Türk dili tarihi

Türk dili tarihi, çivi yazılı Sümerce tabletlerdeki alıntı kelimeler[1] şeklinde bilinen ilk örneklerine rastlanan, coğrafya olarak Moğolistan ve Çin içlerinden Avrupa’nın ortalarına, Sibirya’dan Hindistan ve Kuzey Afrika sahasına kadar yayılmış olan Türk dilinin tarihidir. Günümüzde Asya ve Avrupa kıtalarında konuşulan ve yazılan Türk yazı dilleri ve bunların ağızlarının tarihî süreçlerini kapsar.

Türk dilinin tarihî dönemleri, alt dönemleri dünya çapında çeşitli çalışmalarda anlatılmıştır. Altay dönemi, Türk dilinin kaynağı olarak belirtilir. Dilin ailesi de zaten bu sebeple aynı adla (Altay) anılır. Günümüz yazı dilleri ve onların ağızlarına gelinceye kadar birçok dönem yaşanmıştır. Bu dönemleri belirtmek üzere yapılan nitelikli çalışmaların toplamını da veren Ahmet Bican Ercilasun’un eserinde, Türk dilinin tarihten günümüze dönemleri tabloyla gösterilmiştir.[2]

Türk yazı dilleri ve ağızları hakkında ilk bilgileri söz varlığı verileriyle ve sözlü edebiyat ürünleriyle sunan, Türk dilinin ilk sözlüğü ve dil bilgisi kitabı Divânu Lügati't-Türk’te, Kutadgu Bilig adlı ünlü eserde, Ali Şir Nevai’nin Muhakemetü'l-Lugateyn’inde, Harezm-Kıpçak, Anadolu ve Çağatay sahasında XIX. yüzyıla kadar bu dilin adı Türk tili, Türkî, Türkçe şekillerinde kaydedilmiştir.[3]

Ana Altay dili

Dilbilgisinde bir ‘dil ailesi’ veya ‘topluluğu’ için kullanılan Altay dilleri adıyla, dar olarak üç (Türk, Moğol, Mançu, Tunguz), geniş olarak bunlarla birlikte Kore ve kısa bir süreden beri Japon dilinin de yeniden katılması ile, beş dil kastedilir.[4] Bu teori; Türk, Moğol, Tunguz, Kore ve Japon dillerinin ortak bir kökten çıktığını ve bunların akraba olduğunu kabul eden teorinin adıdır. Teoriye göre bu diller ortak bir ata dilden iniyordu. Ortak ata dil, farazi bir dildi ve tabiatıyla bir adı yoktu. Akrabalık teorisine inananlar bu farazi dile Altay dili (Altayca) adını verdiler.[5] Teorik olarak kurgulanan bu Altay dilinden ayrılmalar sonucunda ortaya çıkan Türk dili ile Türkiye Türkçesinin tarihi başlar.

Ana Türk dili

Ana Altay dilinden zamanla çıkan kollardan birisi Ana Türk dilidir. Bu dil, Altay özelliklerinin yanında artık kendisine has yapılar kazanmış bir hâlde düşünülmektedir. Türk dilinin bu ilk dönemine dair yazılı belgeler yoktur, görüşler ve belli dil ilkeleriyle dönem tarifi yapılmıştır.

Sümerce-Türkçe ilişkisi

Sümer zamanı Lagaş kralı Eannatum’a ait bir stel ve buradaki çivi yazısı örneği

Aşağı yukarı MÖ 3500-MÖ 1700 yılları döneminde bugünkü Mezopotamya bölgesinde konuşulmuş olan Sümerce, döneminde büyük bir medeniyetin temsilcisi, yazının kullanıldığı dil olmuştur. 1947-1948 akademik yılı sırasında İstanbul Üniversitesi Türkoloji Bölümünde öğrenci iken, eline geçen tercüme Eti Dili Sözlüğü’nde rastladığı gud “sığır, öküz” kelimesi Türkolog Osman Nedim Tuna’nın Sümerce ile derin ilgisini başlatmıştır. Bu kelime ile Eski Türkçe ud “öküz” kelimesi arasındaki benzerlik dikkatini çekmiştir. Bunun üzerine, Sümerce hakkında çok çeşitli okumalar yapan Tuna, “Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi” adlı eserinde, yaklaşık olarak son kırk yılda tespit ettiği 32 ses denkliğinin, karakteristik olan ve maksada yeter 16’sını sunmuştur.[6] Türkoloji, Sümeroloji ve daha birçok bilim dalında büyük çığır açan bu çalışmadan çıkarılan sonuçlar şu şekilde verilmiştir:

