aramaz olmuştu. Konya'nın hemen her kesiminde, bu yeni duruma karşı bir itiraz, bir isyan havası esiyordu. Kimdi bu gelen derviş? Ne istiyordu? Mevlânâ ile hayranları arasına nasıl girmiş, ona bütün görevlerini nasıl unutturmuştu. Şikayetler, ayıplamalar o dereceye vardı ki, bazıları Tebrizli Şems'i ölümle bile tehdit ettiler. Olaylar böyle üzücü bir görünüm kazanınca, bir gün canı çok sıkılan Tebrizli Şems, Mevlânâ'ya Kur'an'dan bir ayet okudu. Ayet,
- İşte bu, sen ile ben'in arasındaki ayrılıktır. (Kehf Suresi, 78. ayet)
anlamına geliyordu. Bu ayrılık gerçekleşti ve Tebrizli Şems bir gece habersizce Konya'yı terk etti (1245). Tebrizli Şems'in gidişinden son derece etkilenen Mevlânâ kimseyi görmek istememiş, kimseyi kabul etmemiş, yemeden içmeden kesilmiş, sema meclislerinden, dost toplantılarından büsbütün ayağını çekmişti. Özlem ve aşk dolu gazeller söylüyor, gidebileceği her yere gönderdiği ulaklar aracılığıyla Tebrizli Şems'i aratıyordu. Müritlerin bazıları pişmanlık duyup Mevlânâ'dan özür dilerken, bazıları da Tebrizli Şems'e büsbütün kızıp kinlenmekteydiler. Sonunda onun Şam'da olduğu öğrenildi. Sultan Veled ve yirmi kadar arkadaşı Tebrizli Şems'i alıp getirmek üzere acele Şam'a gittiler. Mevlânâ'nın geri dönmesi için yanıp yakardığı gazelleri ona sundular. Tebrizli Şems, Sultan Veled'in ricalarını kırmadı. Konya'ya dönünce kısa süreli bir barış yaşandı; aleyhinde olanlar gelip özür dilediler. Ama Mevlânâ ile Tebrizli Şems gene eski düzenlerini sürdürdüler. Ancak bu durum pek fazla uzun sürmedi. Dervişler, Mevlânâ 'yı Tebrizli Şems'ten uzak tutmaya çalışıyorlardı. Halk da Mevlânâ'ya Tebrizli Şems geldikten sonra ders ve vaaz vermeyi bıraktığı, sema ve raksa başladığı, fıkıh bilginlerine özgü kıyafetini değiştirip Hint alacası renginde bir hırka ve bal rengi bir küllah giydiği için kızıyordu. Tebrizli Şems'e karşı birleşenler arasında bu kez Mevlânâ'nın ikinci oğlu Alaeddin Çelebi'de vardı.
Sonunda sabrı tükenen Tebrizli Şems "bu sefer öyle bir gideceğim ki, nerde olduğumu kimse bilmeyecek" deyip, 1247 yılında bir gün ortadan kayboldu (ama Eflaki onun kaybolmadığını, aralarında Mevlânâ'nın oğlu Alaeddin'in de bulunduğu bir grup tarafından öldürüldüğünü ileri sürer). Sultan Veled'in deyişine göre Mevlânâ adeta deliye dönmüştü; ama sonunda onun gene geleceğinden umudunu keserek yeniden derslerine, dostlarına, işlerine döndü. Tebrizli Şems'in türbesi Hacı Bektaş Dergahı'nda diğer Horasan Alperenleri'nin yanındadır.
Selahattin Zerküb ve Mesnevi'nin yazılışı
Bu dönemde Mevlânâ, Şems-i Tebrizi ile kendi benliğini özdeşleştirme deneyimini yaşıyordu (bu, bazı gazellerin taç beyitinde kendi adını kullanması gerekirken, Şems'in adını kullanmasından da anlaşılmaktadır). Aynı zamanda Mevlânâ kendine en yakın hemhal olarak (aynı hali paylaşan dost) Selahattin Zerküb'u seçmişti. Şems'in yokluk acısını onunla özdeşleştirdiği Selahattin Zerküb ile gideriyordu. Selahattin, erdemli ama okuması yazması olmayan bir kuyumcuydu. Aradan geçen kısa bir zaman içerisinde müritler de Şems yerine Selahattin'i hedef edindiler. Ne var ki Mevlâna ve Selahattin kendilerine karşı duyulan tepkiye aldırmadılar. Selahattin'in kızı "Fatma Hatun" ile Sultan Veled evlendirildi.
