Nasreddin Hoca
Nasreddin Hoca (d. 1208 - ö. 1284), (Osmanlı Türkçesi: نصر الدين خواجه , Arapça: نصرالدین veya جحا, Farsça: ملا نصرالدین) Orta Çağ döneminde Akşehir ve Konya'da, Selçuklu veya Osmanlı Devleti[1] döneminde var olduğuna inanılan mizah kahramanı. Nasreddin Hoca, komik hikâyeleri ve fıkralarıyla hatırlanan ve aynı zamanda popülist bir filozof olan bilgeydi. Kendisi çoğunlukla hazırcevaplılığı ile tanınır.
Hayatı
Yaşadığı dönem, doğum ve ölüm yılları, tarihî kişiliği ve ailesi Hakkındaki bilgiler tartışmalıdır. Yaşadığı dönem ve yöre Hakkındaki en önemli kanıtlar Akşehir’deki türbesi, soyundan geldikleri söylenen kişilere ait mezar taşı kitâbeleri ve adına kurulmuş olan vakıfla ilgili Fâtih Sultan Mehmed devrine ait bir arşiv belgesidir. Pertev Naili Boratav Nasrettin Hoca’nın Fatih zamanı devlet adamlarından İstanbul kadısı Hızır Bey’in atası olduğunu ve Sivrihisarda yaşamış olduğunu, Fuat Köprülü ise ‘Hacı İbrahim Sultan’ [Hicri 659] vakıfnamelerinde şahit olarak hâkim huzuruna çıktığını, İbrahim Hakkı Konyalı ise Akşehirli olduğunu, Sivrihisar müftüsü Hüseyin Efendi’nin 19. yüzyılda yayımlanan Mecmua-i Maarif adlı eserinde Sivrihisarlı olduğunu iddia etmişse de hocanın kimliği konusunda kesin kanıt yoktur. Azerbaycan Türkleri arasında da Hace Nasıreddin Tusi adlı efsanevi karakter vardır. Özbekler Nasrettin Hoca’nın Buharalı olduğuna inanır. Uygurca, Tacikçe, Türkmence ve bazı Arapça varyantlarda Hoca’nın Yunanca kökenli 'Efendi' adıyla anılması Anadolu Türklerinden ödünçlendiğini düşündürmektedir[2].M. René Basset, Nasrettin Hoca fıkralarını Arap fıkra kahramanı Cuha, Azeri araştırmacılar M.A. Sultanov ve M.H. Tahmasp İranlı bilgin Nasirettin Tusi ile ilişkilendirmiştir.[2] Mikail Bayram Nasrettin Hoca’nın Ahilik teşkilatının kurucusu Ahi Evren ile aynı kişi olduğunu iddia eder. Özhan Öztürk'e göre Selçuklu döneminde yaşamış derviş Behlül-ü Dânâ, Bulgar ve Makedon kahramanı Hitar Petar (16-17. Yüzyıl), Sicilyalı Giufa ve Alman Till Eulenspiegel (14. yüzyıl)gibi öykü karakterleriyle Nasreddin Hoca'nın şaşırtıcı benzerliklere sahip olması tüm bu karakterlerin ortak bir atadan doğduğunu iddia etmiştir[2].
1996-1997 UNESCO tarafından Uluslararası Nasreddin Yılı ilan edilmiştir.[3]
Kökeni ve mirası
Evliya Çelebi, Nasreddin Hoca hakkında şöyle der;
Akşehir'de büyük din adamı ve değerli zat "El-Mevla Hazret Şeyh Hoca Nasreddin"'in kabri vardır. Kendisi Akşehirlidir. Gazi Hüdavendigar[4]'a yetişip, Yıldırım Han zamanında şöhret bulmuştur. Fazilet sahibi olup, hazırcevap, keramet sahibi, filozof, din ve dünya işlerini birlikte ve eksiksiz yürüten büyük bir zat idi. Timurlenk ile bir toplantıda bulunmuştur. Timur Han, O'nun şerefli sohbetlerinden hoşlanırdı. Bu sebeple, o büyük bilginin hatırı için Akşehir'i yağma ettirmemiştir. Büyük hocanın sözleri ve latifeleri, bütün lisanlarda atasözü olarak söylenir.(...) Yıldırım Han'ın vefatından sonra, Çelebi Sultan Mehmed zamanında dünyadan göç etmiştir. Akşehir dışındaki kubbeli türbesine defnolunmuştur. Dört tarafı parmaklıkla çevrilidir. Allah rahmet eylesin.[5]
Yazıya geçirilmiş ilk Nasreddin Hoca hikâyesi, Ebu'l Hayr Rumi'nin 1480 tarihli Sarı Saltuk'un hayatını anlatan Saltukname'sinde bulunmaktadır. "Saltukname", Fatih Sultan Mehmet'in oğlu Cem Sultan'ın, şehzadeliği esnasında verdiği talimat üzerine Ebül Hayr Rumi tarafından yedi senelik bir çalışma sonucunda Türk sözlü geleneğinden toplanarak 1480 yılında tamamlanmış ve kitaplaştırılmıştır. Tahsiline Abdullah Efendi'de başladığı ve tahsilinin sonunda babasının yerine köyünde imamlık yaptığı dönemde vefat ettiği şeklindeki rivayet göz önüne alınırsa, onun, Selçuklular devrinde yaşadığını ve Timur Han ile görüşmediğini dikkate almak gerekir.