“Sonuç
  1. Sümerce ve Türkçe çok daha eski bir devirde birbiri ile akraba olmuş olabilir veya olmayabilir. Bu konu bizi burada ilgilendirmiyor. Fakat, Sümerlerle Türkler arasında dil bakımından tarihî bir ilgi bulunduğu hususu bu 168 kelime ve gerekli açıklamalarla ispatlanmıştır.
  2. Türklerin en az MÖ 3500’lerde Türkiye’nin Doğu bölgesinde bulunduğu tespit edilmiştir. Bunun Kuzey, Doğu ve Batı sınırlarının ne olduğunu başka bir çalışmamda açıklayacağım.
  3. Türk dilinin zamanımızdan 5500 yıl önce müstakil ve iki kollu bir dil olarak varlığı ispatlanmıştır. Eğer doğuştan, Sümerlerle temasa geldikleri zamana kadarki çözülme hızı sabit ise, İlk Türkçe veya Ana Türkçenin muazzam bir zaman önce yaşamış olması gerekir. Bu sonuç, benim 1978 yılı sonunda tamamlayıp 1983 Ağustosunda yayımladığım Altay Dilleri Teorisi adlı çalışmamda, Türk dilinin, archeology ve glottochronology araştırmalarından hareketle ileri sürdüğüm ‘yaşı, en pinti hesaplara göre 8500’dür’ (s. 52-55) ifademle karşılaştırılabilir. Şimdi, bu rakam doğrulanmaktadır. Çünkü Ana Türkçeden Ana Doğu ve Batı Türkçesine kadar geçen zamanı da hesaba katarsak, bu devreden zamanımıza kadar geçen 5500 yılın ikiye katlanması mümkündür.
  4. Bugün, yaşayan Dünya dilleri arasında, en eski yazılı belgelere sahip olan dil, Türk dilidir. Bunlar, çivi yazılı Sümerce tabletlerdeki alıntı kelimelerdir.
  5. Altay dili teorisindeki en önemli meselelerden biri olan l2, r2/z’ye ait misallerdeki anachronism, bu konuda aksi istikamette bir düzeltme yapılmasını gerektirir.”[1]
Karşılaştırmalı kelime listesi (Kısmi liste)
(Osman Nedim Tuna, Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1997, s. 5-21. ISBN 975-16-0249-1)
Ses denkliği Sümer dilindeki anlamı[Liste notu 1] Sümer dili (Sm.) Türk dili (Tk.) Türk dilindeki anlamı
Sm. •D : Tk. •y, Ø
“spalten, zerschneiden, zerstören” dar yar- “yarmak”
“Band” dib yip “ip”
“Sesamöl” dig yag “yağ”
“verschlissen” tab yap- “örtmek, kapamak”
“Feind, Peiniger” taga yagı “düşman”
“country” tir yir “yer, toprak, yeryüzü”
Sm. •g : Tk. Ø, •y
“entfernen” gid ıd- “salmak, göndermek, serbest bırakmak; geçirmek”
“to be ill, to ache, to hurt, to give pain” gig ig “hastalık; hasta”
“wood, tree” giş yış “orman, dağ, ağaç, çalı”
“Tür”, “door” gişig eşik “kapı”
“ox”, gu “Rind” gud ud “sığır, öküz; boğa (burcu); sığır”
“Ökumene”, krş. ukkin “Versammlung” gukin ökün “para, gül ve buna benzer şeylerin yığını”, öküm “yığın”,
üg- “yığmak”, ügük “dolu, yığılı”
“Ernte” gurun6 orum “kesim”
Sm. •m : Tk. •K
(Emesal) “to stay” (for gal) mal kal- “kalmak”
“Ameise” marun karınça “karınca”
“Grenze” maş kaş “herhangi bir şeyin kıyısı”
“name, fame” mu “ün, şan”
Sm. •n : Tk. •y
“sich niederlagen, beschlafen; sich lagern” nad9 yad- “yaymak, döşemek, sermek”
“Bezirk” nanga yaŋa “herhangi bir ırmağın bir yanı”, yaŋak “yan, taraf”; yanggak “yan, taraf”
“Summe” nigin yıgın “yığın, küme, yığılmış”
“Licht” nurum yaruk “ışık, aydınlık; parlak”
Sm. •S : Tk. •y, Ø
“schreiben”, “to write” ~ şar id. sar yaz- “şaşmak, yanılmak, çözmek, yazmak”; “nakşetmek, resmetmek,
süsleyip bezemek”, yazıkçı “mektup getirip götüren elçi”
“prime, good” sig yig “yeğ, iyi, daha iyi”
“Hand” silig elig “el”
“singen und spielen”, sir3 “singen” şir yır “koşma, türkü, hava, ır, musikide ırlama, gazel”, “şarkı, türkü”
Sm. •Ş : Tk. •ç
“small child” sag çaga “yeni doğmuş, daha tüyü bitmemiş”
“durchschneiden” şab çap- “vurmak”, çap-tur- “boyun vurdurmak”, çap- “çarpmak, vurup kesmek”
“Gott Şulpae” şulpae çolpan “çoban yıldızı”, “çoban yıldızı, zühre yıldızı”, “sabah yıldızı, étoile blanche
qui se montre vers l’aurore et sur laquelle se guident les caravans”
“Insekt” zibin çibin “sinek”, çıbun “sinek”
Sm. •u : Tk. •kṼ/a
“Sumpf”, u4muh4 “Schlamm der flüsse” umaḫ kömek > gömek “çamurlu, bataklık yer, alan”, kömük “bataklık”
“Gewölk” umun kümün “men, person, people, another men, personality”
“people, folk” un kün “elgün, halk”
“Grab” urugal kurgan “Grabhügel”, “kurgan, kale”; “hisar, kale”; “kubbe”, “château fort; la partie
d’une ville entourée d’une enceinte”, “kurgan, mezar” krş. Amga Kurgan
Sm. d/ : Tk. d/
“ein opfergefass für Getränke” adakur adak “içki kadehi”, ayak “çanak, kâse, içki kadehi”
“bad, stinking” gid ıd “koku, misk”
“silver or goldsmith” kudim kuyum “kalıba dökme”; “çeyiz”, kuyum “argent”, kuyumçı “orfévre”,
kuyma “herhangi bir madenden (çekiçle döğme ile değil,
eritilerek dökme ile) yapılmış havan, çırakman, çekiç gibi aygıtlar”
“sleep” udi udı- “uyumak”; krş. ud “uyku”
Sm. d/, • : Tk. n/, •
“schwer” dugud yogun “kalın, yoğun”, “yoğun, şişkin, kalın”, “kalın, yoğun, kaba”
“to be long, to lengthen, to prolong” sud4 sun- “uzatmak, el uzatmak, uzanmak”, sün- “uzamak, uzanmak”
“knot, tie” tugdu tügün “dügüm”, krş. tüg- “düğümlemek, bağlamak”
“number, voting board”; şiti “Rechnung, Zahl” şid san “sayı, sayma, itibar etme”; “sayı, sayma, benzeme”
Sm. VmV : Tk. VKV
“Schafhürde”, “Umfriedung, Stall” amaş agıl “ağıl, koyun yatağı; koyun pisliği”
“Magd” geme eke “büyük kızkardeş”, eged “gerdek gecesi gelin için gönderilen hizmetçi kadın”
“two (Emesal)” imma ikki “iki”
“discernment”, “Verstand” umuş ukuş “anlayış”; “akıl, anlayış”
Sm. r/ : Tk. z/
“to spread abroad, to disperse of (a thing)”, “undo
(especially a spell)”, “to make a hole”, buru “harvest (noun)”
bur boz- “bozmak, yıkmak”, buz- “bozmak, yıkmak,
harap etmek, viraneye çevirmek, darmadağın etmek”
“dig, dig quickly” ḫar kaz- “kazmak”
“anger (Emesal)” mir kız- “to be angry, cross, ill tempered; to be angry, wexed with”, 2. to get hot…”
kızga- “(kul) kızıp uzaklaştırmak, kakımak”
“to squezze, to press out (oil, juice)” sur süz- “süzmek”
Sm. ş/ : Tk. l/
“six” aşşa altı “altı”
“shadow” gişge kölige “gölge”, kölike
“willow” gişkim yılgın “ılgın ağacı, tamariska” ılgın “tamarisk”
“Fundament” ul “duvar temeli”, “temel”
Sm. ae• : Tk. An•
“I” mae men “ben”
“you (sg.)” zae sen “sen”
“Gott Şulpae” şulpae çolpan “çoban yıldızı”; “Zühre yıldızı, çoban yıldızı”, “sabah yıldızı”; étoile blanche
qui se montre vers l’aurore et sur laquelle se guident le caravans”
“Grass, Futter, Pflanze” ulia öleŋ “sulak yer, bataklık arazi”; “ot, çayır”; “çimenlik”; “vert, endroit riche
en verdure, prairie”; öleŋlik “çayır, otlak”
Sm. g• : Tk. ŋ•
“field” aşa(g) alaŋ “alan, düz ve açık yer”
“Grenze, Grenzegebiet” bulug buluŋ “köşe, bucak, zaviye”; “köşe, yön, taraf, cihet”
“daybreak, morning, dawn”, “hell, rein, glänzend” dag taŋ “tan, sabah vakti”
“to be strong, to be vigorous, to have power”,
“machtig, stark”
kalag kalıŋ “kalabalık, çok sürü; kalın, kesif”, “çok, sayısız, sık, pek kalabalık, koyu”
Sm. m• : Tk. K•
“Steppentier” alim elik “geyik” elik kiyik, “geyik”, “ceylan”, “dağ keçisi, yaban keçisi”
“heiss”, “Feuer, Hitze, heiss” izim isig “sıcak”; “sıcak, sıcaklık, iltifat”
“Licht” nurum yaruk “ışık, aydınlık; parlak”, “aydınlık, parlak”
“a cattle stable” şurum sürüg “sürü”
Sm. CVr/z • : Tk. Cr/çV •
“Gott”, “god” dingir teŋri “Tanrı”, “gök, sema”
“Hode” dubur yumru “top gibi yuvarlak”, yumrı “yumru”, krş. yumurtga “yumurta…,
insanların ve hayvanların taşakları”
Liste notu:
  1. Tuna’nın eserinde Sümerce kelime anlamları, alıntılanan kaynaktaki dille verilmiştir.

Hun dönemi

Hun toprakları ve çevresi
Ana dili Hunca olan en meşhur tarihî şahsiyetlerden Attila’nın bir Orta Çağ madalyonunda şekli ve “Atila, Flagelum Dei” (Tanrı’nın kırbacı) yazısı

Huncanın Lir Türkçesi veya Şaz Türkçesi aidiyeti konusunda çeşitli çalışmalar vardır. Tabii, bu çalışmalar, tarihî vesikalardaki verilerin yorumlamalarındaki farklar ve verilerin çeşitliliğiyle alakalıdır.

Hunlara ait birçok kelime Çincede, bu dile özgü biçimleriyle tespit edilmiş ve bu kelime biçimleri farklı araştırmacılar tarafından Türkçe olarak açıklanmıştır. Türkolog Talat Tekin, sözü edilen kelimelerde 17’sini görüşleriyle beraber belirtmiştir:[7]

Yukarıdaki sözlerden son dokuzu Tabgaç dönemine (MS 338-557) aittir. Çincede /r/ sesi bulunmadığı için Türkçe sözlerdeki /r/, ya /l/ ile gösterilir veya hiç gösterilmez: çeng-li / tengri, king-lu / kıngrak, wo-lu-to / ordu vb. Çin sülalesi tarihinde, MS 329’da geçen bir olay vesilesiyle, Çin karakterleriyle tespit edilmiş iki cümle vardır. Çin sülalesi tarihi- Çin-şu, 10 karakterden oluşan bu cümlelerin (beytin) Hunca olduğunu belirttiği gibi her karakterin Çince anlamını da vermiştir. Olay Çin-şu’da şöyle anlatılmıştır: “Hükümdar Şi Lo, Hsiung-nu’lara mensup Ho kabilesinden geliyordu. Başka bir Hsiung-nu lideri Liu Yao da Şi Lo’nun rakibi idi. Liu Yao, Kuangçu’nunu on birinci yılında (329) ordusu ile geldi ve Lo-yang’ı kuşattı. Şi Lo, hemen Liu Yao ile savaşmak istiyordu. Fakat buyruğu altındaki kumandanların hiçbiri bu fikri uygun bulmadı. Şi Lo, bunun üzerine çok sevdiği ve saydığı Hint rahip Fo-t’u-teng’e danıştı. Fo-t’u-teng daire biçimindeki bir çanı salladı ve çıkan sese göre Ho dilince şu kehanette bulundu:[8]

siu-k’i t’i-li-kang puh-koh kü-t’u-tang

Siu-k’i Ho dilinde “ordu”, t’i-li-kang da “çıkmak” anlamındadır; puh-koh Liu Yao’nun unvanıdır, kü-t’u-tang da “tutmak, yakalamak” demektir. Bu sözcükler toplu olarak ‘Ordu savaşmak için çıkacak ve Liu Yao’yu tutacak’ anlamına gelir.” Bu Çince karakterler, iki ünlü Sinolog tarafından aşağıdaki şekilde seslendirilmiştir:

siog tieg t’iei lied kang b’uok kuk g’iu t’uk-tang (B. Karlgren)
sux-keh the-let-kang buk-kok goh-thok-tang (E. G. Pulleyblank)[8]

Şiratori (1902), Ramstedt (1922), Bazin (1948), Gabain (1950), Tekin (1993) gibi Türkologlar, 10 karakterlik bu ibarenin Hun Türkçesindeki biçim ve anlamını bulmaya çalışmışlardır. Tamstedt’in bulduğu biçim ve anlam şöyledir:

Süke talıkıng (talıkang) bügüg (ügeg) tutang = Savaşa çıkın, bügüyü (düşman hükümdarını) tutun!