Mevlânâ ile Selahattin on yıl süreyle bir arada bulundular. Selahattin'i öldürme girişimleri oldu ve bir gün Selahattin'in Mevlânâ'dan "bu vücut zindanından kurtulmak için izin istediği" rivâyeti yayıldı; üç gün sonra da Selahattin öldü (Aralık 1258). Selahattin cenazesinin ağlayarak değil, neyler ve kudümler çalınarak, sevinç ve şevk içinde kaldırılmasını vasiyet etmişti.
Selahattin'in ölümünden sonra, yerini Hüsamettin Çelebi aldı. Hüsamettin, Vefaiyye tarikatının kurucusu ve Tacu'l Arifin diye bilinen Ebu'l Vefa Kürdi'nin soyundan olup dedeleri Urmiye'den göçüp Konya'ya yerleşmişlerdi.[8] Hüsamettin'in babası, Konya yöresi ahilerinin reisiydi. Onun için, Hüsamettin Ahi Türk oğlu diye anılırdı. Varlıklı bir kişiydi ve Mevlânâ'ya mürit olduktan sonra bütün servetini onun müritleri için harcadı. Beraberlikleri Mevlânâ'nın ölümüne kadar on yıl sürdü. O aynı zamanda Vezir Ziyaettin tekkesinin de şeyhiydi ve böylece iki ayrı mâkam sahibiydi.
İslâm tasavvufunun en önemli ve en büyük yapıtı kabul edilen Mesnevî-i Manevî (Mesnevî) Hüsamettin Çelebi aracılığıyla yazılmıştır. Bir gün birlikte sohbet ederlerken Çelebi bir konudan yakındı ve "müritler", dedi, "tasavvuf yolunda bir şeyler öğrenmek için ya Hâkim Senaî'nin Hadika adlı kitabını okuyorlar ya Attâr'ın "İlâhînâme" 'sini, ve "Mantık-ut-Tayr" 'ını (Kuş Dili) okuyorlar. Oysa bizim de eğitici bir kitabımız olsaydı herkes bunu okuyacak ve ilâhi gerçekleri ilk elden öğrenecekti." Hüsamettin Çelebi sözünü bitirirken, Mevlânâ sarığının katları arasından bükülmüş bir kâğıt uzattı genç dostuna; Mesnevî 'nin ünlü ilk 18 beyti yazılmıştı ve hoca, müridine şöyle diyordu: "Ben başladım, gerisini sen yazarsan ben söylerim."
Bu çalışma yıllar boyu sürdü. Yapıt, 25.700 beyitten oluşan 6 ciltlik bir bütündü. Tasavvuf öğretisini çeşitli öyküler aracılığıyla anlatıyor, olayları yorumlarken tasavvuf ilkelerini açıklıyordu. Mesnevî bittiği zaman artık epeyce yaşlanmış olan Mevlânâ yorgun düşmüş, ayrıca sağlığı da bozulmuştu. 17 Aralık 1273'te de vefat etti. Mevlânâ'nın vefat ettiği gün olan 17 Aralık, düğün gecesi anlamına gelen ve sevgilisi olan Rabb'ine kavuşma günü olduğu için Şeb-i Arûs olarak anılır.
İlk eşi Gevher Hatun ölünce, Mevlânâ Konya'da ikinci kez Gera Hatun ile evlenmiş ve ondan Muzafferettin Alim Çelebi adında bir oğlu ve Fatma Melike Hatun adında bir kızı olmuştu. Mevlânâ'nın soyundan gelen Çelebiler, genellikle Sultan Veled'in oğlu Feridun Ulu Arif Çelebi'nin torunlarıdır; Fatma Melike Hatun'un torunlarıysa Mevlevîler arasında İnas Çelebi olarak anılırlar.