Nasreddin Hoca, insanlara doğru yolu gösteren, iyilikleri bildiren, doğruya sevk eden ve kötülüklerden sakındıran bir veli idi. Bu işi yaparken tabiatı icabı kendisine has bir yol tutmuştur. Böylece hakkın anlatılması ve cemiyetteki bozuk yönlerin düzeltilmesi için, meseleyi halkın anlayacağı bir dil ve üslub ile gayet manidar latifeler halinde kısa ve öz olarak dile getirmiştir. Özhan Öztürk Nasreddin Hoca'nın Moğol işgali altında kıvranan Anadolu halkının çaresiz yazgısının sembolü olduğunu, yazılı basının olmadığı bir dönemde yöneticiler ve kamu düzeninin eleştirisinin Hoca’nın ağzından dile getirildiğini yazar [6]
Bu latifelerin toplandığı eserlerden biri de, Londra´daki British Museum´da bulunan Haza Terceme-i Nasreddin Efendi Rahme başlıklı yazma eserdir. Ancak bu eserdeki latifelerin bir kısmı, onun üslubuna ve nükte tekniğine uymamaktadır. Nitekim eserin sonunda bu durum; "İşte, Nasreddin Efendi'nin kibar-ı evliyadan (Evliyanın Büyüklerinden) olduğuna şek ve şüphe yoktur. Merhumun bu kıssalardan haberi var - yok böyle yazmışlar. Her kim okuyup tamamında bu merhumun ruhu için bir Fatiha bağışlarsa, Hak sübhane ve teala ol kimsenin ahir ve akıbetini hayreyleye" şeklinde belirtilmiştir. Ayrıca, Nasreddin Hoca adlı eserde de başka nüktelerine yer verilmiştir.
Nasreddin Hoca, fert ve toplumu her yönüyle çok iyi tanımış, insanların aile, komşuluk, dostluk ve ticari münasebetlerine ait cemiyette gördüğü aksaklıkları, düzeltmek ve insanlara nasihat etmek maksadıyla nüktelerle dile getirmiş, onları düşünmeye ve doğruya sevk etmiştir. Sosyologlar ve psikologlar, insanı ve cemiyeti tanıyıp, onların çeşitli yönlerini incelemek için onun latifelerinden çok istifade etmişlerdir. Dönemin ünlü kadılarının bile Nasreddin Hoca'dan yardım ve öğüt aldığı söylenir. Nasreddin Hoca fıkraları, batı dillerine de çevrilmiş, bu dillerde Hoca hakkında mühim neşriyat yapılmıştır. Bunlar arasında Pierre Mille´in Nasreddin et son Épouse adlı kitabı, Edmonde Savussey´in La Litterature Populaire Turque adlı eserindeki Nasreddin Hoca bölümü, Jean Paul Carnier´in Nasreddin Hoca et ses Histoires Turques adlı eserlerini zikretmek yerinde olur.
Nasrettin Hoca fıkralarından bizlere pek çok deyim ve atasözleri kalmıştır. Bunların ilk derlemesini Ziya Gökalp yapmıştır. Bunlar: Parayı veren düdüğü çalar, ipe un sermek, bindiği dalı kesmek, ye kürküm ye, ince eleyip sık dokumak gibi deyimlerdir.
Türbesi
Konya'nın Akşehir ilçesinde bulunan Nasreddin Hoca türbesi ile ilgili halk arasında çeşitli inanış ve gelenekler vardır. Akşehir halkı yağmur yağmadığı zaman Hoca türbesine gider ve yağmur duası eder. Onun mezarından alınan toprağın göz ağrısına iyi geldiğine inanılır. Hoca’nın türbesine gelip de gülmeyenin başına bir iş geleceğine inanılır. Yeni doğan çocukların göbek bağı türbeye gömülür. Düğünlerden önce türbeye gidilerek "mollalarının da al bize gel" diye merasim yapılır.[7]
Ayrıca bakınız
Ayrıca Oku
- Pertev Naili Boratav. Nasreddin Hoca. Islık Yayınları. 2014
- Mustafa Duman. Nasreddin Hoca ve 1555 Fıkrası. Heyamola Yayınları. İstanbul, 2008 ISBN 978-975-6121-72-6
Notlar
- ↑ Evliya Çelebi Seyahatnamesi 3. Cilt Konya Bölümü
- 1 2 3 Özhan Öztürk. Dünya Mitolojisi. Nika Yayınları. Ankara, 2016. ss.863-64 ISBN 978-605-8389199
- ↑ "...UNESCO declared 1996-1997 the International Nasreddin Year, and a festival bearing Nastratin’s name is held each year in Akshehir, in July. ..." (İngilizce)
- ↑ I. Murat'ı kastediyor
- ↑ Evliya Çelebi, Seyahatname 2. Cilt Akşehir, Yeni Şafak Gazetesi, 2006, shf 229
- ↑ Özhan Öztürk. Folklor ve Mitoloji Sözlüğü. Phoenix yayınları. İstanbul, 2009 ISBN 9786955738266 s.723
- ↑ Saim Sakaoğlu, Nasreddin Hoca, AKM Yayınları, 2014 ISBN 9751629654
Dış Bağlantılar
- Nasrettin Hoca fıkraları üzerine bir değerlendirme
- Sanal kültür ortamında güncellenen Nasreddin Hoca Fıkraları
|
|