Talat Tekin’in bulduğu biçim ve anlam şöyledir:

Sü:ke tılıkang bugukgı tuktang = Savaşa çıkın, Buguk’u (küçük geyiği veya liderciği) tutun![9]

Gerek Ramstedt, gerek Tekin, Doğu Huncaya ait bu ibarenin l-r (Bulgar-Çuvaş) Türkçesine ait olduğu görüşündedirler; çünkü Köktürkçedeki taşıkmak (çıkmak) kelimesi burada talıkmak / tılıkmak biçiminde, yani ş yerine l ile geçmektedir. Türkler ve Türk dili için bu ibarenin önemi şöyle belirtilmiştir:

  1. Çinceleşmiş bir söylenişle de kaydedilmiş olsa, bu iki cümle Türkçe olarak tespit edilmiş bulunan en eski (MS 329) cümlelerdir; üstelik kelimelerin anlamları da Çince olarak verilmiştir.
  2. Hükümdar Şi-lo’nun Hyung-nu’ların Ho boyundan olduğu ve cümlelerinde de Ho dilinde söylendiği Çin kaynağında açıkça ifade edilmiştir. Dört kelimelik iki cümle Türkçe olarak okunup açıklanabildiğine göre Hyung-nu’ların Türklüğünden de şüphe etmeye gerek yoktur.
  3. Hükümdar Şi-lo, büyük Hun hanedanı 216’da yıkıldıktan sonra Kuzey Çin’de kurulan küçük ve kısa ömürlü Hun devletlerinden biri olan 2. Cao devletinin hükümdarıdır. Şi-lo, doğu Hunlarından idi. Demek ki büyük Hun hanedanından sonraki küçük Hun devletlerinde de Hun Türkçesi kullanılmaya hiç olmazsa bir süre devam etmiştir.
  4. Bütün Hunların olmasa bile en azından Doğu Hunlarının Türkçesi bir l-r Türkçesi idi. Ş yerine l, z yerine r kullanılması daha sonraki Bulgar ve Çuvaş Türklerinin özelliğidir. Moğolca da bir l-r dilidir. Bulgar ve Çuvaşlar dışındaki bütün Türklerin dili ş-z Türkçesidir.[9]

Lir Türkçesi

Lir Türkçesi veya Batı Türkçesi, Macar Türkologları, lehçeler tasnifi için z > r (=rhotacisme) ve ş > l (=lambdaisme) değişimlerini daha esaslı saydıklarından, Türk lehçelerini bu esasa göre ikiye ayırmışlar ve z-ş esaslı lehçeler grubuna “Doğu Türkçesi” (A. Zeki Velidi Togan’a göre: Şaz Türkçesi), r-l esaslı lehçelere de “Batı Türkçesi” (aynı müellife göre: Lir Türkçesi) demişlerdir.[10] L-r paralelliğini çok basitçe anlatmak gerekirse Şaz Türkçesindeki kız kelimesi Lir Türkçesinde kır şeklindedir.

Tuna Bulgarcası

MS 710 civarına tarihlenen Tuna Bulgarlarına ait kaya kabartmalarından Madara Atlısı (Şumnu yakınları, Bulgaristan)

Altayistik ve karşılaştırmalı Türk dili araştırmalarına göre bugünkü Türk dili ve lehçeleri, Çuvaşça dışında, bir z- ve ş- dili olan Proto-Türkçeye gider. Bir Türk dili olan, fakat z yerine r, ş yerine l bulunduran Çuvaşça ise Proto-Türkçeye değil, yine bir r ve l dili olan Proto-Çuvaşçaya veya Proto-Bulgarcaya gider. Kuban, İdil (Volga) ve Tuna Bulgarlarına ait dil malzemesi faza değildir. Kuban Bulgarcası hakkındaki bilgilerimizi daha çok VIII. yüzyıldan önce bu dilden Macarcaya geçmiş 300 küsur ödünç kelimeye borçluyuz. Tuna Bulgarcası hakkındaki bilgilerimiz de bize kadar gelen fakat çok sınırlı olan dil malzemesine dayanmaktadır. Bununla birlikte, bu dil malzemesi Tuna Bulgarcasının mahiyeti ve onun Kuban ve İdil (Volga) Bulgarcasına olan yakınlığı konusunda bizi yeterince aydınlatacak niteliktedir.[11]

İdil diyalektleri

İdil bölgesinde yaşamış olan Türk boylarının 13. yüzyıl öncesi dil yapılarına dair bilgiler yoktur. Bunda bölgedeki Türk boylarının dağınık yapısı, göçler etkili olmuş olabilir. Yazılı belge kalmaması sebebiyle, o yüzyıllarda konuşulan ve muhtemelen yazılan dil hakkında bilgiler edinilememektedir.

İdil Bulgarcası

İdil (Volga) Bulgarcasını XIII. ve XIV. yüzyıldan kalma Arap harfli 90 kadar mezar kitabesindeki sınırlı dil malzemesi aracılığı ile bir dereceye kadar biliyoruz.[11]

13. ve 14. yüzyıllarda Yukarı İdil (bugünkü Tataristan) sahasında bulunan mezar kitabelerinin dili İdil Bulgarcası idi. İkincisi Mısır ve kısmen Suriye idi. Buradaki yazı dili Harezm Türkçesine çok yakındı ve Kıpçak Türkçesi adını taşıyordu. Üçüncü saha Azerbaycan ve Anadolu sahasıydı. 13. yüzyılda bu alanda Oğuz ağzına dayanan yeni bir yazı dili doğmuştu. Bu yazı dili Balkanlar’a doğru sahasını genişleterek kesintisiz şekilde bugüne dek sürmüştür. Sadece mezar kitabelerinde gördüğümüz İdil Bulgarcası 14. asırdan sonra yerini Kıpçakçaya bırakır.[12]

Çuvaşça

Çuvaşça, çağdaş dönem Türk yazı dillerinden biridir. Rusya Federasyonu’nun orta kesiminde, Ural Dağları’nın batısında konuşulan Çuvaşça, Lir Türkçesinin günümüzdeki tek temsilcisidir. Çuvaşça, Çuvaşların anadili ve Çuvaşistan’ın resmî dilidir. Yaklaşık iki milyon kişi tarafından konuşulur. 2002 verilerine göre Çuvaşistan’da bu dili konuşan nüfusun % 92 etnik olarak Çuvaş, % 8’i ise başka etnik kökenlidir.

Şaz Türkçesi

13. yüzyılda (1200-1241 dönemi) Kuman-Kıpçak ülkesi

Şaz Türkçesi veya Doğu Türkçesi, Macar Türkologları, lehçeler tasnifi için z > r (=rhotacisme) ve ş > l (=lambdaisme) değişimlerini daha esaslı saydıklarından, Türk lehçelerini bu esasa göre ikiye ayırmışlar ve z-ş esaslı lehçeler grubuna “Doğu Türkçesi” (A. Zeki Velidi Togan’a göre: Şaz Türkçesi), r-l esaslı lehçelere de “Batı Türkçesi” (aynı müellife göre: Lir Türkçesi) demişlerdir.[10] Şaz Türkçesi, günümüzde Türk yazı dillerinin Çuvaşça dışında kalan bütün kollarının çıktığı ana koldur. Nüfus ve yayılma alanı açılarından büyük kesimi oluşturur.

Hazar dönemi

Hazarca, Ortaçağda konuşulmuş olan bu tarihî dönemin, Türk dili tarihinde hangi kola ait olduğu kesinleştirilmemiştir. Türkçenin Eski Türkçe dönemi (6-10. yy) içinde değerlendirilen Hazarcanın eldeki en belirgin örneği 1912 yılında bilim dünyasına tanıtılan ve Cambridge Belgesi (ya da daha önceki adıyla Schlechter Mektubu) olarak bilinen mektubun kenarına Göktürk Alfabesinin Hazar versiyonuyla yazılmış tek kelimelik cümledir. İbranice mektubun sol alt köşesine yazılmış olan bu runik yazının sağdan sola transliterasyonu HWQWRWM olup transkripsiyonu hukurim anlamı da "ben onu okudum" demektir. Bu tek kelimelik cümle dışında Hazar Türkçesiyle elde kabile, kale, 12 Hayvanlı Takvimin ay adları kalmıştır. Bunların dışında Hazar şahıs adları da tespit edilmiştir.[13]

Kuman dönemi

9. yüzyılda Orhun alfabesiyle yazılmış olan Irk Bitig eserinin ilk iki sayfası (5b ve 6a)
Uygur hükümdarı ve hizmetçileri (11-13. yüzyıl) (Mogao mağarası 409)

Kumanca, Kumanlar tarafından konuşulmuş olan tarihî bir Türk yazı dilidir. Kumanlar, 11. yüzyıl ile 14. yüzyıl arasında, Doğu Avrupa’da yaşamış bir Türk boyudur. Tarihte Kıpçaklar ile aynı birlik içinde bulunmuş, bu yüzden de zamanla Kıpçaklar ile aynı sayılabilmişlerdir. Kuman Türkçesi, Doğu Avrupa’da Karadeniz’in kuzeyinde, kısmen Balkanlar’da konuşulmuştur.

Peçenek dönemi

Peçenekçe, 12. yüzyılda yok olana kadar Peçenekler tarafından konuşulmuş Oğuz grubuna ait ölü bir Türk dilidir. Karadeniz’in kuzeyi ve Balkanlar’da konuşulmuştur.

Göktürkçe

Göktürkçe, Türk dilinin bilinen ve yazılı metinleri ele geçirilebilen en eski dönemine verilen isimdir. Eski Türkçe adlı dönemin ilk kısmını oluşturur. Devamında Eski Uygur dönemi yaşanmıştır. MS 7. yüzyılda Moğolistan'da yaşayan Göktürklerin konuşup yazdığı dildir. Göktürkçe yazılı belgeler 2. Göktürk Devleti döneminden kaldığından Göktürkçe kağanlığın resmî dili hâlinde olmuştur. Kısacası, bu dönem, Göktürk Kağanlığı’nın hüküm sürdüğü dönemin sonuna kadar süren evreyi kapsar.