Eleştiriler
Edip Yüksel Celalettin Rumi'yi hikayelerindeki müstehcenlik, tevhide aykırılık ve Allah'tan vahiy aldığı şeklindeki ifadeleri dolayısıyla eleştirmiştir.[9] Selçuklu dönemi tarihçisi Mikail Bayram, Mevlana-Ahi Evran mücadelesine değinir ve Mevlana'yı Moğollardan(İlhanlılardan) maaş alan bir İlhanlı ajanı olmakla suçlar. O'na göre Ahi Evran ile Nasrettin Hoca aynı kişidir ve Mevlana aynı zamanda; büyük bir devlet adamı, din bilgini ve filozof olan, ahi teşkilatı ve kesin olmamakla birlikte Anadolu'da moğol direnişinin örgütleyicisi Nasrettin Hoca'nın katilidir.[10]
Dış okumalar
Eserleri
- Mesnevî
- Büyük Divan "Divan-ı Kebir"
- Fihi Ma-Fih "Ne varsa İçindedir"
- Mecalis-i Seb'a "Mevlana'nın 7 vaazı"
- Mektubat "Mektuplar"
Notlar
Kaynakça
- Gelişim Hachette, Cilt 7, sf.2715-2718, Gelişim Yayınları
- ↑ Hazreti Mevlânâ Muhammed Celâleddin-i Rûmî Hayatı ve Şahsiyeti, Yrd.Doç.Dr. A. Selâhaddin Hidâyetoğlu, S.Ü. İlahiyat Fakültesi Türk-İslâm Edebiyatı Anabilim Dalı Öğretim Görevlisi, 1996
- ↑ Midhat Bahari BEYTUR, Divan-ı Kebir'den Seçme Şiirler, Milli Eğitim Basımevi, İstanbul, 1965, C.l/s.17
- ↑ Annemarie Schimmel, The Triumphal Sun: A Study of the Works of Jalaloddin Rumi, SUNY Press, 1993, S. 193: “Rumi’s mother tongue was Persian, but he had learned during his stay in Konya, enough Turkish and Greek to use it, now and then, in his verse”
- Franklin Lewis, Rumi Past and Present, East and West, Oneworld Publications, 2000, S. 9: “How is it that a Persian boy born almost eight hundred years ago in Khorasan, the northeastern province of greater Iran, in a region that we identify today as Central Asia, but was considered in those days as part of the greater Persian cultural sphere, wound up in Central Anatolia on the receding edge of the Byzantine cultural sphere, in which is now Turkey, some 1500 miles to the west?”
- 1)Speros Vryonis,"The Turkish State and History", Aristide D Caratzas Pub; 2 Sub edition (September 1992), p.51: "Djalal al-Din Rumi, the great Persian mystic and poet who lived most of his life in Konya is said to have had a very vivid and violent opinion of the nature of the Turkmen nomads of the Rum sultanate: “There is a well known story that the sheikh Salah al-Din one day hired some Turkmen workmen to build the walls of his garden. "Effendi Salah al-Din", said the master (Rumi), "you must hire Greek workmen for this construction. It is for the work of demolition that Turkish workmen must be hired. For the construction of the world is special to the Greeks, and the demolition of this same world is reserved for the Turks. When God created the universe, he first made the carefree infidels. He gave them a long life and considerable force in such a fashion...that in the manner of paid workmen they constructed the earthly world. They erected numerous cities and mountain fortresses...so that after centuries these constructions served as models to the men of recent times. But divine predestination has disposed of affairs in such a way that little by little the constructions become ruins. He created the people of the Turks in order to demolish, without respect or pity, all the constructions which they see. They have done this and are still doing it. They shall continue to do it day in and day out until the Resurrection!"”