Eski Uygur Türkçesi

Türk dilinin eski dönemlerinde konuşulmuş ve yazılmış olan Türk dilinin tarihî dönemlerinden biridir. Eski Türkçe adlı dil döneminin Göktürkçeden sonraki ikinci kısmını oluşturmuştur.

Eski Uygur Türkçesi dönemi için asıl fark, Göktürk metinlerinde bozkır yaşayışı, savaşçılık ve devlet düzeniyle ilgili kelimeler ağırlıktadır. Uygur metinlerinde ise Maniheizm ve Burkancılıkla ilgili kelimeler hâkimdir. Bunlar da Sanskritçe, Çince ve Soğdakçadan alınmıştır. Çok defa da kavramlara Türkçe karşılıklar bulunmuştur. Temel söz varlığı ise her iki dönem metinlerinde aynıdır.[14]

Sevgili[15] -
Orijinal:
Kasınçıgımın öyü kadgurar men;
Kadgurdukça
Kaşı körtlem,
Kavışıgsayur men.
Öz amrakımın öyür men,
Öyü evirür men ödü…çün
Öz amrakımın
Öpügseyür men.
Barayın tiser
Baç amrakım;
Baru yime umaz men
Bagırsakım.
Kireyin tiser
Kiçigkiyem;
Kirü yime umaz men
Kin yıpar yıdlıgım
Yaruk teŋriler
Yarlıkazunın.
Yavaşım birle
Yakışıpan adrılmalım
Küçlüg priştiler
Küç birzünin.
Közi karam birle
Külüşüpen külüşügin oluralım.
Türkiye Türkçesi:
Yavuklumu düşünüp dertlenirim;
Dertlendikçe
Kaşı güzelim,
Kavuşmak isterim.
Öz sevgilimi düşünürüm,
Düşünüp dururum…
Öz sevgilimi
Öpmek isterim.
Gideyim desem
Güzel sevgilim;
Gidemem ki
Sadık yarim.
Gireyim desem
Küçücüğüm;
Giremem ki
Misk amber kokulum.
Işıklı tanrılar
Buyursun.
Yavaş huylum ile
Birleşip ayrılmayalım.
Güçlü melekler
Güç versin.
Gözü karam ile
Gülüşüp oturalım.

Karahanlı Türkçesi

Türk dilinin tarihinde konuşulmuş ve yazılmış olan tarihî dönemlerinden biridir. Türk dilini, eski, orta, yeni olarak üç döneme ayıran Türkologlara göre Karahanlı Türkçesi, Orta Türkçenin ilk dönemini oluşturur. Böyle düşünen Türkologlara göre 10-15. yüzyıllar arası, Orta Türkçe dönemidir. 13. yüzyıldan itibaren Türk yazı dilinin (Kuzey-) Doğu ve (Güney-) Batı olarak iki ayrı kol hâlinde geliştiğini göz önünde bulunduran diğer bir kısım Türkolog, Karahanlı Türkçesini Eski Türkçe içine alır. Bugüne ulaşan metinleri 11. ve 12. yüzyıllara ait olan Karahanlı Türkçesi, Eski Uygur Türkçesiyle çağdaştır.[16]

Harezm Türkçesi

Türk dilinin tarihinde konuşulmuş ve yazılmış olup Karahanlı Türkçesi sonrasında gelen tarihî dönemlerinden biridir. Ceyhun’un Aral Gölü’ne döküldüğü bölgede yer alan ve 12. yüzyılda bir kültür merkezi olarak sivrilen Harezm’in, Çengizliler ve Altın Ordu çağında da bu durumu devam etti. Altın Ordu çağında (1241-1502) Harezm, Aşağı Seyhun boyları, İdil’in Hazar’a döküldüğü yerde bulunan başkent Saray başlıca kültür merkezleriydi. Harezm Türkçesine ait eserler işte bu kültür muhitinde yazıldı.[17]

Çağatay Türkçesi

Kuzey-Doğu Türkçesinin ikinci döneminin adıdır. 15. yüzyıl başlarında başlar, 20. yüzyıl başlarına kadar devam eder.[18] Çağatayca yalnızca Orta Asya Türk devletlerinde yazı ve diploması dili olarak kullanılmakla kalmamış, Avrupa Rusya'sında Oğuzlar-Kayılar dışındaki Müslüman Türkler arasında da 19. yüzyıla değin kullanılmıştır. Harezm Türkçesinin devamı olarak Timurlular devrinde oluşmuştur.

Çağatayca yazılmış eserlerin hemen hemen tümü Arap kaynaklı alfabeyle olmuştur. Bununla birlikte Eski Uygur alfabesiyle yazılmış bazı metinlere de rastlanmıştır.

Özbekçe

Tarihî Çağatay Türkçesinin çağdaş devamı olan Türk yazı dillerinden birisi olan Özbekçe, Türk lehçelerinin Karluk grubunun içinde yer alır. Özbekistan'ın resmî dili konumundadır. Orta Asya genelinde en çok konuşulan Türk lehçesi olan Özbekçe; Kıpçak, Karluk ve Oğuz lehçelerine ait unsurları bünyesinde birleştiren tek Türk lehçesidir. Özbekistan'ın Fergana vadisi, Taşkent ve etrafı ile Semerkant, Buhara, Karşı, Şehrisebz ve Termez şehirlerinde Karluk lehçesi, Surhanderya, Kaşkaderya, Semerkant vilayetlerinde Kıpçak lehçesi, Harezm vilayetinde ise Oğuz lehçesinde konuşulmasına rağmen, Özbek edebi dilinde ağırlıklı olarak Fergana ve Taşkent ağızlarının ağırlık kazandığı Karluk lehçesi hâkimdir. Orta Çağ'da Orta Asya'nın en önemli kültür ve bilim dili olmuştur.

Özbek Türkçesi Türkistan coğrafyasında Özbekistan dışına yayılmış olan Özbek Türkleri arasında; Kırgızistan, Kazakistan, Tacikistan, Afganistan, Türkmenistan cumhuriyetlerinde de kullanılır. Söz konusu bazı bölgelerde, bölgenin resmî dilinden de çok kullanılır.

Yeni Uygurca

Uygurca veya Yeni Uygurca, Uygurlar tarafından konuşulan Türk yazı dillerinden biridir. Uygur grubunda yer alır. Türkçe literatürde “Uygurca” veya “Uygur Türkçesi” kullanımı, aynı zamanda tarihî Eski Uygur Türkçesini de kapsayabildiği için, ayırmak için bu çağdaş yazı dil yayınlarda Yeni Uygur Türkçesi olarak da kullanılır. Türk dili tarihi içerisinde önemli bir yeri olan Uygur Türkçesi, kendi içinde iki döneme ayrılır. Birincisi, ‘Eski Uygurca’ denilen ve Göktürk yazı dilinden sonra eser vermeye başlayan tarihî dönemdir. İkincisi ise, XX. yüzyılda yeniden yazı dili olarak kullanılan ve ‘Yeni Uygurca’ dediğimiz dönemdir.[19] Uygurca Çin'de 8.5 milyon kişi tarafından çoğunlukla uzak batı otonom bölgesi Sincan Uygur Özerk Bölgesinde konuşulur. Uygurca ayrıca 300,000 kişi tarafından Kazakistan'da konuşulur ve Afganistan, Arnavutluk, Avustralya, Belçika, Kanada, Almanya, Endonezya, Kırgızistan, Moğolistan, Pakistan, Suudi Arabistan, İsveç, Tayvan, Tajikistan, Türkiye, Birleşik Krallık, Birleşik Devletler ve Özbekistan'da da Uygurca konuşan topluluklar vardır.

Kıpçak Türkçesi

14. yüzyılda yazılan Codex Cumanicus

Kıpçakça veya Eski Kıpçakça, Orta Türkçe dönemine ait Deşt-i Kıpçak sahası ile Mısır ve Suriye'de 13. yüzyıldan 17. yüzyıla kadar kullanılmış Türk dillerinin Kıpçak grubundan ölü dil. Eski Kıpçakça günümüzde Yeni Kıpçakça adıyla da anılan Kıpçak grubundan Türk dillerinin oluşumuna kaynaklık eden dillerden biridir. Günümüzde geriye dönük dil sınıflandırmalarında Eski Kıpçakça, Kıpçak grubunun Kıpçak-Kuman alt grubunda ele alınır.

Bugüne gelebilmiş eserler sınırlı sayıda olup en çok incelenen eser Bozkır Kıpçakçasına (Kumancaya) ait Codex Cumanicus adlı eserdir.[20] Eski Kıpçak Türkçesine ait eserlerin büyük bir çoğunluğu Memlûkler döneminde kaleme alınmıştır.

Tatarca

Tatarca veya Kazan Tatarcası, çağdaş Türk yazı dillerindedir. Türk dillerinin Kıpçak Grubuna bağlı bir dildir. Aynı aileden bir lehçe olan Kırım Tatarcasıdan ayırmak için “Kazan Tatarcası” olarak da adlandırılır. Çoğunluğu Rusya Federasyonu içindeki Tataristan'da yaşayan Tatarlar tarafından konuşulur. Tataristan Cumhuriyeti'nin Rusça ile birlikte iki resmî dilinden biridir.