- 2)Franklin Lewis: "On the question of Rumi's multilingualism (pages 315-17), we may still say that he spoke and wrote in Persian as a native language, wrote and conversed in Arabic as a learned "foreign" language and could at least get by at the market in Turkish and Greek (although some wildly extravagant claims have been made about his command of Attic Greek, or his native tongue being Turkish") (Lewis 2008:xxi). (Franklin Lewis, "Rumi, "Past and Present, East and West: The Life, Teachings and Poetry of Jalal al-Din Rumi", One World Publication Limited, 2008). Franklin Lewis on Turkish scholar and cultural ambassador Onder: "There, we can only surmise that his cultural jingoism represents a conscious effort to rob Rumi of his Persian and Iranian heritage, and claim him for Turkish literature, ethnicity and nationalism") (Lewis 2008:549). (Franklin Lewis, "Rumi, "Past and Present, East and West: The Life, Teachings and Poetry of Jalal al-Din Rumi", One World Publication Limited, 2008) Franklin D. Lewis, "Rumi: Past and Present, East and West: The life, Teaching and poetry of Jalal Al-Din Rumi", Oneworld Publication Limited, 2008 pg 9: "How is that a Persian boy born almost eight hundred years ago in Khorasan, the northeastern province of greater Iran, in a region that we identify today as Central Asia, but was considered in those days as part of the greater Persian cultural sphere, wound up in central Anatolia on the receding edge of the Byzantine cultural sphere". Franklin Lewis:”Living among Turks, Rumi also picked up some colloquial Turkish.”(Franklin Lewis, "Rumi, "Past and Present, East and West: The Life, Teachings and Poetry of Jalal al-Din Rumi", One World Publication Limited, 2008, pg 315). "Rumi also composed a thirteen-line poem with the refrain, "you are the Agapos," from the Greek word agape, meaning 'you are the beloved'. These poems have bits of demotic Greek; these have been identified and translated in French along with some Greek verses of Sultan Valad"(.”(Franklin Lewis, "Rumi, "Past and Present, East and West: The Life, Teachings and Poetry of Jalal al-Din Rumi", One World Publication Limited, 2008, pg 315))
- 3)Ritter, H.; Bausani, A. "ḎJ̲alāl al- Dīn Rūmī b. Bahāʾ al-Dīn Sulṭān al-ʿulamāʾ Walad b. Ḥusayn b. Aḥmad Ḵh̲aṭībī ." Encyclopaedia of Islam. Edited by: P. Bearman , Th. Bianquis , C.E. Bosworth , E. van Donzel and W.P. Heinrichs. Brill, 2007. Brill Online. Excerpt: "known by the sobriquet Mewlānā, persian poet and founder of the Mewlewiyya order of dervishes"
- 4)Julia Scott Meisami, Forward to Franklin Lewis, Rumi Past and Present, East and West, Oneworld Publications, 2008 (revised edition)
- John Renard,"Historical dictionary of Sufism", Rowman & Littlefield, 2005. pg 155: "Perhaps the most famous Sufi who is known to many Muslims even today by his title alone is the seventh/13th century Persian mystic Rumi"
- Frederick Hadland Davis , "The Persian Mystics. Jalálu'd-Dín Rúmí", Adamant Media Corporation (November 30, 2005) , ISBN 978-1-4021-5768-4.
- Annemarie Schimmel, The Triumphal Sun: A Study of the Works of Jalaloddin Rumi, SUNY Press, 1993, p. 193: "Rumi's mother tongue was Persian, but he had learned during his stay in Konya, enough Turkish and Greek to use it, now and then, in his verse". Annemarie Schimmel, "The Mystery of Numbers",Oxford University Press, Apr 7, 1994. pg 51:"These examples are taken from the Persian mystic Rumi's work, not from Chinese, but they express the yang-yin relationship with perfect lucidity."
- Wayne Teasdale , “The Mystic Heart: Discovering a Universal Spirituality in the World's Religions”, New World Library, Mar 9, 2001. Pg 224: “The Persian mystic Rumi, one of the greatest Islamic poet sages..”
- Seyyed Hossein Nasr, “The Garden of Truth: The Vision and Promise of Sufism, Islam's Mystical Tradition”, Harper Collins, Sep 18, 2007. Pg 204:”Of Persian origin and born in Balkh, Rumi, the poet whose poems now are the most widely sold in America, spent the last forty years of his life in Konya in Anatolia.”
- T. Tymieniecka,” Islamic Philosophy and Occidental Phenomenology on the Perennial Issue of Microcosm and Macrocosm”, Springer, Aug 29, 2006. “The story of true love is so sweet that it not only cannot be narrated in one paper, but, as the Persian mystic Rumi says: 26 However much we describe and explain love, When we come to love we are ashamed of it.”,
- A. Avery, G., A Reynolds, K, "Representations of Childhood Death", Palgrave Macmillan, 2000. pg 158: "his free translations of the work of the Persian mystic Rumi".
- Jelaluddin Rumi, Andrew Harvey, Lekha Singh,"Call to Love: In the Rose Garden with Rumi", Sterling Publishing Company, Sep 1, 2007 - 112 pages. Backcover: “The Persian mystic Rumi, who lived and wrote in thirteenth-century Turkey, has become the most widely read poet in America today.
- Laura Resau, : "The Ruby Notebook “,Random House Digital, Inc., Jan 10, 2012 . p149: “You know, the Persian mystic Rumi mentions a Layla in his poetry.”
- Tambi-Piḷḷai Isaac Tambyah, "Psalms of a Saiva Saint", Asian Educational Services, 1925, page 157:"The Persian mystic, Rumi, exclaims, "I gazed into my heart and there I saw Him who was nowhere else”.
- Stephen Arroyo, “Person-to-Person Astrology: Energy Factors in Love, Sex and Compatibility”, North Atlantic Books, Jun 21, 2011. Pg 114:The Persian mystic Rumi, whose works have recently become widely known in the Western world for their inspirational beauty and profound spiritual insights, has written: “Love is the astrolabe of God's mysteries.”
- Brush Dance, “A Journal with the Poetry of Rumi”, BRUSH DANCE Incorporated, Dec 1, 2001 “This beautifully designed writing journal features the poetry of 13th-century Persian mystic Rumi and the colorful and inspiring artwork of Michael Green.”
- William J. Duiker, Jackson J. Spielvogel, "World History: Volume 1",Cengage Learning, Dec 26, 2008 .pg 245:"In this poem, the thirteenth-century Persian poet Rumi describes the mystical relationship achieved by means of passionate music and dance"
- Mariam Naseem, "Not Without My Son: As Told to Lee Gittler Steup", AuthorHouse, Jan 19, 2010.
- N. Hanif, "Biographical Encyclopedia of Sufis",Volume 3 of Biographical encyclopaedia of Sufis",Sarup & Sons, 2000. pg 18: "Shah Abdul Latif had an unflinching faith in the great Persian poet Rumi"
- AC Hunsberger, "Nasir Khusraw, the Ruby of Badakhshan: A Portrait of the Persian Poet, Traveller and Philosopher",I.B.Tauris, 2003. page xiii: "If Nasir Khusraw is less well-known today, even in Iran, than other Persian poets such as Sa'di, Khayyam, Rumi or Hafiz, other travel chroniclers and historians such as Ibn Battuta or Ibn Khaldun"
- Cyril Glassé, Huston Smith, "The New Encyclopedia of Islam", Rowman Altamira, 2003. pg 235:"He was of Persian origin from Balkh, but left at an early age with his father Baha' ad-Din Walad,a scholar who had disagreements with the rulers".
- Charles Dudley Warner, "A Library of the World's Best Literature - Ancient and Modern - Vol.XXXII (Forty-Five Volumes); Rumi-Schrer",Cosimo, Inc., 2008. pg 2487: "The appelation Rumi, or Syrian, is given to the Persian poet Jalal al-Din because most of his life was passed at Iconium in Rumi or Asia Minor"
- R Kane, "The Significance of Free Will", Oxford University Press, 1996, pg 3: "There is a disputation [that will continue] till mankind are raised from the dead between the Necessitarians and the partisans of Free Will. —Jalalu'ddin Rumi, twelfth-century Persian poet "
- Fayeq Oweis, "Encyclopedia of Arab American Artists",ABC-CLIO, 2008.