Başkurtça

Çağdaş Türk yazı dillerinden biri olarak Kıpçak grubu içinde yer alır. Çoğunluğu Başkurdistan'da yaşayan Başkurtların konuştuğu bu dil Kazan Tatarcasına oldukça yakındır

Kazakça

Kıpçak öbeğine ait, Kazakistan'da konuşulan çağdaş Türk yazı dillerinden biridir. Kırgız Türkçesine yakındır. Dünyada yaklaşık 16 milyon kişi tarafından, Kazakistan'da da 10 milyon kişi tarafından konuşulmaktadır. Moğolistan'ın batı bölgesindeki Bayan Ölke (diğer adı Bayan Ölgey) eyaletinde yaşayan Kazak Türkleri Kazakistan'ın kullandığı alfabeyi kullanarak Kazak Türkçesi yazmaktadırlar. Bayan Ölgey'de oturanların çoğu %88.7 oranla Kazak Türkleridir. Bu bakımdan eyalet nüfusunun %98'i kadarını Türk halkları oluşturmaktadır. İldeki önemli bir nüfus Kazak Türkçesi konuşmaktadır.

Kırgızca

Türk yazı dillerinin Kıpçak grubuna ait bir koludur. Kazakça ile yakın özellikler gösteren Kırgızca yaklaşık 5 milyon kişi tarafından konuşulmakta olup, Kırgızistan'ın birinci resmî dilidir. Sözcük başı Ortak Türkçe asıllı kelimelerdeki y'ler Kırgızca clidir; yol: жол (col), yıldız: жылдыз (cıldız) vb. Eklerde de değişme olur, yuvarlak ünlüler kendinden sonraki ünlüleri etkiler: bölmö: бөлмэ (bölme), köpölöklördön: кэлэбэклэрдэн (kelebeklerden), bazı b ile başlayan kelimeler m olabilir: boyun: боюн (moyun), bun (sıkıntı): муң (muñ; ñ nazal n, ŋ ve ng sesi verir).

Karakalpakça

Diğerlerine göre daha az konuşura sahip çağdaş Türk yazı dillerinden biridir. Kıpçak grubuna ait bu lehçe. Bazı araştırmacılar tarafından Kazakçanın bir ağzı olarak görülür. Çünkü Kazakçaya oldukça benzemektedir. Alfabe, Kazak Kiriline çok benzemektedir. Özbekistan'ın kuzeyinde Karakalpaklar tarafından konuşulur. Karakalpakça'yı bir Kazak ağzı olarak gören Türkologlar Karakalpakça'ya “Güney Kazakçası” da derler.

Nogayca

Türk lehçelerinin Kıpçak öbeğine bağlı, Nogaylar tarafından konuşulan lehçe. Ağırlıklı olarak Rusya Federasyonu'nun güney kesiminde konuşulur. Günümüzde Kiril alfabesiyle yazılmaktadır.

Nogaycanın diyalektlerinden Kara Nogayca Dağıstan’da, Ak Nogayca Kuban Irmağı boylarında, o yöredeki Karaçay-Çerkesya ve Mineralnye Vody bölgesinde, asıl Nogayca ise Stavropol Kray’da konuşulur. Ak Nogay ve Asıl Nogay diyalektleri birbirine çok yakındır, Ak Nogayca ise daha çok farklılık gösterir.

Kumukça

Çağdaş Türk yazı dillerinin Kıpçak öbeğine ait bir lehçedir. Ancak Batı Türk dillerinden de özellikler taşımaktadır ve çok kez Güney Türk dillerine de kategorize edilir. Kumukça Dağıstan'daki resmî dillerden biridir. Günümüze kadar Kumukçanın birçok ağzına rastlamak mümkündür: Kuzeyde Kasav Yurt, ortada Buynak ve güneyde Kaytak lehçesine rastlanılır. Ancak Kumukçanın lehçeleri hakkında tüm dil bilimcileri aynı görüşde değildir; Kasav Yurt lehçesi Kumukça ile Nogayca arasındaki bağlantıyı oluşturur ve bu yüzden aslında Nogaycanın lehçesi de olabilir.

Karaçay-Balkarca

Kuzey Kafkasya'da yaşayan Karaçaylar ve Balkarların konuştukları lehçenin ortak adıdır. Karaçayca ve Balkarca birbirine çok yakın lehçeler olduğu için ortak bir adla da adlandırılmaktadır.

Karaçayca ve Balkarca, Türk lehçelerinin Kıpçak öbeğine bağlıdır. Karaçayca, çoğunluğu Karaçay-Çerkesya'da yaşayan Karaçayların lehçesidir. Balkarca konuşan Balkarların çoğunluğu ise, Kabardey-Balkarya'da yaşar.

Kırım Tatarcası

Türk yazı dillerinin Kıpçak koluna ait bir koldur. Ancak bazı Oğuz grubuna ait özelliklere de sahiptir. Romanya'nın Dobruca yöresinde konuşulan şekline Romanya Tatarcası adı verilir.

Ana unsurlarını Kıpçakçadan almış, ama başka Türk lehçeleriyle de etkileşimde bulunmuştur. Osmanlı Devleti ile olan sıkı ilişkileri olan Kırım Hanlarının ve ileri gelenlerinin genellikle İstanbul'da eğitim almaları Oğuz lehçelerinin etkilerini getirmiştir. Gaspıralı'nın çalışmaları ile bu etkiler iyice yerleşmiştir. Rus idaresine girilmesi ile de Rusça'dan etkilenmiştir. Ayrıca sürgün zamanından dolayı Özbekçeden alınmış etkileri de görülmüştür.

Romanya Tatarcası

Romanya'da Dobruca bölgesinde yaşayan Romanya Tatarları tarafından konuşulan Kıpçak ve Oğuz grubundan Kırım Tatarcasının bir lehçesidir.[21][22][23] 3 ana varyantı bulunur:[24]

Karayca

Türk lehçelerinin Kıpçak öbeğine ait bir lehçedir. Kırım Tatarcasına yakındır. Musevi inancına mensup bir Türk grubu tarafından konuşulması sebebiyle de ayrı öneme sahiptir. Konuşucusunun az olan Karayca, yok olma tehlikesi altında yer alan Türk yazı dillerinden biridir. 20'nci yüzyılda hala Litvanya`da Trakai ve Panevėžys bölgelerinde, Ukrayna`nın Luck ve Halicz bölgelerinde ve Kırım`da bu dili konuşanlar vardır. Türkiye ve İsrail'de hala bu lehçeyi konuşanlara rastlamak mümkündür.

Kırımçakça

Kırım'da Kırımçaklar tarafından konuşulan bir Türk dilidir. Türk dilleri arasında Kıpçak grubundandır. Genellikle Kırım Tatarcasının bir lehçesi (diyalekt, ağız) olarak kabul görür. Uzun zaman Müslümanlarla beraber yaşadıkları için Kırımçakçada Arapça ve Farsça kelimeler çoktur. Şu anda konuşan sayısı 785 civarındadır. Konuşanların çoğunluğu Yahudi olduğundan bu dile İbranice ve Aramice'den kelimeler girmiştir. Yahudilerin yanı sıra bu dili konuşanlar arasında Müslümanlar da vardır.

Urumca

Urumlar tarafından konuşulan Türk dillerinin Oğuz dilleri grubundan dil.[25] Urumca Türkiye Türkçesine çok benzeyen bir dildir. Bir Yunan dili olan Rumeyce ile karıştırmamak gerekir. Urum Türkçesi, diğer Kıpçak Türk yazı dilleriyle ve Türkiye Türkçesiyle ortak pek çok atasözü ve deyime sahiptir.[26]

Memlûk Kıpçakçası

Halep'ten bir Memlûk
Ermeni Kıpçakçasıyla kaleme alınmış dua el yazması, (Millî Kütüphane / Paris, Fransa)

Memlûk Kıpçakçası ya da Mısır Kıpçakçası[27], aşağı yukarı XIII. yüzyılın ortalarından XV. yüzyılın sonuna kadar Mısır ve Suriye'de Memlûk Sultanlığı’nda kullanılmış Eski Kıpçakçaya giren ölü bir Türk dilidir.[28] Eski Kıpçak Türkçesine ait eserlerin büyük bir çoğunluğu Memlûkler döneminde kaleme alınmıştır. Bu sahadaki eserlerin dili XV. yüzyılın sonlarına doğru yerini bütünüyle Oğuz Türkçesine bırakmıştır.[29]

Ermeni Kıpçakçası

Ermeni Kıpçakçası ya da Ermeni harfli Kıpçak Türkçesi, Eski Kıpçakçaya giren tarihî dönemlerden biridir. Hristiyanlığın Gregoryen mezhebine mensup Ermenilerin Orta Türkçe dönemine ait[30] 16-17. yüzyıllarda batı Ukrayna'da Ermeni alfabesini kullanarak Kıpçak Türk dilinde meydana getirdikleri vakayinameler (kronikler), dinî ve hukuki belgelerle bilinir.[31][32][33][34] Ermeni Kıpçakçası Türk dili tarihinde önemli bir yere sahiptir. Bu edebî dilin 1559-1664 yıllarından kalma eserleri daha eski 12. yüzyılın Codex Cumanicus dilinin devamı niteliğindedir.[35] Ses bilgisi ve gramer özellikleri bakımından Karaimce, Kumanca, Urumca ve Kırım Tatarcasıyla büyük bir benzerlik göstermektedir.[36]

Ana Oğuz Türkçesi

Türk boylarından Oğuzların en önemli eserlerinden biri Dede Korkut Kitabı içindeki Basat depe gözi öldürdügi boyı beyan ider hanum hey (kırmızı yazı) kısmı

Türk dilinin Milat sonrası dönemlerinden günümüze gelen en büyük kollarından biridir. Göktürkçe döneminde, Ötüken’de kullanılan yazı dilinin yanında, onunla beraber henüz yazı dili formu kazanmayan bir hâlde olduğu kabul edilir. Divânu Lügati't-Türk’te Oğuzcaya dair belirtilen görüşler, bu kolun (en azından) Divandan birkaç yüzyıl önceki hâline dair fikirler verir. 10. yüzyıldan sonra Maveraünnehir, İran ve Anadolu sahalarında yaygınlaşmış, yüzyıl boyunca yazı dili olma yönünde aşama kaydetmiştir. Eski Anadolu Türkçesi dönemi, bu sürecin yeni hâli olmuştur.

Eski Anadolu Türkçesi

Eski Anadolu Türkçesi, Türk dilinin Oğuz koluna dayanan ve Hazar Denizi’nin batısında, Anadolu coğrafyasında 11. yüzyıldan 15. yüzyıla kadar kullanılan bir tarihî yazı dilidir. Anadolu’nun Türkleşmesi ile XIII-XV. yüzyıllar arasında bu bölgelerde Oğuzca temeline dayalı olarak kurulup gelişen yazı dilidir. Eski Anadolu Türkçesinin meydana gelişinde, Anadolu’daki birtakım ağız özelliklerinin zaman zaman metinlere girmiş olması, standart bir Eski Anadolu Türkçesinden bahsedilmesini güçleştirmektedir. Bu güçlük, gramer yazmada kendini iyice gösterir.[37] Dönem içinde, Anadolu’da ve çevresinde yazılan eserlerde farklı kelime ve ek tercihleri, ilgili eserlerin yazar ve müstensihlerinin farklı coğrafyalara ait olmasıyla alakalıdır.

Osmanlı Türkçesi

Baki
Baki
Divan-ı Baki
Divan-ı Baki’de şair, dost ve saki
Osmanlı dönemi edebiyatçılarından Bâkî (1526-1600) ve eserinden örnek

13 ile 20. yüzyıllar arasında Anadolu'da ve Osmanlı İmparatorluğu'nun yayıldığı bütün sahalarda kullanılmış olan Osmanlı Türkçesi, Türk dili tarihi içinde geniş sahada ağızlarıyla beraber konuşulmuştur. Alfabe olarak Arap alfabesinin Farsça ve Türkçe için uyarlanmış bir biçimi kullanılmıştır.

XVII. yüzyılda Osmanlı İmparatorluğu’nun dünyada birçok alandaki üstünlüğü ve yaygınlığına bağlı olarak Osmanlı Türkçesi de İmparatorluk sınırlarını aşan bir yaygınlığa sahip olmuştur. İncil’in dili olan Latince başta Fransa olmak üzere Avrupa’da XVII. yüzyıl ortalarına kadar eğitim dili olarak varlığını korudu. Fransa’da anadilde eğitim ancak XVII. yüzyıl sonunda yapılabilmiştir ve yine söz konusu ülkede, Almanca ve İngilizce gibi yabancı dillerin öğrenim ve öğretimi ancak XIX. yüzyılda yaygın olarak gerçekleşebilmiştir. O nedenle Fransa’nın 1670’lerde Türkçenin yabancı dil olarak öğrenim ve öğretimine duyduğu ilgi, yabancı dil eğitimi tarihçileri açısından da dikkate alınması gereken bir durumdur. Fransa için XVII. ve XVIII. yüzyıllar, yoğun olarak Osmanlı medeniyeti ve kültürüne ilgi duyduğu yüzyıllar olarak tarihe geçmiştir. Bu eğilimin kaçınılmaz sonucu ise Osmanlı Türkçesiyle kaleme alınmış el yazmalarının Fransızcaya çevrilmesidir.[38]

Türkiye Türkçesi

Türkiye Türkçesi, batıda Balkanlar’dan Anadolu’nun doğu sınırlarına kadar yazı dili ve ağızlarıyla konuşulan çağdaş Türk yazı dilidir. Türk yazı dilleri içinde Oğuz sahası yazı dillerinden Osmanlı Türkçesinin devamını oluşturur. Başta Türkiye olmak üzere, eski Osmanlı İmparatorluğu coğrafyasında konuşulan Türkçe, dünyada en fazla konuşulan 15. dildir.[39]

Türkiye Türkçesi, Türkiye, Kuzey Kıbrıs Türk Cumhuriyeti, Kıbrıs Cumhuriyeti, Irak, Makedonya, Kosova, Romanya ülkelerinde çeşitli düzeylerde resmî kimliğe sahip bir dildir. Resmiyete sahip olduğu coğrafya, Türkiye Türkçesinin yayılım alanı içindedir; batıda Balkanlar’dan (orta ve kuzey) doğuda Orta Doğu’ya kadar bir alanı kapsar.

Gagavuz Türkçesi

Çoğunluğu Moldova'daki Gagavuz Yeri Özerk Bölgesi'nde yaşayan Gagavuzların konuştuğu çağdaş Türk yazı dilidir. Yaklaşık 300.000 kişi tarafından konuşulur. Gagavuzca, Oğuz grubuna içinde yer alır. Komşu dillerden birçok ödünç sözcük almasına rağmen bir Türkiye Türkü ile Gagavuz Türkü kolayca anlaşabilir. Eskiden Gagavuzca Yunan alfabesi ile yazılırdı, ancak 1957'de Kiril abecesi kullanılmaya başlanınca Yunan alfabesinden vazgeçilmiştir. Moldova'nın bağımsızlığına kavuşması ve Gagavuzlara özerklik verilmesinden sonra Türk alfabesi üzerine biçimlendirilmiş bir yazı sistemi oluşturuldu.

Klasik Azerbaycan Türkçesi

16. yüzyıl başlarından 19. yüzyıl ortalarına dek sürmüş olan Klasik Azerbaycan Türkçesi, Azerbaycan yazı dilinin ilk dönemidir. Eski Oğuz Türkçesi, Azerbaycan ve Anadolu’nun (14. yüzyılın ortalarından sonra aynı zamanda Balkanlar’ın) ortak yazı dili idi. Ancak 13, 14 ve nispeten 15. yüzyıllardaki Batı Türk yazı dili, oturmuş bir yazı dili değildi. Aynı işlev için farklı morfo-fonolojik biçimler (örnek olarak teklik birinci şahıs için -vAn, -vAnIn, -vAm, -Am, -In) kullanılabildiği gibi yazardan yazara değişebilen biçimler de kullanılabiliyordu. Söz gelişi Sivas’ta yazan Kadı Burhaneddin’de, sonradan Azerbaycan yazı dili için standartlaşacak biçimler ağırlıkta iken daha doğudaki Erzurumlu Darir’de sonradan Osmanlı sahasında standartlaşacak biçimler ağırlıktaydı. Bu özellikler dolayısıyla Eski Oğuz Türkçesini Azerbaycan yazı diliyle Osmanlı yazı dilinin ortak atası kabul ediyoruz. Eski Oğuz Türkçesinde her iki yazı dilinin filizleri yeşermekteydi. Karakoyunlu-Akkoyunlu-Osmanlı siyasî ayrılığı dolayısıyla 15. yüzyılda ayrışma sürecini yaşayan Eski Oğuz Türkçesi, 16. yüzyıl başında Safevî Devleti’nin kuruluşuyla Azerbaycan ve Osmanlı yazı dillerine ayrıldı.[40]

Azerice

19. yüzyılın ortalarından 20. yüzyılın 30’lu yıllarına kadar bir geçiş dönemi yaşayan Azerbaycan yazı dili 1930’larda bugünkü Azerbaycan yazı dili dönemine girmiştir. Geçiş döneminin başlıca isimleri Mirza Fethali Ahuntzâde, Hasan Bey Zerdabî, Mirza Elekber Sâbir, Hüseyin Câvid, Mehemmed Hâdi, Celil Memmedguluzâde’dir.[40] Bugün, çağdaş Türk yazı dillerinden biri olarak, Kafkaslar, Azerbaycan ve İran sahasında ağızlarıyla beraber konuşulmaktadır.

Kaşkay Türkçesi

İran'da yaklaşık 3,5 milyon Kaşkay tarafından konuşulan Oğuz öbeğine ait Türk dilidir. Azerbaycan Türkçesine çok yakın olan bir dildir.[41] Kaşkaylar genelde iki dilli olup anadilleri Kaşkay Türkçesi yanında resmî dil olan Farsçayı da konuşurlar.[42]

Eski Türkmen Türkçesi

Eski Türkmen Türkçesi yazılı belgelerle takip edilemeyen tarihî dönem içinde Ana Oğuz Türkçesinin içinden ayrıklaşan veya Ana Oğuz Türkçesiyle beraber yaşamış olan bir kol olarak düşünülmektedir. Özellikle 10. yüzyılda yoğunluk kazanan Hazar Denizi’nin batısına göç eden kalabalık Oğuz boylarının dışında, Hazar’ın doğusunda yaşamını sürdürmüş olan Oğuzların konuşmuş oldukları diyalektlerdir. Yazı dili olmadığı için Eski Türkmen diyalektleri olarak da belirtilebilir.