- Edward E. Curtis, "Encyclopedia of Muslim-American history",Infobase Publishing, 2010. pg 503:"Rumi, a Persian poet and theologian, inspired movement in the 13th century Turkey.."
- Salma Khadra Jayyusi, Manuela Marín, "The Legacy of Muslim Spain",
- Thom Cavalli, "Alchemical Psychology: Old Recipes for Living in a New World", Penguin, Mar 1, 2002. pg 260: "I have often quoted the great Persian poet Rumi.."
- Zenius, "Arete", AuthorHouse, 2011. pg 171: "the Persian Poet, Rumi, may have been their greatest and Tagore may have been the top poet of the Indian sub-continent. .."
- John L. Jackson, David Kyuman Kim, "Race, Religion, and Late Democracy",SAGE, 2011.pg 62:"Famous New Age writer Paolo Coelho made an annual trip to Iran, where he has in the past lectured on the Sufi, Persian poet Rumi"
- Deirdre Johnson ,"Love: Bondage or Liberation? A Psycholological Exploration of the Meaning, Values and Dangers of Falling in Love", Karnac Books, Jun 30, 2010 . pg xiii: "The Persian writer Rumi, is one of the most widely read poets at the moment".
- Geela, "The American dream: an immigrant's true life story of winning against all odds",Indiana University. pg 22: "Similarly, many great thinkers and scientists such as Albert Einstein and the great Persian philosopher Rumi have described the universe as more of a great thought than an object."
- John Baldock, "Essence of Rumi ", Chartwell Books (September 2005). pg 68: ..writings of Rumi and other Persian poets of the twelfth and.."
- Rumi, Ehsan Yarshater, Hasan Javadi and A. J. Arberry , "Mystical Poems of Rumi",
- Wayne Teasdale and the Dalai Lama, "The mystical heart: Discovering a Universal Spirituality in the World's Religions", New World Library, 2001. pg 222: "The Persian mystic Rumi, one of the great Islamic poet sages, comments.."
- Roger Housden , "Ten Poems to Change Your Life",Random House Digital, Inc., 2001. pg 14: "Eight hundred years earlier, the Persian mystic Rumi said:.."
- Sheila Blair, Jonathan M. Bloom, "Rivers of paradise: water in Islamic art and culture",Yale University Press, 2009. pg 53:"This idea is expressed by the Persian mystic Rumi, currently the best-selling poet in the United States: "The sea bears up one who is dead: but if he be living,.."
- Rachel Pollack, "The power of ritual",Dell Pub., 2000. pg 23:"The Persian mystic Rumi wrote of God as "the Beloved"
- Paul William Roberts , Tauris Parke Paperbacks, Oct 17, 2006 . pg 22:"Besides major poets like the Persian Rumi, the order produced numerous Sufi masters who were, and are, believed to possess spiritual powers and the ability to perform miracles."
- John J. K. Lee, "Receiving God's Deeper Messages: The Pilgrimage Of A Truth-seeking Christian",iUniverse, 2005. pg 77:"Persian poet Rumi expressed this insight beautifully in the following poem. The entire world, "
- Christopher K. Germer, Sharon Salzberg , "The Mindful Path to Self-Compassion: Freeing Yourself from Destructive Thoughts and Emotions", Guilford Press, 2009. pg 91: "Consider the following poem from the Persian poet Rumi.."
- Jan Philips, "Divining the body: reclaim the holiness of your physical self",SkyLight Paths Publishing, Mar 30, 2005. pg 7: "The Persian poet Rumi.."
- Carl W. Ernst, "Rethinking Islam in the contemporary world", Edinburgh University Press, 2004. pg 244:"Currently, the best-known representative of Sufism is the classical Persian poet Rumi, who is often represented as someone who transcended all religions.5 Many people wonder what relationship, if any, Sufism has to Islam"
- David J. Roxburgh , "Writing the word of God: calligraphy and the Qur'an", Yale University Press, 2008.
- Luci Shaw, Eugene H. Peterson, "Water My Soul: Cultivating the Interior Life",Regent College Publishing. pg 130: "Rumi, Persian poet".