Türkmence

Oğuz öbeği içinde yer alan çağdaş Türk yazı dillerinden biridir. Türkmen Türkçesi, Oğuz grubu şivelerinin doğu kolundandır. Bundan dolayı Oğuz Türkçesinin özellikleri Türkmen Türkçesinin karakteristiğini oluşturur. Ayrıca, Doğu Türkçesinin etkisiyle Kıpçak ve Çağatay Türkçesinin özelliklerini de barındırır. Mesela, Oğuz grubu lehçelerinde görülen b- > v- değişmesi, Türkmen Türkçesinde olmayıp b’ler korunmuştur. (bol- “ol-”, bar “var” vs.). Türkmen Türkçesinin en önemli özelliklerinden birisi de aslî uzun ünlüleri korumuş olmasıdır.[43]

Kafkas Türkmencesi

Rusya Federasyonunda Stavropol Krayında yaşayan Kafkas Türkmenleri tarafından konuşulan Oğuz grubundan bir Türk dili[44] ya da Türkmencenin bir lehçesidir.[45]

Horasan Türkçesi

İran'ın kuzeydoğusunda ve komşu Türkmenistan'ın Amu Derya ötesine kadar yaşayan Horasan Türkleri tarafından konuşulan Oğuz öbeğine ait yazı dili olmayan[46] bir Türk lehçesidir. Anadili olarak konuşanların sayısı 1993 yılında bir milyondan fazla olarak tespit edilmiştir.[47] Horasan Türkçesi, Türkmence ve Azerice arasında olup Türkmenceye daha çok yakınlık göstermektedir.[48]

Bilinmeyen Oğuz kolu

Salar Türkçesi

Çin'de yaşayan Salarların konuştuğu Oğuz grubuna ait Türk dilidir. Kökenleri Salur boyundan olan Salarlar kendilerine Salır, dillerine de Salırça derler.

Salarca yaygın olduğu bölgenin etrafında bulunan büyük Türk dillerinden farklı olarak Uygur grubuna değil Oğuz grubuna aittir. Konuşulan iki ayrı lehçesi vardır. Bunlar Çince ve Tibetçe'den etkilenen Kinhay lehçesi, Uygur Türkçesi ve Kazak Türkçesinden etkilenmiş İli lehçeleridir.

Tartışmalı kol

Çağdaş dönemde Halaçça ile devam eden bu tarihî Türk lehçesi kolunun bir Oğuz lehçesi mi yoksa başka bir lehçe kolu mu (G. Doerfer gibi bazılarına göre Argu) olduğu tartışmalıdır. Her iki yönde de ileri sürülen görüşler vardır.

Halaç Türkçesi

İran’da konuşulan bir Türk lehçesidir. 1988 yılında konuşur sayısı 30.000 olarak belirtilmiştir.[49] Yazı dili kimliği yoktur, ağız olarak konuşurlara sahiptir. Günümüzden yaklaşık 25 yıl önce Alman bilim adamı G. Doerfer'in dikkatleri çekmesiyle o güne kadar dilleri açısından sıradan bir Türk halkı oldukları, Azericenin bir ağzını konuştukları düşünülen Halaçlar ve dilleri Türk dilbilim araştırmalarında önemli bir yere sahip oldu. Buna göre Halaçlar bir Azeri halkı olmadığı gibi dilleri de Azericenin bir ağzı olmayıp Eski Türkçeden de eski özellikler gösteren bir Türk dilidir.[50]

Sibirya sahası diyalektleri

Tarihî Sibirya Türkçesi

Türk dili coğrafyasının Sibirya bölgesinde, bu bölgenin güneyinde, Ötüken dolayında yaşayan kalabalık Türk gruplarından ayrılan bir veya birkaç Türk grubunun konuşmuş olduğu yazılı olmayan koldur. Bu kola dair fikirlerin çoğu hipotetiktir.

Altayca

Altayca, çağdaş Türk yazı dillerinin Sibirya grubunda yer alan kollardan biridir. Rusya Federasyonu içindeki Altay Cumhuriyeti’nin resmî dilidir. Altayca, daha önce Oyrot dili olarak adlandırılıyordu. 2002 verilerine göre bu lehçeyi yaklaşık 75 bin kişi konuşmaktadır. Altayca, temel olarak Altay Cumhuriyeti’nde (Güney Altay) ve Altay Kray’da (Kuzey Altay) konuşulur. Bu yazı dili, Rusça ile birlikte Altay Cumhuriyeti’nin resmî dilidir. Resmî dil olarak Altay dili, Güney diyalekti üzerinde gelişmiştir.

Tuvaca

Tuvaca, Rusya Federasyonu’na bağlı özerk Tuva Cumhuriyetinde Tuvalar tarafından konuşulan Sayan dilleri grubundan çağdaş Türk yazı dillerinden biridir. Tuva Cumhuriyeti'ndeki 250.000 civarındaki Tuva nüfusunun yanı sıra, kuzey-batı Moğolistan'da 27.000 kişi ve Çin Halk Cumhuriyeti'nin adlandırmasıyla Sincan Uygur Özerk Bölgesi'ne Türk Dünyasındaki adlandırmayla Doğu Türkistan'a bağlı Altay İli'nde 2.400 kişi bu dili konuşmaktadır.[51] Ayrıca Buryat Özerk Sovyet Sosyalist Cumhuriyeti'nde ve Kazakistan'da az sayıda Tuvaca konuşanlar vardır.

Hakasça

Hakasça, çağdaş Türk yazı dillerinden Sibirya kesiminde konuşulup yazılan kollarından biridir. Hakas Türkleri tarafından konuşulmaktadır ve Hakaslar Hakasya adı verilen ülkede yaşamakta olup, Güney Sibirya bölgesindedir. Hakas Cumhuriyeti veya Hakasya, Rusya'da yer alır. Hakasların nüfusu 78,500 olup, bunun 60,168 kadarı Hakasça konuşmayı bilmektedir.

Şorca

Şorca, Şorlar tarafından konuşulan Türk lehçelerinin Sibirya öbeğine ait kolu, çağdaş Türk yazı dillerinden biridir. Tuva Türkçesine büyük benzerlik gösterir. Hakas Türkleri gibi kendilerine Tadar (Tatar) kişi demektedirler. Rusya Federasyonu’nun Kemerova bölgesinde 9.800 kişi konuşmaktadır. Günümüzde Şorca Kemerovo Üniversitesi'nde öğretilmektedir. Alfabesi 19. yüzyılın ortalarında Rus Hıristiyan misyonerleri tarafından oluşturulmuştur. 1929-1938 yılları arasında Latin alfabesi kullanan Şorlar, sonra tekrar Sovyet-Rus yönetiminin baskısı ile Kiril alfabesine geçirilmişlerdir.

Tofaca

Tofaca, Rusya Federasyonu’nda yaşayan Tofalar tarafından konuşulan Sayan dilleri grubundan bir çağdaş Türk yazı dilidir. 2010 yılında yalnızca 93 kişi tarafından konuşulan Tofa dili Tuvacaya yakın olup Soyot Tuka Türkçesi gibi tükenme tehlikesiyle karşı karşıyadır.[52]

Çulımca

Çulımca, Rusya Federasyonu'nda Sibirya'nın ortasında genellikle Krasnoyarsk oblastı ve Tomsk oblastında konuşulan bir Türk lehçesidir. Bu lehçenin tüm konuşurları Rusçayı da bilir. Sovyetler Birliği zamanında Rusça konuşmaları için yapılan baskılar sonucunda çoğu Çulım Türkü, Çulımcayı öğrenememiş, unutmuş ve böylece Çulım Türkçesinin konuşanları azalmıştır. Çulımlar Sibirya'da Kızılyar (Rusçası Krasnoyarsk) bölgesi ve Tom bölgesinde yaşarlar.

Dolganca

Türk lehçelerinin Sibirya öbeğine ait, Dolganların konuştuğu lehçe. Yok olmak üzere olan Türk lehçelerinden biridir. Taymır bölgesinde konuşulmaktadır. Dolganlar (Dolgan, tıa-kihi, saha) — Rusya Federasyonu içinde (tümü 7300 kişi, nüfuslu bir Türk soylu topluluktur. Taymır bölgesi Krasnoyarsk krayında yaklaşık 5500 kişi, Yakutistan’da yaklaşık. 1300 kişi.).

Fuyü Kırgızcası

Fuyü Kırgızcası yaklaşık 600 konuşanı bulunan, Çin'de yaşayan bir Türk dilidir. Kırgızistan'daki Kırgızcayla çok yakın bir bağlantısı vardır.

Batı Yugurca

Çin Halk Cumhuriyeti'nde Yugurlar (Sarı Uygurlar)'ın yoğun olarak yaşadığı Gansu eyaletinde 4.600 kişi tarafından ana dili olarak konuşulan, Türk dillerinin Sibirya öbeğine ait bir dil koludur.

Bilinmeyen Sibirya kolu

Bilinmeyen Kuzey Sibirya kolu

Yazı dili olmaması, yazılı belge bırakmaması sebebiyle varlığı hakkında kesin bilgilere sahip olunmayan bir dil koludur. Çok eski dönemlerde Sibirya sahasından daha da kuzey bölgelere yapılan göçlerle oluşmuş olduğu varsayılır. Bugünkü kollardan Yakutça ile Sibirya lehçeleri arasında var olan ortaklıklar da, söz konusu tarihî göç fikrini doğrular niteliktedir.