- Ilʹi͡a Pavlovich Petrushevskiĭ, "Islam in Iran ", SUNY Press, 1985. pg 399: "Rumi Persian poet and mystic"
- Bernard Grun , "The timetables of history: a horizontal linkage of people and events", Simon & Schuster, 1991. "Djelaleddin Rumi, Persian poet, founder of the Order of Dancing Dervishes"
- Y. C. Simhadri, "Youth in the contemporary world",Mittal Publications, 1989 . pg 118: "The evation of the evils of mundane political systems was summarised by the Persian philosopher Jalal-eddin Al-Rumi in these terms: “The princely all seductive terms, but behind them lie death, torment, and the loss of our life"
- Nyogen Senzaki, Eidō Shimano, Soen Nakagawa,"Like a Dream, Like a Fantasy: The Zen Teachings and Translations of Nyogen", Wisdom Publications, Aug 31, 2005. pg 99: "Jalal-ud-Din Rumi was a Persian philosopher and poet of the early thirteenth century"
- Alice Peck , " SkyLight Paths Publishing, May 30, 2008. pg 4: "Jalal ad-Din ar-Rumi, the Persian sage and poet mystic who wrote during the thirteenth century, sees sowing and consumption— the beginning and the end—as one, as a cycle"
- Michael Sebastian, "1-Step Solution Just Say Hu", AuthorHouse, 2009. pg 50: "Rumi, Jalal ad-Din, 1207-73, great Islamic Persian sage and poet mystic, b. in Balkh",.
- Seyyed Hossein Nasr, "Islamic Art and Spirituality", Suny Press, 1987. pg 115:"Jalal al-Din was born in a major center of Persian culture, Balkh, from Persian speaking parents, and is the product of that Islamic Persian culture which in the 7th/13th century dominated the 'whole of the eastern lands of Islam and to which present day Persians as well as Turks, Afghans, Central Asian Muslims and the Muslims of the Indo-Pakistani and the Muslims of the Indo-Pakistani subcontinent are heir. It is precisely in this world that the sun of his spiritual legacy has shone most brillianty during the past seven centuries. The father of Jalal al-Din, Muhammad ibn Husayn Khatibi, known as Baha al-Din Walad and entitled Sultan al-'ulama', was an oustanding Sufi in Balkh connected to the spiritual lineage of Najm al-Din Kubra."
- Richard Ettinghausen, Oleg Grabar, Marilyn Jenkins-Madina,"Islamic Art and Architecture, 650-1250 "Yale University Press, Jul 11, 2003. pg 134: "In effect then, wherever their conquests took them, the Turks, or at least their princes, carried largely Persian culture and Persian ideas, even the Persian language. The greatest Persian mystic poet, Jalal al-Din Rumi, lived and wrote in Konya in central Anatolia"
- Robert Whittemore,The Review of Metaphysics Vol. 9, No. 4 (Jun., 1956), pp. 681-699.
- ↑
- Mevlana'nın Milliyeti
- C.E. Bosworth/B.G. Fragner, "Tādjīk", Encyclopaedia of Islam, Online Edition ve B. Ghafurov, "Todjikon", 2 vols., Duşanbe, 1983-5
- Annemarie Schimmel, “The Mystery of Numbers”, Oxford University Press,1993. Pg 49: “A beautiful symbol of the duality that appears through creation was invented by the great Persian mystical poet Jalal al-Din Rumi, who compares God's creative word kun (written in Arabic KN) with a twisted rope of 2 threads (which in English twine, in German Zwirn¸ both words derived from the root “two”)”.
- Ritter, H.; Bausani, A. "ḎJ̲alāl al- Dīn Rūmī b. Bahāʾ al-Dīn Sulṭān al-ʿulamāʾ Walad b. Ḥusayn b. Aḥmad Ḵh̲aṭībī ." Encyclopaedia of Islam. Edited by: P. Bearman , Th. Bianquis , C.E. Bosworth , E. van Donzel and W.P. Heinrichs. Brill, 2007. Brill Online. Excerpt: "known by the sobriquet Mawlānā (Mevlânâ), Persian poet and founder of the Mawlawiyya order of dervishes"
- Julia Scott Meisami, Forward to Franklin Lewis, Rumi Past and Present, East and West, Oneworld Publications, 2008 (revised edition)
- John Renard,"Historical dictionary of Sufism", Rowman & Littlefield, 2005. pg 155: "Perhaps the most famous Sufi who is known to many Muslims even today by his title alone is the seventh/13th century Persian mystic Rumi"
- Frederick Hadland Davis , "The Persian Mystics. Jalálu'd-Dín Rúmí", Adamant Media Corporation (November 30, 2005) , ISBN 1-4021-5768-1.
- Franklin Lewis, Rumi Past and Present, East and West, Oneworld Publications, 2000. “Sultan Valad (Rumi's son) elsewhere admits that he has little knowledge of Turkish”(pg 239) “Sultan Valad (Rumi's son) did not feel confident about his command of Turkish”(pg 240)
- ↑
- Annemarie Schimmel, The Triumphal Sun: A Study of the Works of Jalāloddin Rumi, SUNY Press, p.371 Sayfadan Alıntı:"He was, as is claimed of Turkish origin."
- Mehmet Fuat Köprülü,Gary Leiser, The Origins of the Ottoman Empire, SUNY Press, Berg, 2007, p.70 Sayfadan Alıntı: "Rather than cite a great many names, it suffices to mention only the immortal poet of the Mathnawi, the great Turkish sufi Mawlana Jalal al -Din al-Rumi."
- Lynne Hume, Portals: Opening Doorways to Other Realities Through the Senses, p.66 "Dervishes, traces its origin to the thirteenth-century Ottoman Empire. The Order was named after its founder, Turkish mystic poet Jelaluddin Mevlana Rumi (1207-73)."
- Razia Sultanova, From Shamanism to Sufism: Women, Islam and Culture in Central Asia, I.B.Tauris, 2011, p.30 Sayfadan Alıntı: "Mawlaviyya traces its origins to the famous Turkish mystic and poet al-Rumi (1207-73). The orders name comes from the Arabic word Mawlana (our master), a title given to al-Rumi by the order. Mawlana was born in Balkh (nowadays northern Afghanistan) and later moved to the Turkish town of Konya, the home of the famous 'whirling dervishes'."
- Ronald Lee Cobb, Islam, What You Need to Know in the Twenty-First Century: A Primer for Peace, AuthorHouse, 2011 p.19 Sayfadan Alıntı: "the works of the Turkish poet and Sufi mystic, Rumi Mevlana."
- Bonney Gulino Schaub, Richard Schaub, Dante's Path: A Practical Approach to Achieving Inner Wisdom, Penguin, 2003 p.37, Sayfadan Alıntı: "The Turkish poet and philosopher Mevlana Rumi provides a graphic analogy to illustrate this kind of personal blindness."
- Prof. Dr. İsmail Yakıt, Aslem Türk'est Rubaisi, Mevlana'nın Milliyeti-VII, Semazen
- Müjgan Cunbur, Mevlânâ'nın Eserlerinde Türklük Bilinci, Türk Yurdu (Hakemli Dergi), Sayı 300, Ağustos 2012
- 1 2 3 4 5 6 Öngören, Reşat (2004). "MEVLÂNÂ CELÂLEDDÎN-i RÛMÎ". TDV İslâm Ansiklopedisi. 29. Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı. ss. 441. ISBN 9753894155.
- ↑ [Olivier Weber Le grand festin de l’Orient (Robert Laffont, 2004)]
- ↑ H. Nur Artıran, "Çelebi Hüsâmeddin Hz", Semazen.net
- ↑ http://19.org/tr/romali-celaleddin/
- ↑ http://www.kitaphaber.com.tr/nasreddin-hoca-ahi-evren-midir-k1645.html
Dış bağlantılar
- Prof.Dr. Mikail Bayram'ın görüşleri, Mevlana-Şems, Hululiye
- Değişik dillerde Mevlana bilgileri
- Kültür Bakanlığı Mevlana Yılı Sitesi
- Mevlana Sözlerinin Derlendiği Site
|
|