Yakutça

Yakutça, Yakutların (Saha Türklerinin) konuştuğu lehçedir. Türk lehçelerinin Sibirya grubuna bağlıdır. 456.288 kişi tarafından konuşulur. Ayrıca Taymir Yarımadası'nın doğusunda yaşayan halkların ticaret dilidir (Ruslar hariç). Yakutçaya Sahaca da denir. Bu lehçeyi konuşanların çoğunluğu Rusya Federasyonu'na bağlı Saha Cumhuriyeti'nde yaşar.

Ayrıca bakınız

Kaynakça

  1. 1 2 Osman Nedim Tuna, Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1997, s. 49. ISBN 975-16-0249-1
  2. Ahmet Bican Ercilasun, Başlangıçtan Günümüze Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, kitap sonu ISBN 978-975-338-589-3
  3. Şükrü Halûk Akalın, “Türk Dünyasında Dil”, Yeni Türkiye, Temmuz-Ağustos 2013, Yıl 9, Sayı 53-54, Ankara, s. 358-363. ISSN 1300-4174
  4. Osman Nedim Tuna, Altay Dilleri Teorisi, Türk Dünyası Araştırmaları Vakfı, İstanbul 1983, s.1. (İlk varyant)
  5. Ahmet Bican Ercilasun, Başlangıçtan Günümüze Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, s. 17. ISBN 978-975-338-589-3
  6. Osman Nedim Tuna, Sümer ve Türk Dillerinin Tarihî İlgisi ve Türk Dilinin Yaşı Meselesi, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1997, s. 1-3. ISBN 975-16-0249-1
  7. Talat Tekin, Hunların Dili, Doruk Yayınları, Ankara 1993
  8. 1 2 Talat Tekin, Hunların Dili, Doruk Yayınları, Ankara 1993, s. 37, 40, 53.
  9. 1 2 Ahmet Bican Ercilasun, Başlangıçtan Yirminci Yüzyıla Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, s. 61-62. ISBN 978-975-338-589-3
  10. 1 2 Agop Dilâçar, Batı Türkçesi, TDAY Belleten (1953), s.
  11. 1 2 Talât Tekin, Tuna Bulgarları ve Dilleri, Türk Dil Kurumu Yayınları, Ankara 1987, s. 11.
  12. Prof. Dr. Ahmet Bican Ercilasun, Tarihten Geleceğe Türk Dili Çukurova Üniversitesi Türkoloji Araştırmaları Merkezi
  13. Pınar Özdemir, Hazar Türkçesi ve Hazar Türkçesi Leksikoloji Tespiti Denemesi, Karadeniz Araştırmaları, Kış 2013, Sayı: 36, s. 189-206.
  14. Ahmet Bican Ercilasun, Başlangıçtan Günümüze Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, s. 226, 272-283. ISBN 978-975-338-589-3
  15. Ahmet Bican Ercilasun, Başlangıçtan Günümüze Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, s. 230-231. ISBN 978-975-338-589-3
  16. Ahmet Bican Ercilasun, Başlangıçtan Günümüze Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, s. 342. ISBN 978-975-338-589-3
  17. Ahmet Bican Ercilasun, Başlangıçtan Günümüze Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, s. 369. ISBN 978-975-338-589-3
  18. Ahmet Bican Ercilasun, Başlangıçtan Günümüze Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, s. 400. ISBN 978-975-338-589-3
  19. Çağdaş Türk Yazı Dilleri-II, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir 2011, s. 4.
  20. Lale Demirci, “Cumhuriyet'in 80. Yılında Türkiye'de Memlûk-Kıpçak Türkçesi Çalışmaları”
  21. Sinan Uyğur, Dobruca Tatar Türklerinde Abece ve Yazım Sorunu, Karadeniz Araştırmaları, Yaz 2011, Sayı 30, sayfa: 71-92
  22. Mehmet Naci Önal, “Dobruca Türkleri'nin Bilmeceleri”, folklor/edebiyat, 1997, Sayı: 10, s. 83-107.
  23. Mehmet Naci Önal, “Romanya Dobrucası Tatar Halkının Sözlü Edebiyatları”, Problemı Filologii Narodov Povolzvya Sbornuk Smameu, Moskova 2010, s. 204-209.
  24. Süer Eker, “Ekstra küçük bir dil olarak Romanya "Tatar Türkçesi"”, Hacettepe Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Dergisi, 2006 / Cilt: 23, Sayı: 2, s. 85-100.
  25. Osman Uyanık, “Urum Türkçesinin Türk Dili Sınıflandırmalarındaki Yeri”, Selçuk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Dergisi, 2010, (27), s. 45-56
  26. Hülya Kasapoğlu Çengel, “Ukrayna'daki Urum Türkleri ve Folkloru”, Millî Folklor, 2004, Yıl. 16, S. 16, s. 59
  27. Ali Fehmi Karamanlıoğlu, Seyf-i Sarâyî'nin Gülistan Tercümesi'nin Dil Hususiyetleri, Türkiyat Mecmuası, XV, 1968, s. 75-126.
  28. Hugh N Kennedy, The Historiography of Islamic Egypt (C. 950-1800), Brill Academic Publishers, 2001
  29. Mustafa Yıldız, “Seyf-i Sarayi'nin Gülistan Tercümesinde Aynı İsim Unsurlarının Kıl- ve Et- Yardımcı Fiilleriyle Kullanımından Oluşan Eş Değer Birleşik Fiiller ve Oğuzca Etkisi”, Turkish Studies, Volume 5/1 Winter 2010, s. 687-706.
  30. Ayşe Melek Özyetkin, “Tarihten Bugüne Türk Dili Alanı”, (Konferans) Chinese Academy of Social Science, Sino-Foreign Relationship Department of Institute of History, Beijing/CHINA (23 January 2006)
  31. Hülya Kasapoğlu Çengel, “Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi”, Dil Araştırmaları, Sayı: 10, Bahar 2012, s. 17-81.
  32. Gülnisa Aynakulova, “Ermeni Kıpçaklar mı, Gregoryen Kıpçaklar mı?”, Millî Folklor, C. 11, S. 84, Kış/2009
  33. Hülya Kasapoğlu Çengel, “Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesiyle Yazılmış Töre Bitigi ve Bu Eserdeki töre, yargı, bitik Terimleri Üzerine”, Gazi Türkiyat 2007/1, s. 77 -96
  34. İbrahim Arıkan, “Ermeni Harfli Kıpçak Türkçesi”, Modern Türklük Araştırmaları Dergisi (2006), 3/4, s. 130-141
  35. Nadejda Chirli, “Ermeni Kıpçakçasında Edat Gibi Kullanılan Kelimeler”, Karadeniz Araştırmaları, Sayı: 12, Kış 2007, s. 15-24.
  36. Merve Karakaya, Tarihî Kıpçak Metinlerinde Dini Terminoloji, TC. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Yüksek Lisans Tezi, Ankara 2010
  37. Gürer Gülsevin, Eski Anadolu Türkçesinde Ekler, TDK Yayınları, Ankara 2007, s. 1. ISBN 975-16-0850-3
  38. Suna Timur Ağıldere, “XVIII. Yüzyıl Avrupa’sında Yabancı Dil olarak Türkçe Öğretiminin Önemi: Osmanlı İmparatorluğu’nda İstanbul Fransız Dil Oğlanları Okulu (1669-1873)”, Turkish Studies, Volume 5/3, Summer 2010, s. 697, 700.
  39. Prof. Dr. Doğan Aksan, Türkiye Türkçesinin Dünü, Bugünü, Yarını, Bilgi, s. 68.
  40. 1 2 Ahmet Bican Ercilasun, Başlangıçtan Günümüze Türk Dili Tarihi, Akçağ Yayınları, Ankara 2010, s. 429-430. ISBN 978-975-338-589-3
  41. ethnologue.com
  42. The Qashqai (İngilizce)
  43. Çağdaş Türk Yazı Dilleri-I, Anadolu Üniversitesi Açıköğretim Fakültesi Yayınları, Eskişehir 2011, s. 99.
  44. Michał Łabenda, Język kazachski, Wydawnictwo Akademickie DIALOG, Warsaw 2000, s. 6. ISBN 83-88238-59-0 (Lehçe)
  45. Языки мира. Тюркские языки, В. Н. Ярцев, Bişkek 1997, sayfa: 412.
  46. Zemine Ziyayeva, “Horasan Ağızları”, Journal of Qafqaz University, Sayı 18, Bakü 2006, s. 91-97.
  47. Turkic Languages Of Persia: An Overview Encyclopædia Iranica (İngilizce)
  48. Sultan Tulu, “Horasan Türkçesi ile İlgili Folklor Çalışmaları”, Atatürk Üniversitesi Türkiyat Araştırmaları Enstitüsü Dergisi, Sayı 1, 1994, s. 48-51.
  49. Cevat Heyet, “Torki-ye Kalaj”, وارليق Varlık, 70.4, 1988, s. 12-24.
  50. Mehmet Ölmez, Halaçlar ve Halaçça, Türk Halkları ve Dilleri: 2, s. 15-22.
  51. Ethnologue.
  52. "Население Российской Федерации по владению языками [Population of the Russian Federation by languages used]" (Rusça) (XLS). http://www.gks.ru/free_doc/new_site/population/demo/per-itog/tab6.xls.
This article is issued from Vikipedi - version of the 2/12/2016. The text is available under the Creative Commons Attribution/Share Alike but additional terms may apply for the media files.